.
  Warcraft Kitap 3-2.Bölüm
 

click to zoom


bu çevirim tamamen alıntıdır herhangi bir sorundan ötürü StairwayToHeavenTW.tr.gg sorumlu tutulamaz

devam =>


SEKiZ

DERSLER

“Birlik'i anlaman icin iblisleri anlamalısın," dedi Medivh. "Ayrıca buyuyu de anlamalısın." Hala zarar

gormemis olan sandalyelerden birine yavasca coktu. Sandalyenin ustunde de paramparca edilmemis

az sayıdaki yastıklardan biri vardı.

"Lord Medivh... Magus," dedi Khadgar. "Eğer Stormwind'de serbestce dolasan bir iblis varsa,

daha sonrayı bekleyebilecek tarih dersleri yerine onunla ilgilenmemiz gerekir."

Medivh bakıslarını goğsune indirdi ve Khadgar kıdemli buyucunun bir kez daha hiddetle

parlamasına neden olacağından korktu ama Buyu Ustadı sadece basım iki yana salladı ve

gulumseyerek konusmaya basladı: "Eğer bahsi gecen iblis cevresindekiler icin bir tehdit olsaydı

endiselerin gecerli olurdu. Bu konuda sozume guven, o hicbir tehdit olusturamaz. Bu iblis Ates

Lejyonu'ndaki guclu liderlerden biri olsaydı bile, kendisini cağıran iki guclu buyucuyle uğrasırken neredeyse

butun kisisel gucunu harcamıs olurdu. Bu, en azından simdilik, cok onemsiz bir mesele. Asıl

onemli olan senin, Birlik'in ne olduğunu, benim ne olduğumu ve neden diğerlerinin bununla bu

kadar.fazla ilgilendiğini anlaman."

"Ama Magus..." diye basladı Khadgar.

 

"Ve ne kadar cabuk bitirirsem sana bu bilgi konusunda o kadar cabuk guvenebileceğimi bileceğim

ve bu sıradan iblisin isini gormek icin gideceğim. Eğer gercekten gitmemi istiyorsan bitirmeme izin

verirsin, oldu mu?" Medivh genc buyucuye sert, bilgic bir gulumsemeyle baktı.

Khadgar itiraz etmek icin ağzını actı ama sonra bundan vazgecti. Acık pencerenin genis

pervazına yaslanarak oturdu. Usakların, cesetleri kuleden goturme konusundaki cabalarına

rağmen olum kokusu, zehirli bir solgunluk, hala havada asılı duruyordu.

"Pekala. Buyu nedir?" diye sordu Medivh, buyuculuk okulundaki bir hoca edasıyla.

"Dunyayı dolduran ve etrafı saran bir enerji alanı," dedi Khadgar, neredeyse hic

dusunmeden. Bu sıradan bir soru-cevap sekliydi, basit bir soru icin basit bir cevap... "Bazı yerlerde

diğerlerine gore daha gucludur ama o her zaman vardır."

"Evet, oyledir," dedi Buyu Ustadı. "En azından simdi. Ama oyle olmadığı bir zaman hayal

et."

"Buyu evrenseldir," dedi Khadgar. Bunu soyler soylemez aksinin ortaya cıkacağını biliyordu.

"Hava ve su gibi."

"Evet, su gibi," dedi Medivh. "Simdi her seyin baslangıcında, dunyadaki butun suların tek

bir yerde olduğu bir zaman hayal et. Butun yağmurlar, nehirler, denizler ve ırmaklar, butun

sağanaklar, caylar, damlalar tek bir yerde, tek bir kuyuda."

Khadgar yavasca basıyla onayladı.

"Simdi, bizim bahsettiğimiz sey su değil buyu," dedi Medivh. "Bir buyu kuyusu; obur

boyutlara acılan bir bosluk, biri kaynak; Buyuk Karanlık'ın otesindeki topraklara, dunyanın sınırlarının

ardına acılan ısıltılı bir gecit. Buyu yapan ilk topluluk kuyunun etrafında yerlesti ve

onun saf gucunu damıtıp buyu icin kullandı. O zamanlar onlara Kaldorei denirdi. Simdi onlara ne dendiğiniyse bilemiyorum." Medivh, Khadgar'a baktı ama genc buyucu bu kez sessiz

kaldı.

Medivh devam etti: "Kaldoreiler yaptıkları buyulerle guclendiler ama onun doğasını anlayamadılar.

Otedeki Buyuk Karanlık'ın icinde baska buyuk guclerin de olduğunu, onların dunyalar arasındaki

boslukta hareket ettiğini, buyuye ac olduklarını ve onu kontrolu altına alıp kendi amacları doğrultusunda

daraltanlara buyuk bir ilgi duyduklarını anlayamadılar. Bu ser gucler yuzlerce dunyadan

gelen hilkat garibeleri, yok ediciler ve kabuslardı ama biz onlara kısaca iblis diyoruz. Onlar, buyuye

hakim olan, onu buyuten butun dunyaları istila etmek ve yok etmek istiyorlardı. Boylece enerjileri

sadece kendilerine saklayacaklardı. Onların icinde en buyuğu, Ates Lejyonu'nun efendisi olan

Sargeras adında bir iblisti."

Khadgar, Aegwynn’le ilgili goruyu dusundu ve bir urperti dalgasına guclukle engel oldu.

Medivh genc adamın tepkisini gormustuyse de bir sey soylemedi. "Ates Lejyonu'nun Lordu hem

guclu, hem de kurnazdı. Eski buyuculer olan Kaldoreileri yoldan cıkarmaya calıstı. Basarılı da oldu

cunku onların yureğine karanlık bir golge dustu ve Kaldoreiler kendi imparatorluklarını kurmak icin

diğer ırkları, yeni ortaya cıkan insanları ve de diğerlerini kole yaptılar."

Medivh ic gecirdi. "Đste bu Kaldoreilerin kolelestiği zamanlarda, kendi kardeslerinden daha

sağduyulu olanlar oldu. Bunlar hem Kaldoreilere karsı cıkmaya, hem de sağduyularının bedelini

odemeye hazırdılar. Hem Kaldoreilerden, hem' de diğer ırklardan olan bu cesur bireyler, yonetimdeki

Kaldoreilerin yureklerinin katılastığım, karardığını ve de iblis gucunun arttığım gorduler.

"iste Kaldoreiler, Sargeras tarafından boylece yoldan cıkarıldılar. Oyle ki bu dunyayı neredeyse

daha baslangıcında lanetlemis oluyorlardı. Kaldoreiler kendileri aleyhine konusanları gormezden geldiler ve

iblislerin en guclusuyle onun yandaslarına istila kapılarını actılar. Buyuk Karanlık'a

acılan ısıltılı gecit ancak az sayıda kisinin kahramanca cabaları sonucunda

kapatılabildi ve Sargeras'la muritleri surgun edildi. Ama zaferin bedeli ağırdı. Gecit

kapatıldığında Sonsuzluk Kuyusu patladı ve ortaya cıkan patlama bu dunyanın kalbini

sokerek Kaldorei topraklarını ve onun ustunde bulunduğu kıtayı yok etti. Kapıyı

kapamıs olanlar bir daha hicbir yasayan tarafından gorunmediler."

"Kalimdor!" dedi Khadgar, kendine hakim olamadan mudahale ederek.

Medivh ona baktı ve Khadgar konusmaya devam etti: "Bu, Lordaeron'da

anlatılan eski bir efsanedir! Bir zamanlar buyuk guclere aptalca burnunu sokan

kotuluk dolu bir ırk vardı. Gunahlarının cezası olarak toprakları dalgaların

altında kaldılar. Buna Dunyanın Bolunmesi denirdi. Topraklarınaysa Kalimdor

adı verilirdi."

"Kalimdor," diye tekrarladı Medivh. "Gerci senin bildiğin soylencenin cocuklar

icin olan uyarlaması. Bu kısmı buyucu adaylarına, oynamakta oldukları seyin

tehlikeleri konusunda uyarı icin anlatırız. Kaldoreiler aptaldılar ve hem kendilerini

yok ettiler, hem de neredeyse dunyamızı yok ediyorlardı. Ve Sonsuzluk Kuyusu

patladığında, onun icindeki buyusel enerjiler dunyanın dort kosesine sonsuz,

buyusel bir yağmur halinde dağıldı. Đste buyu bu yuzden evrenseldir: O, kuyunun

§ olumunun gucudur."

"Ama Magus..." dedi Khadgar. "Bu binlerce yıl onceydi."

"On bin yıl," dedi Medivh. "Bundan bir miktar az ya da cok olabilir."

"Nasıl oluyor da efsane bize kadar ulasıyor? Dalaran'da bile ancak yirmi

 

Medivh basıyla onayladı ve oykusune devam etti: "Kalimdor'un batısıyla bircokları oldu ama

bazıları hayatta kaldı ve bilgilerini yanlarında goturduler. Hayatta kalan Kaldoreiler-den bazıları

Tirisfal Birliği'ni kurdu. Tirisfal bir kisi midir, bir yer midir, bir sey midir, yoksa bir kavram mıdır, bunu

ben bile soyleyemem. Onlar olan bitenlerle ilgili bilgiyi yanlarında goturduler ve bunun bir daha

olmasını sonsuza dek engellemeye yemin ettiler. Đste bu, Birlik'in temelidir.

"O karanlık gunlerde hayatta kalan insanlar da oldu ve onlar buyuyup gelistiler. Kısa zamanda,

dunyanın dokusunu buyusel enerjiyle isleyerek, onlar da gercekliğin kapısını eselemeye basladılar.

Buyuk Karanlık'tan yaratıklar cağırmaya, Sar-geras'ın kapalı hapishanesine acılan gecitleri zorlamaya

basladılar: Đste o zaman hayatta kalıp kendilerini değistirmis olan Kaldoreiler atalarının dunyayı

neredeyse yok edisinin oykusuyle ortaya cıktılar.

"Đlk insan buyuculeri, hayatta kalan Kaldoreilerin soylediklerini ciddiye aldılar ve kendileri

değneklerini, buyu kitaplarını ve sifrelerini bıraksalar bile baskalarının, masum ya da pek de masum

olmayan sebeplerle, iblislerin yesil dunyamıza tekrar girmelerini sağlayacağını fark ettiler. Boylece

Birlik'i, artık buyuculeri icinde en guclu olanlarının katıldığı gizli bir topluluk olarak surdurduler. Bu

Tirisfal Birliği, kendi icinden birini secip Tirisfakn'in Bekcisi yapacaktı. Bu bekciye en buyuk gucler

verilecek ve o, gercekliğin kapısında muhafız olacaktı. Ancak artık kapı tek ve buyuk bir guc kuyusu

değil, bugun bile yağmaya devam eden sonsuz bir yağmurdu. Bu, dunyadaki en buyuk

sorumluluktan baska bir sey değildi."

Medivh sessizlesti ve bakısları bir an icin dalgınlastı. Sanki kendisi de gecmise kayıp gitmisti.

Sonra basını iki yana sallayıp kendine geldi ama yine de konusmadı.

"Siz Bekci'siniz," dedi Khadgar, sadece.

 

"Evet," dedi Medivh. "Ben gelmis gecmis, en buyuk Bek-ci'nin cocuğuyum ve doğumumdan kısa

sure sonra onun gucu bana verildi. Bu guc... benim icin cok fazlaydı ve ben bunun bedelini

gencliğimin iyi bir bolumuyle odedim."

"Ama buyuculerin kendi aralarından secim yaptığını soylemistiniz," dedi Khadgar. "Magna

Aegwynn daha yaslı bir adayı secemez miydi? Neden bir cocuk secti, ozellikle de kendi

cocuğunu?"

Medivh derin bir nefes aldı. "Đlk bin yıldaki ilk Bekciler seckin gruplar arasından secilmisti.

Tirisfal Birliği'nin asıl kurucularının istediği gibi Birlik'in varlığı gizli kalmıstı. Ancak

zamanla isin icine siyaset ve kisisel cıkarlar katıldı. Oyle ki Bekci kısa zamanda bir usaktan,

buyusel bir ayakcıdan farksız hale geldi. En guclu buyuculerin bazıları Bekci'nin isinin,

kendilerinin emrindeki gucun .herhangi bir baskası tarafından kullanılmasını engellemek

olduğunu dusunmeye basladılar.

Bizden onceki Kaldoreiler gibi, Birlik'in uyeleri arasında yoldan cıkarıcı bir gucun golgesi

dolasıyordu. Baska iblisler de gecitten gecmeye baslamıstı ve hatta Sargeras bile kendisinin

ufacık bir parcasını gostermisti. Bu. onun gucunun sadece bir bolumuydu ama orduları

dağıtmaya ve ulkeleri yok etmeye yeterliydi."

Khadgar, gorude Aegwynn'le savasan Sargeras'ı dusundu. Bu, buyuk iblisin

gucunun'sadece bir bolumu olabilir miydi?

"Magna Aegwynn..." Medivh bu sozcukleri soyledikten sonra durdu. Bu sozcukleri

soylemeye pek' alısık değil gibiydi. "Beni doğuran neredeyse bin yıl once doğmustu. O doğustan

gelen buyuk bir yeteneğe sahipti ve Birlik'in diğer uyeleri tarafından Bekci olması icin

secilmisti. Eminim o zamanın en ak sakallıları onu kontrol edebileceklerini dusunduler ve

boylece Bekci'yi kendi siyasi oyunlarının masası olarak kullanmaya devam edeceklerdi.

 

"Aegwynn onları sasırttı." Medivh bunu soyledikten sonra gulumsedi. "Đdare edilmeyi reddetti ve

cağının en buyuk buyuculerinden bazıları iblislerin tuzağına dustuğunde onlarla dovustu. Bazıları

onun bağımsızlığının gecici bir sey olduğunu, zamanı geldiğinde unvanını daha uysal bir adaya gecirmek

zorunda kalacağını dusunduler. Aegwynn onları yine sasırttı. Đcindeki buyusel guclerden, bin

yıl yasamak, gucunu bilgelik ve lutufla kullanmak icin yararlandı. Boylece Birlik ve Bekci ayrıldı. Đlki

sonrakine tavsiyede bulunabiliyor ama sonrakinin de ilkine karsı cıkma hakkına her zaman sahip

olması gerekiyordu. -Boylece Kaldoreilere olanlar engellenecekti.

"O, bin yıl boyunca Buyuk Karanlık'la dovustu, hatta kendini bu evrene sokan ve efsanevi

ejderhaları oldurup onların gucunu kendine' katmayı planlayan Sargeras’ın maddi goruntusune

meydan okudu. Magna Aegwynn onunla karsılastı ve onu yendi. Sonra da cesedini kimsenin

bilmediği bir yere kilitledi. Boylece onu, ona gucune veren Buyuk Karanlık'tan sonsuza dek uzak

tutmus oldu. Bu, Guzbah'ın istediği o kahramanlık siirinde, Aegwynn’in Sarkısı'nda anlatılır. Ama

sonucta Aegwynn bunu sonsuza dek yapamazdı ve her zaman bir Bekci'nin olması gerekiyordu.

"Ve sonra..." Medivh'in konusması tekrar duraksadı. "Yapacağı son bir oyun kalmıstı. O

gercekten gucluydu ama yine de olumlu bir soydan geliyordu. Ondan, gucunu devretmesi

bekleniyordu. O bunun yerine Azeroth Meclisi'nden bir celbbazı varisi icin baba olarak secti ve

Su cocuğu da halefi olarak belirledi. Birlik'i tehdit ederek seciminin onaylanmaması durumunda

geri cekilmeyeceğini ve Bekci'nin gucunu baskasına vermektense kendisiyle birlikte olume

gotureceğini soyledi. Onlarsa cocuğu... beni... idare etmenin daha kolay olacağım dusunduler

ve bu yuzden buna izin verdiler.

