.
  Warcraft Kitap 3-3.Bölüm
 
click to zoom



bu çevirim tamamen alıntıdır herhangi bir sorundan ötürü StairwayToHeavenTW.tr.gg sorumlu tutulamaz

devam =>



Son kitaplık duvara carptı ve carpısmanın kuvvetiyle parcalanıp yere devrildi. Garona su anda

sallanmakta olan tuneğinden kayarak asağı indi. Uzun bıcağı elindeydi. Ucusan tozların icinden ileriyi

gormeye calısıyordu.

"Khadgar?" dedi kadın.

"Buradayım," dedi cırak. Balkon kısmındaki kitap yığınlarını destekleyen demir kaidelerin yukarı

doğru yukseldiği yerde duvara yapısmıstı. Yuzu bir insan icin bile solgundu.

"Onu yakaladık mı?" diye sordu Garona. Her an bir saldırı daha olabileceği beklentisiyle yarı eğik

bir halde duruyordu.

Khadgar, birkac saniye oncesine kadar raf sıralarının sonu olan seyin kosesini isaret etti. Simdi

butun alt kat, parcalanmıs raflar ve mahvolmus durumdaki kitaplarla doluydu. Darmadağın

harabeden dısarı donuk alev ve carpılmıs golgeden olusan, kaslı, ezik bir kol uzanıyordu. Demir

penceleri pasla kırmızı bir renk almaya ve sıcak kanı zemine dokulmeye baslamıstı bile. Yaratığın ileri

uzanmıs eli Khadgar’ın kendini uzaklastırdığı yerden sadece otuz santim uzaktaydı.

"Tamamdır," dedi Garona. Bıcağı tekrar bluzunun altındaki kınına yerlestirdi.

"Beni dinlemeliydin," dedi Khadgar, tozdan tıkanarak. "Medivh'i getirmeliydin."

"Ben daha iki kat merdiven cıkamadan seni ikiye yarardı," dedi yarı-ork. "Sonra olanları kim Yaslı

Adam'a anlatacaktı?"

Khadgar basıyla onayladı ve sonra aklına gelen bir dusunceyle kasları catıldı. "Magus... O bunları

duymus mudur?"

Garona basını sallayarak onu onayladı. "Buraya geliyor olması lazım. Burada oluleri bile

uyandıracak kadar gurultu yaptık."

"Hayır," dedi Khadgar, kutuphanenin girisine yonelerek. "Ya birden fazla iblis varsa? Gel hadi!"

 

Garona hic dusunmeden silahını cekti ve insanın pesinden odadan cıktı.

Medivh'i laboratuvarında, Khadgar'ın onu daha bir saat kadar once bıraktığı calısma masasında

otururken buldular. Simdi, uzerinde calıstığı altın alet sekli bozulmus parcalara ayrılmıstı ve masanın

bir yanında demir bir cekic duruyordu.

Khadgar ve ardından Garona odadan iceri ok gibi dalınca Medivh irkildi. Cırak afalladı. Butun

bunlar olurken Magus uyuyor muydu?

"Usta! Kulede bir iblis var!" diye atıldı Khadgar.

"Yine mi iblis?" dedi Medivh, bezgin bir halde. Bir yandan da elinin ayasıyla bir gozunu ovuyordu.

"Đlk basta bir iblisti. Son seferinde de bir ork."

"Oğrenciniz haklı," dedi Garona. "Yaratık saldırdığında kutuphanede onunla birlikteydim, iri bir

yaratık, hayvani ama kurnaz. Ates ve karanlıktan olusuyor ve yaraları yanarak tutuyor."

"Bu muhtemelen yine bir goruden baska bir sey değildi," dedi Medivh, tekrar isine donerek. Aletin

ezik bir parcasını eline alıp onu sanki ilk defa goruyormus gibi baktı. "Burada bu goruler olur. Moroes

sizi bu konuda uyarmıstı sanırım."

"Bu bir goru değildi, Usta," dedi Khadgar. "Bir iblisti, sizin Stormwind Kalesi'nde dovustuğunuz

cinsten. Bir sey koruma buyulerini asıp bize saldırdı."

Medivh'in gri kasları kuskuyla kıvrıldı. "Bir sey yine benim koruma buyulerimi mi gecti? Gulunc."

Buyu Ustadı gozlerini kapayıp havaya bir sekil cizdi. "Hayır, eksik bir sey yok. Koruma buyulerinin

hicbiri atlatılmamıs. Siz buradasınız, ascı mutfakta ve Moroes de su anda kutuphanenin dısındaki

koridorda."

 

Khadgar ve Garona bir an birbirlerine baktılar. "O zaman hemen gelmelisiniz, Usta," dedi

Khadgar.

"Bunu yapmam gerekiyor mu?" dedi Medivh. "Emin olduğum bir sey varsa, ilgilenmem gereken

baska seyler olduğudur."

"Gelin ve gorun," dedi Khadgar.

"Canavarın olduğunu sanıyoruz," dedi Garona. "Ama varsayımlarımızla usaklarınızın yasamını

riske atmak istemeyiz."

Medivh dağılmıs alete baktı, basım iki yana salladı ve onu masaya bıraktı. Sinirlenmeye

baslamıs gibi gorunuyordu. "Đstediğiniz gibi olsun. Cırakların bu kadar cok sorun cıkarmaması

gerekir."

Kutuphaneye vardıklarında Moroes elinde faras ve supurgeyle orada duruyor ve zararı

gozden geciriyordu. Đki buyucu ve yarı-ork iceri girdiğinde basını kaldırıp dalgın dalgın onlara

baktı.

"Kutlarım," dedi Medivh. Catık kasları yuzunde derin cizgiler olusturmustu. "Bence bu, ilk

geldiğinde olduğundan daha buyuk bir kesmekes. En azından o zaman raflarım vardı. Nerede

bu soylediğiniz iblis?"

Khadgar iblisin elinin dısarı uzandığı yere gitti ama simdi orada sadece zemine dumduz

yapısmıs olan bir kitaplık vardı. Ortalıkta kan bile yoktu.

"Buradaydı," dedi Garona. O da Khadgar kadar saskın gorunuyordu. "Đceri girdi ve bize

saldırdı." Kitaplığın kenarını kavrayıp havaya kaldırmaya calıstı ama devasa mese onun icin cok

ağırdı. Bir sure cabaladıktan sonra, "Onu ikimiz de gorduk," dedi.

"Bir goru gordunuz," dedi Medivh, sertce. "Moroes sizi bu konuda uyarmadı mı?"

"Haha," diye Buyu Ustadını onayladı Moroes. "Bunu yaptım." Sozlerinin etkisini artırmak icin

atgozluğunun iki yanma hafifce vurdu.

 

Usta, o bize saldırdı, dedi Khadgar. Ona buyulerimizle zarar verdik. Elci onu iki kere yaraladı."

"Hıhhh," diye homurdandı Magus. "Bence daha cok onu gorunce asırı tepki verdiniz ve zararın

coğunu kendiniz verdiniz. Bu masadaki cizikler yeni. Bunu iblis mi yaptı?"

"Demir penceleri vardı," dedi Khadgar.

"Belki de senin, Stormwind'teki sokak pazarlarında dağıtılan boncuklar gibi etrafa sactığın buyu

saldırılarındandır, ne dersin?" Medivh basını iki yana salladı.

"Bıcağım sert ve etli bir seye saplandı," dedi Garona.

"Kuskusuz kitaplardan bazılarıdır," dedi Magus. "Hayır, eğer bir iblis olsaydı cesedi hala burada

olurdu. Tabii birisi onu ortadan kaldırmadığı surece. Moroes, acaba farasında bir iblis olabilir mi?"

"Sanmıyorum," dedi hizmetli. "Kontrol edebilirim."

"Zahmet etme, yalnız aletlerini bu ikisine bırak." Genc buyucuye ve yarı-orka dondu: "Sizden iyi

gecinmenizi bekliyorum. Bu goz onune alındığında, ikiniz kutuphaneyi duzeltmeye giriseceksiniz.

Genc Guven, sen adına ihanet ettin ve simdi bunu tazmin etmelisin."

Garona’nın vazgecmeye niyeti yoktu: "Ama gorduğum..."

"Bir hayal gordun," diye mudahale etti kasları catılan Medivh, otoriter bir sesle. "Baska bir yerin

bir parcasını gordun. Sana zarar veremezdi. Asla veremez. Buradaki arkadasın..." Khadgar'ı isaret etti,

"...ortalıkta hic iblis yokken iblis gormeye meyilli. Bu beni biraz endiselendiriyor. Belki temizlik yaparken

iblis falan gormemeye calısırsınız. Bu is bitene kadar, kesinlikle rahatsız edilmeyeceğim!"

Bunu soyledikten sonra gitti. Moroes supurgeyi ve farası yere bırakıp onu takip etti.

Khadgar bakıslarını yıkıntı halindeki odada gezdirdi. Burayı halletmek icin supurgeden daha fazlası

gerekecekti. Kitaplıklar devrilmis ve birkac yerde de tamamen parcalanmıswww.

 

ti. Kitaplar etrafa rasgele sacılmıs, bazılarının sırtları kırılmıs ve kapları yırtılmıstı. Bu zamanını

sasırmıs bir goru olabilir miydi?

"Bize saldıran bir illuzyon değildi," dedi Garona, ters ters.

"Biliyorum," dedi Khadgar.

"O zaman bunu neden fark etmiyor?" diye sordu yarı-ork.

"Bunu bilemiyorum," dedi cırak. "Ve cevabı bulmaktan da korkuyorum."

 

on İKİ

SAVAS ZAMANINDA YASAM

Kutuphaneyi tekrar gerekli duzene sokmak sadece birkac gun almıstı. Dağılan kitapların coğu en

azından olmaları gereken yerin yakınındaydılar. Daha nadir, daha guclu buyuye sahip ve tuzaklı

kitaplar ust kattaki balkon kısmında olduğu icin gurultu patırtı icinde zarar gormemislerdi. Yine de

kitaplıklardan bazılarını tamir etmek zaman almıstı. Garona ve Khadgar bos ahırları gecici olarak

marangozhaneye donusturmuslerdi ve buralarda, parcalanmıs kitaplıkları duzeltmeye (ve bazen de

yenilemeye) calısmıslardı.

Yol actığı zarar dısında, iblise dair hicbir iz yoktu. Pence izleri masanın ustunde kalmıs ve Azeroth

Krallarının Soyağacı devasa penceler tarafından yapılmıs gibi fena halde ezilip parcalanmıstı. Ama

yine de ortada hic ceset, kan veya Medivh'in ayaklarının dibine atılabilecek herhangi bir sey yoktu.

"Belki kurtulmustur," diye oneride bulundu Garona.

"Onu bıraktığımızda fazlasıyla oluydu," diye karsılık verdi Khadgar. Bir yandan da daha onceden

kahramanlık siirlerini romantik destanların ustune mi, yoksa altına mı koyduğunu hatırlamaya

calısıyordu.

"Bir sey cesedi kacırdı," dedi Garona. "Onu iceri sokan kisi dısarı da cıkarmıs olmalı."

 

Tabii kanı da, diye hatırlattı Khadgar.

"Tabii kanı da," diye tekrarladı yarı-ork. "Belki de bu belli bir zaman aralığı icin cağrılmıs bir

iblisti."

"Buyu boyle islemez," dedi Khadgar.

"Belki senin buyulerin, oğrendiğin buyuler boyle islemez," dedi Garona. "Baskaları baska buyuler

kullanıyor olabilir. Orklarda yaslı samanların buyuleri farklıdır, buyu yapan savas buyuculerininki

farklıdır. Belki de bu hic duymadığın bir buyudur."

"Hayır," dedi Khadgar, doğruca. "Oyle olsa ardında bir cesit iz bırakırdı. Buyuyu yapandan bir

parca... Tanımlayamasam bile hissedebileceğim artık bir enerji olurdu. Kuledeki tek etkin buyuculer

ben ve Magus'tu. Bunu kendi buyulerimden biliyorum. Koruma buyulerini da kontrol ettim. Medivh

haklıydı: Hepsi calısıyordu. Buyuyle ya da baska bir yontemle, kimse kuleye giremezdi."

Garona omuz silkti. "Ama bu" kule icin gecerli olan tuhaf seyler de var, haksız mıyım? Eski kurallar

buraya tam olarak uygulanabilir mi?"

Bu kez omuz silkme sırası Khadgar'ındı. "Eğer durum buysa hayal ettiğimden de buyuk bir belayla

karsı karsıyayız demektir."

Khadgar’ın yarı-orkla olan iliskisi kutuphanenin tamiri sırasında ilerleme kaydetmis gibi

gorunuyordu. Khadgar’ın arkası ona donukken ya da Garona kitap yığınlarının arasındayken yarıorkun

sesi neredeyse insan sesi gibi cıkıyordu. Yine de temsil ettiği kisiler konusunda temkinli

davranıyordu ve Khadgar da kendi adına tetikte bekliyordu. Yarı-orkun verdiği isimleri ve sorduğu

soruları takip ediyordu.

Ayrıca ona Garona’nın odasından cıktığını ya da dısarı haber yolladığım haber veren kendi

denetleme buyuleri ağıyla, kadının kullandığı her turlu iletisim yolunu konuk odalarına girip cıkan

iletilere kadar takip ediyordu. Eğer yine de bunu

 

yapıyorduysa kullandığı yontemler Khadgar’ın denetlemelerini bile atlatmıstı ve bu da Khadgar'ı

rahatlatmaktan cok, daha da tedirgin etmisti. Garona eğer edindiği bilgiyle herhangi bir sey

yapıyorduysa bile bunu kendine saklıyordu.

Bu arada Garona sozune sadık kalıp kendisinin orklarla ilgili bildiklerini paylasmaya basladı.

Khadgar kafasında, hem orkların (guc ve savascı yetenekleriyle) nasıl yonetildiğine dair bir tablo

olusturmaya, hem de bu tablonun icindeki farklı kabileleri tanımaya baslamıstı. Elci bir kere

anlatmaya basladıktan sonra cesitli kabileler hakkındaki fikirlerini net bir sekilde ortaya koymustu.

Ona gore bu kabile liderleri sadece bir sonraki savaslarını dusunen yontulmamıs kutuklerden baska

bir sey değildi. O, bircok kabileden olusan ork milleti Guruh'u tanımlarken Khadgar kısa zamanda, ic

olusumların en iyi tanımla, değisken ve akıcı olduğunu anladı.

Guruh'un coğunluğunu tutucu Kanayan Ovuk kabilesi olusturuyordu. Bu guclu grubun fetihlerle

dolu, uzun bir gecmisi vardı. Kabile, yaslı liderleri Kilrogg Olugoz'un savaslarda kaybedilen yasamlar

konusunda daha isteksiz davranması nedeniyle gucsuzlesmisti. Garona, ork siyasetinde yaslı orkların

daha pragmatist davrandığını ve genc nesillerin bunu sık sık korkaklık olarak algıladığını acıkladı.

Kilrogg simdiye kadar, kabileyi daha iyi yonetebileceklerini dusunen uc oğlunu ve iki torununu

oldurtmustu.

Anlasıldığı kadarıyla Karakaya olarak bilinen kabile Guruh icindeki baska bir buyuk gruptu.

Liderleri Karael'in, liderlik vasfının en onemli garantisi olarak, bu unvanı isteyen diğer herkesi

tepeleme ozelliği vardı. Karakaya kabilesinin bir kısmı simdiden onlardan ayrılmıs, bir disini kırıp

kendilerine Sırıtan Kara Dis adım vermislerdi... Buyuleyici isimler...

Baska kabileler de vardı: Yıkımdan keyif alan Alacakaranlık Cekici ve lidersizmis gibi gorunen,

Guruh'un kargasası icinde anarsist bir topluluk halinde bulunan Yanan Kılıc... Bir

 

de bir savas buyucusu tarafından yonetilen Fırtınabicen gibi daha kucuk kabileler vardı. Klıadgar,

Garona’nın Fırtınabicen hakkında diğerlerine gore daha az sikayette bulunmasından onun bu kabile

icinde birine rapor verdiği tahmininde bulundu.

Khadgar alabildiği kadar not aldı ve bunları Lothar'a gondereceği raporlara ekledi. Azeroth'un

her yerinden bircok ileti ulasıyordu ve Guruh, Karanlık Batak'tan dısarı her yonde yayılıyormus

gibi gorunuyordu. Bir yıl once sadece bir soylenti olan orkların varlığından simdi kimse suphe

etmiyordu. Stormwind Kalesi tehlikeye karsı koyabilmek icin seferberlik ilan ediyordu. Khadgar,

her an daha kotuye gitmekte olan haberleri Garona'dan saklıyordu ama kabile

uyusmazlıklarından tercih edilen renklere kadar (mesela Karakaya kabilesi belirsiz bir sebepten

dolayı kırmızıyı tercih ediyordu) toplayabildiği her ayrıntıyı Lothar'a bildiriyordu.

Klıadgar oğrendiklerini Medivh'e de ulastırmaya calıstı ama Magus sasırtıcı bir sekilde

ilgisizdi. Aslına bakılırsa Magus'un Garona'yla yaptığı sohbetler de artık eskisi kadar sık değildi.

Klıadgar birkac kez Medivh'in kuleyi kendisine haber vermeden terk ettiğini fark etmisti. Medivh

orada olduğu zamanlarda da daha mesafeli gibiydi. Khadgar bircok kez ona, gozlemevindeki

sandalyelerden birine oturmus, Azeroth gecesine doğru dalgın dalgın bakarken rastlamıstı. Buyu

Ustadı artık daha aksi, karsı cıkmaya daha meyilli ve dinlemeye daha az hevesli gorunuyordu.

Diğerleri de onun yabancılasmıs ruh halinin gayet farkındaydı. Moroes efendisinin odasından

cıkarken Khadgar'a uzun zamandır uzuntu ceken, acı dolu bir bakıs atıyordu. Garona da, ikisi

bildik dunyanın haritalarım tekrar gozden gecirirken (haritalar Stormwind'de yapıldıkları icin

Lordaeron kısmında bile korkunc eksiklikler vardı) konuyu actı.

"Her zaman boyle midir?" diye sordu yarı-ork.

 

Khadgar ifadesiz bir tonda cevap verdi: ' Onun bircok ruh hali vardır."

"Elbette ama ona ilk rastladığımda canlı, ilgili ve olumlu bir hali vardı. Simdiyse daha cok..."

"Dalgın mı?"

"Kayıtsız," dedi Garona, dudaklarını bir hosnutsuzluk ifadesiyle carpıtarak.