"Guc cok fazlaydı," dedi Medivh. "Ben genc bir adamken, senden de gencken, guc icimde

uyanıverdi ve ben yirmi yıldan fazla bir sure uyudum. Magna Aegwynn’in yasamak icin cok fazla zamanı vardı, bense coğunu

kaybetmis gibi gorunuyorum." Konusurken tekrar duraksadı. "Magna Aegwynn... annem..." diye

basladı ama soyleyecek baska bir seyi olmadığım fark etti.

Khadgar bir an sadece oturduğu yerde sessizce bekledi. Sonra Medivh ayağa kalkıp saclarını

geriye doğru savurdu ve tekrar konusmaya basladı: "Ben uyurken kotuluk bu dunyaya tekrar

musallat oldu. Artık iblis ve su orkların sayısı arttı. Simdi Birliğimin uyeleri bir kez daha karanlık yolda

ilerliyor. Evet, Huğlar ve Hugarin diğerleri gibi, Kirin Tor'dan Arrexis gibi, Birlik'in uyeleriydiler. Evet,

onun da basına benzer bir sey geldi ve her ne kadar bunu ozenle ortbas etmis olsalar da onun

hakkında muhtemelen bir seyler duymussundur. Annemin gucunden korkuyorlardı, simdi de benden

korkuyorlar ve ben de onların korkularının yok olmalarına neden olmasını engellemeliyim. Tirisfal

Bekcisi'nin ustune yuklenmis olan vazife bunu gerektirir."

Yaslı adam ayağa kalktı. "Gitmem gerek!" dedi.

"Gitmeniz mi gerek?" diye sordu Khadgar. Uzun boylu ve zayıf adamın icindeki enerji onu bir an

sasırtmıstı.

"Cok doğru bir sekilde ifade ettiğin gibi, ortalıkta dolasan bir iblis var," dedi Medivh yeniden

yuzune yayılan bir gulumsemeyle. "Avcı borularını otturun. Algılarını ve gucunu geri kazanıp baska

birilerini oldurmeden onu bulmalıyım!"

Khadgar doğrulup ayağa kalktı. "Nereden baslıyoruz?"

Medivh bir an doğrulup genc buyucuye dondu ve biraz bos bir sekilde baktı. "Ah, biz hicbir yerden

baslayacak değiliz. Gidecek olan benim. Sen yeteneklisin ama henuz iblislerle karsılasacak duzeyde

değilsin. Bu savas benim, Genc Cırak Guven."

"Magus, eminim ben..."

Ama Medivh elini kaldırıp onu susturdu.

 

"Ayrıca burada kalmanı kulaklarını dort acman icin istiyorum," dedi Medivh, daha alcak bir ses

tonuyla. "Yaslı Lothar'ın son on dakikayı kulağı kapıya dayalı halde gecirdiğinden hic kuskum yok.

Eminim yuzunun bir yanında anahtar deliği seklinde bir ifade olusmustur." Medivh sırıttı. "O oldukca

cok sey biliyor ama her seyi değil. Onun, senin ağzından fazla bir bilgi almaması icin sana bunu

anlatmak zorundaydım. Duruma gore, Bekci'yi kollayacak birine ihtiyacım var."

Khadgar, bakıslarını Medivh'e dikti ve yaslı buyucu goz kırptı. Sonra Magus hızlı adımlarla

kapıya yoneldi ve onu hızlı bir hareketle actı.

Lothar odanın icine yuvarlanmadı ama orada, hemen dısarıda bekliyordu. Dinliyor ya da

nobet-bekliyor olabilirdi.

"Med," dedi Lothar, yuzunde zayıf bir gulumsemeyle. "Majesteleri..."

"Majesteleri kesinlikle anlayıs gosterecek..." dedi Medivh, iriyarı adamın yanından ruzgar gibi

gecerek, "...ve bir ulke lideriyle karsılasmak yerine azgın bir iblisle karsılasmam gerektiğini kabul

edecektir. Sadece oncelik meselesi. Bu arada sen de cırağıma goz kulak olur musun?"

Butun bunları bir nefeste soyleyip Lothar'ı cumlesinin ortasında bırakarak dısarıya, salona

cıktı ve merdivenleri inip gozden kayboldu.

Yaslı savascı iri eliyle kellesen basını sıvazladı ve abartılı bir sekilde ic gecirdi. Sonra

Khadgar'a baktı ve bir kez daha, bu kez daha derinden ic gecirdi.

"Bilirsin iste, her zaman boyle biriydi," dedi Lothar, sanki Khadgar bunu gercekten biliyormus

gibi. "Herhalde en azından acıkmıssındır. Bakalım oğle yemeği icin yiyecek bir seyler bulabilecek

miyiz."

Oğle yemeği soğuk odadan cıkarılıp Lothar’ın kolunun altına sıkıstırılmıs soğuk bir tavuk ve

etli ellerinin her birinde

 

tasıdığı ibrik boyutunda, iki kupa biradan olusuyordu. Kralın Buyuk Savascısı icinde bulundukları

duruma rağmen sasırtıcı derecede rahattı. Adam, Khadgar'ı sehri tepeden goren yuksek bir balkona

cıkarttı.

"Lordum," dedi Khadgar. "Magus'un isteğine rağmen baska isleriniz de olduğunu anlıyorum."

"Evet ve bu islerin coğu da sen Medivh'le konusurken halledildi," dedi Lothar. "Majesteleri Kral

Llane, iblisin kalede saklanmaya karar vermesi ihtimaline karsı hizmetlilerinin coğuyla birlikte

odasında koruma altında. Ayrıca diğer adamlarımla birlikte coktan sehrin her yanma yayılmıs olan

casuslarımı, kendilerini supheli duruma dusurmeden suphe ceken her seyi rapor etmeleri icin

gonderdim. Đsteyeceğimiz son sey bir iblis paniği. Butun onlemlerimi aldım ve simdi oturup

beklemekten baska yapılacak bir sey yok." Lothar genc adama baktı. "Ayrıca teğmenlerim, her

zaman gecikmeli olarak yediğim oğle yemeğimi yemek uzere bu balkonda olacağımı biliyorlar."

Khadgar, Lothar’ın soylediklerini goz onune alınca onun Medivh'e cok benzediğini dusundu:

Sadece onundeki birkac hamleyi planlamıyor, her seyi nasıl planladığını baskalarına anlatmaktan da

buyuk keyif alıyordu. Cırak dilimlenmis goğus etini eliyle koparırken Lothar da bir buda saldırdı.

Đkili uzun bir sure sessizce yemek yedi. Tavuk hic fena sayılmazdı. Pisirmeden once derinin akma

yerlestirilen biberiye, domuz pastırması ve koyun tereyağının karısımıyla cesnilendirilmisti. Soğuk

olmasına rağmen ağızda dağılıyordu. Biraysa keskindi ve dibindeki serbetciotuyla zenginlestirilmisti.

Butun sehir altlarında uzanıyordu. Hisar, Kral'ı tebasından ayıran bir kayalık olusumun en

tepesindeydi. Buna kulenin de yuksekliği eklenince Stormwind halkı kalabalık sokaklarda oyalanan

oyuncak bebeklerden farksız gorunuyordu. Asağıda bir pazar alısverisi suregelmekteydi. Ustleri

parlak musambalarla kaplı dukkanlarda satıcılar mallarının erdemlerini avazwww.

 

lan cıktığı kadar bağırarak (Khadgar'a o yukseklikten cok sessiz geliyordu) anlatıyorlardı.

Khadgar bir an icin nerede olduğunu, ne gorduğunu ve en bastan beri neden burada olduğunu

unuttu. Bu cok guzel bir sehirdi. Sonunda Lothar’ın derin homurtusu onu tekrar bu dunyaya

dondurdu.

"Eee," dedi Kralın Buyuk Savascısı, her zamanki dusunceli haliyle. "O nasıl?"

Khadgar bir an dusundukten sonra cevap verdi: "Sağlığı iyi. Bunu siz de gordunuz, Lordum."

"Poh," dedi Lothar, tukururcesine ve Khadgar bir an icin iri bir et parcasının sovalyeyi

tıkadığını sandı. "Goruyorum... Ve biliyorum ki Med isterse herkesi parmağında oynatır. Asıl

demek istediğim, O nasıl?"

Khadgar tekrar bakıslarını sehre cevirdi. Bir yandan da karsısındaki, kendinden yasca buyuk

adamı kırmadan yanından gecip gitme konusunda Medivh kadar yetenekli olup olmadığını

merak ediyordu.

Oyle olmadığına karar verdi. Medivh genc buyucuden daha yaslı bir bağlılığa ve dostluğa

dayanıyordu. Khadgar’ın karsılık vermek icin baska bir yol bulması gerekecekti. Đc gecirip

konusmaya basladı-: "Zor biri. O cok zor biri. Ve de zeki. Ayrıca sasırtıcı. Bazen kendimi donup

duran bir hortumun cırağı gibi hissediyorum." Kaslarım yukarı kaldırıp Lothar'a baktı. Bunun

yeterli olmasını umuyordu.

Lothar basını salladı. "Evet, bir hortum. Sanırım aynı zamanda bir fırtına."

Khadgar beceriksizce omuz silkti. "Herkes gibi farklı ruh halleri var."

"Hımm," dedi Kralın Buyuk Savascısı. "Bir seyisin ruh hali kotu olursa kopeğe tekme atar. Bir

buyucunun ruh hali kotu olursa butun bir kent ortadan yok olur. Hakaret etmek niyetiyle

soylemedim."

 

'Hakaret olarak algılamadım, Lordum," dedi Khadgar, kuledeki odada olu bulunan buyuculeri

dusunerek. "Nasıl olduğunu sormustunuz. O, bu soylediklerimin hepsi."

"Hımm," dedi Lothar, tekrar. "O cok guclu biridir."

Khadgar, ve sen de onun icin diğer buyuculerin endiselendiği gibi endiseleniyorsun, diye dusundu ama

bunun yerine, "Sizden cok iyi bahsediyor," dedi.

"Ne soyledi?" dedi Lothar. Muhtemelen soru ağzından amacladığından daha hızlı dokulmustu.

"Sadece..." Khadgar sozcukleri dikkatle secti, "...hastayken ona iyi baktığınızı."

"Doğrudur," diye homurdandı Buyuk Savascı. Bu arada diğer buda gecmisti.

"Ve fazlasıyla titiz olduğunuzu," diye ekledi Khadgar. Bunun, Medivh'in savascı hakkındaki

dusuncelerinin yeterli bir ozeti olduğunu dusundu.

"Fark etmesine sevindim," dedi Lothar, ağzı dolu halde. Lothar lokmasını ciğneyip yutarken ikisi

arasında bir sessizlik oldu. "Bekci'den bahsetti mi?"

"Bunu konustuk," dedi Khadgar. Sozcuklerden olusan cok dar bir ucurumun esiğinde olduğunu

hissetti. Medivh ona Lothar’ın ne kadarını bildiğini soylememisti. En iyi cevabın sessizlik olacağına

karar verip cumlesinin bir an havada kalmasına izin verdi.

"Usta'nın islerini tartısmak Cırak'a dusmez, oyle değil mi?" dedi Lothar, yuzune cok zorlukla

yerlestirilmis gibi gorunen kucuk bir gulumsemeyle. "Hadi ama sen Dalaran'dansın. O engerek

buyuculerin yuvasında metre kare basına kıtadaki butun yerlerden daha fazla sır duser. Yine hakaret

etmek niyetinde değilim."

Khadgar buna omuz silkti. Sonra nazik bir sekilde soze girdi: "Buradaki buyuculer arasında

Lordaeron'dakilere gore daha az rekabet olduğunu fark ettim."

 

"Yani bana hocalarının seni, yanında yuce Magus'tan sıka sıka cıkarılacak malzemelerin bir listesi

olmadan gonderdiğini mi soylemeye calısıyorsun?" Lothar’ın sırıtısı derinlesti ve neredeyse genc

buyucuyu anladığını belli eden. bir hal aldı.

Khadgar yuzunde bir sıcaklık hissetti. Yaslı savascının ok atısları neredeyse hedefteki altına

isabet etmek uzereydi. "Menekse Hisar tarafından sunulan her tur istek Medivh'in bilgisi

dahilinde. Su ana kadar gayet paylasımcıydı."

"Hımm," diye homurdandı Lothar. "Bu doğru seyi istemediklerini gosterir. Buralardaki

buyuculeri tanırım; azizler ruhlarını huzura erdirsin, buna Huğlar ve Hugarin de dahil. Onlar her

zaman su ya da bu sey icin Medivh'in basının etini yerler ve alamayınca da Majestelerine ya da

bana sikayette bulunurlardı. Sanki onun ustunde bir kontrolumuz varmıs gibi!"

"Hic kimsenin olduğunu sanmıyorum," dedi Khadgar. Buna bir yorum daha katmamak icin

birasına gomuldu.

"Anladığım kadarıyla annesinin bile yoktu," dedi Lothar. Bu kucuk bir yorumdu ama bir

hancer gibi yerine oturmustu. Khadgar, Lothar'a Aegwynn’le ilgili daha fazla sey sormak istiyor

ama kendini dizginliyordu.

"Sanırım bunu bilmek icin fazla gencim," dedi Khadgar. "Onun hakkında bir seyler

okumustum. Guclu bir buyucuye benziyor."

"Ve simdi o guc Magus'un icinde," dedi Lothar. "Annesi onu buradaki kraliyet celbbazlardan

birinden yaptı ve onu saf buyuculukle yoğurup gucunu onun icine akıttı. Evet, bununla ilgili her

seyi biliyorum. O komaya girince parcaları birlestirdim. Cok fazla guc vardı ve o cok gencti. Su

anda bile endise ediyorum."

"Onun fazlasıyla guclu olduğunu dusunuyorsunuz," dedi Khadgar ve Lothar’ın gozlerine

birden beliren delici bakıslarla donup kaldı. Genc buyucu aklından gecenleri soyleyip ev sahibini

bir bakıma sucladığı icin kendi kendine hayıflandı.

Lothar gulumseyerek basım iki yana salladı. "Tersine, evlat, onun yeterince guclu olmamasından

korkuyorum. Krallıklarda korkunc gelismeler oluyor. Bir ay once gorduğun o ork yaratıkları,

yağmurdan sonra coğalan tavsanlar gibi turuyorlar. Neredeyse soyu tukenmis olan troller de daha sık

gorunur oldu. Biz burada konusurken de Medivh dısarıda bir iblis avlamakla mesgul. Kotu gunler

yaklasmakta ve onun buna hazır olmasını umut ediyorum, hayır, aslında bunun icin dua ediyorum. O

komadayken yirmi yıldan fazla bir zaman bir Bek-ci'miz yoktu. Bir yirmi yıl daha oyle kalmak

istemiyorum., ozellikle de boyle bir zamanda."

Khadgar simdi utandığını hissetti. "Yani, o nasıl, diye sorduğunuzda kastettiğiniz..."

"Onun nasıl olduğu," diye tamamladı cumleyi Lothar. "Onun boyle bir zamanda gucten dusmesini

istemiyorum. Orklar, troller, iblisler ve sonra da..." Lothar’ın sozleri kaybolup giderken savascı

Khadgar'a baktı ve devam etti: "Su an itibariyle Bekci'yi bildiğini varsayabilir miyim?"

"Evet," dedi Khadgar.