Khadgar buna itiraz edemezdi. O aksam daha gec saatte Khadgar, Magus'a bir dolu yeni mesaj

cevirisi rapor etti. Hepsi mor muhurluydu ve hepsi de orklara karsı yardım icin yalvarıyorlardı.

"Orklar iblis değildir," dedi Medivh. "Onlar etten ve kemikten, bu yuzden de bu, buyuculerin değil

savascıların sorunu."

"Mesajlar epey kotu," dedi Khadgar. "Anlasılan Karanlık Batak yakınlarındaki topraklar terk edilmis

ve Stormwind'e ve Azeroth'un diğer sehirlerine multeci akını yasanıyor. Sıkısıp kalmıs durumdalar."

"Bu yuzden de kurtarılmak icin Bekci'ye muhtaclar. Zaten iblisleri takip etmek icin Carpık Ote

Diyar'daki gozcu kulelerine, bekcilik yapmak ve bu acemilerin hatalarını telafi 'etmek zorunda olmam

yeterince kotu. Simdi bir de onları baska milletlerden kurtarmam mı gerekiyor? Gelecek sefere

benden Azeroth'u Lordaeron'la olan bir ticari anlasmazlıkta desteklememi mi isteyecekler? Bu

meseleler bizim sorunumuz olmamalı."

"Yardımınız olmazsa ortada Azeroth diye bir sey kalmayabilir. Lothar..."

"Lothar aptalın teki," diye mırıldandı Medivh. "O, her tarafın tehlikelerle sarılı olduğunu sanan

ihtiyar bir kocakarı. Llane de hicbir seyin onun surlarını yıkamayacağını dusun-mesiyle Lothar'dan

beter. Birlik'in butun o yuce buyuculeriy-se aralarında tartısıp kapıstılar ve birbirlerinin yuzune tukurwww.

e-kitap.us

duler. Simdiyse yeni bir istilacı kuvveti geri puskurtecek gucleri kalmadı. Hayır, Genc Guven, bu en

onemsiz mesele. Orklar Azeroth'ta basarı sağlasa bile bir Bekci'ye ihtiyacları olacak ve ben de onlar

icin burada olacağım."

"Usta, bu..."

"Alcaklık mı? Hainlik mi? Đhanet mi?" Magus ic gecirdi ve parmaklarıyla burnunun kemerli kısmını

sıktı. "Belki ama ben zamanı gelmeden yaslanmıs bir adamım ve istemediğim gucum icin buyuk bir

bedel odedim. Yasamıma hukmeden dislilere serzeniste bulunmama izin ver. Simdi git. Sabah olunca

bu huzunlu hikayelerini dinlemeye devam ederim."

Khadgar kapıyı kaparken Medivh'in konusmaya devam eden sesini duydu: "Her sey icin

kaygılanmaktan cok yoruldum. Ne zaman kendim icin kaygılanabileceğim?"

"Orklar Stormwind'e saldırmıs," dedi Khadgar. Aradan uc hafta gecmisti. Genc buyucu mesajı

kendisiyle Garona’nın arasına koydu.

Yarı-ork kırmızı muhurlu zarfa zehirli bir yılana bakar gibi baktı. "Uzgunum," dedi sonunda. "Esir

alma gibi bir kuralları yoktur."

"Ork kuvvetleri bu sefer geri puskurtuldu," dedi Khadgar. "Kapılara ulasamadan Llane'in birlikleri

tarafından durduruldular. Tanımlardan Alacakaranlık Cekici ve Kilrogg'un Kanayan Ovuk kabileleri

gibi gorunuyor. Buyuk kuvvetler arasında bir koordinasyon sorunu var gibi."

Garona buldog kopeği aksırmasına benzer bir sesle homurdandı. "Alacakaranlık Cekici bir kusatma

durumunda asla saldırı gucune katılmamalıdır. Herhalde Kilrogg bir rakibinin gucunu kırmak

niyetindeydi ve Stormwind'i de. bunun icin destek olarak kullandı."

"Demek ki bir saldırının ortasında bile birbirleriyle dalasıp birbirlerine ihanet etmeye devam

ediyorlar," dedi Khadgar. Saldırının onunu kesecek bilgileri onlara Lothar'a gonderdiği raporların mı sağladığını

merak ediyordu.

Garona omuz silkti. "Đnsanlardan pek de farkı yok." Okuma masasının ustune yığılmıs kitap istifini

isaret etti. "Tarihinizde surekli, her turlu cehennemlik cabanın haklı gosterilmesi ornekleri var. Her

soykırımı, suikastı ve katliamı ortmek icin soyluluk, miras ve seref iddiaları var. En azından Guruh

guce susamıslıklarım acıkca belli etmesi bakımından durust." Bir an sessiz kaldı ve sonra ekledi:

"Onlara yardım edebilecek olduğumu sanmıyorum."

"Orklara mı, Stormwind'e mi?" diye sordu Khadgar.

"Đkisine de," dedi Garona. "Eğer ima etmeye calıstığın sey buysa, Stormwind'e yapılacak

herhangi bir saldırıyla ilgili bir bilgim yoktu. Ancak bir gram sezgisi olan herkes Guruh'un en

buyuk hedefe en kısa zamanda saldıracağını bilirdi. Bunu tartısmalarımızdan biliyorsun. Ayrıca

geri cekileceklerini, tekrar gruplasacaklarım ve birkac lideri oldurup daha fazla sayıda gucle geri

doneceklerini de biliyorsun."

"Bunu tahmin edebiliyorum, doğru," dedi Khadgar.

Garona ekledi: "Zaten bu dusunceyle Stormwind'deki Buyuk Savascı'ya bir mektup

gonderdin bile."

Khadgar, yuzunde ifadesiz bir hal olduğunu sanıyordu ama ork elcisinin yuzune genis bir

gulumseme yayıldı. "Evet, yaptın."

Khadgar simdi yuzunun kıpkırmızı olduğunu hissediyordu ama altta kalmaya niyeti yoktu:

"Aslında benim sormak istediğim soru, senin niye efendilerine rapor vermediğin."

Yesil derili kadın koltuğunda geri yaslandı. "Vermediğimi kim soylemis?"

"Ben soyluyorum," dedi Khadgar. "Tabii eğer benden daha iyi bir buyucu değilsen..."

Garona'nın ağzının kenarındaki ufak bir hareket ona ihanet etmisti. "Aslında hic rapor

verdiğin yoktu, değil mi?" diye sordu Khadgar.

 

Garona bir an sessiz kaldı ve Khadgar da sessizliğin kutuphaneyi doldurmasına izin verdi. Bir sure

sonra yarı-ork sessizliği bozdu: "Bolunmus sadakat hissi sorunu yasıyorum, diyelim."

"Bağlılıkların olmadığını sanıyordum," dedi Khadgar.

Garona onu umursamadı. "Gul'dan adında bir savas buyucusu tarafından buraya gonderildim,

buraya gelme emri aldım. Gul'dan, Fırtınabicen kabilesinin buyucu lideri. Guruh icinde cok etkilidir.

Sizin dunyanızın buyuculeriyle yakından ilgili."

"Orklar da ilk once en buyuk hedefe saldırma eğilimindeler: Medivh'e..." dedi Khadgar.

"Gul'dan, Medivh'in ozel olduğunu soyledi. Bu sonuca hangi gizli kehanetler ya da tutsu kokulu

meditasyonla vardığım bilemiyorum." Garona, Khadgar'in bakısını gormezden geldi. "Medivh'le daha

once kendi bolgemde birkac kez bulustum, sonra bu kuleye bir elci olarak gelmeyi kabul ettim.

Yapmam gereken temel bilgi alısverisi ve Medivh'in gucleri konusunda Gul'dan'a iletebildiğim kadar

cok sey iletmekti. Yani en bastan beri haklıydın: Burada casusluk amacıyla bulunuyordum."

Khadgar onun karsısına oturdu. "Sen ilk değilsin," dedi. "Peki niye raporları iletmedin?"

Garona bir an sessiz kaldı. "Medivh..." diye basladı, sonra sustu. "Yaslı Adam..." Tekrar sustu. "O,

elbette bunu hemen anladı ama yine de bilmek istediklerimi bana soyledi. En azından coğunu."

"Biliyorum," dedi Khadgar. "Benim ustumde de aynı etkiye sahip."

Garona basını salladı. "Đlk basta onun, tanıdığım bazı ork sefleri gibi, gucune guvendiği icin

kibirlilik yaptığını dusundum ama baska bir sey vardı. Sanki bana bilgi vermekle benim de

değiseceğimi ve onun guvenine ihanet etmeyeceğimi biliyor."

 

Guven," dedi Khadgar. 'Bu Medivh icin onemli bir sey. Sanki bunu etrafına yayıyor. Onun

yanında durduğunda onun ne yaptığını bildiğini hissediyorsun."

"Haklısın," dedi Garona. "Guc de orkları doğaları gereği kendine ceker. Gul'dan'a tutsak edildiğimi,

cevap gondere-mediğimi soyleyebileceğimi dusundum ve bu arada daha fazla sey oğrendim ve

sonunda..."

"Ona zarar gelmesini istemedin," diye onun cumlesini tamamladı Khadgar.

"Moroes'in diyeceği gibi 'haha'," dedi Garona. "O bana fazlasıyla guveniyordu. Ve sana da... Senin

goru gucu olayını seyrettikten sonra bundan ona bahsettim. Đblisi basımıza bunun salmıs

olabileceğini dusunuyordum. Bana bunu bildiğini ve bunun onu rahatsız etmediğini soyledi. Senin

doğustan meraklı olduğunu ve bunun isine yaradığını soyledi. O, yanındakilere guveniyor."

"Sen de boyle birine zarar veremezsin," dedi Khadgar.

"Haha. Kendimi insan gibi hissetmeme neden oldu. Oysa uzun, cok uzun zamandır kendimi insan

gibi hissetmemistim. Yaslı Adam'ın, Magus Medivh'in, birden fazla kuvvetin birbirlerine hukmetmek

icin savasacağına dair bir dusu var gibi gorunuyor. Gucuyle hepimizi yok edebilir ama etmiyor. Bence

o daha iyi bir seye inanıyor. Ben de onun dusune inanmak istiyorum."

Đkili bir sure orada sessizce oturdular. Uzaklarda bir yerde, Moroes ya da Ascı'nın koridordan

gectiği duyuldu.

"Ve son zamanlarda..." dedi Garona. "Daha once hic boyle olmus muydu?"

Lothar gibi konusmustu. Cok ilgili gorunmemeye calısarak soru soruyordu. Khadgar basını iki yana

salladı. "Her zaman değisken olmustur. Tuhaftır. Ama onu hic boyle... sıkıntılı gormedim."

 

Dusunceli," diye ekledi Garona. 'Tarafsız... Simdiye kadar hep onun Azeroth Krallığı tarafında

olduğunu varsaymıstım ama eğer Stormwind saldırıya uğramıs ve o hala bir sey yapmıyorsa..."

"Bu kendi oğretisinden kaynaklanıyor olabilir," dedi Khadgar, sozcukleri dikkatle secerek. Kadının

su anki hislerine rağmen Khadgar, Garona'ya. Birlik hakkında bilgi vermek istemiyordu. "Olaylara

uzun vadeli bakması gerekiyor. Bu bazen onu diğer seylerden uzaklastırıyor."

"Tahminimce basıbos halinin sebebi de bu," dedi Garona. Bir sessizlik daha oldu ve sonra yarı-ork

ekledi: "Stormwind'in istilacıları geri puskurtmesine uzulmedim. Boyle bir seyi dısarıdan yok

edemezsin. Surları zayıflatmak icin once iceriden bir sey yapmalısın."

"Orada bir general olarak bulunmadığına memnun oldum," dedi Khadgar. *

"Sef," dedi Garona. "Belki buna fırsat bulurum."

"Bir sey var," dedi Khadgar ve sonra sustu. Garona iri ceneli basım ona doğru eğdi.

"Cıkar pesinde olan biri gibi konusuyorsun," dedi kadın.

"Sana ordu birliklerinin guclerini ya da konumlarını hic sormadım..."

"Yani bariz casusluk konularını..."

"Ama savas alanlarındaki muazzam sayıdaki ork savascıları onları afallattı," dedi Khadgar. "Orkları

puskurttuler ama Karanlık Batak bataklıklarının bir bu kadar daha asker barındırabileceğini fark edip

sasırdılar. Simdi bile bataklıklarla kaplı alanlarda saklanıyor olabilecek kuvvetler konusunda endiseliler."

"Kuvvetlerin dağılımı hakkında bir sey bilmiyorum," dedi Garona. "Ben sizi gozetlemek icin

buradayım, unuttun mu?"

 

"Doğru," dedi Khadgar. "Ama yurdundan bahsettiğini de biliyorum. Oradan buraya nasıl geldiniz?

Bu bir tur buyu muydu?"

Garona bir an, sanki zihninde bir seylere cozum arıyor gibi sessizce oturmayı surdurdu. Khadgar

onun yuvarlak bir cevap vermesini, konuyu değistirmesini, hatta cevaba cevapla karsılık vermesini

bekliyordu ama yarı-ork, "Dunyamıza Dra-enor deriz," dedi. "Corak topraklar, ucurumlar ve solgun

bitkilerle dolu vahsi bir dunyadır. Yasam icin elverissiz ve fırtınalarla doludur..."

"Ve-kırmızı bir gunesi var," diye ekledi Khadgar.

Garona genc buyucuye baktı. "Baska orklarla mı konustun? Tutsaklarla mı? Đnsanların orkları

tutsak aldığından haberim yoktu."

"Hayır, bir goruden," dedi Khadgar. Bu anı ona omrunun yarısı kadar gecmiste kalmıs gibi

geliyordu. "Đlk karsılastığımızda gorduğune benzer bir taneydi. Orkları ilk gorusumdu. Orada

onlardan cok sayıda olduğunu hatırlıyorum."

Garona bir buldog kopeği gibi homurdandı. "Gorulerin muhtemelen soylediklerinden daha

fazlasını iceriyor ama tarifin iyi. Orklar doğurgandır ve bir batında doğan yavru sayısı genelde coktur

cunku bir savascı olacak yasa gelmeden coğu olup gider.

"Bu zorlu bir yasamdır; guclu, dayanıklı ve zeki olanlar hayatta kalır. Ben ucuncu gruba dahildim

ama yine de yarı dıslanmıs sayılırdım. Kabilenin en dısında elimden geldiğince hayatta kalmaya

cabaladım. O zamanlar bu Fırtınabicen ka-bilesiydi, yani en azından buyruk cıktığında oyleydi."

"Buyruk mu?"

"Hepimiz yola cıkarıldık, butun savascılar ve eli silah tutan herkes. Ayak iscileri ve savascıların

hepsi silahlarını, alet-edevatlarım ve esyalarını toplayıp Cehennematesi Yarımadasına doğru yola

koyulma emri aldı. Buraya Gul'dan ve diğer

 

guclu savas buyuculeri tarafından buyuk bir gecit dikilmisti. Bu gecit dunyalar arasındaki

bosluğu asıyordu."

Garona uzun ve sivri dislerinden biriyle oynarken ayrıntıları hatırlamaya calısıyordu. "Bu, kocaman

dikilitaslardan olusan bir yapıydı. Bosluktaki bir yarığı cevrelemek icin yapılmıstı. Yarığın icinde

karanlığın renkleri vardı. Bu, kirlenmis bir su birikintisi ustunde donen bir yağ katmanı gibiydi. Yarığın

daha buyuk ellerce dovulmus olduğu ve savas buyuculerinin onu sadece zapt ettiği hissine kapıldım.

"En sağlam savascıların coğu sutunların arasındaki bosluktan korktu ama sefler ve

yardımcıları diğer tarafta bulacakları seyler konusunda atesli nutuklar attılar: Servede dolu, bollukla

dolu, kolayca hukmedilecek zayıf yaratıklarla dolu bir dunya... Butun bunları vaat ettiler.

"Bazıları yine de direndi. Bunların bir kısmı katledildi, di-ğerleriyse sırtlarına baltalar

dayanarak zorlandı. Ben buyuk bir isci grubuyla birlikte yakalandım ve sutunların arasındaki

bosluğa itildim."

Garona bir an sessiz kaldı ve sonra devam etti: "Ona Carpık Ote Diyar deniyordu ve hem bir

anlık hem de ebediydi. Sonsuz bir dusus yasadım ve garip ısığa ulastığımda yeni, cılgın bir

dunyadaydım."

Khadgar ekledi: "Cennet vaatlerinden sonra Karanlık Batak buyuk bir hayal kırıklığı olmus

olmalı."

Garona basını iki yana salladı. "Bir soktu. Mavi, dusman gokyuzunu ve gozun gorebildiği

kadar yesillikle kaplı toprağı ilk gorusumde sindiğimi hatırlıyorum. Bazıları bunu kaldıramadı ve

cıldırdı. Coğu Yanan Kılıc'a katıldılar, kaos ork-ları o gun alev turuncusu flamaları altında

toplandı."

Garona koseli cenesini sıvazladı. "Korktum ama hayatta kaldım. Aynı zamanda melez

kanımın bu insanları anlamamı sağladığını kesfettim. Ben pusu kurup Medivh'e saldıran

gruptaydım. O diğer herkesi oldurdu ama beni sağ bıraktı ve

 

beni bir mesajla Savas Buyucusu Gul dan'a geri gonderdi. Bir sure sonra Gul'dan beni casusu olarak

gonderdi ama Yaslı Adam'ın sırlarına... ihanet etmekte... zorlandığımı fark ettim. "

"Bolunmus sadakat hissi," diye yorumda bulundu Khad-gar.

"Ama senin soruna cevabım..." dedi Garona. "Hayır, Dra-enor'dan Karanlık Gecit aracılığıyla

buraya varan kac tane kabile var bilmiyorum. Onların kendilerine gelmelerinin ne kadar sureceğini de

bilmiyorum. Gecidin nereden geldiğini de bilmiyorum. Ama sen Khadgar, sen bunu bulabilirsin."

Khadgar gozlerini kıstı. "Ben mi?"

"Gorulerin," dedi Garona. "Gecmisin hayaletlerini cok uzaklarda bile olsalar cağırabiliyor gibisin.

Seninle ilk karsılastığımda Medivh'in annesine ait bir goru yaratmanı seyrettim. Orası Stormwind

miydi?"

"Evet," dedi Khadgar. "iste bu yuzden hala kutuphanedeki iblisin gercek olduğunu dusunuyorum:

Goru icin geri planda bir fon yoktu."

Garona onun yorumunu gecistirdi: "Sonucta sen bu goruleri yaratabiliyorsun. Yarığın ilk yaratıldığı

zamana ait bir goru cağırabilirsin. Orkları Azeroth'a kimin getirdiğini bulabilirsin."

"Evet," dedi Khadgar. "Ve iddiaya girerim o, iblisleri serbest bırakan buyucu ya da savas

buyucusuyle aynı kisi. Đkisinin bağlantılı olması mantıklı." Genc buyucu, Garona'ya baktı. "Biliyor

musun, bu soru benim aklımdan gecmezdi."

"Eğer sen cevapları verirsen..." dedi kendinden hayli memnun gorunen Garona, "ben de soruları

sağlarım."

Yine bos yemek odasındaydılar. Durmadan calısan Moro-es daha onceki buyulu cemberi

supurduğu icin Khadgar onu dovulmus kızıl cakmaktası ve ametist dokerek yeniden cizwww.

 

mek zorunda kaldı, Garona yanan mesaleleri duvarlardaki desteklere yerlestirmis ve sonra genc

buyucunun yanma gelip yerdeki seklin ortasında durmustu.

"Seni uyarmalıyım," dedi yarı-orka Khadgar. "Bu ise yaramayabilir."

"Bunu yapacaksın," diye karsılık verdi Garona. "Daha once yaptığım gordum."

"Muhtemelen bir sey ortaya cıkacak," dedi Khadgar. "Sadece ne olacağını bilmiyorum." Elleriyle

hareketleri yapıp sozcukleri bir ezgiyle soyledi. Garona onu seyrederken, her seyin doğru gitmesini

istiyordu. Sonunda buyulu enerjiyi zihnindeki kafesinden saldı ve haykırdı: "Bana Draenor'la Azeroth

arasındaki yarığın kaynağını goster!"

Basıncta, cevrelerindeki havanın ağırlığında bir değisiklik oldu. Hava sıcak ve geceydi ama

pencerenin dısındaki gokyuzu, eski ve kurumus kan rengi gibi koyu kırmızı bir tondaydı. Bu ortuyu

delip gecen sadece birkac zayıf yıldızdı.

Burası birinin, muhtemelen bir ork liderinin odasıydı. Yerde kurk halılar ve yatak gorevi goren iri

bir platform vardı. Odanın ortasında derin olmayan bir ates cukuru yanmaktaydı. Tas duvarlarda

silahlar asılıydı ve etrafta cok sayıda dolap vardı. Dolaplardan ≫biri acıktı ve icinde bir dizi muhafaza

edilmis sey vardı. Bu seylerden bazıları bir zamanlar insanlara ya da insan benzeri canlılara ait

olabilirdi.

Yataktaki adam sallandı, dondu ve birden doğrulup oturdu. Sanki kotu bir ruyadan uyanmıstı.

Bakısları karanlığın icinde gezerken, savaslarla yıpranmıs, vahsi yuzu net bir sekilde seciliyordu. Ork

standartlarına gore bile ırkının cirkin bir orneğiydi.

Garona keskin bir inleme sesi cıkarıp: "Gul'dan," dedi.

Khadgar basıyla onayladı. "Seni goremez."

Demek ki Garona'yı casus olarak gonderen savas buyucusu buydu. Ancak bukulmus bir altın para

kadar guvenilir bir goruntusu vardı. Ork o anda kurklerine sarındı ve konusmaya basladı:

"Uyanık olduğumu sansam da seni hala gorebiliyorum," dedi. "Belki de uyanık olduğumu hayal

ediyorum. One cık, ruya yaratığı."

Garona, Khadgar’ın omzunu kavradı ve genc buyucu onun keskin tırnaklarının etine battığını

hissetti. Ancak Gul'dan'ın konustuğu onlar değildi. Yeni bir hayalet suzulerek gorus alanlarına girdi.

Bu, uzun boylu ve genis omuzluydu. Diğer ucunden de uzundu. Sanki buraya da ait değilmis gibi

yarı saydam bir goruntusu vardı. Kukuletalıydı, sesi cızırtılı ve uzaktan geliyordu. Tek ısık kaynağı

ates cukuru olmasına rağmen kukuletalı adamın iki golgesi vardı: Biri doğrudan atesin tersi yone

dusuyor, diğeri sanki baska bir kaynaktan meydana geliyormus gibi bir yana dusuyordu.

"Gul'dan," dedi adam. "Halkını istiyorum. Ordularını istiyorum. Bana yardım etmen icin gucunu

istiyorum."

"Ruhani muhafızlarımı cağırdım, yaratık," dedi Gul'dan ve Khadgar onun sesinde bir titreme

hissetti. "Savas buyuculerimi cağırdım ve onlar onunde korkudan sindiler. Buyu ustamı cağırdım ve o

seni durdurmayı basaramadı. Ruyalarıma dadanıyorsun ve simdi buraya, dunyama geldin, ruya

yaratığı. Sen gercekte kimsin ve nesin?"

"Benden korkuyorsun," dedi uzun boylu varlık ve onun sesiyle Khadgar omurgası boyunca soğuk

bir elin gezindiğini hissetti. "Cunku beni anlamıyorsun. Dunyamı gor ve korkunu anla... Ve artık

korkma."

Bunu soyledikten sonra uzun boylu ve kukuletalı adam bosluktan bir sabun kopuğu kadar hafif ve

berrak bir kure yarattı. Capı yaklasık otuz santimdi ve havada asılı duruyordu. Kurenin icinde mavi

goklu ve yesil alanlarla kaplı bir yer manzarası gorunuyordu.

 

Pelerinli adam orka Azeroth'u, gosteriyordu.

Bir baloncuk daha ortaya cıktı, sonra bir tane daha ve bir dorduncusu... Yaz gunesinin

ısınlarıyla beneklenmis yesil alanlar, Karanlık Batak'ın bataklıkları, kuzeyin buzulları,

Stormwind Kalesi'nin ısıldayan kuleleri...

Ve bir baloncukta tepelerle kaplı bir kraterin icinde, berrak ay ısığıyla aydınlanan, ıssız bir

kule vardı. Adam, ork buyucusune Karazhan'ı gosteriyordu.

Bir baloncuk daha vardı. Bu seferki hızla hareket ediyor ve dalgaların cok cok altındaki

karanlık bir sahneyi gosteriyordu. Bu sanki hemen yok olan yanlıs bir dusunce gibiydi ama

Klıadgar guc hissini duymustu. Dalgaların altında bir mezar vardı, bir lahit. Kalp atısı gibi bir

gucle kabarıyordu. Bir an icin oradaydı, sonra yok olmustu.

"Kuvvetlerini topla," dedi pelerinli adam. "Ordularını, savascılarını, iscilerini ve muttefiklerini

topla ve onları Carpık Ote Diyar'dan gecirmeye hazırla. Onları iyice hazırla cunku basarılı

olduğunda butun bunlar sizin olacak."

Khadgar basını iki yana salladı. Bu ses onu iğnesini sokan bir arı gibi rahatsız etmisti. Sonra

onun kim olduğunu fark etti ve.yureği urpertiyle doldu.

Gul'dan dizlerinin ustune cokmustu ve elleri onunde birlesmisti. "Oyle yapacağım, gucu en

yuce olan. Peki ama gercekte kimsin ve biz bu dunyaya nasıl ulasacağız?"

Uzun boylu varlık ellerini kukuletasına goturdu ve Khadgar basını iki yana salladı. Bunu

gormek istemiyordu. Biliyordu ama gormek istemiyordu.

Derin cizgilerle dolu bir yuz, kırlasmıs kaslar, gizli bilgi ve tehlikeli bir seyle titresen yesil

gozler... Khadgar’ın yanındaki Garona bir inilti sesi cıkardı.

"Ben Bekci'yim," dedi savas buyucusu orka Medivh. "Yolu sizin ici acacağım. Donguyu

kıracak ve serbest kalacağım."

 

on uç

İKİNCİ GOLGE

Hayır!" diye bağırdı Khadgar ve goru birden yok oluverdi. Tekrar yemek odasında, dovulmus akik ve

kızıl cakmaktasından suslemeli bir cizimin tam ortasındaydılar.

Khadgar’ın kulakları urperdi ve gorus alanının kenarları ustune geliyor gibi oldu. Genc buyucu bir

dizinin ustune coktu ama hareket ettiğinden bile haberi yoktu. Sağ tarafından Ve yukarıdan

Garona’nın sesi kısık, neredeyse boğuk geliyordu.

"Medivh," dedi sessizce. "Yaslı Adam... Bu mumkun de-ğil."

"Mumkun," dedi Khadgar. Midesinde, birbirlerine duğumlenmis yılanlar etinin icinde kıvranıyormus

gibi bir his vardı. Zihni simdiden hızlı hızlı yol almaya baslamıstı ve bunu inkar edebilmek icin delice

bir heves duysa da zihninin ulasmak uzere olduğu hedefi biliyordu.

"Hayır," dedi Garona, kara kara. "Bu yanlıs bir sonuc, sahte bir goru olmalı. Bir sey bulmak icin

yola cıktık ama baska bir seye ulastık. Bunun daha once olduğunu soylemistin."

"Boyle değildi," dedi Khadgar. "Gormek istediğimiz seyi goremeyiz, tek gorebileceğimiz gercektir."

 

"Belki de bu sadece bir uyarıydı," dedi yarı-ork.

"Bu mantıklı," dedi Khadgar. Sesinde bir bulanıklık ve pismanlık vardı. "Dusun bir. Biz saldırıya

uğradıktan sonra koruma buyuleri bu yuzden dokunulmamıs halde kaldı. O zaten koruma buyulerinin

icindeydi ve iblisi iceride cağırmıstı."

"Ona benzemiyordu," dedi Garona. "Belki de bir illuzyon, buyusel bir aldatmacaydı. Ona

benzemiyordu."

"Oydu," dedi cırak ayağa kalkarak. "Ustamın sesini tanıyorum. Ustamın yuzunu tanıyorum.

Onun her ruh halini ve davranısını biliyorum."

"Ama sanki o yuzu.kullanan baska biriymis gibiydi," dedi Garona. "Sahte bir seydi. Sanki o

bir tur giysi, elbise ya da zırhmıs da baska biri onu giymis gibi."

Khadgar, yarı-orka baktı. Kadının sesi titriyordu ve genis gozlerinin koselerinde gozyasları

birikmisti. Đnanmak istiyordu. Gercekten inanmak istiyordu.

Khadgar da inanmak istiyordu. Yavasca basıyla onayladı. "Bu bir numara olabilir ve yine de

o, Medivh olabilir. O orku kandırıp buraya gelmesi icin ikna ediyor olabilir. Bu belki de geleceğe

ait bir gorudur."

Bu sefer basını sallayarak karsı cıkma sırası Garona'daydı. "Hayır, bu Gul'dan'dı. O zaten

burada. O bizi gecitten iceri soktu. Bu gecmisteydi, bu onların ilk bulusmasıydı. Peki ama

Medivh. neden orkları Azeroth'a getirmek istesin ki?"

"Bu, onlara karsı koymak icin neden pek bir sey yapmadığını acıklıyor," dedi Khadgar. Basını

iki yana sallayarak zihnine biriken dusunceleri uzaklastırmaya calıstı. Ortadan tuhaf bir bicimde

kaybolmalar, orkların giderek artan sayısına ilgisiz hali, hatta bir yarı-orku kaleye getirmesi...

Bakıslarını Garona'ya dikip onun bu entrikanın icine ne kadar karıstığını merak etti. Bu yeni

bilgi karsısında tam anlamıyla sasırıp kalmıs gibi gorunuyordu ama acaba bir komplocu mu, yoksa Medivh in oynadığı golge oyununda baska bir kukla mıydı?

"Bunu oğrenmeliyiz," dedi Khadgar, doğruca. "Onun neden burada olduğunu oğrenmeliyiz. Ne

yapmakta olduğunu oğrenmeliyiz. O, Bekci... Onu tek bir goruyle mahkum edemeyiz."

Garona yavasca basını salladı. "O zaman ona soracağız. Nasıl?"

Khadgar ağzım actı ama koridorlarda baska bir ses yankılandı:

"Bu samata da neyin nesi?" dedi yemek odasına acılan girisin kosesini donen Medivh.

Khadgar’ın boğazı daraldı ve birden kuruyuverdi.

Magus kapının esiğinde durdu ve Khadgar ona baktı. Yuruyusunden, sesinden bir sey yakalamaya

calısıyordu. Goruntusune ihanet edecek herhangi bir sey... Hicbir sey yoktu. Bu Medivh'di.

"Siz cocuklar ne yapmaya calısıyorsunuz?" eledi Magus, gri kasları catilarak.

Khadgar bir cevap bulmak icin cırpındı ama Garona onun yerine konustu: "Cırak bana ustunde

calıstığı bir buyuyu gosteriyordu." Yarı-orkun sesi telas icindeydi.

Medivh hırıldadı. "Yine senin gorulerinden biri mi, Genc Guven? Sen gecmisi cağırmasan da zaten

yeterince kotuler. Hemen buraya gel, yapılacak islerimiz var. Sen de oyle, Elci."

Sesi olculu, anlayıslıydı ama katıydı. Bilge akıl hocasının sert sesiydi. Khadgar one doğru bir adım

attı ama Garona onu kolundan yakaladı.

"Golgeler," diye tısladı.

Khadgar gozlerini kısıp tekrar Magus'a baktı. Yaslı adamın yuzunde simdi sabırsızlık ve

hosnutsuzluk vardı. Ustundeki baskılara rağmen dimdik ayaktaydı ve omuzları yine genisti.

 

Ustunde, Khadgar’ın daha once de sık sık gorduğu cuppeler vardı.

Ve ardında iki golge vardı. Biri doğrudan mesalenin aksi yonde, birincisi kadar karanlık olan

diğeriyse tuhaf bir acıda dusmustu.

Khadgar duraksadı ve Medivh'in hosnutsuzluğu derinlesti. Yuzunde fırtına bulutları

birikmekteydi. "Sorun nedir, Genc Guven?"

"Dağınıklığımız toplamalıyız," dedi Khadgar, rahat olmaya calısarak. "Moroes'i cok fazla

calısmak zorunda bırakmak istemiyoruz. Sonra sizi yakalarız."

"Bir cırağın vazifeleri arasında pazarlık yapmak yoktur," dedi Medivh. "Simdi hemen buraya

gel."

Kimse kıpırdamadı. "O nicin odaya gelmiyor?" diye sordu Gar ona.

Nicin gercekten de, diye dusundu Khadgar. "Bir soru sorabilir miyim, Usta?" dedi onun

yerine.

"Yine ne var?" diye homurdandı Buyu Ustadı.

"Neden ork Gul'dan'ın ruyalarına uğradınız?" dedi Khadgar. Soruyu sorarken gırtlağının

daraldığını hissediyordu. "Neden orklara bu dunyaya nasıl geleceklerini gosterdiniz?"

Medivh'in bakısları Garona'ya kaydı. "Gul'dan'ın sana benden bahsettiğini bilmiyordum. Bana

cahil ya da geveze biri gibi gelmemisti."

Garona bir adım geriledi ama bu sefer Khadgar onu engelledi. "Bilmiyordum. Simdiye

kadar," dedi yan-ork.

"Bunun bir onemi yok," diye homurdandı Medivh. "Simdi buraya gelin. Đkiniz de."

"Neden orklara buraya gelis yolunu gosterdiniz?" diye sorusunu tekrarladı Khadgar.

"Oğretmeninle tartısma!" diye cıkıstı buyucu.

"Orkları neden Azeroth'a getirdiniz?" diye sordu Khadgar. Simdi sesi yalvarır gibi cıkıyordu.

 

"Bu seni hic ilgilendirmez, cocuk. Buraya gel! Hemen!" Magus'un yuzune gozu donmus ve

carpık bir ifade yerlesmisti.

"Affınıza sığınırım, efendim," dedi Khadgar ve sozcukler ağzından keskin bir hancer gibi dokuldu:

"Hayır, gelmeyeceğim."

Merlivh hiddetle kopurdu: "Cocuk, seni..." Konusurken odadan iceri adımım attı.

Birden kıvılcımlar havada ucustular ve yaslı buyucuyu bir ısık sağanağına boğdular. Magus

geriye doğru bir adım sendeledi ve sonra elini kaldırıp bir lanet mırıldandı.

"Ne?" diye konusmaya basladı Garona.

"Koruma Cemberi," dedi Khadgar, aniden. "Cağrılan iblisleri uzak tutmak icin... Magus onu

gecemiyor."

"Peki ama sadece iblisleri etkiliyorsa neden gecenlesin? Eğer..." Garona Khadgar'a baktı.

"Hayır," dedi yarı-ork. "Cember onu tutabilir mi?"

Khadgar, Stormwind'deki kulede ve giristen tasan enerjide bulunan koruma buyulerine

yerlestirilmis olan calı parcalarını dusunup basını iki yana salladı.

Genc buyucu, Magus'a bağırdı: "Huğlar ve Hugarin'e • yaptığınız da bu muydu? Ve de

Guzbah'a? Peki ya diğerlerine? Onlar da bir seyleri fark etmeye mi baslamıstı?"

"Onlar gerceklere senin kadar yaklasamamıstı, cocuk," dedi aydınlanan Magus, sıktığı disleri

arasından. "Ama dikkatli olmalıydım. Senin merakını gencliğine vermistim ve sadakatin..."

Koruma .buyuleri ona engel olurken hırıldadı. "...Sadakatin bu dunyada hala bir anlamı

olduğunu dusundum."

Koruma buyuleri Medivh iclerine doğru hareket ederken parladılar ve Khadgar Magus'un

ileri uzanmıs acık avuclarının cevresindeki alanların bicimlerinin bozulduğunu gordu.

Kıvılcımların titresen ısığı Medivh'in sakalını tutusturmustu, duman alnından yukarı bir cift

boynuz yukseliyormus gibi gorunuyordu.

 

Khadgar m yureği urpertiyle doldu cunku bu gorduğunun, sevdiği buyucunun goruntusunun

uzerine yerlesmis baska bir goruntu olduğunu fark etmisti. Đkinci golgeye ait bir goruntu...

"Onu asacak," dedi Garona.

Khadgar dislerini birbirine kenetledi. "Eninde sonunda. Cemberi kırmak icin muazzam bir guc sarf

ediyor."

"Bunu yapabilir mi?" diye sordu yarı-ork.

"O, Tirisfal'ın Bekcisi," dedi Khadgar. "O her istediğini yapabilir. Bu sadece zaman alır."

"Peki, buradan cıkabilir miyiz?" Garona’nın sesi simdi panik halindeydi.

"Tek cıkıs yolu onun yanından gecmek," dedi Khadgar.

Garona etrafına bakındı. "O halde duvarlardan birini patlat. Yeni cıkıs yarat."

Khadgar kulenin tas duvarlarına baktı ve basını iki yana salladı.