"Ve Birlik'i de?" dedi Lothar ve sonra gulumsedi. "Bir sey soylemene gerek yok, genc adam.

Cozlerin seni ele veriyor. Benimle sakın oyun oynamaya kalkma, olur mu?" .

Khadgar ucurumun en uc noktasını hissedebiliyordu. Medivh onu Buyuk Savascı'ya fazla bir sey

acık etmemesi icin uyarmıstı ama gorunuse gore Lothar, Khadgar’ın bildiği kadarım biliyordu. Hatta

daha fazlasını...

Lothar sakin bir sesle konusmaya basladı: "Basit bir buyu kazası icin Med'i cağırtmazdık. Hatta

sıradan iki celbbaz buyu yaparken birbirlerini yaksalar bile. Huğlar ve Hugarin bizim en iyi

buyuculerimizden ikisiydi, en guclulerinden ikisi. Daha da guclu bir tanesi daha vardı ama iki ay once

bir kaza gecirdi. Ucunun de sizin Birlik'inizin uyesi olduğunu dusunuyorum."

 

Khadgar sırtı boyunca ilerleyen bir urperti hissetti. Ağzını acıp, "Bunu konusma konusunda

kendimi rahat hissettiğimi sanmıyorum," diyebildi.

"O zaman konusma," dedi Lothar. Alnı kadim bir dağ sırasının eteklerindeki tepeler gibi cizgilerle

dolmustu. "Uc guclu buyucu, Azeroth'taki en guclu buyuculer... Med'le ya da annesiyle bir olamazlar,

buna kusku yok ama yine de-buyuk ve guclu buyuculerdi... Hepsi oldu. Bir buyucunun olumunu

sanssızlığa bağlayabilirim ya da bos bulunduğunu dusunebilirim ama ya uc tanesini? Bir savascı bu

kadar tesadufe inanmaz.

"Dahası var," diye devam etti Kralın Buyuk Savascısı. "Benim bir seyleri bulmak icin kendi

yontemlerim vardır. Sehre gelen kervan tuccarları, paralı askerler ve maceracılar genelde yaslı

Lothar'da dinlemeye meraklı bir kulak olduğunu fark ederler. Demirhane ve Alterac'tan, hatta

Lordaeron'dan haberler gelir. Bunun gibi kazalar bir salgın gibi birbirini izliyor. Bence birisi, ya

da daha da beteri, bir sey bu gizli Bir-lik'in buyuk buyuculerini avlıyor. Hem burada, hem de Dalaran'da;

bundan kuskum yok."

Khadgar yaslı adamın konusurken bir yandan da onun yuzunu incelediğinin farkına vardı ve

irkilerek, bunların Menekse Hisar'dan ayrılmadan once duyduğu soylentilere uyduğunu fark etti.

Kadim buyuculer birden ortadan kayboluyorlar ve yuksek makamlar bu meseleyi sessizce

hasıraltı ediyorlardı. Kirin Tor icindeki buyuk sır daha buyuk bir problemin parcasıydı.

Khadgar bakıslarını kacırıp sehre bakmaktan kendini alamadı. "Evet, gorunuse gore Dalaran

da," dedi Lothar. "Oradan cok fazla havadis gelmiyor ama gelismelerin aynı olduğuna dair

iddiaya girebilirim, oyle değil mi?"

. "Lord Magus'un tehlikede olduğunu mu dusunuyorsunuz?" diye sordu Khadgar. Yaslı

savascının gozle gorunur endisesi, Lothar'a hicbir sey soylememe isteğini yok ediyordu.

"Bence Medivh tehlikenin vucuda gelmis hali," dedi Lot-har. "Ve onunla aynı catı altında olmaya

istekli olan herkese hayranlık duyuyorum." Bu kulağa saka gibi geliyordu ama Kralın Buyuk Savascısı

gulumsemedi. "Fakat doğru, dısarıda bir sey var ve bu sey iblislerle, orklarla ya da cok daha kotu bir

seyle bağlantılı olabilir. Ben de boyle bir zamanda en guclu silahımızı kaybetmeyi hic istemem."

Khadgar, Lothar'a bakıp yaslı adamın yuzundeki cizgileri okumaya calıstı. Bu yaslı savascı bir

dostu icin mi tedirginlik duyuyordu, yoksa buyusel bir korunmanın kaybından mı? Endisesi bu

vahsi diyarın ortasındaki Medivh'in guvenliğiyle mi ilgiliydi, yoksa hepsini kovalayan bir seyle

mi? Yaslı ada-' mm yuzu bir maske gibiydi ve koyu deniz mavisi gozleri Lothar’ın gercekte ne

dusunduğuyle ilgili hicbir ipucu vermiyordu.

Khadgar basit bir silahsor, kendini gorevine adamıs bir sovalye bekliyordu ama Kralın Buyuk

Savascısı bundan daha fazlasıydı. Khadgar'ı zorluyor, zayıf noktalarını yokluyor, bilgi edinmeye

calısıyordu. Peki ama ne amacla?

Bekci'yi kollayacak birine ihtiyacım var, demisti Medivh.

"O iyi," dedi Khadgar. "Onun icin endiseleniyorsunuz ve. ben de bu kaygılarınızı

paylasıyorum ama o her seyi gayet iyi idare ediyor ve bir seyin ya da birinin ona gercekten zarar

verebileceğinden de kuskuluyum."

Lothar’ın asılması mumkun olmayan gozleri bir an, ama sadece gecip giden bir an icin

rahatlamıs gorundu. Baska bir sey soyleyip meraklı ama dostca suren sorguyu yenilemek

uzereydi ki kulenin icindeki bir kargasa onların dikkatini hem sohbetlerinden hem de bos kupa

ve tavuk kemiklerinden uzaklastırdı.

Bir usak ve muhafız topluluğunun takip ettiği Medivh azametle gorundu. Hepsi onun

varlığından sikayet etse de hicbiri (akıllıca bir kararla) ona elini surmuyor ve sonucta onu mızmızlanan, canlı bir kuyrukluyıldız

kuyruğu gibi takip ediyorlardı. Yaslı buyucu hızlı adımlarla burca cıktı.

"Senin alıskanlıklarına bağlı bir yaratık olduğunu dusundum, Lothar," dedi Medivh. "Burada

oğleden sonra cayını iciyor olacağını biliyordum!" Magus sıcak bir gulumsemeyle baktı ama Khadgar

onun yuruyusunde hafif, neredeyse sarhoslara ozgu bir- sallantı olduğunu gordu. Medivh bir kolunu

arkasında tutuyor, bir sey saklıyordu.

Lothar ayağa kalktı. Konustuğunda sesi kaygılıydı: "Medivh, sen iyi misin? Đblis..."

"Ah, evet, iblis," dedi neseyle Medivh ve arkasında gizlediği kanlı odulunu one cıkardı. Kolunu

hafifce yukarı kaldırıp onu uyusuk bir hareketle Lothar ve Khadgar'a doğru attı.

Ucarak onlara doğru gelen kırmızı kure havada donup Lothar’ın ayaklarının dibine dusmeden once

icindeki son kan ve beyin parcalarını da etrafa sactı. Bu bir iblisin kafatasıydı. Derisi hala ustundeydi

ve koc boynuzuna benzeyen iki boynuzunun tam ortasında, buyuk bir balta tarafından yapılmıs gibi

gorunen hasmetli bir oyuk vardı. Khadgar, iblisin yuz ifadesinin hem saskınlık, hem de ofkeyle dolu

olduğunu dusundu.

"Herhalde bunu doldurtmak istersin," dedi Medivh, dimdik doğrularak. "Elbette geri kalanını

yakmak zorundaydım. Deneyimsiz birinin bir damla iblis kanıyla neler yapabileceğini anlatmama

gerek yok."

Medivh daha onceki haline gore daha cokmus gorunuyordu. Gozlerinin etrafındaki cizgiler de daha

cok ortaya cıkmıslardı. Lothar da bunu fark etmis olmalıydı. Buyuk Savascı dusuncesini belirtti: "Onu

bayağı cabuk yakaladın."

"Cocuk oyuncağıydı!" dedi Medivh. "Buradaki Genc Guven iblisin kaleden nasıl kactığını bulduktan

sonra onu kulenin en altından kucuk, dik bir kayalığa kadar takip etmek bawww.

 

sit bir isti. Ben daha farkına varmadan her sey hallolmustu. Tabii o da farkına varmadan...-'Magus

hafifce sallandı.

"O halde gel hadi," dedi Lothar, yuzunde sıcak bir gulumsemeyle. "Bunu Kral'a soylemeliyiz.

Bunun icin adına solen duzenlenmeli, Med!"

Medivh bir elini havaya kaldırdı. "Maalesef soleni bizsiz yapacaksınız. Geri donmemiz gerekiyor.

Dinlenmeden almamız gereken kilometrelerce yol varHaksız mıyım, Cırak?"

Lothar tekrar Khadgar'a sorarcasına, destek beklercesine baktı. Medivh sakin ama bitkin

gorunuyordu. Ayrıca bu kez Khadgar'dan destek bekleyen bir halivardı.

Genc buyucu oksurdu. "Elbette. Ocakta bıraktığımız bir deney var."

"Cok doğru!" dedi Medivh, hemen, bu yalana sarılarak. "Buraya yetismek icin kostururken

tamamen aklımdan cıkmıs. Acele etmeliyiz," Magus dondu ve bir araya toplanmıs hizmetlilere bağırdı:

"Bineklerimizi hazırlayın! Buradan hemen ayrılıyoruz." Usaklar bir bıldırcın surusu gibi dağıldılar.

Medivh tekrar Lothar'a dondu. "Elbette Majestelerine ozurlerimizi sunarsın."

Lothar, Medivh'e baktı, sonra bakıslarını Khadgar'a ve tekrar Medivh'e cevirdi. Sonunda icini cekti.

"Elbette," dedi. "En azından sizi kuleye kadar gecirmeme izin verin."

"Elbette gecir," dedi Medivh. "Kafatasını almayı unutma. Onu kendime saklardım ama bende

zaten bir benzeri var."

Lothar koc boynuzlu kafatasını bir eliyle alıp Medivh'in yanından gecti ve kulenin icine doğru

ilerledi. O gecip gidince Magus'un icindeki hava dısarı cıkıp onu bombos bırakmıs gibi oldu. Simdi

oncekine gore daha yorgun, birkac saniye oncekinden daha yaslı gorunuyordu. Derin bir ic gecirip

kapıya "doğru ilerledi.

Khadgar onun pesinden gitti ve onu dirseğinden yakaladı. Bu hafif bir dokunustu ama kıdemli

buyucu birden doğruldu ve sanki bir patlamaya tepki veriyormus gibi geri cekildi. Donup Khadgar'a baktığında gozleri bir

an icin pusla kaplanmıs gibi oldu.

"Magus," dedi Khadgar.

"Yine ne oldu?" dedi. Medivh, tıslama gibi cıkan bir fısıltıyla.

Khadgar ne soyleyeceğini, Magus'un hiddetini cekmemeyi nasıl basaracağını dusundu. "Đyi

değilsiniz," dedi sadece.

Soylenmesi gereken sey buydu. Medivh yorgun bir sekilde basıyla onayladı. "Daha iyi.zamanlarım

da oldu," dedi. "Herhalde Lothar da bunun farkında ama bu konuda bana karsı cıkmayacaktır. Yine

de evde olmayı burada olmaya tercih ederim." Bir an durdu ve dudakları sakallarının altında ince bir

cizgi halini aldı. "Burada uzun bir sure hasta yattım. Aynı deneyimi tekrar yasamak istemiyorum."

Khadgar bir sey soylemeden sadece basıyla onayladı. Lothar simdi kapıda durmus bekliyordu.

"Karazhan'a donus yolunda sen oncu olacaksın," dedi Khadgar'a Medivh, yakındakilerin de

duyabileceği kadar yuksek bir sesle. "Bu sehir yasamı insanı cok yoruyor. Su ara bir sekerleme

yapsam fena olmaz!"

 

DOKUZ

MAGUS'UN UYKUSU

Bu cok onemli," dedi Medivh. Griffonun sırtından kayarak inerken hafifce yalpaladı. Bitkin

gorunuyordu ve Khadgar yaslı buyucunun iblisle yaptığı savasın onun belli ettiğinden bile daha

kotu olduğunu dusundu.

"Birkac gun icin... ortalıkta olmayacağım," diye devam etti Buyu Ustadı. "Bu arada herhangi bir

ulak gelirse senden yazısmalarımla ilgilenmeni istiyorum."

"Bunu rahatlıkla yapabilirim," dedi Khadgar.

"Hayır, yapamazsın," dedi Medivh, merdivenleri yalpalayarak inmeye baslarken. "Bu yuzden sana

mor muhurlu olanları nasıl okuyacağını soylemem gerekiyor. Mor muhur her zaman Birlik islerini

gosterir."

Khadgar bu kez bir sey soylemeden sadece basıyla onayladı.

Medivh basamakların kenarında kayıp dengesini yitirdi ve one doğru sendeledi. Khadgar yaslı

adamı tutmak icin hamle yaptı ama Magus daha once duvara dayanmıs ve tekrar doğrulup kalkmıstı.

Nefesi hala duzenliydi. "Kutuphanede bir parsomen tomarı var. 'Aegwynn'in Sarkısı'... Annemin

Sarge-ras'la yaptığı savası anlatıyor."

 

"Guzbah'ın bir kopyasını istediği parsomen, dedi Khad-gar. Onlerinde uzanan merdivenlerden

inerlerken buyucuyu dikkatle izliyordu.

"Ta kendisi," dedi Medivh. "iste bu yuzden onu alamaz: Onu Birlik iletisiminde sifre olarak

kullanıyoruz. O ana anahtar. Birlik'in her uyesinde onun esi olan bir parsomen var. Standart alfabeyi

baz alıp ilk harf dorduncuye, onuncuya ya da yirminciye denk gelecek sekilde her seyi asağı cekersin.

Bu basit bir koddur. Anladın mı?"

Khadgar anladığını soylemek icin ağzını acacaktı ama Medivh durmadan, acıklama yapması acil

sekilde gerekiyormuscasına hızlı bir sekilde devam ediyordu.

"Parsomen anahtardır," diye tekrarladı. "Mesajın en ustunde tarihe benzer bir sey goreceksin. O,

tarih değil. O baslayacağın kıta, dize ve sozcuğu gosterir. Bu sozcuğun ilk harfi, kodun kullandığı

alfabenin ilk harfi olur. Ondan sonrası normal bir sekilde ilerler. Alfabetik sıralamadaki bir sonraki

harf, alfabenin ikinci harfi olur ve boyle devam eder."

"Anlıyorum."

"Hayır, anlamıyorsun," dedi Medivh, hem aceleci, hem de yorgun bir halde. "Bu sadece ilk

cumlenin sifresi. Eğer bir noktalama isaretine gelirsen sozcuğun ikinci harfine gecersin. Bu, bu

cumlenin sifresi icin kullanacağın alfabenin ilk harfi haline gelir. Noktalamalar normal halinde kalır.

Rakamlar da oyle ama rakam kullanmayıp yazıyla yazmaları gerekir. Bir sey daha var ama aklıma

gelmiyor."

Simdi Medivh'in odasının dısındaydılar. Moroes koluna yerlestirilmis bir cuppe ve suslu bir tablanın

ustunde duran ustu kapalı bir kaseyle yanlarında belirmisti bile. Kapının girisinde duran Khadgar

kasedeki baharatlı etsuyunun kokusunu duyabiliyordu.

"Mesajı cozdukten sonra ne yapacağım?" diye sordu Khadgar.