"Eh, bir seyler dene!"

"Deneyeceğim," dedi Khadgar. Medivh'in simdi daha uzun ve ısıklarla taclanmıs olan goruntusu

dumanların icinde korkutucu bir sekilde karsılarına dikilmisti.

Genc buyucu sakinlesmeye calısarak buyulu enerjileri icine cekti. Sadece birkac dakika once

yaptığı hareketleri tekrarladı ve fani insanların ulasamayacağı sozcukleri soyledi. Enerjileri tek bir ısık

topu halinde sıkıstırdıktan sonra onları serbest bıraktı.

"Bana daha once bu canavarla dovusmus olana ait bir goru goster!" dedi Khadgar.

Kısa bir yer ve zaman kaybı yasandı; Khadgar bir an buyunun yanlıs sonuc verip onları kulenin

tepesindeki gozlemevine tasıdığını sandı. Ama hayır, simdi gece olmustu ve otoriter, kızgın bir kadın

sesi bosluğu yarıyordu:

 

"Kendi annene saldırmaya nasıl curet edersin?" diye bağırdı Aegwynn. Yuzu ofkeden

mosmor kesilmisti.

Gozlemevi katının bir tarafında Aegwynn, diğer tarafında Medivh duruyordu. Medivh genc

buyucunun bildiği Medivh'di. Uzun boylu, mağrurdu ve endiseli gorunuyordu. Ne Aegwynn, ne de

gecmisteki Medivh, Khadgar'a ya da Garo-na'ya dikkat etmemisti. Khadgar irkilerek Medivh'in su anki

halinin de orada olduğunu ve bir koruma buyusu duvarı boyunca parıldadığını fark etti. Gecmisteki

ikili onu da gormuyordu ama su. andaki Medivh onunde oynanan temsili seyretmekteydi.

"Anne, bir isteri hali yasadığını dusundum," dedi gecmisteki Medivh.

"Yani buyulu bir enerji kumesi duyularımı kendine mi getirecekti?" diye cıkıstı onceki Bekci.

Khadgar simdi onun cok daha yaslı olduğunu fark etti. Sarı sacları artık beyazdı ve gozleriyle

ağzının kenarlarında gergin kırısıklar vardı. Yine de Aegwynn'in goruntusu genc buyucunun

daha once gor-dukleriyle aynıydı. "Simdi soruma cevap ver," dedi kadın.

"Anne, olan biteni doğru değerlendiremiyorsun," dedi gecmisteki Medivh.

"Cevap ver," diye cıkıstı Aegwynn, sert bir sesle. "Neden orkları Azeroth'a getirdin?"

"Bunu ona sorduğunda bu kadar ofkelenmesine sasmamak lazım," dedi Garona. Khadgar

ona sessiz olmasını isaret etti ve bakıslarını su andaki Medivh'e cevirdi. Medivh'in simdiki hali

koruma buyulerinin olusturduğu duvarları zorlamayı kesmisti ve yuzu ofkesinden arınmıs

gibiydi.

"Anne?" dedi su andaki Medivh. Yuzunde saf bir ifade vardı.

"Verecek cevabın yok, değil mi?" dedi Aegwynn. "Sen sadece kucuk bir oyun oynuyorsun.

Bu, Llane ve Lothar'ın eğlenmesi icin bir tur meydan okuma mı? Tirisfalen gucu oyun

 

değildir, cocuk. Her an daha fazla ork gelmekte ve Karanlık Batak civarında yağmalanan kervanların

haberlerini duyuyorum. Bir acemi izleri senin Gecit'ine kadar takip edebilir ama ancak annen onu

sarmalayan gucu hissedebilirdi. Tekrar soruyorum, cocuk: Kendini nasıl savunacaksın?"

Khadgar yaslı kadının suclayan konusması karsısında kendini gucsuz hissetti ve bir yanı

gecmisteki Medivh'in odadan kacmasını bekledi. Ancak Medivh onu sasırtarak derin bir kahkaha

attı.

"Annenin karsı cıkması seni eğlendiriyor mu, cocuk?" dedi Aegwynn, sert bir tonla.

"Hayır," dedi Medivh, yuzunde yırtıcı bir hayvana ait derin bir sırıtısla. "Ama annemin

salaklığı eğlendiriyor."

Khadgar odanın diğer tarafına goz attı ve su andaki Medivh'in, gecmisteki halinin sesinden

urkerek gerilediğini gordu.

"Buna curet mi ediyorsun?" diye gurledi Aegwynn, elini kaldırarak. Parlak beyaz bir ısık

kuresi kadının avucundan cıkıp hızla gecmisteki Medivh'e doğru uctu. Magus bir elini kaldırdı ve

buyunun istikametini kolayca değistirdi.

"Evet, ediyorum, Anne," dedi gecmisin hayaleti. "Ve bunun icin gucum de var. Bu, daha ben

dollenirken icime yerlestirdiğin guc. Đstemediğim ve talep etmediğim bir guc." Hayalet Medivh

eliyle bir hareket yaptı ve en ust kat ısıltılı bir enerjiyle aydınlandı. Aegwynn enerjiyi yakaladı

ama Khadgar onun iki elini de kaldırmak zorunda kaldığını ve yine de geriye doğru sendelediğini

fark etti.

"Peki ama neden orkların Azeroth'a girmesine izin verdin?" diye tısladı yaslı kadın. "Buna

gerek yoktu. Butun halkları tehlikeye soktun ama amacın ne?"

"Elbette donguyu kırmak icin," dedi gecmisteki Medivh. "Benim icin kurduğun mekanik

evreni parcalamak icin. Cocuğun da dahil olmak uzere her sey yerli yerinde. Sen Bekci

 

olarak var olmaya devam edemeyeceksen senin secilmis, do-ğurulmus ve ozenle hazırlanmıs halefin

devam etmeli ama o kendisi icin hazırlanan metne diğer butun kuklaların kadar sıkı bir sekilde bağlı

kalmalı."

Su andaki Medivh dizlerinin ustune coktu. Gozleri onundeki manzaraya kilitlenmisti. Dudaklarında,

gecmisteki kendisinin soylediği sozcukler sekilleniyordu.

Garona, Khadgar’ın koluna asıldı ve genc buyucu basını salladı. Đkili koruma buyulerinin

ortasından ayrılıp odanın kenarından ilerlemeye basladı. Dikkatle Magus'un su anki halinin arkasına

gecmeye calısıyorlardı.

"Peki ya tehlike ne olacak, cocuk?..." dedi Aegwynn.

"Tehlike mi?" dedi Medivh. "Kimin icin tehlike? Benim icin değil, Tirisfalen gucu emrimdeyken değil.

Birlik'in geri kalanı icin mi? Onlar iblislerden cok ic siyasetle uğrasıyorlar. Đnsan ulusları icin mi?

Hakkında hicbir fikirleri olmadığı tehditlerden korunan zengin ve mutlu ırk icin mi? Gercekten onemli

biri icin bir tehlike var mı?"

"Kendinden daha buyuk guclerle oyun oynuyorsun, Oğlum," dedi Aegwynn. Khadgar ve Garona

neredeyse kapıya varmıstı ama su andaki Medivh goruye takılıp kalmıstı.

"Ah, elbette," dedi Magus'un gecmisteki hali, hırıldayarak. "Boyle guclere hukmedebileceğimi

dusunmem Kibir gunahını islemek olurdu. Bu, bir iblis lorduyla kurnazlık yarısına girip zaferle

cıkabileceğini dusunmek gibi bir sey."

Simdi Medivh'in ar kasnıdaydılar ve Garona bluzunun icindeki bıcağa uzanmıstı. Khadgar onun

elini durdurup basını iki yana salladı. Medivh'in arkasından suzulerek gectiler. Yaslı adamın gozlerinde

gozyasları birikmeye baslamıstı.

"Eğer bu orklar basarılı olursa ne olacak?" dedi Aegwynn. "Onlar karanlık tanrılara ve golgelere

tapıyorlar. Neden Aze-roth'u onlara vereceksin ki?"

 

"Onlar basarılı olduklarında beni liderleri yapacaklar," dedi gecmisteki Medivh. "Onlar, guce saygı

duyuyor, Anne. Senin • gibi ya da bu sefil dunyanın geri kalanı gibi değiller. Ve sayende ben bu

dunyadaki en guclu seyim. Ben senin ve diğerlerinin ustume yerlestirdiği zincirleri kıracağım ve

hukum sureceğim."

Gorude bir sessizlik oldu ve Khadgar'la Garona nefeslerini tutarak donup kaldılar. Su andaki

Medivh onları sessizlikte fark edebilir miydi?

Yıllar oncesinden konusan Aegwynn, simdiki Medivh'in dikkatini ustune toplamıstı. "Sen

benim oğlum değilsin," dedi kadın.

Su andaki Medivh elleriyle yuzunu orttu. "Hayır," dedi gecmisteki hali. "Ben. hicbir zaman

senin oğlun olmadım. Hicbir sart altında gercekten senin kanından değildim."

Sonra gecmisteki Medivh bir kahkaha attı. Bu derinden, yeri goğu inleten bir kahkahaydı.

Khadgar bu sesi daha once duymustu. Bu ikisi buzlarla kaplı bozkırlarında en son savastığında...

Aegwynn sok gecirmis gibi gorunuyordu. "Sargeras?" dedi kadın, tukururcesine, sonunda

kabullenir bir halde. "Seni oldurdum."

"Sen bir bedeni oldurdun, cadı. Sen sadece benim maddi seklimi oldurdun!" diye hırladı

gecmisteki Medivh. Khadgar simdiden ikinci varlığın onun ustune dusen goruntusunu, onu

tuketen diğer golgeyi gorebiliyordu. Alevden sakalı ve iri abanoz boynuzları olan, golge ve

atesten olusan bir yaratık... "Onu oldurdun ve denizin altında bir lahde sakladın ama ben daha

buyuk bir odul icin onu kurban etmeye hazırdım."

Aegwynn kendine tutamayarak bir elini karnına goturdu.

"Evet, sevgili anneciğim," dedi gecmisteki Medivh. Alevler sakalını yalıyor, Boynuzları

alnının onunden yukselen dumandan olusuyordu. O hem Medivh'di, hem de Sargeras'tı.

 

' Senin rahminde saklandım ve daha sekillenmemis cocuğunun henuz uyumakta olan hucrelerine

gectim. Bir kanser, bir virus, hic fark etmeyeceğin bir doğum kusuruydum. Seni oldurmek imkansızdı,

aklını celmek olasılık dısındaydı. Ben de kendimi senin varisin yaptım."

Aegwynn bir lanet savurdu, ellerini hızla yukarı kaldırdı ve ofkesi, insan sesi icin olmayan

sozcukleri sardı. Titrek bir ısıkla aydınlanan bir enerji kumesi Medivh Sargeras yaratığının tam

goğsune isabet etti.

Gecmisin hayaleti geriye doğru bir adım, sonra bir adım daha sendeledi. Sonra tek elini kaldırdı ve

kendisine gonderilen enerjiyi yakaladı. Odaya yanık et kokusu yayıldı ve Sargeras/Medivh hırıldayıp

tısladı. Bu sefer yaratık bir buyu yaptı ve Aegwynn sert bir sekilde odanın diğer tarafına uctu.

"Seni olduremem, Anne," dedi iblis gorunuslu yaratık, sertce. "Đcimde bir yer bunu yapmamı

engelliyor. Ama seni yıkacağım. Seni yıkacağım ve surgun edeceğim. Đyilesip seni gonderdiğim

yerden donduğunde bu topraklar benim olmus olacak. Bu topraklar ve Tirisfal Birliği'nin gucu!"

Gercek zamanda, Medivh kayıp bir ruhun ulumasıyla haykırdı. Asla kabul gormeyecek bir

bağıslanma isteğiyle gokyuzune sesleniyordu.

"Bu bizim isaretimiz," dedi Garona, Khadgar’ın cuppesini cekistirerek. "Hala gidebiliyorken

gidelim."

Khadgar bir an tereddut ettikten sonra onun pesinden merdivenlere yoneldi.

Tas basamakları ucer ucer asarken az kalsın Moroes'e carpıyorlardı.

"Heyecanlısınız," dedi sakince. "Sorun mu var?"

Garona hizmetlinin yanından gecip asağı inmeye devam etti ama Khadgar yaslı adamı yakalayıp,

"Usta delirdi," dedi.

"Normalden daha mı cok?" diye karsılık verdi Moroes.

 

"Saka yapmıyorum," dedi Khadgar ve gozlerinde bir ısık belirdi. "Griffonları cağırmaya yarayan

duduk sende mi?"

Usak runlerle islenmis metal parcasını kaldırdı. "Cağırmamı ister..."

"Ben yaparım," dedi Khadgar. Duduğu onun elinden alıp Garona’nın ardından atıldı. "O bizim

pesimizde ama sen de kacsan iyi olur. Ascı'yı al ve kacabildiğin kadar uzağa kac."

Khadgar bunu soyledikten sonra gozden kayboldu.

"Kacayım mı?" dedi Moroes, uzaklasan cırağın ardından. Sonra homurdandı: "Nereye gideceğim

ki?"

 

on DORT

KACIS

Birkac kilometre uzaklasmıslardı ki griffon huysuzlan-maya basladı. Khadgar’ın cağrılarına sadece bir

tek hayvan cevap vermisti ve o da Garona yaklasır yaklasmaz sinirli bir sekilde karsı koymustu. Genc

buyucu ancak saf bir irade gucuyle griffonun yarı-orkun varlığını kabul etmesini sağlayabilmisti.

Tepelerden olusan cemberden ayrıldıklarından uzun bir sure sonra Medivh'in cığlıklarını ve savurduğu

lanetleri duyabiliyorlardı. Griffonu Stormwind'e yonlendirmislerdi ve Klıadgar griffonu iyice

mahmuzlamıstı.

Hızları iyiydi ama simdi altlarındaki griffon onları ustunden atmaya, dizginlerini koparmaya ve

dağlara geri donmeye calısıyordu. Khadgar hayvanı zapt etmek ve aynı istikamette tutmak icin

cabaladı ama hayvan gittikce daha cok hareketleniyordu.

"Bunun derdi ne?" diye sordu Garona, Khadgar’ın omzunun ustunden.

"Medivh onu geri cağırıyor," dedi Khadgar. "Karazhan'a geri donmek istiyor."

Khadgar dizginlerle boğustu ve duduğu calmayı denedi ama sonunda yenilgiyi kabul etmek

zorunda kaldı. Griffonu alcak, cıplak, kayalık bir tepeye indirip Garona’nın ardından

 

hayvanın sırtından asağı kaydı. Yere değer değmez griffon tekrar havalanmıs, heybetli kanatlarını

kararmakta olan gokyuzune doğru cırparak efendisinin cağrısına doğru yukselmisti.

"Pesimizden gelir mi dersin?" diye sordu Garona.

"Bilemiyorum," dedi Khadgar. "Ama eğer gelirse burada olmak istemiyorum. Stormwind'e

ulasmalıyız."

Neredeyse butun aksam ve gece boyunca ilerleyip bir toprak yola ulasıp onu Stormwind

istikametinde takip etmislerdi. Ne hemen peslerinden gelen birisi, ne de gokyuzunu aydınlatan tuhaf

ısıklar vardı. Đkili, safak sokmeden buyukce bir sedir ağacının altında kısa bir sure icin yan yana

dinlenmisti.

Ertesi gun icerisinde hicbir canlıya rastlamamıslardı. Temeline kadar yanıp kul olmus evler ve

gomulmus olan ailelerin yerini belli eden yeni yığılmıs toprak kumeleri. vardı. Ters donmus,

parcalanmıs at arabaları aynı kocaman, yanık, daire seklindeki kul yığınları gibi sık sık karsılarına

cıkıyorlardı. Garona bunun, cesetlerin yağmalanmasından sonra ork-ların olulerden kurtulmak icin

kullandıkları yontem olduğunu acıkladı.

Gordukleri hayvanların hepsi oluydu: Darmadağın haldeki bir ciftlik evinin yanında ic organları

bosaltılmıs domuzlar, yuzunde korkmus ve carpık bir ifade bulunan kafası haric her tarafı tuketilmis

bir at iskeleti gormuslerdi. Đkili talan edilmis ciftlik evlerine birbiri ardına sessizce uğradılar.

"Halkın eksiksiz bir is cıkarmıs," dedi Khadgar, sonunda.

"Boyle seylerden gurur duyarlar," dedi Garona, kara kara.

"Gurur mu?" dedi Khadgar, etrafına bakınarak. "Yıkımla mı gurur duyuyorlar? Talanla mı? Hicbir

insan ordusu, hicbir insan ulusu yolundaki her seyi yakmaz ya da hayvanları amacsızca oldurmez."

Garona basıyla onayladı. "Bu ork yontemidir: Arkalarında dusmanlarının kendilerine karsı

kullanabileceği kadar cok sey

 

bırakmazlar. Eğer hemen kullanamayacakları bir seyse, mesela hayvan yemi, yatacak yer ya da

ganimet değilse, atese verirler. Ork kabilelerinin sınırları genelde ıssız yerlerdir. Her taraf diğerlerinin

kaynaklarını azaltmaya calısır."

Khadgar basını iki yana salladı. "Bunlar kaynak değil," dedi hararetle. "Bunlar yasam. Bu toprak

bir zamanlar cayırlarla, ağaclarla yesil ve hayat doluydu. Simdiyse corak bir toprak. Suna bak!

İnsanlarla orklar arasında barıs olabilir mi?"

Garona bir sey soylemedi. O gun yollarına sessizce devam ettiler ve harabe halindeki bir handa

kamp kurdular. Ayrı odalarda uyudular. Khadgar salonun enkazı icinde, Garo-na'ysa daha arkadaki

mutfakta kaldı. Ne genc buyucu, ne de yarı-ork birlikte kalmak konusunda bir teklifte bulunmamıstı.

Khadgar midesinden gelen gurultularla uyandı. Kuleden ayrılırken yanlarında sırt cantalarında

olanlar dısında bir sey yoktu. Topladıkları birkac kucuk meyve ve fındık dısında bir gundur bir sey

yemis sayılmazlardı.

Genc buyucu kendisine yatak vazifesi gormus olan yağmurdan ıslanmıs saman yığınından guclukle

kalkarken eklemleri ona karsı cıkıyordu. Karazhan'a varısından beri acık alanda kamp yapmadığından

formdan dusmustu. Onceki gun yasadığı korku tamamen aklından silinmis, simdi bir sonraki

hareketini dusunmeye baslamıstı.

Stormwind onların belirlediği hedefti ama Garona gibi birini sehre nasıl sokacaktı? Belki kılık

değistirmesi icin bir sey bulabilirlerdi. Acaba yarı-ork gelmek istiyor muydu? Belki de artık kuleden

kurtulduğuna gore Gul'dan'a ve Fırtınabicen kabilesine donmesi daha iyi olurdu.

Binanın yıkık tarafında bir kıpırtı oldu. Bu muhtemelen Garona'ydı. O da Khadgar kadar ac

olmalıydı. Kadın bir sikayette bulunmamıstı ama Khadgar, orkların artlarında bıraktıkları enkazlardan

savasa hazır halde kalabilmek icin cok fazla yemeğe ihtiyac duydukları sonucunu cıkarmıstı.

 

Khadgar ayağa kalktı, zihnini saran dusunceleri dağıttı ve ona mutfakta bir sey kalıp

kalmadığını sormak icin pencereden geriye kalmıs olan yerden dısarı eğildi.

Ve boynu hizasında kaldırılmıs, cift taraflı, muazzam bir baltayla karsı karsıya geldi.

Baltanın diğer ucunda bir orkun yemyesil yuzu vardı. Bu, gercek bir orkun yuzuydu. Khadgar

o ana kadar Garona’nın yuzune ne kadar alısmıs olduğunu fark etmemisti. Karsısındaki koseli

cene ve dusuk alın onu soka uğratmıstı.

"Buddane?" diye homurdandı ork.

Khadgar iki elini de yavasca yukarı kaldırdı ve o sırada bu-yusel enerjiyi zihnine cağırdı. Yaratığı

kenara devirip Garo-na'yı bulmasına ve buradan uzaklasmasına yetecek basit bir -buyu yapacaktı.

Tabii onları buraya getiren Garona değilse, diye birden aklından gecti.

Bir an duraksadı ve bu sure yeterli oldu. Arkasından gelen bir ses duydu ama iri ve ağır bir

sey ensesine inerken arkasına donmeye fırsat bulamadı.

Uzun bir sure baygın kalmıs olmamalıydı ama yarım duzine orkun odanın icine dolusup

baltalarıyla yıkıntıları kurcalamasına yetecek kadar bir zaman gecmisti. Buyuk, yesil kolluklar

takıyorlardı. Hafızası Khadgar'a bunların Kanayan Ovuk kabilesi olduğunu hatırlattı. Genc

buyucu kımıldanır kımıldanmaz cift taraflı baltası olan ilk ork tekrar ona dondu.

"Esyanerdde?" dedi ork "Neryesakhladın?"

"Ne?" diye sordu Khadgar. Konusulanları orkun sesinin mi yoksa kendi kulağının mı

carpıttığını anlamaya calısıyordu.

"Esyaların," dedi ork, daha yavas bir sekilde. "Aletlerin. Hicbir seyin yok. Onları nereye

sakladın?"

Khadgar dusunmeden cevap verdi: "Esyam yok. Kaybetmistim. Esyam yok."

 

Ork homurdandı. "O zaman oleceksin," diye hırladı ve silahını havaya

kaldırdı.

"Hayır!" diye bağırdı Garona, harap kapı ağzından. Kotu bir gece gecirmis

gibi gorunuyordu ama deri bir kayısla kemerine yabani tavsanlar asılmıstı.

Avlanmaya cıkmıstı. Khadgar onceki dusunceleri icin hafif bir utanc hissi duydu.

"Defol, melez," diye cıkıstı ork. "Seni ilgilendirmez."

"Benim malımı olduruyorsunuz, bu beni ilgilendirir," dedi Garona.

Mal mı, diye dusundu Khadgar ama sesini cıkarmadı.

"Mal mı?" dedi ork, yarım yamalak. "Sen kimsin ki malın olsun?"

"Ben Garona Yarıork," diye hırladı kadın. Yuzune bir hiddet maskesi

yerlestirmisti. "Fırtınabicen kabilesinin savas buyucusu Gul'dan'a hizmet ederim.

Malıma zarar veren onunla uğrasmak zorunda kalır!"

Ork tekrar homurdandı. "Fırtınabicen kabilesi? Peh! Onların savas

buyuculerinin buyruğundaki zayıf bir kabile olduğunu duydum!"

Garona ona buz gibi bir bakıs attı. "Benim duyduğumsa Kanayan Ovuk

kabilesinin Stormwind'e yapılan son saldırıda Alacakaranlık Cekici kabilesini

destekleyemediği ve iki kabilenin de geri puskurtulduğu. Benim duyduğum

kadarıyla insanlar sizi adil bir savasta alt etmis. Bu doğru mu?"

"Bu, konu dısında," dedi Kanayan Ovuk uyesi ork. "Atları vardı."

"Belki ben..." dedi Khadgar, ayağa kalkmaya calısarak.

"Otur, kole!" diye bağıran Garona, Khadgar'a sert bir tokat atıp onu geriye

devirdi. "Sen, seninle konusulduğunda konusacaksın, daha once değil!"

Ork lideri bu fırsatı değerlendirip one doğru bir adım attı ama Garona

konusmasını bitirir bitirmez tekrar donmus ve

 

uzun govdeli bir hanceri orkun karnına doğrultmustu. Diğer orklar gerileyerek muhtemel bir

kavgadan uzaklastılar.

"Mulkiyetime karsı mı geliyorsun?" diye hırladı Garona. Gozleri alevler alevdi ve kasları, keskin

celiği deri zırhtan iceri sokmak uzere gerilmisti.

Bir an sessizlik oldu. Kanayan Ovuk uyesi ork Garona'ya baktı, yere serilmis haldeki Khadgar'a

baktı ve sonra tekrar Garona'ya baktı. Once homurdandı, sonra, "Once git kavga etmeye değecek bir

sey bul, melez!" dedi.

Bunu soyledikten sonra ork lideri geriledi. Diğerleri rahatladılar ve harabe halindeki odadan sırayla

cıkmaya basladılar.

Binadan ayrılırlarken astlarından biri lidere sordu: "Kadın, bir insan koleyi n'apacak ki?"

Ork lideri Khadgar’ın duyamadığı bir sey soyledi. Dısarıda bağıran astının sesi duyuldu: "Bu

iğrenc!"

Khadgar ayağa kalkmaya calıstı ama Garona elini sallayarak ona yerde kalmasını isaret etti.

Khadgar kendine hakim olamayarak olduğu yerde sindi.

Garona bos pencereye doğru gitti, bir an dısarıyı seyretti, sonra Khadgar’ın kendisini duvara

yasladığı yere geri dondu.

"Sanırım gittiler," dedi yarı-ork, sonunda. "Karara karsı gelebileceklerinden bile korktum. Adamları

muhtemelen bu gece liderlerine meydan okuyacak."

Khadgar yuzunun acıyan tarafına dokundu. "Đyiyim, sorduğun icin sağ ol."

Garona basını iki yana salladı. "Seni soluk yuzlu geri zekalı! Eğer sana vurmasaydım orkların lideri

seni oracıkta ol-duruverirdi ve sonra da seni hizada tutamadığım icin sıra bana gelirdi."

Khadgar derin bir ic gecirdi. "Affedersin. Haklısın."

"Haklı olduğum konusunda haklısın," dedi Garona. "Ben gelene kadar seni oldurmediler cunku

handa bir yerlerde bir

 

sey sakladığını dusunuyorlardı. Savas bolgesinin tam ortasında silahsız olacak kadar aptal olmadığını

dusunduler."

"O kadar sert vurman gerekiyor muydu?" diye sordu Khadgar.

"Onları ikna etmek icin mi? Evet. Hosuma gitmediğini de soyleyemem." Yabani tavsanlarını

buyucuye fırlattı. "Al bakalım, bunların dersini yuzup suyu kaynat. Mutfakta hala kaplar ve biraz bitki

koku kalmıstı."

"Arkadaslarına ne soylemis olursan ol ben senin kolen değilim," dedi Khadgar.

Garona kıkırdadı. "Elbette. Ama kahvaltıyı ben yakaladım, sen de pisirmek zorundasın!"

Kahvaltı, Khadgar’ın mutfak bahcesinden geriye kalanlar arasında bulduğu otlar ve Garona’nın

kırda topladığı mantarlarla zenginlestirilmis, doyurucu bir tavsan ve patates yahni-siydi. Khadgar

mantarların icinde zehirli olan olup olmadığını kontrol etmisti. Hicbiri zehirli değildi.

"Orklar genc olanları cesnici olarak kullanırlar," dedi Garona. "Eğer hayatta kalırlarsa yiyeceğin

herkes icin iyi olduğunu anlarlar."

Tekrar yola koyulup Stormwind'e doğru yoneldiler. Ağaclıklar yine urkutucu derecede sessizdi ve

tek karsılastıkları savastan geriye kalanlardı.

Gunun ortalarına doğru bir kez daha Kanayan Ovuk uyelerine rastladılar. Hepsi duz bir acıklıkta,

harap bir gozcu kulesinin yakınında, yuzukoyun yatıyorlardı. Siyah zırhları iri, heybetli ve keskin bir

sey tarafından delinmislerdi ve coğunun kellesi yerinde değildi.

Garona cabucak bir cesetten diğerine gidip ustlerindeki kullanılabilir esyaları toplamaya basladı.

Khadgar ufku tarıyordu.

"Yardım edecek misin?" diye ona seslendi Garona.

 

"Birazdan," dedi Khadgar. "Dostlarımızı oldurenin hala yakınlarda olmadığından emin olmaya

calısıyorum."

Garona gozleriyle acıklığın bittiği bolgeyi taradı ve bakıslarını gokyuzune kaldırdı. Yukarıda alcak,

ustlerine murekkep sıcramıs gibi gorunen bulutlardan baska bir sey yoktu.

"Ee?" dedi yarı-ork. "Ben bir sey duymuyorum."

"Orklar da cok gec olana kadar duymamıstı," dedi Khadgar, ork liderinin cesedinin yanı

basındaki Garona’nın yanına gelerek. "Kosarken arkadan darbe yemisler ve saldırgan onlardan

daha uzunmus." Genc buyucu topraktaki toynak izlerini isaret etti. Bunlar demir nalları olan

heybetli atlardı. "Suvariler... Đnsan suvarileri..."

Garona basıyla onayladı. "Demek ki en azından yaklasıyoruz. Onların ustunden alabildiğin

kadarım al. Onların erzaklarım kullanabiliriz. Đğrenc olabilirler ama aynı zamanda doyurucular.

Bir de silah al, en azından bir bıcak."

Khadgar, Garona'ya baktı. "Dusunuyordum da..."

Garona guldu. "Kac insan faciasının bu cumleyle basladığını merak ediyorum."

"Stormwind devriyelerinin sınırlan icindeyiz," dedi Khadgar. "Medivh'in bizi takip ettiğini

sanmıyorum, en azından doğrudan. Belki de ayrılmalıyız."

"Bunu ben de dusundum," dedi Garona. Orkların heybelerinden birini karıstırıyordu.

Heybeden once bir pelerin, sonra da kumasa sarılmıs kucuk bir paket cıkardı. Paketi actığında

bir cakmaktası, bir celik ve bir tup yağlı sıvı buldu. "Ates yakma seti," diye acıkladı yarı-ork.

"Orklar atesi sever ve bu da cabucak yakmayı sağlar."

"Yani ayrılmamız gerektiğini dusunuyorsun," dedi Khadgar.

"Hayır," dedi Garona. "Bunu benim de dusunduğumu soyledim. Asıl sorun, bu bolgenin

kimsenin kontrolunde olmaması; ne insanların, ne de orkların. Elli metre ilerleyip Kawww.

 

nayan Ovuk kabilesinden baska bir devriye koluna rastlayabilirsin ve ben de sizin suvari dostlarınız

tarafından pusuya dusurulebilirim. Eğer ikimiz bir arada olursak hayatta kalma sansımız artar. Biri

diğerinin kolesi olur."

"Tutsağı," dedi Khadgar. "Đnsanlar kole almaz."

"Elbette alırsınız," dedi Garona. "Siz sadece onlara baska bir ad veriyorsunuz. Sonucta birlikte

kalmamız gerekiyor."

"Bu kadar mı?" diye sordu Khadgar.

"Hemen hemen," dedi Garona. "Bir de Gul'dan'a bir suredir rapor vermediğim gerceği var. Eğer

onunla karsılasacak olursak Karazhan'da esir olarak tutulduğumu ve bir daha akıllıca davranıp

yandaslarından birini bir tuzağın icine gondermemesi gerektiğim anlatacağım."

"Buna inanacağını mı dusunuyorsun?" diye sordu Khadgar. • "Đnanacağından emin değilim," dedi

Garona. "Bu da seninle kalmam icin baska bir neden."

"Oğrendiklerinle buyuk bir etki sahibi olabilirsin," dedi -Khadgar.

Garona basını salladı. "Elbette. Birine bir sey anlatamadan beynime bir balta saplanmazsa. Hayır,

su an icin sansımı soluk yuzlulerle deneyeceğim. Simdi, bir sey daha yapmam gerekiyor."

"Neymis o?"

"Cesetleri bir araya toplayıp ustlerine biraz calı ve kuru dal yığmalıyım. Đhtiyacımız olmayanları

saklayabiliriz ama cesetleri yakmamız gerekiyor. En azından bu elimizden gelir."

Khadgar’ın kasları catıldı. "Eğer ağır suvariler hala bolge-deyse yukselen duman onları hemen

buraya getirir."

"Biliyorum," dedi Garona. Bakısları devriyeden geriye kalanların ustunde geziyordu. "Ama

yapılması gereken bu. Eğer pusuya dusurulup oldurulmus insan askerleri bulsaydın onları gommek

istemez miydin?"

 

Khadgar m yuzune kasvetli bir ifade yerlesti ama genc buyucu sesini cıkarmadı. Bunun yerine en

uzaktaki orku yakalayıp surukleyerek harabe halindeki kuleye tasıdı. Bir saat icinde cesetleri soyup

atese vermislerdi.

"Artık gitmeliyiz," dedi Khadgar, done done yukselmekte olan dumanlan seyreden Garona'ya.

"Bu, suvarileri buraya getirmeyecek mi?" dedi Garona.

"Evet," dedi Khadgar. "Ama aynı zamanda bir mesaj verecek: Burada orklar var. Yandaslarının

cesetlerini yakacak kadar kendilerini guvende hisseden orklar... Cok sağ ol ama dortnala ustume

gelen bir savas atıyla karsılasmak yerine yakın mesafede derdimi anlatmayı denemeyi tercih ederim."

Garona basım salladı ve ikili, artlarında calıntı pelerinler dalgalanarak, yanan gozcu kulesinden

ayrıldılar.

Garona orkların savas tayını hakkında icten konusmustu. Bu erzak katılasmıs komposto, fındık ve

Khadgar’ın haslanmıs fare olduğuna yemin edebileceği bir seyin karısımıydı. Yine de yola devam

etmelerini ve zaman gecirmelerini sağlamıstı.

Bir gun ve bir gun daha gecti; kırlık alan, gelismekte olan dalga dalga ekinlerle dolu, goz

alabildiğine uzanan tarlalara ulastı. Yine de bu topraklar ıssız değildi. Ahırlar bos, evler cokmus

durumdaydı. Orkların cenaze torenlerinden kalan birkac yanık noktaya daha rastladılar. Aynı

zamanda gecip giden insan ailelerinin ve devriyelerin arkalarında bıraktığı cok sayıda toprak kumesi

gorduler.

Đlerlerken calı ve citlerden olusan cizgilere yakın kalmayı surduruyorlardı. Daha acık arazi baska

birlikleri gormelerini kolaylastırıyor ama onları da- daha fazla acıkta bırakıyordu. Kucuk bir ork ordusu

ilerideki dağ sırası boyunca ilerlerken, geneli hala sağlam olan bir ciftlik evine saklandılar.

Khadgar sıra sıra ilerleyen birliklere goz attı. Piyadeler, iri kurtların ustundeki suvariler ve ustleri

hayali kafataslarıyla Ejderha motifleriyle suslenmis mancınıklar vardı. Khadgar’ın yanında duran Garona orkların gecisini seyretti. "Geri zekalılar," dedi.

       Khadgar ona soru sorar gibi bir bakıs attı.

"Kendilerini daha fazla acığa cıkaramazlardı," diye acıklama yaptı kadın. "Biz onları gorebiliyorsak

soluk yuzluler de gorebiliyordur. Bu surunun bir amacı yok, sadece kırsal bolgede dolanıp kavga

arıyorlar. Savasta serefli bir olum pesindeler." Yarı-ork basım iki yana salladı.

"Halkın icin pek iyi seyler dusunmuyorsun," dedi Khadgar.

"Su anda hicbir halk icin iyi seyler dusunmuyorum," dedi Garona. "Orklar beni reddediyor,

insanlar beni oldurmek istiyor. Gercekten guvendiğim tek insan da bir iblis cıktı."

"Eh, ben de varım," dedi Khadgar. Sesinin kırgın cıkmaması icin cabalamıstı.

Garona irkildi. "Evet, sen de varsın. Sen insansın ve ben sana guveniyorum. Ama Medivh'in

gercekten ama gercekten farklı olduğunu dusunmustum. Guclu, onemli ve konusmaya hevesliydi.

Onyargıları yoktu. Fakat kendimi kandırdım. O sadece baska bir deliydi. Belki de benim varlık

sebebim bu: deliler icin calısmak... Belki de sadece oyunun icindeki baska bir piyonum. Medivh buna

ne ad vermisti? Evrenin affetmeyen dislileri mi?"

"Senin rolun, sen ne olmasını tercih edersen odur," dedi Khadgar. "Medivh bunun boyle olmasını

da her zaman istemisti."

"Sence bunu soylediğinde akıl sağlığı yerinde miydi?" diye sordu yarı-ork.

Khadgar omuz silkti. "Her zamanki kadar aklı basındaydı. Sanırım oyleydi. Sen de buna inanmak

istiyor gibisin."

"Haha," dedi Garona, sozcuğu uzatarak. "Ben Gul'dan icin calısırken her sey cok basitti. Ben onun

kucuk gozleri ve

 

kulaklarıydım. Simdiyse kimin haklı kimin haksız olduğunu bilemiyorum. Benim halkım hangisi?

Hicbiri mi? En azından senin bolunmus sadakat konusunda kaygılanmana gerek yok."

Khadgar bir sey soylemeden, kararmakta olan gokyuzune baktı. Ufukta bir yerde ork ordusu bir

seyle karsılastı. Dunyanın o yondeki ucu boyunca, alcak bulutlarda aniden olusan ısıkların

yansımalarıyla belirginlesen, sahte bir safağın solgun, ısıltısı gorundu. Savas davullarının ve olumun

yankıları, uzaklardan gelen bir gok gurultusu gibi duyuldu.