 

"Doğru!" dedi Medivh, hayati bir nokta zihninde aydınla-nıvermis gibi. "Ertele. Once ertele. Bir-iki

gun; o zamana kadar hazır olabilirim. Sonra kacamak cevaplar ver. Bir is icin gittim, her an

donebilirim. Sendeki sifrenin aynısını kullan ama tarih gibi isaret koymayı unutma. Hicbiri olmazsa

onlara bırak. Her kimse kendi yargılarına gore hareket etmesini soyle ve ben de en kısa zamanda

elimden gelen yardımı yapacağım. Bu her zaman hoslarına gider. Onlara benim rahatsız olduğumu

soyleme. Bunu soylediğim son seferde bir dolu rahip adayı ihtiyaclarımı karsılamak icin buraya

dolustu. O kucuk ziyaretten beri hala gumus yemek takımımı bulamadım."

Yaslı buyucu derin bir nefes aldı ve gucten dusmus gibi kapıya yaslandı. Moroes yerinden

kıpırdamadı ama Klıadgar one doğru bir adım attı.

"Đblisle olan savas..." dedi Khadgar "Kotuydu, değil mi?"

"Daha kotulerini de gordum. Đblisler! Dusuk omuzlu, koc boynuzlu hayvanlar. Aynı oranda golge

ve atesten olusurlar. Đnsandan cok hayvan ve her ikisinden de cok, saf ofkeler. Đğrenc penceleri

vardır. Dikkat etmen gereken odur: penceler..."

Khadgar basım salladı. "Onu nasıl yendiniz?"

"Buyuk bir travma genelde yasamsal ozu dısarı uğratır," dedi Medivh. "Bu yuzden kellesini

kopardım."

Khadgar’ın gozleri kısıldı. "Kılıcınız yok."

Medivh bitkin bir halde gulumsedi. "Bir kılıca ihtiyacım olduğunu soyledim mi? Bu kadar yeter.

Diğer soruları hazır olduğumda sorarsın." Bunları soyledikten sonra odasına girdi ve efendisine

sonsuz bir sadakatle bağlı olan Moroes kapıyı Khadgar’ın yuzune kapadı. Genc buyucunun son

duyduğu ses, sonunda dinlenecek bir yer bulmus olan yaslı bir adamın yorgun homurtusuydu.

Aradan bir hafta gecti. Medivh odasından cıkmamıstı. Moroes her gun bir kase etsuyuyla yukarı

cıkıyordu. Sonunda

 

Khadgar iceri bakmak icin yeterli cesareti topladı. Hizmetli ona itiraz etmek icin hicbir harekette

bulunmadı, sadece onun varlığını fark ettiğini belirten tek heceli bir ses cıkardı.

Hareketsiz yatmakta olan Medivh sararıp solmustu. Kapalı gozlerinin feri kacmıs, yuzundeki yasam

belirtileri yok olmustu. Ustunde uzun bir entari vardı ve yatağın yastıklarla desteklenmis olan bas

kısmına yaslanmıstı. Ağzı acık, yuzu solgun, genelde yasam dolu olan vucudu zayıf ve bitap haldeydi.

Moroes kasık kasık etsuyunu Medivh'in ağzına dikkatle dokuyor ve buyucu de onu yutuyordu ama

bunun dısında uyanık değildi. Hizmetli yatağı da değistiriyor ve sonra o gun icin isi bitiyordu.

Khadgar’ın icini guclu bir tanıdıktık hissi kapladı. Genc buyucu bu sahnenin, Medivh'in

gencliğinde guclerinin ilk kez su yuzune cıktığı ve Lothar'ın ona baktığı zamankiyle aynı olup

olmadığını merak etti. Magus'un tam olarak ne kadar zaman bu halde kalacağını merak etti.

Acaba iblisle yaptığı savas onun enerjisinin ne kadarını goturmustu?

Sıradan bir yazıyla ve acık bir.dille yazılmıs normal iletiler geldi. Bazıları griffon binicileriyle,

bazıları atlılarla ve coğu da Moroes'un kilerini doldurmak icin duzenli olarak uğrayan tuccar

arabalarıyla geliyordu. Coğunlukla sıkıcı konulardaydılar: gemilerin hareketleri ve orduların

eğitimleri; hazır olunduğuna dair raporlar; ara sıra kadim bir lahdin ya da unutulmus bir buyulu

esyanın kesfi veya eski bir efsanenin bulunusu; denizde meydana gelen bir hortumun, dev bir

deniz kaplumbağasının ya da bir kızıl dalganın gorunmesi; gorenlerin yeni olduğunu sandığı

ama aslında kutuphanedeki yaratık kitaplarında zaten olan bir hayvan cinsinin cizimleri...

Ve orklar... Ozellikle doğudan gelen ve sayıları gittikce artan orkların gorunme vakaları

Karanlık Batak cevresinde gittikce artıyordu. Gelen mesajlar kervanlardaki muhafız sayılarının

artırıldığını soyluyor gecici kamp alanlarının yerlerini

 

ve yağma, soygun ve gizemli kaybolma vakalarının raporlarını iceriyorlardı. Daha buyuk surlara sahip

sehirlere ve kasabalara giden multecilerin sayısı artmıstı. Bir de hayatta kalanları ve carpık yuz

ifadeli, cıkık ceneli yaratıkları gosteren cizimler ve guclu kas sistemlerini anlatan detaylı bir acıklama

vardı. Khadgar urpererek bu acıklamanın ancak bahsi gecen yaratıkların canlı canlı kesilmesiyle

yapılabileceğini fark etti.

Khadgar, buyucu uyurken mesajları ona okumaya basladı. Daha dikkat cekici ya da

eğlenceli olanları yuksek sesle okuyordu. Magus genc buyucuyu bu konuda desteklemek adına

bir tepki vermese de buna yasak da getirmiyordu.

Đlk mor muhurlu mektup geldiğinde Khadgar tam anlamıyla tıkanıp kaldı. Yazıların bazıları

anlamlıydı ama diğerleri hicbir anlam ifade etmiyordu. Genc buyucu once panikleyip bazı temel

talimatları kesinlikle yanlıs anladığına karar verdi. Odaları notlar ve basarısız cabalarının

ornekleriyle karman corman ettiği bir gunun sonunda Khadgar neyi eksik yaptığını anladı:

Birlik'in sifresinde sozcukler arasındaki bosluk bir harf olarak değerlendiriliyor ve islemdeki her

seyi bir harf oteye kaydırıyordu. Khadgar bu hatayı fark ettikten sonra mesaj kolayca

cozulmustu.

Yazı, daha once anlamsız haldeyken gorunduğu kadar etkileyici değildi. Bu, uzak guney

topraklarından, Ulmat Thondr'ın bolgesinden bir nottu. Her seyin sakin olduğu, (her ne kadar

son zamanlarda orman trollerinin sayısında artıs vardıysa da) orklara dair bir isaret olmadığı ve

guney ufkunda yeni bir kuyrukluyıldızın ortaya cıktığı detaylı notlarla (sayılarla değil sozcuklerle

yazılmıslardı) anlatılıyordu. Cevap istenmiyordu. Khadgar mesajı ve cevirisini kenara kaldırdı.

Khadgar Birlik'in neden buyusel bir kodlama ya da buyu temelli bir yazı kullanmadığını

merak etti. Belki Tirisfal Birliği uyelerinin hepsi buyucu değildi. Belki de bunu Guzbah gibi diğer

buyuculerden saklamak icindi. Buyusel bir yazıkullanmak cicek ozunun arıları cekmesi gibi buyuculerin merakını kendine cekebilirdi. Khadgar’ın

aklına gelen en buyuk olasılık da bunun sebebinin.sadece Medivh'in, Bir-lik'in diğer uyelerini kendi

annesini yucelten bir siiri anahtar olarak kullanmak zorunda bırakma konusundaki inadı olduğuydu.

Lothar'dan yuklu bir paket geldi. Orkların onceki gorulme vakalarını ve saldırılarını ozetliyor

ve bunları genis bir harita uzerinde gosteriyordu. Gercekten de sanki Karanlık Batak’ın

bataklıklarla dolu topraklarından etrafa ork orduları dağılıyor gibiydi. Yine bir cevap

istenmemisti. Khadgar, Lothar'a Medivh'in durumuyla ilgili bir not gondermeyi dusundu ama

sonra bundan vazgecti. Buyuk Savascı her halukarda kaygılanmaktan baska ne yapabilirdi ki?

Khadgar kendi imzasıyla bir not gonderip ona bilgi icin tesekkur etti ve gelismelerden haberdar

edilmeyi istedi.

Đkinci hafta gecip ucuncuye girdiklerinde usta komada, oğrenciyse arastırma yapmaktaydı.

Simdi elinde uygun anahtar olan Khadgar, bazıları menekse rengi balmumundan muhru hala

acılmamıs halde duran eski mektuplara goz atıyordu. Genc buyucu eski belgelere goz attıkca,

Medivh'in Birlik hakkındaki sık sık birbiriyle celisen duygularım anlamaya basladı. Mektuplar

sıklıkla ricadan baska bir sey değildi: su buyulu nesne, bu bilgi, inekler ac kaldığı ya da sutleri

kesildiği icin acilen yapılması gereken bir buyu... Mesajların daha tamamlayıcı olanlarında

genelde bir cesit uyarıcı oluyordu: Bir buyu ya da kayıp bir lahit icin yapılan istek cafcaflı

ovgulerin icine saklanıyordu. Coğu titiz tavsiyelerden baska bir sey icermiyordu. Su ya da bu

adayın ne kadar iyi bir cırak olabileceği ayrıntılı bir sekilde anlatılıyorlardı (Khadgar onların

genelde acılmamıs olduğunu fark etti). Bir de suregelen 'yem bir sey yok, bir değisiklik yok,

olağanustu bir durum yok' raporları vardı.

Bu sonuncusu daha yakın donemdeki mesajlarda (ustlerinde tarih yoktu ama

Khadgar hem parsomenin sararmasından, hem de talep ve tavsiyelerin

ısrarcılığındaki artıstan onların hangi zaman aralığına denk dustuğunu kestirmeye

baslamıstı) değismisti. Okların birden ortaya cıkmasıyla ve ozellikle de kervanların

yağmalanmaya baslamasıyla yazıların havası*da avutucu bir hal almıstı. Ancak

Medivh'den gizliden gizliye istenenler devam etmis, hatta artmıstı.

Khadgar yatakta yatmakta olan yaslı adama baktı ve onu 'bu insanlara

yardım etmeye, hem de duzenli bir. sekilde yardım etmeye iten seyin ne

olabileceğini merak etti.

Sonca'bir de gizemli mektuplar vardı. Ara sıra bir tesekkur, bilinmeyen bir

metne referans, mechul bir soruya verilmis cevap: "Evet", "Hayır" ve "Tabii ki

emu." Medivh'in yanında nobet beklerken imzasız bir gizemli mektup gelmisti.

Soyle diyordu: "Hazırlık yapın. Elci kısa bir sure sonra orada olacak."

' Ucuncu haftanın sonunda bir aksam' seyahat eden bir tuccarla iki'mektup

geldi.. Biri mor muhurluydu, diğeriyse kırmızı muhurluydu ve Khadgar'a

gonderilmisti. Đkisi de Kirin Tor'daki Menekse Hisar'dandı.

Khadgar'a gonderilen mektup incecik bir yazıyla baslıyordu. "Seni buyucu

eğitmen Guzbah’ın ani ve beklenmedik olumunden haberdar etmekten uzuntu

duyuyoruz. Kendisiyle yazısmakta olduğunu anlıyor ve su anki duygularını ve

hislerini paylasıyoruz. Guzbah'la ilgili herhangi bir yazısma, para ya da bilgi

sendeyse ya da kendisinin mallarından birini kullanmaktaysan (ozellikle odunc

verilmis herhangi bir kitabı) bu yazısma, para, bilgi veya malın asağıdaki

adrese gonderilmesi rica olunur." Mektubun sonuna bir sıra rakam ve bastan

ozellikle odunc

bilgi bulunmuyordu. Afallamıs halde mor muhurlu mektuba uzandı. Bu da aynı ince yazıyla

yazılmıstı ama sifresi cozulunce icinde daha fazla bilgi olduğu goruluyordu.

Guzbah, Katipler Soleni arifesinde kutuphanede katledilmis halde bulunmustu. Gizilgucun

'Aegwynn’in Sarkısı' Uzerine incelemesini gozden gecirirken olmustu (Khadgar eski hocasına parsomeni

gondermediği icin bir pismanlık acısı hissetti). Belli ki bir yaratık tarafından (muhtemelen buyuyle

cağrılmıstı) gafil avlanmıs ve parcalanmıstı. Olumu cabuk ama acı dolu olmustu. Cesedin nasıl

bulunduğuyla ilgili acıklama uc noktalarda ayrıntı iceriyordu. Khadgar, cesedin tarifinden ve

kutuphanenin darmadağın halinden sadece 'cağrılan yaratığın' Medivh'in Stormwind'de dovustuğu

cinsten bir iblis olduğu sonucuna varabilmisti.

Mektup, Khadgar'a asırı gelen soğuk ve ozet havasında sozcuklerle devam ediyordu. Yazan kisi

bunun vakanın bir.yıl icinde Menekse Hisar'da, Basbuyucu Arrexis de dahil olmak uzere, yedinci

buyucu olumu olduğunu' not etmisti. Ayrıca bu vakanın, bu tur olumler icinde, ilk kez kurbanın-Birlik

dısından biri olduğunu da eklemisti. Mektubu yazan kisi Medivh'in Guzbah'la doğrudan ya da cırağı

aracılığıyla iletisim halinde olup olmadığını soruyordu (Khadgar, yazıda kendi ismini gorunce bir anlık

bir deja vu yasadı). Mechul yazar daha da ileri giderek, kendisi Birlik uyesi olmadığı icin Guzbah’ın

yaratığın baska bir amacla cağrılmasından sorumlu olabileceğini ve durum boyleyse Medivh'in

Khadgar’ın bir zamanlar Guzbah’ın oğrencisi olduğu gerceğini unutmaması gerektiği cıkarımında

.bulunuyordu.

Khadgar keskin bir ofke hissine kapıldı. Bu gizemli yazar (Kirin Tor hiyerarsisinde ust

sıralardan biri olmalıydı ama Khadgar’ın onun kim olduğuna dair hicbir fikri yoktu) ne curetle

hem Guzbah'a, hem de kendisine suclamada bulunabiliyordu! Guzbah oldurulduğunde Khadgar

orada değildi bile! Belki bu isin sorumlusu bu yazardı ya da Korrigan gibi biri…

Kutuphaneci hep iblise tapanlarla ilgili arastırmalar yapardı. Sonra da boyle

ithamlarda bulunurdu!

Khadgar basını iki yana sallayıp derin bir nefes aldı. Hayır, boyle

tahminler, aynı Kirin Tor’daki siyasi oyunlar gibi, bos ve sadece kisisel

kızgınlıkla ortaya cıkmıs seylerdi. Ofkesi yok olup yerini acıya ve gercekleri

kavramaya bıraktı. Yedi buyucu olmustu (altısı gizli ve guclu olduğu kabul

edilen Birlik’in uyesiydi) ve Menekse Hisar’ın guclu buyuculeri bunu

engelleyememisti. Bu yazarın yapabileceği tek sey de yeni olumlerin

olmamasını caresizce umarak ithamlarda bulunmaktı. Khadgar, Medivh’in

Stormwind’deki hızlı ve kararlı hareketlerini dusundu, onun icinde

bulunduğu topluluk arasından ona es algılayıs, gayret ve zekaya sahip

baska birinin cıkmamasına hayret etti.

Genc buyucu sifresi cozulmus mektubu alıp solgun mum ısığında tekrar

inceledi. Katipler Soleni bir bucuk ay kadar onceydi. Mesajın denizi asıp

karada yol alarak kendilerine ulasması bu kadar surmustu. Bir bucuk ay...

Bu, Huğlar ve Hugarin'in Stormwind'de oldurulmesinden onceydi. Eğer aynı

iblis, hatta aynı iblis cağıran, isin icindeydiyse iki nokta arasında cok ama

cok hızlı hareket etmesi gerekliydi. Gorudeki iblislerin bazıları kanatlıydı...

Acaba boyle bir yaratığın kimse fark etmeden bu iki yer arasındaki yolu

katetmesi mumkun muydu?

Basıbos ve beklenmedik bir esinti odanın icinde dolastı. Khadgar’ın

ensesindeki tuyler diken diken oldu ve genc buyucu tam bakıslarını yukarı

kaldırdığında odadaki varlığı gordu.

Once kan gibi kırmızı bir duman, evrendeki bir iğne deliği buyukluğunde

bir bosluktan fokurdayarak dısarı cıktı. Duman done done, suda yukselen

sut gibi ust uste birikti ve cabucak, helezonlar cizen bir kutleye donustu. Bu

kutlenin icinden de kocaman bir iblisin goruntusu cıktı.

donuwswtuw. B.eu- kitap.us

Vucudu, Khadgar m onu son gorduğu zamansız gorudeki karla kaplı yerdeki haline gore

kuculmustu. Odanın sınırlarına sığabilmesi icin vucudunu ufaltmıstı. Derisi yine bronzdan, zırhı siyah

kehribar renginde demirden ve sakalıyla sacı hareketli atestendi. Muazzam boynuzları devasa bir

alından cıkıyorlardı. Silahsızdı ama silaha ihtiyacı yokmus gibi gorunuyordu. Hicbir seyden korkmayan

bir yırtıcının kendinden emin zarafetiyle hareket ediyordu.

Sargeras...

Khadgar sessiz ve hareketsiz bir halde donakaldı. Me-divh'in yerlestirdiği koruma buyulerinin

boyle bir yaratığı uzak tutması gerekmez miydi? Ama iste o buradaydı. Kuleye, Magus'un odasına alt

tabaka birinin kulubesine giren bir soylu gibi rahatlıkla girivermisti.

Ates Lejyonu'nun Lordu etrafına bakınmak yerine yatağın ucuna doğru suzuldu. O uzun bir sure

orada durup onundeki bilincsiz bedene bakarken sakalı ve sacları sessizce dalgalandı. Đblis uyuyan

buyucuye bakarak orada duruyordu.

Khadgar nefesini tutarak calısma masasının etrafına bakındı: birkac kitap; daha fazla aydınlatma

sağlasın diye arkasına ayna konmus bir mum; mor muhurleri acmakta kullanılan bir mektup

acacağı... Genc buyucu yavasca acacağa uzandı. Buyuk iblisin dikkatini cekmeden hareket etmeye

calısıyordu. Parmakları mektup acacağına oyle sıkı sarılmıstı ki eklemleri bembeyaz kesilmisti.

Sargeras hala yatağın ayak ucunda duruyordu. Uzun bir zaman gecti ve Khadgar kendini harekete

gecmeye zorlamak icin cabaladı. Đster kacmak icin isterse saldırmak icin. Kasları o halde kilitlenip

kalmıslardı.

Medivh yatağında kımıldanıp duyulamayan bir sey mırıldandı. Đblis lordu, sanki Medivh'in

hareketsiz bedenini kut-sayacak gibi yavasca elini kaldırdı.

 

Khadgar oturduğu sandalyeden boğuk bir haykırısla ve elinde sımsıkı tuttuğu mektup acacağıyla

ayağa fırladı. Acacağı yanlıs elinde tutmakta olduğunu ancak o zaman fark edebildi.

Đblis bakıslarını kaldırdı. Bu hareket, sanki iblis de uyuyormus ya da bir su katmanının

ardındaymıs gibi hantal ve yumusaktı. Havaya kaldırdığı elinde beceriksizce tuttuğu kısa ve

keskin bir hancerle ustune saldıran genc adama dikti bakıslarını.

Đblis gulumsedi. Medivh uykusunda kımıldanıp bir seyler mırıldandı. Khadgar mektup

acacağını iblisin goğsune doğru savurdu...

Ve silah yaratığın vucudunu boydan boya astı. Saldırısının hızı Khadgar'ı one tasıyıp

Sargeras’ın icinden gecirdi ve donerek karsıdaki duvara varmasına neden oldu. Genc buyucu

kendini durduramayarak duvara tosladı ve mektup acacağı bir tıngırtıyla tas zemine dustu.

Medivh'in gozleri sonuna kadar acıldı ve Bekci oturduğu yerde doğruldu. "Moroes? Khadgar?

Burada mısınız?"

Khadgar ayağa kalkarak etrafına bakındı. Đblis, sivri bir seyle dokunulan sabun kopuğunun

patlaması gibi ortadan kayboluvermisti. Khadgar simdi odada Medivh'le bas basaydı.

"Yerde, ne yapıyorsun, evlat?" diye sordu Medivh. "Moroes sana bir yatak ayarlayabilirdi."

"Usta, koruma buyuleriniz!" dedi Khadgar. "Basarısız oldular. Burada..." Bir an Sargeras’ın

nasıl gorunduğunu bildiğini belli etme konusunda kararsızlık gecirerek kekeledi. Medivh boyle

bir ayrıntıyı kacırmaz ve sonra bunu nasıl bildiğini oğrenene kadar onu sıkıstırırdı.

"...bir iblis vardı," diyebildi. "Az once burada bir iblis vardı."

Đyice dinlenmis olduğu yuzune tekrar renk gelmesinden belli olan Medivh gulumsedi. "Đblis

mi? Sanmıyorum. Bekle." Magus gozlerim kapadı ve basını salladı. "Hayır, koruma buyuleri hala yerlerinde.

Enerjilerinin, bitmesi icin bir sekerleme zamanından daha uzun sure gerekir. Ne gordun?"

Khadgar iblisin kaynayan, kırmızı sut bulutunun icinden cıkısını, orada durusunu ve elini kaldırısım

cabucak anlattı.

Magus basını iki yana salladı. . .

"Bence o gorulerinden birini daha gordun," dedi sonunda. "Kuleye dusen kopuk ve

kaybolmus bir zaman parcasıydı, cabucak cekip gitti."

"Ama iblis..." diye konusmaya basladı Khadgar.

"Tarif ettiğin iblis artık yok, en azından bu hayatta yok," dedi Medivh. "O, ben doğmadan

once katledilip cok uzaklarda denizin dibine gomuldu. Gorduğun goru 'Aegwynn'in Sarkısı'ndaki

Sargeras'a aitti. Parsomen tomarları burada duruyor. Sifre mi cozuyordun? Evet. Belki bu

zamanını sasırmıs hortlağı getiren sey buydu. Ben uyurken burada calısmamalıydın." Sanki daha

fazla rahatsız edilip edilemeyeceğini dusunuyormus gibi hafifce kaslarım cattı.

"Ozur dilerim, ben sadece... ben sadece seni yalnız bırakmamanın en iyisi olacağım

dusundum, oyle değil mi?" Khadgar cumlesini bir soruya donusturmustu ama bu biraz aptalca

kacmıstı.

Medivh kıkırdadı ve yıpranmıs yuzune bir gulumsemenin yerlesmesine izin verdi. "Eh, bunu

yapamayacağını soylemedim. Bu, Moroes'in buradaki vazifesini azaltacağı icin onun da seni

durdurduğunu sanmıyorum." Basparmağıyla isaret-parmağım dudaklarından sakalına kaydırdı.

"Sanırım bir omur yetecek kadar etsuyu ictim. Ayrıca sırf seni rahatlatmak icin kuledeki koruma

buyulerini kontrol edeceğim. Simdi, iblis goruleri dısında ben yokken olan bir sey var mı?"

Khadgar aldığı mesajları ozetledi. Ork vakalarındaki artısı, Lothar’ın haritasını, Elci hakkındaki

gizemli mesajı ve Guzbah'ın olumuyle ilgili haberi anlattı.

 

Medivh, Guzbah'ın olumuyle ilgili acıklamalara homurdandı. "Anlasılan bir sonraki zavallı delik

desik edilerek oldurulene kadar Guzbah'ı suclayacaklar." Basını iki yana sallayıp ekledi: "Katipler

Soleni... Bu, Huğlar ve Hugarin olmeden once demek."

"Bir bucuk ay kadar once," dedi Khadgar. "Bir iblisin Da-laran'dan Stormwind Kalesi'ne

ucmasına yetecek kadar bir sure."

"Ya da griffon sırtındaki bir adamın," dedi Medivh, dusunceli bir sekilde. "Bu dunyada her

sey iblisler ve buyuden ibaret değildir. Bazen daha basit bir cevap yeterlidir. Baska bir sey var

mı?"

"Bu orklar sayıca artmıs ve tehlikeli hale gelmeye baslamıslar gibi gorunuyor," dedi

Khadgar. "Lothar onların kervan yağmacılığından yerlesim bolgelerine saldırı duzenlemeye

gectiklerini soyluyor. Bunlar kucuk saldırılar ama sonuc olarak her seferinde Stormwind'e ve

diğer sehirlere daha cok insan geliyor."

"Lothar fazla kaygılanıyor," dedi Medivh, yuzunu burusturarak.

"O endiseli," dedi Khadgar, duygusuz bir ses tonuyla. "Ne beklemesi gerektiğini bilemiyor."

"Oysa tam tersine..." dedi Medivh, uzun ve kederli bir ic cekisle. "Eğer bana soylediklerinin

hepsi doğruysa maalesef her sey tam benim beklediğim gibi olacak!"

on

ELCİ

Medivh'in iyilesmesiyle her sey normale dondu ya da en azından Magus'un yanında olabileceği kadar

normale dondu. Magus yokluğunda Khadgar'a buyu yeteneğini bileyecek talimatlar bırakmıstı ve

Medivh kuleyi tekrar kullanmaya basladığında genc buyucuden bu yetenekleri bir an once sergilemesi

bekleniyordu.

Khadgar gayet iyi uyum sağlamıstı. Gucunun kendisine iki beden buyuk gelen bir giysi olduğunu

ve kendisinin onun icine ancak simdi oturmaya basladığını hissediyordu. Artık iradesiyle atesi kontrol

edebiliyor, gokyuzunde hic bulut yokken yıldırım cağırabiliyor ve zihninin istemiyle kucuk nesnelerin

masanın ustunde hareket etmesini sağlayabiliyordu. Baska buyuler de oğrenmisti: Bir kemik

parcasından bir kisinin ne zaman ve nasıl olduğunu bulmayı, bir kara kurbağasını havalandırmayı ve

baskalarının bulması icin buyusel mesajlar bırakmayı sağlayan buyuler oğrenmisti. Cansız bir

nesnenin gecirdiği yılları geri kazandırıp bir sandalyeyi guclendirmeyi ve tam tersi olarak yeni

yapılmıs bir sopanın butun tazeliğini cekip alarak onu kuru ve kırılgan hale getirmeyi oğrenmisti..

Koruyucu buyulerin doğasını oğrenmis ve onların sağlam kalması gorevini ustlenmisti. Medivh

kulesinde onlardan birinin cağrılmasına izin vermese de iblis literaturunu oğrenmisti. Zaten Khadgar'ın, Medivh'in bu son

emrine karsı gelmek gibi bir niyeti yoktu.

Medivh kısa surelerle birkac gunluğune farklı yerlere gidiyordu. Her seferinde Khadgar'a talimatlar

bırakıyordu ama asla acıklama yoktu. Bekci donusunde daha bitkin ve halsiz gorunuyor, genc

buyucunun buyuculuk sanatındaki ustalasmasını denemek icin Khadgar'ı sabırsızca zorluyor ve yokluğunda

ulasan butun haberleri ona ayrıntılı bir sekilde anlattırıyordu. Ancak koma uykusu

tekrarlanmamıs ve Khadgar, ustası her ne yapıyorsa bunun iblislerle bir ilgisi olmadığı sonucuna

varmıstı.

Khadgar bir aksam kutuphanedeyken asağıdaki acık arazi ve ahırlardan gelen sesleri duydu.

Bunlar kısık, anlasılmaz tonlarda bağırıslar, atısmalar ve verilen karsılıklardı. Khadgar kalenin- bu

kısmına tepeden bakan bir pencereye vardığında kulenin surlarından dısarı cıkan bir grup atlı gordu. .

Genc buyucu kaslarını cattı. Bunlar Moroes'in geri cevirdiği dilenciler miydi, yoksa ustasına baska

kara haberler getirmis yabancılar mıydı? Khadgar bunu oğrenmek icin kuleden asağı indi.

Yeni geleni sadece bir anlığına gorebildi. Siyah bir pelerinin kulenin alt katlarından birindeki bir

..ziyaretci odasına girisini bir anlığına fark etmisti. Moroes elinde mum, gozunde gozluğuyle

duruyordu. Khadgar son birkac basamağı hızla inerken hizmetlinin sozlerini duydu: "...Diğer

ziyaretciler, onlar daha az dikkatliydiler. Onlar artık burada değiller."

Yeni gelen ne karsılık verdiyse sesi yok olup gitmisti ve Khadgar geldiğinde Moroes kapıyı cekip

kapamıstı.

"Konuk mu var?" diye sordu genc adam. Moroes'in arkasında yeni gelenle ilgili bir ipucu olup

olmadığını gormeye calıssa da gorebildiği sadece kapalı bir kapı olmustu.

"Haha," diye karsılık verdi hizmetli.

 

"Buyucu mu, tuccar mı?" diye sordu genc buyucu.

"Bilemiyorum," dedi salondan asağı inmeye baslamıs olan hizmetli. "Sormadım, Elci de

soylemedi."

"Elci," diye tekrarladı Khadgar. Aklında Medivh'in buyuk uykusunda gelen gizemli mektuplardan

biri vardı. "Demek ki siyasi bir durum. Magus icin."

"Oyle sanırım," dedi Moroes. "Sormadım. Ustume vazife değil."

"Demek ki Magus icin," dedi Khadgar.

"Oyle sanırım," dedi Moroes, aynı uykulu tonla. "Bilmemiz gerektiğinde bize soylenecektir."

Bunu soyledikten sonra Khadgar'ı kapalı kapıya bakar halde bırakıp gitti.

Khadgar sonraki gun tuhaf bir sekilde baska birinin kuledeki varlığını hissetti. Bu, diğer

herkesin cekim dengesini değistiren yeni bir gezegen gibiydi. Bu yeni gezegen Ascı'nın

kullandığı tava setinin daha buyukleriyle değismesine ve Moroes'in salondan normalden daha

rastlantısal zamanlarda gecmesine neden oldu. Medivh bile Khadgar'ı birtakım ayak isleri icin

gondermis ve genc buyucu giderken ardında, ağır bir pelerinin tas zeminde suruklenirken

cıkardığı sesi duymustu.

Medivh gonullu olarak hicbir sey soylemedi ve Khadgar da kendisine bir seyler soylenmesini

bekledi. Genc buyucu tahminlerde bulundu, sabırla bekledi ama ustası onu calısmalarına devam

etmesi ve buyulerini denemesi icin kutuphaneye gonderdi. Khadgar doner merdivenleri yarım

donusluk mesafe kadar indi ve sonra durup yavasca geri cıktı ama gorduğu tek sey surunerek

Bekci'nin laboratuvarına giren siyah bir pelerinin eteğiydi.