Đki gun daha gecti. Artık terk edilmis kasabaların ve pazaryerlerinin icinden geciyorlardı. Binalar

daha butun haldeydiler ama yine de terk edilmislerdi. Yakın donemde burada kalmıs olan insan ve

ork ordularına dair isaretler vardı ama simdi burada kalanlar sadece hayaletler ve hatıralardı.

Khadgar uygun gorduğu bir dukkana girdi. Dukkanın rafları dımdızlak kalmıssa da depoda hala

ocak icin odun ve bodrumdaki kucuk bir kutuda patates ve soğan vardı. Orkların doymak bilmez

istahları dusunulunce bu bile bir gelisme sayılırdı.

Khadgar atesi hazırladı ve Garona yakındaki kuyuda doldurmak icin bir kap aldı. Khadgar bir

sonraki hamlelerini dusunuyordu. Medivh bir tehditti, hatta belki de orklardan bile daha buyuk bir

tehditti. Artık onunla konusup anlasmak mumkun muydu? Buyucu gecidi kapatmaya ikna edilebilir

miydi? Yoksa artık cok mu gecti?

Bir gecidin varlığı bile iyi bir haberdi. Đnsanlar onun yerini bulabilir, hatta kapatabilirlerse, orkları

bu dunyada hapsetmis olacaklardı. Draenor'dan destek kuvvetleri gelmesini engellemis olacaklardı.

Cırak dısarıdaki kargasayla dusuncelerinden uzaklastı. Metalin metale carpma sesi, bağıran

insanların sesleri duyuldu.

"Garona," diye mırıldandı Khadgar ve kapıya atıldı.

 

Onları kuyunun yanında buldu. Azeroth'un mavi uniformasını giymis ondan fazla piyadeden olusan

bir devriye birliği vardı. Hepsi kılıclarını cekmisti. Đclerinden biri kanayan kolunu tutuyor, baska bir

ikiliyse Garona'yı iki kolundan yakalamıs sıkı sıkı tutuyorlardı. Yarı-orkun uzun hanceri yerdeydi.

Khadgar koseyi donduğunde cavus zırhlı eldivenin tersini Garona’nın yuzune indirmisti.

"Diğerleri nerede?" diye hırladı adam. Yarı-orkun ağzından siyahımsı mor kan sızmaktaydı.

"Onu rahat bırak!" diye bağırdı Khadgar. Hic dusunmeden zihnini enerjiyle doldurup hızlı bir buyu

yaptı.

Garona’nın basının etrafında parlak bir ısık belirdi. Bu, insanları afallatan minyatur bir gunesti.

Garona'yı tutan iki piyade onu bıraktı ve yarı-ork kayarak yere dustu. Cavus gozlerini korumak icin bir

elini kaldırdı. Birliğin geri kalanı da o kadar saskındı ki Khadgar az sonra onların arasında ve

Garona’nın yanında belirmisti.

"Gafil avlandım," diye mırıldandı Garona, yarılmıs dudaklarının arasından. "Dur da nefes alayım."

"Yerde kal," dedi Khadgar, yavasca. Gozlerin kısmıs olan cavusa donup haykırdı: "Bu

ayaktakımının basında siz mi varsınız?"

O sırada askerlerin coğu kendini toplamıs, kılıclarını hazır hale getirmisti. Garona’nın yanındaki

ikisi bir adım gerilemislerdi ama gozleri Khadgar'da değil yarı-orktaydı.

Cavus tukururcesine konustu: "Sen kim oluyorsun da askerlere karısıyorsun? Onu yolumuzdan

cekin, cocuklar!"

"Durun!" dedi Khadgar. Onun yaptığı buyuyu gormus olan askerler one doğru sadece bir tek adım

attı. "Ben Magus Medivh'in cırağı Khadgar'ım. Kralınız Llane'in dostu ve muttefikiyim. Onunla bir isim

var. Bizi hemen Stormwind'e goturun. "

Cavus sadece kıkırdadı. "Tabii, kesin oylesindir. Ben de

 

Lord Lothar'ım. Medivh cırak kabul etmez. Bunu ben bile biliyorum. Bir de su yanındaki tatlı kız kim o

halde?"

"O..." Khadgar bir an tereddut gecirdi. "O benim tutsağım. Onu sorgulama icin Stormwind'e

goturuyorum."

"Hah," diye homurdandı cavus. "Eh, genc, tutsağını burada silahlı ve serbest halde, sen de ortada

yokken bulduk. Tutsağının kacmıs olduğunu soylemem gerek. Orkun teslim olmaktansa olmeyi tercih

etmesi ne yazık."

"Ona dokunma!" dedi Khadgar ve elini kaldırdı. Kıvrılmıs parmaklarında alevler dalgalandı.

"Olumunle dans ediyorsun," diye hırladı cavus. Khadgar uzaklardan atların tok nal seslerini

duyuyordu. Takviye kuvvetleri geliyordu. Acaba onlar bir yarı-orkla bir buyucuyu dinlemek

konusunda bu suruden daha hevesli olacaklar mıydı?

"Korkunc bir hata yapıyorsunuz, efendim," dedi Khadgar, sesini yukseltmeden.

"Sen bu ise karısma, genc," diye emretti cavus. "Orku yakalayın. Direnirse oldurun!"

Askerler bir adım daha attı ve Garona’nın en yakınında olanlar onu yakalamak icin eğildi. Yarı-ork

kıvranarak uzaklasmaya calıstı ama askerlerden biri onu heybetli cizmesiyle tekmeledi.

Khadgar gozyaslarına hakim olmaya calısarak, yaptığı buyuyu cavusa yolladı. Alev topu adamın

dizlerine carptı. Cavus uluyarak yere devrildi.

"Artık kesin sunu," diye tısladı Khadgar.

"Oldurun onları!" diye bağırdı cavus. Gozleri acıyla fal tası gibi acılmıstı. "Đkisini de oldurun!"

"Durun!" dedi iri bir miğferin ardından boğuk gelen, daha karanlık ve pes bir ses. Atlılar kasaba

meydanına varmıstı. Khadgar yirminin ustunde suvariyi gorunce butun cesareti kırıldı. Burada

Garona’nın bile bas edemeyeceği kadar cok

 

adam vardı. Liderleri tepeden tırnağa zırhlıydı ve basında siperlikti bir miğfer vardı. Khadgar

onun yuzunu goremiyordu.

Genc cırak one atıldı. "Efendim," dedi. "Bu adamları geri cekin. Ben Magus Medivh'in

cırağıyım."

"Kim olduğunu biliyorum," dedi komutan. "Geri cekilin!" diye emretti. "Orku serbest bırakın

ama gozunuz ustunde olsun!"

Khadgar yutkunarak devam etti: "Kral Llane icin bir tutsağım ve onemli bir bilgim var.

Hemen Lord Lothar'ı gormeliyim!""

Komutan miğferinin siperliğini kaldırdı. "Goreceksin, evlat," dedi Lothar. "Goreceksin."

 

on BES

KARAZHAN’IN ALTINDA

Stormwind Kalesi'ndeki tartısma iyi gitmemisti ve simdi Medivh'in kulesinin ustunde griffonlarla

cember ciziyorlardı. Bitmekte olan gunun karanlığında altlarındaki Karazhan kocaman ve bombos

yukseliyordu. Pencerelerinde hic ısık yanmıyordu ve binanın en ustundeki gozlemevi karanlıktı. Su an

icin aysız olan gokyuzunun altında, kulenin solgun tasları bile karanlık ve kasvetli gorunuyorlardı.

Onceki aksam Kralın Gizli Gorusme Odası'nda hararetli bir tartısma yasanmıstı. Khadgar ve

Garona oradaydı. Yarı-orktan Majesteleri'nin huzurunda bıcağını Lothar'a teslim etmesi istenmisti.

Kralın Buyuk Savascısı da oradaydı. Bir danısman ve usak surusu Kral Llane'in etrafında toplanmıstı.

Khadgar grubun icinde bir tek buyucu kokusu almamıstı. Anlasılan Medivh'in avlanması sırasında

hayatta kalan olmussa bile su anda ya savas meydanındaydılar ya da koruma amacıyla baska bir

yerde tutuluyorlardı.

Khadgar, Kral'a baktığında onceki gorudeki genc adamın buyumus olduğunu gordu. Gencliğindeki

genis omuzları ve keskin yuz hatları hala aynıysa da artık orta yaslarına teslim olmustu. Oradaki

herkesin icinde en goz kamastırıcı olan oydu ve mavi cuppeleri diğerlerininkilerin yanında parıl parılwww.

 

di. Sanki her an savas meydanına cağrılmayı bekliyormus gibi Llane'in koltuğunun yanında beyaz

kanatları olan, yuz kısmı acık, iri bir miğfer duruyordu.

Khadgar trollu gorudeki dikbaslı genci hatırlayınca Llane'in asıl beklentisinin boyle bir cağrı olup

olmadığını merak etti. Kuvvetlerinin zafer kazanacağından hic kusku duymadan duz, acık bir arazide

birebir savasa girmek... Khadgar bu kendine guvenin ne kadarının Medivh'in eninde sonunda

vereceği destekten kaynaklandığını merak etti. Aslında biri diğerine neden oluyor gibiydi: Magus her

zaman Stormwind'i destekleyecek ve Stormwind de Magus'un desteğiyle her zaman ayakta kalacaktı.

Sifacılar Garona’nın yarılmıs olan dudağına bakmıslar ama ofkesine bir sey yapamamıslardı. Yarıork,

orkların Buyu Us-tadı'nın akıl sağlığı hakkındaki goruslerinden, soluk yuzlulerin genelinden ve

ozellikle Llane'in askerlerinden dobra dobra bahsederken Khadgar birkac kez irkilmekten kendini alamamıstı.

"Orklar amansızdır," dedi kadın. "Vazgecmeyeceklerdir. Onlar geri gelecekler."

"Surlarımıza bir ok atımı mesafe kadar yaklasamadılar," diye karsılık verdi Llane. Khadgar,

Garona’nın acık tavrı ve dobra uyarıları karsısında Majesteleri'nin dikkat kesilmekten cok eğlendiğim

dusunuyordu.

"Surlarınıza ok atımı mesafesi kadar yaklasmadılar," diye tekrarladı Garona. "Bu seferlik. Gelecek

sefer bunu yapacaklar. Ondan sonraki seferse surları asacaklar. Orkları yeterince ciddiye aldığınızı

sanmıyorum, efendimiz."

"Sizi temin ederim bunu oldukca ciddiye alıyorum," dedi Llane. "Ancak Stormwind'in gucunden de

eminim. Onun surlarından, ordularından, muttefiklerinden ve yureğinden eminim. Eğer onları gormus

olsaydınız siz de orkların gucu konusunda daha az emin olurdunuz."

 

Llane, Magus konusunda da aynı sekilde dikbaslıydı. Khadgar her seyi gizli meclisin onune

koymus ve Garona da. onu onaylayıp eklemelerde bulunmustu. Gecmise ait goruler; kararsız

davranıslar; gercekte goru değil, Sargeras'ın Karazhan icindeki gercek goruntuleri olan goruler...

Azeroth'a yapılan son saldırıda Medivh'ın kusuru...

"Eğer bana Medivh'in deli olduğunu soyleyen her adam icin bir gumus para verilseydi su

anda olduğumdan daha zengin olurdum," dedi Llane. "Medivh'in bir planı var, genc adam. Đste

bu kadar basit. Onun deliliği, sayamadığım kadar cok sefer cığrından cıkmıs ve Lothar da onun

icin endiselen-mekten sakalını yolmustur. Her seferinde de Medivh haklı cıkmıstır. Buraya

geldiği son seferde bir iblisi avlamak icin pesinden kosup sonra birkac saat icinde onu geri

getirmedi mi? Kendi kanından birinin kellesini koparmak, pek de ruhuna iblis girmis birinin

yapacağı bir hareket değil."

"Ama kendi masumiyetini gostermek isteyen birinin yapabileceği bir hareket," diye araya

girdi Garona. "Sehrinizin merkezinde onun bu iblisi oldurduğunu goren olmadı. Onu cağırmıs ve

sonra oldurup cinayetin sorumlusu olarak ortaya atmıs olamaz mı?"

"Varsayım," diye soylendi kral. "Hayır. Đkinize de butun saygımla belirtmek isterim ki

gorduklerinizi gorduğunuzu. kabul etmiyor değilim. Su gecmise ait goruler de buna dahil. Ancak

Magus'un bir tilki kadar cılgın olduğunu ve butun bunların onun uzun vadeli bir planının

parcaları olduğunu dusunuyorum. O her zaman uzun vadeli planlardan ve buyuk dongulerden

bahseder."

"Affınıza sığmıyorum, efendim," dedi Khadgar. "Magus'un uzun vadeli bir planı olabilir ama

asıl sorun, Stormwind ve Azeroth'un bu planın icinde yer alıp almadığı."

Neredeyse butun aksam boyle surup gitmisti. Kral Llane her konuda inat ediyordu: Azeroth

ve muttefikleri ork guruhunu yok edebilir ya da kendi dunyalarına surebilirdi, Me-divh kimsenin anlayamayacağı bir planıuyguluyordu ve Stormwind her turlu saldırıya dayanabilirdi, "yeter ki yurekli adamlar surlara ve tahta destek olsun".

     Lothar kendi adına coğunlukla sessiz kalıyordu. Sadece konuyla ilgili bir soru sormak icin araya

giriyor, sonra Khadgar ya da Garona icten bir cevap verince basını iki yana sallıyordu. Kralın Buyuk

Savascısı sonunda soze girdi:

"Llane, guvenliğinin seni korlestirmesine izin verme!" dedi. "Eğer Magus Medivh'in muttefikliğine

guvenemezsek zayıf duseriz. Eğer orkların yapabileceklerini gormezden gelirsek yeniliriz. Onların

sozlerine kulak ver!"

"Kulak veriyorum," dedi Kral. "Ama dinlediklerimi sadece kafamla değil yureğimle de duyuyorum.

Onun uzun suren uykusundan hem once, hem de sonra genc Medivh'le uzun yıllar gecirdik. O,

arkadaslarını hatırlar. Bir kere ne dusunduğunu acıkladıktan sonra eminim sen bile Magus'un nasıl bir

dost olduğunu .takdir edeceksin."

Sonunda Kral ayağa kalktı ve meseleleri uygun bir yaklasımla goz onune alacağına soz verip

herkesi gonderdi. Garona ağzının icinde bir seyler geveliyordu. Lothar emin olmak icin onlara

penceresiz ve kapılarında muhafızların beklediği odalar verdi.

Khadgar uyumaya calıstı ama icine attığı siniri neredeyse butun gece odada volta atmasına neden

oldu. Sonunda yorgunluk onu ele gecirdiğinde kapının vurulma sesi duyuldu.

Gelen Lothar'dı. Tepeden tırnağa zırhlar icindeydi ve koluna bir uniforma asılmıstı. "Oluler kadar

derin uyuyacaksın, değil mi?" dedi yuzunde bir gulumsemeyle uniformayı uzatarak. "Bunları giy ve

bizimle on bes dakika icinde kulenin catısında bulus. Ve acele et, evlat."

Khadgar giysilerin icine girmek icin cabaladı. Bunlar pantolon, heybetli cizmeler, ustunde

Azeroth'un aslan sembolu

 

olan uniforma ve govde kısmı ağır olan bir kılıctan olusuyordu. Kılıcı yanma alıp almama konusunda

tereddut etti ama sonra silahı sırtına yerlestirdi. ise yarayabilirdi.

Kulelerin tepelerinde altıdan fazla griffon toplanmıstı. Hayvanlar iri kanatlarını heyecanla

sallıyorlardı. Lothar da, Garona da oradaydı. Yarı-ork Khadgar'Ia aynı turden seyler giymisti.

Ustunde, Azeroth'un aslan sembolunu tasıyan mavi uniforma ve ağır bir kılıc vardı.

"Sakın ağzını acma," diye Khadgar'a homurdandı Garona.

"Cok yakısmıs," dedi genc buyucu. "Gozlerinin rengine uymus."

Garona homurdandı. "Lothar da aynı seyi soyledi. Beni, aynı giysiyi senin de giydiğini soyleyerek

ikna etmeye calıstı. Bir de diğerlerinin beni baska biri sanıp vurmasını engellemek icin olduğunu

soyledi."

"Diğerleri mi?" dedi Khadgar ve etrafına bakındı. Sabah ısığında diğer kulelerin ustlerinde diğer

griffon birliklerinin olduğu acıkca goruluyordu. Kendileriyle birlikte altı taneydiler. Griffonların

kanatları henuz doğmamıs gunesin aydınlığında pembe gorunuyorlardı. Khadgar’ın değil Stormwind'de,

dunya ustunde bile bu kadar cok sayıda eğitimli griffon olduğundan haberi yoktu. Lothar

cucelerle konusmus olmalıydı. Hava bir hancerin celiği kadar soğuk ve keskindi. Lothar onlara doğru

seğirtti ve Khadgar’ın kılıcını, "onunla griffon sırtında yol alabileceği sekilde ayarladı.

"Majesteleri Azeroth halkının gucune ve Stormwind'in surlarının kalınlığına ebedi bir inanc

besliyor," diye homurdandı Lothar. "O hata yaptığında isleri yoluna koyacak adamlarının olması her

zaman iyidir."

"Bizim gibi," dedi Khadgar, kasvetli bir sekilde.

"Bizim gibi," diye tekrarladı Lothar. Khadgar'a sert bir bakıs attı ve ekledi: "Biliyorsun, sana onun

nasıl olduğunu sormustum. "

 

"Evet," dedi Khadgar. "Ben de size doğruyu soyledim ya da o an icin anladığım kadarıyla doğru

olanı. Ve ona sadık kalmam gerektiğini hissettim."

"Anlıyorum," dedi Lothar. "Ben de ona sadık kalmam gerektiğini hissediyorum. Soylediklerinin

doğru olduğundan emin olmak istiyorum ama aynı zamanda eğer buna zorunlu olursak yapılması

gerekeni yapabilmeni istiyorum."

Khadgar basım salladı. "Bana inanıyorsunuz, değil mi?"

Lothar kasvetli bir ifadeyle basını salladı. "Cok uzun zaman once, ben senin yaslarındayken,

Medivh'le ilgileniyordum. O, o zaman komadaydı; onun gencliğinin coğunu elinden alan uzun

uykusundaydı. Bunun bir ruya olduğunu dusundum ama karsımda Magus'u seyreden baska birinin

olduğuna yemin edebilirdim. Cilalanmıs pirincten yapılmıs gibi duruyordu. Alnında heybetli boynuzları

ve alevlerden olusan bir sakalı vardı."