Merdivenleri paldır kuldur inerken Elci'nin kim olabileceğine dair ihtimalleri gozden gecirdi.

Lothar'ın bir casusu muydu? Birlik'in sakıngan bir uyesi miydi? Belki de Kirin Tor'un uyelerinden

biriydi, mesela yazısı ince olan ve zehir

 

sacan teorileri olan biri... Ya da belki tamamen ilgisiz bir meseleydi. Cevabı bilememek sinir

bozucuydu ve Magus tarafından guvenilmemek durumu daha da kotulestiriyor gibiydi.

"Bilmemiz gerektiğinde bize soylenecek," diye mırıldandı Khadgar, kutuphaneye girerken. Notları

ve tarihceleri son bıraktığı sekilde masaların ustunde dağınık haldeydiler. Khadgar onlara ve goru

cağırma buyusunun taslaklarına baktı. Son denemesinden beri sonuclarını gecici olarak duzeltmeyi

umarak ustunde birkac değisiklik yapmıstı.

Khadgar notlara bakıp gulumsedi. Sonra dovulmus mucevher taslarıyla dolu tuplerini alıp

(Medivh'in kabul odasıyla kendisi arasına fazladan birkac kat koymak icin) bos yemek odalarından

birine gecmek icin asağı indi.

Đki kat asağıdaki mukemmeldi. Đki ucunda tastan somineler olan elipsoit bicimindeki odanın baska

bir yerinde buyuk bir masa hazır duruyor, odanın tek girisinin yanındaki duvar boyunca kadim

sandalyeler sıralanmıstı. Beyaz mermer zemin eski ve yer yer catlamıstı ama Moroes'in durup

dinlenmeden surdurduğu calısma ve caba sonucu temiz kalmıstı.

Khadgar ametist ve kızıl cakmaktasıyla bir buyu cemberi cizdi. Cizgiyi cizerken hala sırıtıyordu. Bu

sefer buyu isleminden emindi ve sans getirmesi icin torensel celp cuppesine ihtiyacı yoktu. Koruma

ve savunma cizimini yaparken tekrar gulumsedi. Enerjiyi coktan zihninde bicimlendirmeye baslamıs,

gerekli buyu cesitleri ve renklerini cağırmıs, onları luzumlu bicimlerine uydurmus ve bu verimli

enerjiyi gerekeceği zamana kadar kenarda tutmustu.

Cemberden iceri adımını attı, soylenmesi gereken sozleri soyledi, elleriyle hareketleri kusursuz bir

ahenkle yaptı ve zihnindeki enerjiyi serbest bıraktı. Bu salınısı zihnine ve ruhuna bağlı bir sey gibi

hissetti ve buyuyu harekete gecirdi.

"Bana Medivh'in odasında neler olduğunu goster," dedi. Zihninde bir yer tedirgin bir sekilde

kıpırdandı. Bekci'nin koruma buyulerinin cırağına karsı etkili olmayacağını umdu.

Khadgar buyude yanlıslık olduğunu hemen anladı. Bu, buyusel matrislerin birbirinin ustune

coktuğu cinsten buyuk bir hata değil, ufak bir sapmaydı. Belki koruma buyuleri ona engel olmus ve

gorusunu baska bir yere, baska bir sahneye yonlendirmisti.

Hedefinden sastığını birkac ipucundan anlamıstı. Birincisi ortalıkta gun ısığının olmamasıydı.

Đkincisi sıcaklıktı. Sonun-cusuysa mekanın tanıdık olmasıydı.

Khadgar daha once burada bulunmamıstı, en azından bu kule kısmında ama Stormwind'de

olduğu ve sehre tepeden baktığı acıktı. Bu, en uzun kulelerden biriydi ve oda da aylar once

Birlik'in iki uyesinin yasamlarını yitirdikleri odayla genel tasarım olarak benzesiyordu. Fakat

burada pencereler genisti ve buyuk, beyaz burclara acılıyorlardı. Ayrıca ılık kokulu bir esinti

seffaf perdeleri dalgalandırıyordu. Rengarenk kuslar odanın cesitli yerlerindeki altın halkalara

tunemislerdi.

Khadgar’ın onunde altın kenar cizgili beyaz porselen tabaklarla donanmıs kucuk bir masa

vardı. Bıcaklar ve catallar da kıymetli metaldendiler. Taze ve lekesiz meyveler kristal taslarda

duruyorlardı. Cileklerin ustlerindeki minik bosluklarda hala sabah ciyi vardı. Khadgar gordukleri

karsısında midesinin hafifce guruldadığım hissetti.

Masanın yakınında Khadgar’ın tanımadığı ince yapılı bir adam beklemekteydi. Adam dar

yuzlu, genis alınlı, incecik bıyıklı ve keci sakallıydı. Ustunde, Khadgar’ın bir tur ropdosambr

olduğunu tahmin ettiği, bel kısmında altın bir tokayla tutturulmus, suslu, kırmızı bir ortu vardı.

Adam catallardan birine dokunup onu bir milim yana kaydırdıktan sonra tatminkar bir sekilde

basını salladı. Bakıslarını kaldırıp Khad-gar'a baktı ve gulumsedi.

"Ah, uyanmıssın," dedi. Neredeyse sesi de Khadgar'a tanıdık gelecekti.

 

Khadgar bir an icin bu gorudeki bu adamınv kendisim gorebildiğini dusundu ama hayır, adam

onun arkasındaki birine sesleniyordu. Genc buyucu arkasına donduğunde Aegwynn'i gordu. Karların

arasında olduğu kadar genc ve guzeldi. (Bu o tarihten daha mı oncesiydi? Yoksa daha mı sonrası?

Khadgar onun gorunusunden bunu cıkaramadı.) Ustunde yesil astarlı beyaz bir pelerin vardı ama bu

seferki kurkten değil ipektendi ve ayaklarında cizme değil sıradan sandaletler vardı. Sarı sacları

gumus bir tacla tutturulmustu.

"Cok buyuk zahmete girmis gibi gorunuyorsun," dedi. Khadgar onun yuzundeki ifadeyi cozemedi.

"Yeterli buyu ve istekle hicbir sey imkansız değildir," dedi adam ve elini, avucu yukarı donuk

olacak sekilde cevirdi. Avucunun ustunde, havada beyaz bir orkide cicek actı.

Aegwynn ciceği aldı ve ilgisizce burnuna goturdu,, sonra da masanın uzerine bıraktı. "Nielas..."

diye soze basladı.

"Once kahvaltı," dedi buyucu Nielas. "Bir kraliyet celbbazının sabahleyin ilk is olarak neler

hazırlayabileceğini gor. Bu cilekler bir saatten az bir sure once kraliyet bahcelerinden toplandılar..."

"Nielas," dedi Aegwynn, tekrar.

"Ardından tereyağlı jambon dilimleri ve komposto geliyor," diye devam etti buyucu.

"Nielas," dedi Aegwynn, tekrar.

"Sonra da belki birkac vrocka yumurtası, adalarda oğrendiğim basit bir buyuyle kabuğu

kırılmadan kaynatılmıs halde..." dedi buyucu.

"Gidiyorum," dedi Aegwynn, doğruca.

Buyucunun yuzu bir an golgelendi. "Gidiyor musun? Bu kadar cabuk mu? Yani demek istediğim,

daha fazla konusmak icin fırsatımız olacağını dusunmustum."

"Gidiyorum," dedi Aegwynn. "Yerine getirmem gereken gorevlerim var ve sabah sonrası jestleri

icin zamanım yok."

 

Kraliyet celbbazının kafası hala karısmıs gibi gorunuyordu. "Dun geceden sonra Stormwind

Kalesi'nde bir sure kalmak isteyeceğini dusunmustum." Kadına goz kırptı. "Đstemez misin?"

"Hayır," dedi Aegwynn. "Aslında, dun geceden sonra kalmam icin hicbir sebep kalmadı. Buraya

gelis nedenimi yerine getirdim. Daha fazla kalmamın luzumu yok."

Birden parcalar yerine oturunca Khadgar su anki zamanda irkildi. Buyucunun sesi elbette tanıdıktı.

"Ama ben dusundum ki..." diye kekeledi buyucu Nielas ama Bekci basını iki yana salladı.

"Sen, Nielas Aran, salağın tekisin," dedi Aegwynn, doğruca. "Tirisfal Birliği'ndeki en guclu

buyuculerden birisin ama yine de salaksın. Bu da Birlik'in geri kalanı hakkında yeterince fikir veriyor."

Nielas Aran alınmıstı. Ofkelenmis gibi gorunmeye calısmıstı ama sadece kuskun gorunuyordu.

"Dur simdi bir saniye..."

"Gercekten de beni bu odaya getirenin sadece senin doğal caziben olduğunu dusunmedin, değil

mi? Ya da herhalde celp torenleriyle ilgili tartısmamız sırasında senin zekanın ya da hayal gucunun

beni etkilediğini dusunmedin? Elbette senin kraliyet celbbazı mevkiinin, beni bir koy hizmetcisini etkileyeceği

gibi etkilemeyeceğini fark etmissindir, değil mi? Ve elbette bastan cıkarmanın iki yonlu

olduğunu fark etmis olmalısın. 0 kadar da salak değilsin, değil mi, Nielas Aran?"

"Elbette değilim," dedi kraliyet celbbazı. Kadının soylediklerinin adama cok koyduğu belliydi ama

o bunu kabul etmeye yanasmıyordu. "Sadece uygar insanlar gibi bir kahvaltı anını paylasırız diye

dusundum."

Aegwynn gulumsedi ve Khadgar bunun zalim bir gulumseme olduğunu fark etti. "Ben bircok

hanedan kadar yaslıyım ve kızlara ozgu heveslerimi ilk yuzyılımda yendim. Dun gebe odana gelirken

ne yaptığımı cok iyi biliyordum."

 

"Dusundum ki..." dedi Nielas. "Sadece dusundum ki... Adam doğru sozcukleri bulmak icin

cabaladı.

"Butun Birlik icinde, buyuk ve vahsi Bekci'yi cezbedip hizaya sokanın sen olacağını mı dusundun?"

dedi Aegwynn, gulumsemesi iyice yayılarak. "Diğerleri basaramadığı halde senin, caziben, zekan ve

yatak odası numaralarınla onun iradesini kırabileceğini mi dusundun? Tirisfalen'in gucunu kendi

arabana kosabileceğini mi dusundun? Hadi ama Nielas Aran. Zaten potansiyelinin coğunu bosa

harcamısken bana kraliyet meclisindeki yasamın seni hepten bozduğunu soyleme. Bırak da sana

biraz saygım kalsın."

"Peki ama eğer etkilenmediysen..." dedi Nielas, zihni Aegwynn'in soylediklerinde. "Eğer beni

istemediysen, neden biz..."

Aegwynn cevabı verdi: "Stormwind'e kendi kendime sağlayamayacağım tek sey icin, varisime

uygun bir baba icin geldim. Evet, Nielas Alan, Birlik'teki buyucu dostlarına buyuk ve kudretli Bekci'yi

yatağa atmayı basardığını anlatabilirsin. Ama onlara ayrıca, bana gucumu Birlik'in soz hakkı

olmayacağı bir sekilde aktarmamın yolunu sağladığım da anlatman gerekecek."

"Oyle mi yaptım?" Yaptıklarının sonuclan Nielas'ın kafasına yavas yavas dank etmeye baslamıstı.

"Sanırım yaptım. Ama Birlik'in hosuna gitmeyecek olan..."

"Aldatılmak mı? Atlatılmak mı? Aptal yerine konmak mı?" dedi Aegwynn. "Hayır, bu hoslarına

gitmeyecek. Ama sana karsı gercekten romantik bir ilgi duyduğumdan korkup sana karsı bir girisimde

bulunamayacaklar. Su teselliyi de hatırlarsın: Butun buyuculer icinde, sen en potansiyel sahibi olanıydın.

Senin tohumun cocuğumu koruyup guclendirecek ve onu benim gucumun tasıyıcısı yapacak.

Hatta o doğup sutten kesildikten sonra ona burada sen bakacaksın cunku onun benim yolumu takip

edeceğini biliyorum ve Birlik onu etkilemek icin bu fırsatı kesinlikle kacırmak istemeyecektir."

 

Nielas Aran basını iki yana salladı. Ama ben... Bir an sustu. "Ama sen hic..." Tekrar sustu.

Konustuğunda, sonunda gozlerinde bir alev ve sesinde bir soğukluk belirmisti: "Gule gule, Magna

Aegwynn."

"Hoscakal, Nielas Aran," dedi Aegwynn. "Bu... bir zevkti." Sonra topukları ustunde dondu ve

odadan cıkıp gitti.

Azeroth tahtının bas celbbazı, Tirisfal Birliği'ndeki komplocu ve simdi mustakbel Bekci Medivh'in

babası Nielas Aran, mukemmel duzenlenmis masaya oturdu. Altın bir catalı eline alıp parmaklarında

evirip cevirdi. Sonra ic gecirip catalı yere attı.

Catal mermer zemine carpmadan goru yok olmaya basladı ama Khadgar arka taraftan gelen

baska bir ses duymustu. Soğuk tasa carpan bir cizmenin sesi, bir pelerinin yumusak suruklenme

sesi... Yalnız değildi.

Khadgar arkasına dondu ama tek gorebildiği siyah bir pelerinin bir anlık heveslendirici goruntusu

oldu. Elci onu gozetliyordu. Zaten Medivh yabancıyla her gorustuğunde kendisinin uzaklastırılması

yeterince kotuydu... Simdi bir de Elci kalenin icinde keyfince gezip Khadgar'ı gozetliyordu!

Khadgar hemen ayağa fırlayıp girise doğru kostu. Kapı ağzına vardığında avı gitmisti ama tas

zeminde kaya kaya merdivenlerden asağı inen kumasın sesi duyuluyordu. Konuk odalarına doğru

iniyordu.

Khadgar da merdivenlerden asağı paldır kuldur inmeye basladı. Merdivenlerin kavisi onu

basamakların daha genis ve guvenli olduğu dıs kenardan gitmeye zorluyordu. Genc buyucu simdiye

kadar bu merdivenleri o kadar inip cıkmıstı ki kulenin ic duvarı boyunca becerikli adımlarla ilerliyor,

basamakları ikiser ucer atlıyordu.

Khadgar konuk katma giden yolu yarıladığında, avının dıs duvara dusen golgesini gorebiliyordu.

Konuk katma vardığında pelerinli varlığın kemerli koridoru hızla gecip odasının kapısına ilerlediğini

gordu. Elci konuk odasına vardıktan sonra

 

Khadgar’ın hic sansı kalmayacaktı. Khadgar son dort basamağı tek bir sıcramayla astı ve ileri atılıp

pelerinli casusu kolun

dan yakaladı.

Genc buyucunun eline kumas ve sıkı kaslar gelmisti.

Khadgar avını duvara doğru savurdu. "Magus casusluk yaptığını bilmek isteyecektir..." diye

basladı ama pelerin dusup Elci'yi acığa cıkarınca sozcukler ağzının icinde kaybolup gitti.

Kadının ustunde deri seyahat kıyafetiyle uzun bağcıklı cizmeler, siyah pantolon ve siyah

ipekten bir bluz vardı. Oldukca kaslıydı ve Khadgar onun buraya kadar olan yolu at ustunde

geldiğinden emindi. Ancak derisi yesildi ve kukuletası geri dustuğunde uzun ve sivri disleri olan,

cıkık ceneli bir ork yuzu acığa cıkmıstı. Simsiyah ve kabarık saclarının arasından uzun ve yesil

kulaklar uzanıyordu.

"Ork!" diye haykırdı Khadgar ve hic dusunmeden tepki verdi. Bir elini kaldırdı ve gizli

guclerle dolu bir sozcuk mırıldanıp ona doğru buyusel bir saldırı yoneltmek icin gizemli gucleri

cağırdı.

Basladığı buyuyu tamamlamaya fırsatı olmadı. Ağzını acar acmaz ork kadını bacağı goğus

hizasına kadar gelecek sekilde kavisli bir tekme savurdu. Orkun dizi Khadgar’ın havadaki elini

kenara itip ona hedefini sasırttı. Cizmeli ayağı da Khadgar’ın yanağına carpıp genc buyucuyu

sersemletti.

Khadgar geriye doğru sendeledi ve ağzına kan tadı geldi. Darbenin sonucunda yanağını

ısırmıs olmalıydı. Buyusel bir saldırı yapmak icin tekrar elini kaldırdı ama ork yine cok hızlı,

Khadgar’ın daha once dovustuğu zırhlı savascılardan daha cevikti. Kadın aralarındaki mesafeyi

kapatıp genc adamın karnına sert bir yumruk indirmis, Khadgar’ın akciğerlerindeki havanın

dısarı uğramasına ve butun konsantrasyonunun dağılmasına neden olmustu.

Genc buyucu hırladı. Su an icin buyuyu bos verip daha doğrudan bir yaklasım tercih etmeye

karar verdi. Son yediği

darbeden hala canı yansa da donerek yana cekildi ve kadının kolunu yakalayıp dengesini bozdu.

Orkun yesil yuzunde bir saskınlık ifadesi belirdi ama bir an sonra yok oldu. Kadın ayaklarını yere

sıkıca basıp Khadgar'ı kendine doğru cekti ve Khadgar’ın tutusunu bozup durumu tersine cevirdi.

Khadgar orka doğru cekildiğinde bir baharat kokusu duydu ve sonra rakibi onu sertce

koridor zeminine fırlattı. Khadgar tas zemin boyunca kayıp duvara tosladı ve sonunda baska

birinin ayakları dibinde uzanıp kaldı.

Khadgar basını yukarı kaldırıp baktığında hizmetlinin kendisine bakmakta olduğunu fark etti.

Adamın yuzunde belli belirsiz bir kaygı vardı.

"Moroes!" diye bağırdı Khadgar. "Geri git! Magus'u bul ve buraya getir! Kulede bir ork var!"

Moroes yerinden kıpırdamadı. Sadece basını yukarı kaldırıp uysal ve gorus alam kısıtlı

gozleriyle ork kadınına baktı. "Siz iyi misiniz, Elci?"

Kadının yesil dudakları geriye kıvrılarak yuzune yapmacık bir gulumseme yerlesti. Ork,

pelerini ustune sardı. "Daha iyi olmamıstım. Antrenmana ihtiyacım vardı. Ufaklık bana yardım

edecek kadar nazikmis."

"Moroes!" dedi genc buyucu tukurur gibi. "Bu kadın bir..."

"Elci. Magus'un bir konuğu," dedi Moroes. Sonra ağırbaslılıkla ekledi: "Seni almaya geldim.

Magus seni gormek istiyor."

Khadgar ayağa kalkıp Elci'ye sert bir bakıs attı. "Magus'u gorduğunde etrafta gizli isler

karıstırdığını soyleyecek misin?"

"Onu gormek istemiyor," diye onu duzeltti Moroes. "Seni gormek istiyor, Cırak."

"O bir ork!" dedi Khadgar dusunduğunden daha yuksek ve sert bir tonda.

 

 “Aslında yarı-ork” dedi Medivh. Calısma masasının ustune eğilmis, altın bir aletle, bir

usturupla uğrasıyordu. “Sanırım vatanında insanlar veya insana yakın olanlar var ya

da en azından hatırlanabilecek kadar kısa bir zaman icinde vardı. Bana kumpası uzat,

Cırak.”

"Seni oldurmeye calıstılar!" diye bağırdı Khadgar.

"Orkları mı kastediyorsun? Bazıları yaptı, doğru," dedi Medivh, sakince. "Bazı

orklar beni oldurmeye calıstı. Seni de oldurmeye calıstılar. Garona o grupta

değildi. Herhangi bir sekilde buna karıstığını da sanmıyorum. O burada halkını

temsilen bulunuyor. En azından halkından bazılarını."

Garona... Demek ki cadının bir ismi var, diye dusundu Khadgar ama bunun

yerine: "Orkların saldırısına uğradık," dedi. "Orkların saldırısıyla ilgili bir goru

gordum. Butun Aze-roth'ta orkların yağma ve saldırılarından bahseden iletiler

okudum. Orklarla ilgili her bahis onların zalimliğinden ve gaddarlığından

bahsediyor. Her gun coğalıyor gibiler. Bu tehlikeli ve vahsi bir ırk."

"Ve sanırım o seni kolayca alt etti," dedi Medivh, uğrastığı isten basını

kaldırıp.

Khadgar kendini tutamayıp elini ağzının kenarına goturdu. Buradaki kan

kurumustu bile. "Bu, konumuzun tamamıyla dısında."

"Tamamıyla," dedi Medivh. "Peki konumuz neydi?"

"O bir ork. O tehlikeli. Siz de ona kulede serbestce dolasma izni verdiniz."

Medivh homurdandı. Sesinde sert bir ton vardı. "O bir ya-rı-ork. Durum ve

gidisat dusunulurse o da ancak senin kadar tehlikeli. Ayrıca o benim konuğum

ve bir konuğa gosterilmesi gereken butun saygıyı gormeli. Konuklarım

konusunda senden bunu bekliyorum, Genc Guven."

Khadgar bir an sessiz kaldı ve sonra baska bir yaklasım denedi. "O, Elci."

 

"Evet."

"O kimin elcisi?"

"Su anda Karanlık Batak'ta yerlesmis olan bir-iki kabilenin," dedi Medivh. "Henuz hangileri

olduğu konusunda pek emin değilim. Bu kadar ilerleme kaydetmedik."

Khadgar saskınlıkla gozlerini kıstı. "Onun hicbir resmi unvanı olmadığı halde kulemize

gelmesine izin mi verdiniz?"

Medivh kumpası bırakıp bıkkın bir sekilde ic gecirdi. "O bana kendisini, su an Azeroth'u

yağmalamakta olan ork kabilelerinden bazılarının temsilcisi olarak tanıttı. Eğer bu mesele ates

ve kılıc dısında bir yontemle cozulecekse birilerinin konusmaya baslaması gerekir. Burası bu is

icin diğer her yer kadar uygun. Ve, bu arada, burası bizim kulemiz değil benim kulem sayılıyor.

Sen burada benim oğrencim, cırağımsın ve burada benim isteğimle bulunuyorsun. Ve benim

oğrencim, cırağım olarak senden onyargısız olmanı istiyorum."

Khadgar bunu sindirmeye calısırken bir sessizlik oldu. "Yani o kimi temsil ediyor? Orkların

bazılarını mı, hicbirini mi, yoksa hepsini mi?"

"Su an icin o kendini temsil ediyor," dedi Medivh, rahatsız bir sekilde ic cekerek. "Butun insanlar

aynı seye inanmazlar. Butun orkların da inandığım dusunmek icin bir sebep yok. Sana sormak

istediğim soru su: Meraklı yaradılısın goz onune alınırsa, bana bunu yapmamamı soyleyene kadar neden

gidip ondan edinebildiğin kadar bilgi edinmiyorsun? Yoksa tek bir yarı-orkla basa cıkma

konusunda benden ve yeteneklerimden kusku mu duyuyorsun?"

Hem yaptıklarından, hem de baska bir yol dusunememis olmasından dolayı iki kat utanc

duyan Khadgar sessizlesti. Medivh'den kusku mu duymustu? Magus'un Birliğini savunmaması

gibi bir ihtimal mumkun muydu? Lothar'ın sozlerinin, iblis gorusu ve Birlik'in siyasi hesaplarının

yarattığı dusunceler, Khadgar’ın zihninde donup duruyordu. Yaslı adamı

 

uyarmak istiyordu ama ağzından cıkan her sozcuk ona geri donuyor gibiydi.

"Bazen sizin icin endiseleniyorum," dedi sonunda.

"Ben de senin icin endiseleniyorum," dedi yaslı buyucu, kafası karısmıs bir halde. "Bugunlerde

bircok sey icin endiseleniyor gibiyim."

Khadgar son bir denemede bulunmalıydı: "Efendim, bence bu Garona bir casus," dedi doğruca.

"Bence buraya sonradan size karsı kullanmak uzere sizin hakkınızda oğrenebildiği kadar cok sey

oğrenmek icin geldi."

Medivh geriye yaslanıp genc adama alaycı bir gulumsemeyle baktı. "Bu tam bir tencere dibin kara

seninki benden kara durumu, genc buyucu. Yoksa senin Kirin Tor'daki ustalarının Karazhan'a gelir

gelmez benden koparmanı istedikleri seylerin listesini unuttun mu?"

Khadgar odayı terk ederken kulakları kıpkırmızı kesilmisti.

 

on Bir

GARONA

Khadgar kutuphanesine (eh, aslında Medivh'in kutuphanesine) donduğunde yarı-orku kendi notlarına

goz atarken buldu. Goğsunde birden bir hiddet dalgası yukseldi ama Garona'nın vurduğu darbelerin

sızısı ve Medivh'in sert cıkısı ofkesini kontrol altında tutmasını sağladı.

"Ne yapıyorsun?" dedi yine de sertce.

Elci Garona'nın parmakları kağıtların ustunde dolastı. "Gizli isler karıstırdığımı soylemistin sanırım,

değil mi? Yoksa casusluk mu dersin?" Basını kaldırıp Khadgar'a baktığında kasları catılmıstı.

"Aslında sadece burada ne yaptığını anlamaya calısıyorum. Acık bırakılmıstı. Bunun senin icin bir

sakıncası olmadığını umarım."

Benim icin sakıncası VAR, diye dusundu Klıadgar ama ağzından cıkan sozcukler bunlar değildi: "Lord

Medivh bana, sana her turlu saygıyı gostermem icin talimat verdi. Ancak boyle yapmakla senin

dusunulmeden yapılmıs bir buyuyle kendini havaya ucurmana izin verirsem bana kızabilir."

Garona’nın yuzu ifadesizdi ama Klıadgar onun parmaklarını sayfalardan cektiğini fark etti. "Buyuye

bir ilgim yoktur."

"Unlu bir son soz," dedi Klıadgar. "Sana yardımcı olabileceğim bir sey var mı, yoksa sadece genel

olarak, gizliden is cevirip bir seyler ele gecirme derdinde misin?"

 

"Bana Azeroth krallarıyla ilgili bir kitabınız olduğu soylendi," dedi yarı-ork. "Ondan

faydalanmak isterdim."

"Okuyabiliyor musun?" diye sordu Khadgar. Soru beklediğinden daha sert cıkmıstı.

"Affedersin. Kastettiğim..."

"Evet, sasırtıcı ama okuyabiliyorum," dedi Garona, hemen t kala bir tonda. "Yıllar boyunca

bircok beceri edindim."

Khadgar kaslarını cattı. "Đkinci sıra, alttan dorduncu raf. Altın suslemeli kırmızı bir kabı var."

Garona yığınların arasında kayboldu ve Khadgar fırsattan istifade masadaki notlarını topladı.

Eğer yarı-ork burada serbestce dolasacaksa Khad-gar'ın bunları baska bir yerde tutması

gerekecekti. En azından ortadakiler Birlik yazısmaları değildi. Eğer 'Aegwynn'in Sarkısı'

Garona'nın eline gecseydi Medivh bile bu durumdan pek hoslanmazdı.

Khadgar’ın bakısları anahtar olarak kullandığı parsomenin durduğu bolume kaydı. Genc

buyucunun durduğu yerden parsomene dokunulmamıs gibi gorunuyordu. Buradan bir sey

cıkarmanın gereği yoktu ama muhtemelen yine de onu da kaldırması gerekecekti.

Garona elinde devasa bir kitaba geri dondu. Kaim kaslarından birini sorarcasına kaldırıp

Khadgar'a baktı. "Evet, bu o," dedi cırak.

"Đnsan dillerinde biraz fazla... sozcuk var," dedi Garona. Kitabı, daha once Khadgar’ın

notlarının durduğu ve simdi bos olan yere bıraktı.

"Cunku her zaman soyleyecek bir seyimiz vardır," dedi Khadgar, gulumsemeye calısarak.

Orkların kitapları olup olmadığını merak etti. Aslında en basta, okuyabiliyorlar mıydı? Elbette

buyuculeri vardı ama bu gercek bilgi sahibi olduklarını gosterir miydi?

"Daha once koridorda sana fazla sert davranmamısımdır umarım." Sesinin tonu hic

inandırıcı değildi ve Khadgar onun, kendisinin bir dis tukurduğunu gormesinden daha memnun kalacağına emindi. Herhalde bu orklar arasında ozur anlamında kullanılıyordu.

"Daha iyi olmamıstım," dedi Khadgar. "Antrenmana ihtiyacım vardı."

Garona oturup metne goz atmaya basladı. Khadgar onun okurken dudaklarını oynattığını gordu.

Yarı-ork cabucak kitabın sonuna, Kral Llane hukumranlığının yakın donemdeki ek bilgilerine gecti.

Artık, dovusun harareti gecince, Khadgar Garona’nın, kendisinin daha once savastığı sıradan

orklar gibi olmadığını fark etti. Kervanın yanında savastığı bicimsiz ve kaba gorunumlu hayvanlardan

farklı olarak Garona ince yapılı ve kaslıydı. Teni daha puruzsuz, neredeyse insan teni gibiydi ve

orkların yemyesil derilerinden farklı olarak yesilin acık bir tonundaydı. iki uzun disi daha ufaktı ve

gozleri daha iri, ork savascılarının koyu kırmızı gozlerinden daha ifadeliydi. Khadgar bunların ne

kadarının insan kalıtımından, ne kadarınınsa disi olmasından kaynaklandığını merak etti. Acaba daha

once savastığı orkların arasında disi olan var mıydı? Bu belli olmuyordu ve Khadgar da o sırada bunu

kontrol etmeye hevesli değildi.

Doğrusu Garona, yesil derisi, uzun disli, bicimi bozulmus yuzu ve dusmanca, ustunluk taslayan

tavrı olmasa neredeyse etkileyici bile olabilirdi. Yine de yarı-ork onun kutuphanesin-deydi ve onun

kitaplarına goz atıyordu (eh, aslında Medivh'in kutuphanesi ve Medivh'in kitaplarıydı ama Magus

onları ona emanet etmisti).

"Demek sen bir Elci'sin," dedi sonunda. Ağzından cıkan sozcuklerin yumusak ve sohbet havasında

olmasına calısıyordu. "Geleceğinden haberdar edilmistim."

Yarı-ork onundeki sozcuklere konsantre olarak basım salladı.

"Sen tam olarak kimin elcisisin?"

 

Garona basını kaldırıp ona baktı ve Khadgar onun kalın kaslarının altında bir ofke parıltısı gordu.

Khadgar onu rahatsız etmis olmaktan memnundu ama aynı zamanda kadının sınırının ne olduğunu

merak ediyordu. Onu cok fazla ya da cabuk zorlamak istemiyordu, yoksa bir dayak daha yiyecek ya

da Magus'tan bir azar daha isitecekti.