"Sargeras," dedi Khadgar.

Lothar derin bir nefes verdi. "Uyuyakalmıs olduğumu ve bunun bir ruya olduğunu dusundum.

Bunun, sandığım sey olamayacağını dusundum. Goruyorsun ya, ben de ona sadık kalmam gerektiğini

hissetmistim ama gorduğum seyi asla unutmadım. Yıllar gectikce, gerceğin bir parcasını gormus

olduğumu ve bunun bu raddeye gelebileceğini fark etmeye basladım. Yine de Medivh'i kurtarabilir

ama karanlığın onun icinde cok derinlere islediğini oğrenebiliriz. O zaman ani, korkunc ve kesinlikle

gerekli bir sey yapmamız gerekecek. Asıl sorun su: Sen buna hazır mısın?"

Khadgar bir an dusunup basını salladı. Midesinde bir buz parcası var gibiydi. Lothar bir elini

kaldırdı. Onun emriyle diğer griffon birlikleri gokyuzune doğru gerildiler. Safağın ilk ısıkları

yeryuzunun bittiği noktanın ustunde toplanırken harekete gectiler ve yeni gunun ısıkları kanatlarına

değip onları altından kanatlara donusturdu.

 

Karazhan a doğru yapılan uzun ucus sırasında, Khadgar m karnındaki cukurda yerlesmis olan

soğukluk hissi azalmamıstı. Gar ona genc buyucunun arkasında oturuyordu ama toprak, kanatlarının

altından uzaklasırken ikisi de konusmuyordu.

Kanatlarının altındaki toprak değismisti. Buyuk tarlalar, yıkık binaların kalıntılarıyla beneklenmis,

kararmıs yıkıntılardan baska bir sey değildi. Ormanlar savas makinelerini beslemek icin koklerinden

sokulmus ve arazide devasa yaralar meydana getirmislerdi. Acık cukurlar esner gibi acılmıs, toprağın

kendisi bile asağılardaki metale ulasmak icin desilmis ve soyulmustu. Ufukta duman kumeleri

yukseliyordu ama Khadgar bunların savas meydanlarından mı, yoksa demirhanelerden mi geldiğini

bilemiyordu. Gun boyunca ucmaya devam etmislerdi ve gunes simdi ufuk boyunca alcalmaktaydı.

Karazhan kraterin ortasında, gunun solmakta olan son ısıklarını emip geriye hicbir sey vermeyen

kara bir golge gibi duruyordu. Ne kuleden, ne de bos pencerelerden bir ısık suzuluyordu. Kaynaklarını

tuketmeden yanan mesaleler sonmuslerdi. Khadgar, Medivh'in kacıp kacmadığını merak etti.

Lothar dizleriyle griffonuna asağı inmesi komutunu verdi. Khadgar da onu takip edip cabucak inis

yaptı ve kanatlı hayvanın sırtından asağı kaydı. Genc buyucu yere değer değmez griffon tekrar yukarı

fırladı ve bir cığlık atarak kuzeye yoneldi.

Azeroth'un Buyuk Savascısı coktan merdivenlere varmıstı bile. Devasa omuzları gerilmisti ve

heybetli govdesi bir kedinin sessiz, cevik zarafetiyle hareket ediyordu. Lothar kılıcını cekmisti. Garona

da sessizce ilerledi ve eli uniformasının altına uzanıp uzun govdeli hancerini cıkardı. Stormwind'de aldığı

ağır kılıc Khadgar’ın kalcalarına carpıp tıngır diyordu. Genc buyucu diğer ikisine kıyasla kendini

tastan yapılmıs, hantal bir yaratık gibi hissetti. Arkasında diğer griffonlar inis yapıp ustlerindeki

savascıları indirdiler.

 

Gozlemevi katı bostu ve Buyu Ustadı nın calısma odasının ust katı terk edilmis olsa da bos değildi.

Etrafta hala ortalığa sacılmıs aletler vardı ve altın usturlabın parcalanmıs kalıntıları somine rafının

ustunde duruyordu. Eğer kule gercekten terk edilmistiyse bu cabucak yapılmıstı.

Ya da kule aslında hic terk edilmemisti.

Mesaleler yakıldı ve grup sayısız basamakları inmeye basladı. Lothar, Garona ve Khadgar bası

cekiyorlardı. Bir zamanlar bu duvarlar daha tanıdıktı, yuvaydı; cok sayıdaki merdivenler gunluk bir

uğrasıydı. Simdiyse soğuk ve donuk alevleri olan duvara monte edilmis mesaleler sonmustu. Baskıncıların

hareket edip duran mesaleleri duvarlara sayısız silahlı golge dusuruyor; koridorlara tuhaf,

neredeyse kabuslardan cıkma bir goruntu veriyordu. Duvarların kendileri bir tehdit gibi gorunuyordu

ve Khadgar her karanlık kapı ağzının olumcul bir pusuya acılmasını bekliyordu.

Hicbir sey yoktu. Koridorlar bos, solen salonları ıssız, toplantı odaları her zamanki kadar

yasamdan ve esyalardan yoksundular. Konuk odaları hala esyalarla doluydu ama iclerinde kimse

yoktu. Khadgar kendi odasını kontrol etti: Burada hicbir sey değismemisti.

Mesalenin ısığı simdi kutuphanenin duvarlarına tuhaf golgeler dusuruyordu. Demir rafları

carpıtıyor, kitaplıkları mazgallı siperlere donusturuyordu. Kitaplara dokunulmamıstı. Khadgar’ın en

yeni notları bile hala masanın ustundeydi. Me-divh kutuphanedeki ciltlerinden herhangi birini almayı

bile dusunmemis miydi?

Medivh'in gozleri lime lime edilmis kağıt parcalarına takıldı ve genc buyucu kahramanlık siirinin

olduğu rafa yoneldi. Bu yeni olmustu. Parsomen tomarından geriye kalanlar yırtık ve paramparcaydı.

Khadgar buyukce bir parcayı eline aldı, birkac sozcuk okudu ve basını salladı.

 

Nedir o? diye sordu Lothar. Sanki kitapların her an canlanıp ustlerine saldırmalarını bekliyordu.

'"Aegwynn'in Sarkısı'," dedi Khadgar. "Annesiyle ilgili bir kahramanlık siiri."

Lothar anladığını belli edercesine homurdandı ama Khadgar bundan kuskuluydu. Medivh, onlar

onu bıraktıktan sonra buraya gelmisti ama sadece parsomeni yok etmek icin mi? Sebep Magus ve

annesi arasındaki sert tartısmanın hatırasının etkisi miydi? Sargeras'ın Aegwynn'e kesin olarak

yenilmesinin intikamını almak mıydı? Yoksa parsomen tomarının, Tirisfal Bekcileri tarafından

kullanılan sifrenin yok edilmesi, Medivh'in gruptan ayrılısının ve son ihanetinin bir sembolu muydu?

Khadgar basit bir buyu (buyusel varlıkları sezmeye yarayan bir tanesini) yapma riskini goze aldı

ama etrafı buyulu ciltlerle cevriliyken alacağı normal karsılıktan fazlasını almadı. Eğer Medivh burada

bir buyu yapmıstıysa bile onun varlığını Khadgar’ın elinden gelen hicbir seyin cozemeyeceği bir

sekilde maskelemisti.

Lothar, boslukta sekiller cizen genc buyucuye baktı ve o isini bitirince: "Gucunu onu bulacağımız

zamana saklasan iyi olur," dedi.

Khadgar basını iki yana salladı. Magus'u bulabileceklerinden kuskuluydu.

Medivh'in yerine en alt katta, mutfak ve kilerin girisinin yakınında Moroes'i buldular. Kıvrılıp

bukulmus vucudu koridorun ortasına yayılmıstı. Zemin boyunca kavis cizen kanlı bir gokkusağı

cesedinin yanında uzanıyordu. Kahyanın gozleri fal tası gibi acılmıstı ama yuzunde_ sasırtıcı derecede

sakin bir ifade vardı. Olum bile hizmetliyi sasırtamamıs gibi gorunuyordu.

Garona mutfağa doğru atıldı ve hemen sonra geri dondu. Yuzunun rengi yesilin cok solgun bir

tonundaydı ve elinde .Khadgar'a gostermek icin bir sey tutuyordu.

 

Kırılmıs, kızıl renkli bir cift gozluk camı... Ascı... Khadgar basını salladı.

Cesetler askerleri daha tetikte olmaya itmis gibiydi. Grup kubbe bicimli girise doğru ilerleyip

avluya cıktı. Burada Me-divh'e ait hicbir iz yoktu ve onun buradan gectiğine dair sadece birkac yarım

yamalak ipucu vardı.

"Baska bir mahzeni olabilir mi?" diye sordu Lothar. "Saklanabileceği baska bir yer?"

"Coğunlukla bir yerlere giderdi," dedi Khadgar. "Bazen gunlerce ortadan kaybolur ve sonra

birden geri gelirdi." Ana girise tepeden bakan balkonda bir sey kıpırdadı. Bu sadece bosluktaki

kucuk bir hareketlenmeydi. Khadgar irkilerek bakıslarını oraya cevirdi ama balkon normal

gorunuyordu.

"Belki orkları yonetmek icin onların yanına gitmistir," diye oneride bulundu Buyuk Savascı.

Garona basını iki yana salladı. "Asla bir insanı lider olarak kabul etmezler."

"Havaya karısıp yok olmadı ya!" diye gurledi Lothar. Askerlere donup bağırdı: "Hizaya girin!

Geri donuyoruz!"

Garona, Buyuk Savascı'yı gormezden gelerek: "Yok olmadı," dedi. "Kuleye geri donun."

Askerlerin arasından dalgalı bir denizi yarayan bir tekne gibi gecti.

Kulenin acık ağzından iceri girip bir kez daha gozden kayboldu. Lothar, Khadgar'a baktı.

Genc buyucu omuz silkip ya-rı-orkun pesinden gitti.

Moroes yerinden kıpırdamamıstı. Kanı hala zeminde, duvardan oteye doğru ceyrek bir

cember halinde duruyordu. Garona oradaki duvara sanki ustundeki bir sey hissetmeye calısıyormus

gibi dokundu. Yarı-ork kaslarını cattı, bir kufur savurdu ve duvara bir tokat attı.

Duvardan tok bir karsılık geldi.

"Burada olabilir," dedi kadın.

"Ne olabilir?" diye sordu Khadgar.

"Bir kapı," dedi yarı-ork.

 

"Burada hicbir zaman bir kapı olmadı," dedi Khadgar.

"Muhtemelen burada hep bir kapı vardı," dedi Garona. "Sadece sen onu hic gormedin. Bak.

Moroes burada oldu." Yarı-ork ayağını duvarın yanma sertce bastı. "Sonra cesedi bizim onu

bulduğumuz yere suruklendi ve kanının ceyrek bir cember seklinde leke bırakmasına neden oldu."

Lothar bunu makul bulduğunu belli eden bir homurtu cıkardı. Sonra o da ellerini duvarda

gezdirmeye basladı.

Khadgar bombos gorunen duvara baktı. Bu duvarın onunden gunde bes-altı kez gecerdi. Ote

tarafında tas ve topraktan baska bir sey olmamalıydı. Yine de...

"Geri cekilin," dedi genc buyucu. "Bırakın da bir sey deneyeyim."

Buyuk Savascı ve yarı-ork geri cekildiler. Khadgar buyu yapmak icin enerjileri bir araya

getirdi. Bu buyuyu daha once gercek kapılarda ve kilitli kitaplarda kullanmıstı ama goremediği

bir kapıda ilk kez deniyordu. Kapıyı gozunde canlandırmaya; Moroes'in cesedini ceyrek cember

boyunca hareket ettirmesi icin ne buyuklukte olması gerektiğini, menteselerin, cercevenin ve

(eğer guvenli olması isteniyorduysa) kilitlerin nereye yerlestirilmis olması gerektiğini tahmin

etmeye calıstı.

Kapıyı gozunde canlandırıp gizli kilitleri gevsetmek icin kapının gorunmeyen cercevesine bir

miktar buyusel enerji gonderdi. Onu biraz sasırtan bir sey oldu ve duvar hareket ederek bir

tarafında bir bağlantı yerini acığa cıkardı. Cok fazla gorunmuyordu ama az once orada olmayan

bir kapının kenarları simdi net bir bicimde seciliyorlardı.

"Kılıclarınızı kullanıp acmayı deneyin," diye hırladı Lothar ve ekip one atıldı. Tas kapı onların

cabalarına bir an direndi ama sonra icindeki bir mekanizma gurultulu bir sekilde kopup kapının

dısa doğru donmesini sağladı. Kapı Moroes'in cesedini bir kez daha surukledi ve derinliklere inen

bir merdiveni ortaya cıkardı.

 

"Havaya karısıp yok olmadı," dedi Garona, kara kara. "Burada kaldı ama baska kimsenin

bilmediği bir yere gitti."

Khadgar, Moroes'in kıvrılıp bukulmus vucuduna baktı. "Hemen hemen hic kimsenin bilmediği. Asıl

merak ettiğim onun baska ne sakladığı."

Merdivenleri inmeye basladılar ve Khadgar’ın icinde bir his belirdi. Ust katlar urkutucu bir bicimde

terk edilmislik hissi veriyorken kulenin altındaki derinlikler elle dokunulabilecek kadar somut bir tehdit

ve kotuluk alanına sahipti. Kaba saba yontulmus duvarlar ve zemin rutubetliydi, mesalelerin ısığında

yasayan bir seymis gibi dalgalanıyorlardı.

Khadgar’ın, merdivenler asağı doğru done done indikce onların tersine donduğunu ve yukarıdaki

kulenin aksi yonde ilerlediklerini fark etmesi bir an surdu. Sanki bu inis yukarıdakinin aynadaki

yansımasıydı.

Gercekten de kulede bos bir toplantı odasının olduğu yer, burada bos zincirlerle donanmıs bir

zindana denk geliyordu. Yuzeyin ustunde kullanılmadan duran bir solen salonunun olduğu yerde toz

toprak parcalarının etrafa sacıldığı, buyulu cemberlerle dolu bir oda vardı. Burada hava,

Stormwind'de Huğlar ve Hugarin'in katledildiği kuledeki gibi ağır ve bunaltıcıydı. Onlara saldıran

iblisin cağrıldığı yer burasıydı.

Kutuphanenin yansıması olan kata vardıklarında bir cift demir kaplama kapıya rastladılar.

Merdivenler yerin altına doğru done done inmeye devam ediyorlardı ama grup ahsaba derince

oyulmus ve kahverengimsi bir kanla kaplanmıs gizemli sembolleri gorunce orada durup kaldı. Sanki

ahsabın kendisi kanıyordu. Yarıklarla kaplı kapıların ustlerinde iki devasa demir halka asılıydı.

"Bu kutuphane olmalı," dedi Khadgar.

Lothar basıyla onayladı. O da kuleyle bu cukur arasındaki benzerlikleri fark etmisti. "Butun kitaplar

yukarıdaysa onun burada tutanın ne. olduğunu merak ediyorum."

 

"Calısma odası ve gozlemevi kulenin en tepesinde," dedi Garona. "Eğer o buradaysa en

dipte olmalı. Devam etmeliyiz."

Ama yarı-ork gec kalmıstı. Khadgar demir kaplı kapılara dokunduğu anda avucundan kapıya bir

kıvılcım sıcradı. Bu bir isaret, buyulu bir tuzaktı. Kapılar acılarak iki yana savrulurken Khadgar bir

lanet savurmaya fırsat buldu. Karsılarında tekrar kutuphanenin karanlığı vardı.

Bu bir indi. Sargeras'ın bilgiye ihtiyacı yoktu, bu yuzden de odayı evcil hayvanları icin

ayırmıstı. Yaratıklar kendi olusturdukları bir karanlığın icinde yasıyorlardı. Kesif bir duman

koridora yayıldı.

Đceride gozler vardı. Gozler, alevlerle kaplı ceneler, atesten ve golgeden olusan bedenler

vardı. Hırıldayarak ve tehditkar bir sekilde ileri doğru geliyorlardı.

Khadgar kapıları tekrar kapalı hale getirmek icin havaya runler cizdi ve zihnini enerjilerle

doldurdu. Askerler de muazzam halkaları kapamak icin cabalıyorlardı. Ne buyu, ne de kas gucu

halkaları yerinden oynatabiliyordu.

Canavarlar sert, alcalıp yukselen bir kahkaha attılar ve sıcramaya hazır bir sekilde eğildiler.

Khadgar baska bir buyu yapmak icin ellerini kaldırdı ama Lothar onun ellerini asağı itti.

"Bu senin zamanını ve enerjini bosa harcatır," dedi Buyuk Savascı. "Bu da bizi geciktirir.

Asağı in ve Medivh'i bul."

"Ama onlar..." diye konusmaya basladı Khadgar ve ondeki iri iblis-canavar onların ustune

atladı.

Lothar one doğru iki adım atıp kılıcım havadaki canavarı karsılamak uzere kaldırdı. O kılıcını

kaldırdığında, metale derince oyulmus runler acık sarı bir ısıkla ısıldadı. Bir andan bile kısa bir

sure icin Khadgar iblis-canavarın gozlerinde korku gordu.

Sonra Lothar'ın kılıcının cizdiği yay havadaki iblis-cana-varla bulustu ve keskin celik yaratığın

etine gomuldu.

 

har'ın kılıcı yaratığın sırtından cıktı ve Buyuk Savascı kılıcının bir hareketiyle iblisin

goğsunun on kısmını iki esit parcaya boldu. Canavarın acı icinde cığlık atmak icin

sadece bir anlık vakti oldu. Sonra kılıc one doğru gelip onun kafatasını bicti ve yayı

tamamladı.

Đblis-canavarın, atesten gozyasları ve golgeden kanlarla, ustunden dumanlar

tuten kalıntısı Lothar'ın ayaklarının dibine dustu.

"Yuru!" diye gurledi Buyuk Savascı. "Biz bunu halledip size yetisiriz."

Garona, Khadgar'ı yakalayıp merdivenlerden asağı cekti. Arkalarında,

askerler de kılıclarını cekmislerdi ve golgelere doyan runler ısıltılı alevlerle

hareketlendi. Genc buyucu ve yarı-ork merdivenlerin donemecim gectiğinde

arkalarından olenlerin cığlıkları duyuldu. Bu cığlıklar hem insan, hem de insan

olmayan gırtlaklardan yukselmisti.

Karanlığa doğru done done indiler. Garona bir elinde bir mesale,

diğerindeyse hancerini tutuyordu. Khadgar simdi duvarların kendi soluk

ısıklarıyla parladıklarını fark etmisti. Parıltı, ormanın derinliklerindeki bir tur gece

mantarı gibi kızıl renkliydi. Sıcaklık da artıyordu ve Khadgar’ın alnında boncuk

boncuk ter birikmeye baslamıstı.