En azından bu sefer kapısmadan once biraz bilgi edinebilirdi. Tekrar konusmaya basladı:

"Demek istediğim; eğer sen Elci'ysen-birilerinin sana emir veriyor olması, birilerinin iplerini

oynatıyor olması, rapor vermek zorunda olduğun biri olması gerekir. Sen kimi temsil

ediyorsun?"

"Eminim Ustan, Yaslı Adam, sormus olsaydın bunu sana soylerdi," dedi Garona, kibar bir

sekilde ama gozlerindeki ifade hala sertti.

"Eminim soylerdi," diye yalan soyledi Khadgar. "Tabii eğer boyle bir kustahlık yapsaydım. O

yuzden sana soruyorum. Kimi temsil ediyorsun? Sana nasıl yetkiler verildi? Burada muzakere

yapmak icin mi, talepte bulunmak icin mi, yoksa baska bir nedenle mi bulunuyorsun?"

Garona kitabı kapadı (Khadgar onu isinden alıkoyduğu icin kucuk bir zafer hissi duydu) ve

sordu: "Butun insanlar aynı sekilde mi dusunur?"

"Oyle olsaydı hayat sıkıcı olurdu," dedi Khadgar.

"Demek istediğim, herkes her konuda hemfikir midir? Halk her zaman efendilerinin ve

ustlerinin isteklerini kabullenir mi?" dedi Garona. Gozlerindeki sert ifade bir nebze azalmıstı.

"Pek değil," dedi Khadgar. "Bunca kitabın olmasının bir nedeni de herkesin bir fikri olması.

Tabii bunlar sadece yazılı olanlar."

"Orklarda da aynı sekilde fikir farklılıkları olabileceğini anlamalısın," dedi Garona. "Guruh,

her birinin farklı bir sefi ve savas lideri olan kabilelerden olusur. Her orkun bir kabilesi vardır.

Coğu ork kabilesine ve sefine bağlıdır."

 

"Kabileler hangileri?" diye sordu Khadgar. "Adları ne?"

"Đclerinden biri Fırtınabicen," dedi yarı-ork. "Karakaya, Alacakaranlık Cekici, Kanayan Ovuk...

Bunlar en buyukleri,"

"Kulağa savascı bir topluluk gibi geliyor," dedi Khadgar.

"Orkların yurdu yasam kosulları zorlu bir yerdir," dedi Garona. "Sadece en guclu ve en

duzenli olanlar hayatta kalabilir. Onlar, topraklar onları ne yaptıysa odurlar."

Khadgar gorudeki kırmızı gunesli, mahvolmus toprakları dusundu. Demek orası orkların

yurduydu. Baska bir boyuttaki corak topraklardı. Peki ama buraya nasıl ulasmıslardı. Khadgar

bunun yerine baska bir soru sordu: "Peki senin kabilen hangisi?"

Garona, aksıran bir buldog kopeğinin cıkardığına benzer bir sesle homurdandı. "Benim bir

kabilem yok."

"Halkından herkesin bir kabilesi olduğunu soyledin," dedi Khadgar.

"Ben, her orkun vardır, dedim," dedi Garona. Khadgar ona bos bos bakınca kadın elini

havaya kaldırdı. "Buna bak. Ne goruyorsun?"

"Elini," dedi Khadgar.

"İnsan eli mi, ork eli mi?"

"Ork," dedi Khadgar. Bu genc buyucu icin cok acıktı. Yesil ten; sararmıs, keskin tırnaklar;

insana ait olamayacak kadar iri eklemler...

"Bir ork bunun insan eli olduğunu soylerdi: Gercekten kullanıslı olamayacak kadar narin, bir

baka kullanmak ya da birinin kafa tasını ezmek icin fazla kassız, cok solgun, cok zayıf, cok

cirkin..." Garona elini indirip catık kaslarının altın- dan genc buyucuye baktı. "Sen benim ork

yonlerimi goruyorsun. Benim ork seflerim ve diğer butun orklar benim insan yonlerimi goruyorlar.

Ben hem her ikisiyim, hem de hicbiriyim ve iki taraf da beni asağı bir varlık olarak goruyor."

www.e-kitap.us

Khadgar karsı cıkmak icin ağzım actı ama bir kez daha dusunup sessiz kaldı. Onun da ilk tepkisi,

Medivh'in konuğu olan insanı gormek yerine koridorda rastladığı orka saldırmak olmustu. Basıyla

onayladı. "O halde bu zor olmalı. Bir kabileye bağlı değilken..."

"Bunu kendi avantajıma cevirdim," dedi Garona. "Kabileler arasında daha kolay hareket

edebiliyorum. Asağı bir yaratık olduğumdan her zaman doğduğum kabileye cıkar sağlamaya

calısmadığım kabul ediliyor. Hicbiri benden hoslanmadığından taraflı değilim. Bazı sefler bunu guven

verici buluyor. Bu beni daha iyi bir gorusmeci ve daha once soylediğin gibi, daha iyi bir casus

yapıyor. Catısan bağlılıkların olmasındansa hic olmaması daha iyidir."

Khadgar, Medivh'in, kendisinin Kirin Tor'la olan bağlantısıyla ilgili azarlamasını anımsadı ama tek

sorduğu su oldu: "Peki su an icin hangi kabileyi temsil ediyorsun?"

Garona'nın yuzunde uzun ve sivri dislerini ortaya cıkaran, hosnutsuz bir gulumseme belirdi. "Eğer

Yuce Gizblah deseydim ne diyecektin? Ya da belki de Gri Morgax veya Kando-ken Hikapik adına bir

gorevdeyimdir. Bu sana yeterince fikir verecek mi?"

"Verebilir," dedi Khadgar.

"Veremez," dedi Garona. "Cunku bu adların hepsini simdi uydurdum. Zaten beni buraya gonderen

kesimin adı sana bir anlam ifade etmez, en azından su an icin. Aynı sekilde, Yaslı Adam'ın Kral

Llane'le olan dostluğu seflerimize bir sey ifade etmiyor. Lothar adı da karsılastığımız koylu insanların

savurduğu bir lanetten baska bir sey değil. Barısa ulasmadan once, hatta muzakerelere baslamadan

once, sizin hakkınızda daha cok sey oğrenmeliyiz."

"Bu yuzden buraya geldin."

Garona derin bir ic gecirdi. "Bu yuzden, Yaslı Adamla gorustuğumuzde onun neden bahsettiğini

anlayabilmem icin senin besi yalnız bırakmanı umuyorum."

 

Khadgar bir an sessiz kaldı. Garona kitabı tekrar actı ve kaldığı yeri bulmak icin sayfaları

karıstırmaya basladı. "Elbette bu iki taraflı," dedi Khadgar ve Garona ofkeyle soluyarak kitabı kapattı.

"Demek istediğim, eğer orklarla savasmak dısında bir sey yapmayı dusunuyorsak onlar hakkında

daha fazla sey bilmeliyiz. Tabii barıs yapma konusunda cid-diyseniz."

Garona bakıslarını Khadgar'a dikti ve genc buyucu bir an icin yarı-orkun masanın ustunden atlayıp

kendisini boğazlayacağını sandı. Ancak bunun yerine kadının kulakları dikles-ti. "Bekle," dedi Garona.

"Bu da ne?"

Khadgar onu duymadan once hissetmisti. Sanki kulenin baska bir yerinde bir pencere acılmıs gibi

havada ani bir değisim olmustu. Bir ruzgar salondaki tozu havalandırmıstı. Kulenin icinde bir sıcaklık

dolasıyordu.

"Bir sey..." dedi Khadgar.

"Duydum..." dedi Garona.

Sonra onu Khadgar da duydu: tasa carpan demir pencelerin sesi... Khadgar’ın ensesindeki tuyler

diken diken olurken havadaki sıcaklık arttı.

Ve iri yaratık kutuphaneden iceri suzuldu.

Atesten ve golgeden olusuyordu. Derisi karanlıktı ve icinde parıldayan alevler vardı. Kurt yuzune

benzeyen yuzu cilalanmıs abanoz gibi ısıldayan bir cift koc boynuzuyla tamamlanıyordu. Đki ayağı

ustunde yuruyecek gibi duruyordu ama dort ayağı ustundeydi ve uzun on penceleri tas zemine carpıyordu.

"Bu da..." diye tısladı Garona.

"Đblis," dedi Khadgar, boğulur gibi bir sesle. Ayağa kalkıp masadan geriye cekildi.

"Đnsan usağınız burada goruler olduğunu soyledi. Hayaletler. Bu da onlardan biri mi?" Bu arada

Garona da ayağa kalkmıstı.

 

Khadgar oyle olmadığını, gorulerin her yeri sardığım ve kisiyi yeni bir yere goturduğunu

acıklamak istedi ama sadece basını iki yana sallamakla yetindi.

Yaratık da kapının girisinde tunemis, havayı kokluyordu. Đblisin gozleri alev alev parladı. Acaba

canavar kor muydu, sadece kokuları mı yoklayabiliyordu? Yoksa havadaki yeni bir seyi, beklemediği

bir kokuyu mu yokluyordu?

Khadgar buyusel enerjileri zihnine doldurmaya calıstı ama ilk basta yureği sindi ve zihni bombos

kaldı. Canavar koklamaya devam etti ve ikilinin olduğu yone bakana dek kendi etrafında dondu.

"Ust kuleye cık," dedi Khadgar, sessizce. "Medivh'i uyarmalıyız." Gozunun kenarıyla Garona’nın

basıyla onayladığını gordu ama onun da bakısları canavardan ayrılmamıstı. Yarı-orkun uzun

boynundan asağı bir ter damlası suzuldu ve kadın hafifce yana doğru kaydı.

Bu hareket yeterli oldu ve her sey birden oluverdi. Canavar once eğildi, sonra da odayı asacak

sekilde one doğru sıcradı. Khadgar’ın zihni berraklastı. Genc buyucu enerjileri cabucak icinde

toplayarak elini havaya kaldırdı ve buyulu bir enerji topunu yaratığın goğsune gomdu. Enerji,

canavarın goğsunu delip gecti ve iblisin sırtından parcalar kopararak alev alev yanan et parcalarını

her tarafa dağıttı ama bu, yaratığı bir miktar bile durduramamıstı.

Đblis' okuma masasına indi ve penceleri tahta kaplamaya gomuldu. Sonra yaratık tekrar, bu kez

Khadgar'a doğru sıcradı. Bir saniye icin genc buyucunun zihnindeki her sey ucup gitti ama bu bir

saniye dusuk omuzlu iblisin aradaki mesafeyi kapatması icin yeterliydi.

Baska bir sey onu yakalayıp kenara cekti. Khadgar mis gibi tarcın kokusu aldı ve ileri sıcrayan

iblisin yolundan cekilirken gırtlaktan gelen bir sesin lanet savurduğunu duydu. Canavar, az once

cırağın durduğu bosluğu astı ve bir cığlık

www.e-kitap.us

attı. Yaratığın sol tarafında uzun, bicimsiz bir yarık acıldı ve bu yaradan alev alev yanan kan

sızdı.

Gar ona, Khadgar'ı bıraktı (bu, zayıf ve insansı bir tutustu ama yine de genc buyucunun

ciğerlerindeki butun havanın dısarı uğramasına yetmisti). Cırak, Garona'nın diğer elinde ilk saldırısıyla

kıpkırmızı olmus, uzun govdeli bir bıcak tutmakta olduğunu gordu ve Khadgar daha once

tartısırlarken o bıcağın nereye saklanmıs olduğunu merak etti.

Yaratık yere indi, dondu ve hemen beceriksizce bir ikinci saldırı yapmayı denedi. Demirden

penceleri ileri uzanmıs, ağzı ve gozleri alevler alevdi. Khadgar eğildi ve elinde ağır, kırınızı

kapaklı Azeroth Krallarının Soyağacı kitabıyla geri kalktı. Heybetli kitabı yaratığın kafasına

savurup tekrar eğildi. Canavar, genc buyucunun yanından gecip kapının yanında tekrar yere

indi. Mide bulandırıcı, boğuk bir ses cıkararak, ağır kitaptan kurtulmak icin koc boynuzlu kafasını

sağa sola salladı. Khadgar yaratığın sağ yanında yanan kandan bir cizginin uzandığını gordu.

Garona ikinci kez saldırmıstı.

"Medivh'i getir," diye. bağırdı Khadgar. "Onu kapıdan uzaklastıracağım."

"Ya benim pesimdeyse?" diye karsılık verdi Garona ve Khadgar onun sesinde ilk kez olarak

bir korku izi fark etti.

"Değil," dedi Khadgar, soğuk bir sesle. "O buyuculeri oldurur."

"Ama sen..."

"Git hadi," dedi Khadgar.

Khadgar sola hareketlendi ve tam da korktuğu gibi, iblis kapıya yonelmek yerine onu takip

etti. Garona sağa doğru hareketlenip uzaktaki kitaplığa tırmanmaya basladı.

"Medivh'i getir!" diye bağırdı Khadgar. Bir yandan da kitap sıralarından birine doğru atılmıstı.

"Zaman yok," diye karsılık verdi hala tırmanmakta olan Garona. "Onu kitap sıralarından

birinde oyalamaya bak."

 

Khadgar uzun kitap raflarının en uzak ucuna doğru dondu ve arkasına baktı. Đblis okuma

masasının ustunden atlamıstı bile ve simdi de kitaplıkların arasındaki tarih ve coğrafya kitaplarının

sıralarını sinsi sinsi asmaktaydı. Kitap sıralarının arasındaki golgede, yaratığın alevli gozleri ve ağzı

keskin bir tezatla ortaya cıkıyor, yaralarından kesif bir duman yukseliyordu.

Khadgar zihnini bosalttı, korkusunu bastırdı ve yaratığa buyulu bir enerji gonderdi. Bir ates kuresi

ya da yıldırım daha etkili olabilirdi ama canavar onun kitaplarıyla cevriliydi.

Buyulu enerji yaratığın yuzune carpıp onun bir adım geriye sendelemesine neden oldu. Đblis

hırıldayarak tekrar ileri doğru surunmeye basladı.

Khadgar islemi bir toren gibi tekrarladı: Zihnini bosalt, korkunla savas, elini kaldır ve sozcuğu

soyle. Đkinci enerji topu kara boynuzlara carpıp yukarı doğru sekti. Canavar sadece bir anlığına

durdu. Simdi yaratığın ağzına carpık, alevlerle dolu bir gulumseme yayılmıstı.

Enerji topunu ucuncu kez gonderdiğinde yaratık yakındaydı ve buyu onun yuzunde parlamıstı

ama onun eğlenen yuz hatlarını aydınlatması dısında bir etkisi olmadı. Khadgar yaratığın yanan etinin

kekremsi kokusunu hissetti ve gırtlağından gelen pes bir tıkırtı sesi duydu... Bu bir kahkaha mıydı?

"Kosmaya hazır ol!" diye bağırdı Garona, Khadgar’ın sağından ve yukarılardan bir yerden.

"Sen ne ya..." diye basladı Khadgar, bir yandan da gerileyerek.

"Kos!" diye bağırdı yan-ork ve ayaklarını ileri savurdu. Kitaplığın en ustune tırmanmıstı ve simdi

onları iterek dev domino tasları gibi deviriyordu. Her kitaplık yanındakini indirip kitapları etrafa sacıp

yolunun ustundeki her seyi ezerken derin bir gumburtu sesi yankılanıyordu.




 

 

 
 
  Bugün 16853 ziyaretçikişi burdaydı!