Yemek salonlarından birine vardıklarında Khadgar’ın midesi birden buzuldu

ve ikili kendilerini baska bir yerde buldu. Bu yer, birden ortaya cıkan bir yaz

fırtınası gibi etraflarını kaplayıvermisti.

Stormwind'deki en yuksek kulelerden birindeydiler ve etraflarındaki sehir

alevler icindeydi. Her taraftan duman kumeleri yukseliyor, karanlık bir ortu gibi

yayılıp gunesin onunu kaplıyorlardı. Benzer siyah bir ortu de sehrin surlarını

cevrelemisti ama bu, ork ordularıydı. Khadgar ve Garona bulundukları noktadan

orduların, taze bir cesedin ustune yayılan bocekler gibi bir zamanlar

Stormwind'in ekili alanları

nowktwadwa.ne -kitap.us

olan topraklara yayıldıklarını gorebiliyorlardı. Artık etrafta sadece kusatma kuleleri ve silahlı piyadeler

vardı. Bayrakları iğrenc bir gokkusağının renklerindeydi.

Ormanlar da yerlerini simdi sehre ates yağdıran mancınıklara bırakmıslardı. Sehrin asağı kesiminin

coğu alevlere teslim olmustu. Khadgar seyrederken dıs surların bir bolumu coktu, yesil ve mavi giysili

minik oyuncaklar yıkıntıların cevresinde dovusmeye basladılar.

"Nasıl buraya..." diye soze basladı Garona.

"Goru," dedi Khadgar, doğruca ama bir yandan da bunun kulenin tesadufi olaylarından biri mi,

yoksa Magus'un engelleyici bir hareketi mi olduğunu merak ediyordu.

"Kral'a soyledim. Ona soyledim ama beni dinlemeyecek," diye mırıldandı yarı-ork. Khadgar'a

dondu. "O halde bu geleceğe ait bir goru mu?" diye sordu. "Gorunun dısına nasıl cıkacağız?"

Genc buyucu basını iki yana salladı. "Cıkamayız, en azından su an icin. Daha onceki seferlerde

baslayıp bitmislerdi. Bazen sağlam bir sok onu sona erdirir."

Alevler icindeki bir yıkıntı parcası, mancınıkla atılmıs bir ates kutlesi kulenin bir ok mesafesi kadar

yakınından gecti. Khadgar yere dusen parcanın sıcaklığını hissedebiliyordu.

Garona etrafına bakındı. "En azından bunlar sadece ork orduları," dedi kara kara.

"Bu iyi haber mi?" dedi Khadgar. Bir duman kumesi kulenin ustunde yukselirken gozleri

sızlıyordu.

"Ork ordularının icinde iblisler yok," diye acıkladı yarı-ork. "Eğer Medivh onların yanında olsaydı

cok daha beterim gorebilirdik. Belki onu yardım etmesi icin ikna etmisizdir."

"Medivh'i bizim ordularımızın icinde de gormuyorum," dedi Khadgar, bir an icin kiminle

konustuğunu unutarak. "Oldu mu? Yoksa kactı mı?"

"Zamanın ne kadar ilerisindeyiz?" diye sordu Garona.

 

 

Arkalarında tartısan birilerinin yukselen sesleri duyuldu. Đkili burca arkalarını donduler ve

saraydaki kabul salonlarından birinin dısında olduklarını gorduler. Salon simdi saldırılara karsı bir

koordinasyon merkezi haline getirilmisti. Masanın ustune sehrin kucuk bir maketi yerlestirilmisti.

Đnsan ve ork seklindeki oyuncak askerler etrafa serpistirilmisti. Kral Llane ve danısmanları masanın

ustune eğilmis halde dururken durmadan yeni raporlar gelmekteydi.

"Tuccar Bolgesi Surları'nda gedik var!"

"Sehrin asağı kesiminde yangınlar arttı!"

"Ana kapılara yeniden buyuk kuvvetler toplanıyorlar. Buyuculere benziyorlar!"

Khadgar daha onceki hizmetlilerin hicbirinin orada olmadığını fark-etti. Onların yerlerini,

kendi ustlerindekilere benzer uniformalar giymis asık suratlı adamlar almıslardı. Masada

Lothar'a dair bir iz yoktu. Khadgar onun on saflarda, dusmanın ustune akın etmekte olduğunu

umdu.

Llane sanki sehri belli aralıklarla saldırıya uğruyormus gibi beceriklilikle karar alıyordu:

"Dorduncu ve Besinci bolukleri gediği onarmaya gonderin. Milislerin kova tasımaları icin organize

edin, suyu hamamlardan temin edin. Ana kapılara da iki manga mızraklı asker gonderin. Orklar

saldırmak uzereyken ustlerine hucum edilsin. Bu, saldırıyı keser. Kuyumcular Caddesi'nden iki

buyucu getirin. Oradaki isleri bitti mi?"

"O saldırı puskurtuldu," diye rapor geldi. "Buyuculer bitkin durumda." Llane basını salladı.

"O halde bırakın dinlensinler, bir saat icin geri cekilelim. Onların yerine akademiden genc buyuculeri

getirin. Sayıları iki katı fazla olsun ama onlara dikkatli olmalarını soyleyin. Komutan

Borton, kuvvetlerinizi Doğu Surları'na cekmenizi istiyorum. Onların yerinde olsaydım ben bir

dahaki sefere oraya saldırırdım."

 

Llane her komutana sırayla bir vazife verdi. Fikir alısverisi, tartısma, oneri yoktu. Savascıların her

biri sırayla basını sallayıp oradan ayrıldı. Sonunda orada sadece Kral Llane ve simdi pencerenin

otesinde alevlerle kaplı olan sehrin kucuk maketi kalmıstı.

Kral one eğilip parmaklarını masaya dayadı. Yuzu yıpranmıs ve yaslı gorunuyordu. Bakıslarını

yukarı kaldırdı ve bosluğa doğru konustu: "Artık rapor verebilirsin."

Karsıdaki perdeler zeminde kayarak tiz bir ses cıkardılar ve Garona one cıktı. Khadgar’ın yanındaki

yarı-ork saskınlıkla inledi.

Gelecekteki Garona nın ustunde her zamanki siyah pantolonu ve siyah ipek bluzu vardı ama simdi

sırtında, ustunde Azeroth'un sembolu olan aslan desenli bir pelerin de goruluyordu. Yarı-orkun

gozlerinde vahsi bir bakıs vardı. Su andaki Garona Khadgar’ın koluna sıkı sıkı yapıstı. Genc buyucu

kadının tırnaklarının koluna battığını hissedebiliyordu.

"Kotu haberler var, efendimiz," dedi Garona, masanın kralın durduğu tarafına yaklasarak. "Bu

saldırıda Yok Edici Karael'in onderliğinde birlesen bircok kabile birlikte hareket ediyor. Stormwind

dusene kadar hicbiri diğerlerine ihanet etmez. Gul'dan gece cokunce savas buyuculerini yollayacak.

O zamana kadar Karakaya kabilesi Doğu Surları'nı almaya calısacak." Khadgar yarı-orkun sesinde bir

titreme hissetti.

Llane derin bir ic gecirdi. "Bu bekleniyordu ve onlem alındı. Bu saldırıyı da diğerleri gibi geri

puskurteceğiz ve destek kuvvetleri gelene kadar dayanacağız. Stormwind dayanacaktır, yeter ki

yurekli adamlar surlara ve tahta destek olsun."

Gelecekteki Garona basıyla onayladı. Khadgar simdi onun gozlerinin kenarlarında buyuk

gozyaslarının birikmekte olduğunu gorebiliyordu. "Ork liderleri sizinle aynı goruste," dedi kadın ve eli

siyah bluzunun derinliklerine gitti.

Gelecekteki Garona uzun hancerini cıkarıp Kral*m sol

 

goğsune diklemesine soktuğunda hem Khadgar, hem de gercek Garona bir cığlık attı.

Yarı-ork cabucak ve cevik bir sekilde hareket edip Kral Llane'in yuzunde hicbir sey

anlamamıs olduğunu belli eden bir ifadeyle kalakalmasına neden oldu. Kralın gozleri

fal tası gibi acılmıstı ve adam bir an icin yarı-orkun bıcağına takılıp kalmıs gibi orada

oylece asılı kaldı.

"Ork liderleri sizinle aynı goruste," dedi gelecekteki Garona, tekrar ve

gozyasları genis yuzunun iki yanından dokulmeye basladılar. "Bu yuzden de

tahttaki bu cesur yureği ortadan kaldırmak icin bir suikastcı gorevlendirdiler.

Yakınınıza gelmesine izin vereceğiniz birini. Tek basınıza bulusacağınız birini."

Azeroth Kralı, Stormwind'in Efendisi, buyuculerin ve savascıların muttefiki

Llane, kayarak yere dustu.

"Ozur dilerim," dedi Garona.

"Hayır!" diye bağırdı su andaki Garona, kendisi de kayıp yere duserken.

Birdenbire tekrar yemek salonuna denk gelen odadaydılar. Stormwind'in harap

hali yok olmus ve Kral'ın cesedi de onunla birlikte gitmisti. Yarı-orkun gozyasları

hala duruyorlardı ama simdi gercek Garona’nın gozlerindeydiler.

"Onu oldureceğim," dedi kadın, alcak bir sesle. "Onu oldureceğim. O bana iyi

davrandı, ben konustuğumda dinledi ve ben onu oldureceğim. Hayır."

Khadgar onun yanında diz coktu. "Bir sorun yok. Gercek olmayabilir. Bu

gerceklesmeyebilir. Bu bir goru."

"Bu doğru," dedi Garona. "Bunu gordum ve gercek olduğunu anladım."

Khadgar bir an sessiz kaldı. Gorduğu gelecek gorusunu tekrar yasıyordu: Kızıl

bir gunesin altında Garona’nın halkına karsı savasıyordu. O da bunu gormustu

ve o da gercek olduğunu anlamıstı. "Gitmeliyiz," dedi Khadgar ama Garona

sadece basını iki yana salladı. "Butun bu olanlardan sonra

www.e-kitap.us

orkların yanından daha iyi bir yer bulduğumu dusunmustum ama simdi butun bunları yok

edeceğimi biliyorum."

Khadgar merdivenlerden yukarı ve asağı baktı. Lothar'ın adamlarının iblislerle ne kadar bas

edebildiği konusunda da, yeraltı kulesinin en dibinde onları neyin beklediği konusunda da bir fikri

yoktu. Yuzune kasvetli bir ifade yerlesen genc buyucu derin bir nefes aldı...

Ve Garona’nın yuzune sert bir tokat indirdi.

Yarı-orkun uzun ve sivri dislerinden birine carpan eli kanamıstı ama Garona’nın tepkisi

hemen geldi. Yaslı gozleri kocaman acıldı ve bir hiddet maskesi yuzundeki ifadeyi sertlestirdi.

"Seni geri zekalı!" diye bağırdı kadın ve Khadgar'ın ustune atlayıp onu gerisin geri yere

devirdi. "Bunu sakın yapma! Beni duyuyor musun! Bunu bir daha yaparsan seni oldururum! "

Khadgar yere sırtustu serilmisti ve yarı-ork genc adamın ustundeydi. Hancerini cektiğini

gormemisti bile ama keskin celik simdi buyucunun boğazının yanma dayanmıstı.

"Yapamazsın," diyebildi-, yuzune hasin bir gulumseme yerleserek. "Kendi geleceğimle ilgili

bir goru gordum. Ben de onun doğru olduğunu dusunuyorum. Eğer gercekten oyleyse su anda

beni olduremezsin. Aynı sey senin icin de gecerli."

Garona gozlerini kısıp kalcasının ustunde geriye kaydı. Birden tekrar kendine gelmisti. "Yani

eğer Kral'ı oldurecek-sem..."

"Buradan sağ cıkacaksın demektir," dedi Khadgar. "Ben de oyle."

"Peki ya yanılmıssak," dedi Garona. "Ya goru gercek değilse?"

Khadgar ayağa kalktı. "O zaman Azeroth Kralı'nı asla oldurmeyeceğini bilerek olursun."

 

Garona bir an oturup olasılıkları zihninde tarttı. "Bana elini ver," dedi

sonunda. "Yolumuza devam etmemiz gerek."

Done done asağı inmeye devam ettiler. Kulenin yukarıdaki katlarının sahte

benzerlerinde ilerliyorlardı. Sonunda en ust kat, Medivh'in gozlemevi ve odası

olması gereken yere ulastılar. Ancak merdivenler kırmızı renkli, duz bir zemine

varıyordu. Bu zemin soğumakta olan lavdan meydana gelmis gibiydi. Sanki

ayaklarının altındaki ateste, goruntulerini yansıtan, karanlık, yuzeyde dolasan yapboz

parcaları vardı. Khad-gar icgudusel olarak geriye sıcradı ama zemin katı

gorunuyordu ve sıcaklık da bunaltıcı olsa da yakıcı değildi.

Buyuk mağaranın ortasında sıradan, demir mobilyalar vardı: Bir calısma

masası ve tabure, birkac sandalye, birkac dolap... Bir an icin bu Khadgar'a

tuhaf bir tanıdıklık hissi verdi, sonra genc buyucu buranın Medivh'in kuledeki

odasıyla tıpatıp aynı sekilde tasarlandığını fark etti.

Demir mobilyaların ortasında Magus'un genis omuzlu goruntusu vardı.

Klıadgar onun halinde, durusunda ona ihanet eden bir sey bulmak icin

kendini zorladı. Bu adamın kendisinin tanıdığı ve guvendiği, ona olan inancım

gosteren ve calısmalarına cesaret veren yaslı adam olmadığına gosterecek

bir iz aradı. Bu adamın bir sahtekar olduğunu belli edecek bir sey aradı.

Oyle bir sey yoktu. Bu, her zaman tanıdığı Medivh'di.

"Merhaba, Genc Guven," dedi Magus ve gulumserken alevler sakalının

ustunde titresti. "Merhaba, Elci. Đkinizi de bekliyordum."

 

on ALTI

BİR BUYUCUNUN YIKILISI

Bunu kabul etmek zorundayım ki yaratıcı bir fikirdi," dedi hem Medivh olan, hem. de olmayan

Medivh. "Gecmisteki golgemi cağırıp sizi takip etmemi engellemek yaratıcı bir fikirdi. Elbette siz

gucunuzu toplamakla mesgulken ben de kendi gucumu topluyordum."

Khadgar, Garona'ya bakıp basıyla onayladı. Yarı-ork sağa doğru birkac adım attı. Eğer buna

mecbur kalırlarsa yaslı adamı iki taraftan saracaklardı.

"Usta, sana ne oldu boyle?" dedi Khadgar, one doğru bir adım atarak. Magus'un dikkatini kendi

ustunde toplamaya calısıyordu.

Yaslı buyucu guldu. "Bana ne mi oldu? Bana hicbir sey olmadı. Bu benim. Ben doğustan

lekeliydim, daha dollenmeden once kirlendim. Acı bir meyve verecek bozuk bir tohumdum. Sen

gercek Medivh'i asla gormedin."

"Magus, her ne olduysa, eminim duzeltilebilir," dedi Khadgar, yavasca ona doğru yuruyerek.

Garona bir kavis cizerek sağa doğru dondu. Uzun govdeli hanceri yine ortadan kaybolmustu, elleri

bombos gorunuyordu.

"Neden duzeltecekmisim?" dedi Medivh, seytani bir gulumsemeyle. "Her sey planlandığı gibi

gelisiyor. Orklar inwww.

sanları katledecek ve ben de onlara Gul'dan gibi savas buyucusu sefleri aracılığıyla

hukmedeceğim. Bu bicimsiz varlıkları Sargeras'ın bedeninin bulunduğu, iblislere ve

insanlara karsı korunan ama orklara karsı korunmayan kayıp lahde gotureceğim ve

vucudum serbest kalacak. Ondan sonra bu hantal vucudu ve zayıf ruhu parcalara

ayırıp bu dunyayı gercekten hak ettiği gibi yakacağım."

Khadgar konusurken bir yandan da sola doğru bir adım attı. "Sen

Sargeras'sın."

"Evet ve hayır," dedi Magus. "Oyum cunku Aegwynn fiziksel bedenimi

oldurduğunde onun rahmine saklanıp onun hucrelerini karanlık ozumle

doldurdum. Sonunda bir insan buyucusuyle birlesmeye karar verdiğinde ben

zaten oradaydım. Medivh'in, tamamen bu goruntunun icinde barınmıs olan

karanlık ikiziyim."

"Adice," dedi Khadgar.

Medivh sırıttı. "Aegwynn'in tasarladığından pek de farklı sayılmaz cunku o da

Tirisfalen gucunu cocuğun icine yerlestirdi. Đblis ve ısık, ruhu ustunde mucadele

ederken genc Me-divh'e pek yer kalmaması sasırtıcı değil. Boylece gucu gercekten

ortaya cıktığında onu, kendi planlarımı uygulamaya koyabileceğim

zamana kadar, bir sure icin iptal ettim."

Khadgar sola doğru hareket etmeyi surdururken yaslı buyucunun arkasına

dolanmakta olan Garona'ya bakmamaya calısıyordu. "Đcinde gercek Medivh'e

ait bir sey yok mu?" diye sordu.

"Biraz," dedi Medivh. "Sizin gibi asağı yaratıklarla islerimi halledebileceğim

kadar. Kralları ve buyuculeri niyetlerim konusunda kandırabileceğim kadar.

Medivh bir maske. Onun baskalarına gosterebileceğim kadarını yuzeyde

bıraktım. Calısmalarım tuhaf ya da delice gorunduğundeyse bunu mevkime ve

sorumluluklarıma ve de sevgili annem tarafımdan icime yerlestirilmis olan guce

verdiler."

 

Medivh yırtıcı bir hayvan gibi sırıttı. "Once kendi oyuncağı olmam icin Magna Aegwynn'in

politikalarıyla yoğruldum, sonra iblis elleri tarafından kendilerinin oyuncağı olmam icin

sekillendirildim. Birlik bile beni iblislere karsı bir silahtan baska bir sey olarak gormedi. Benim,

parcalarımın bir toplamı olmam da hic de sasırtıcı değil."

Garona simdi buyucunun arkasındaydı. Hancerini cekmis, obsidiyen zeminde mumkun olan

en yumusak adımlarla ilerliyordu. Gozlerinde gozyası değil keskin bir kararlılık vardı. Tek bir

bakısla onun varlığını acık etmek istemeyen Khadgar dikkatini Medivh'in ustunde tuttu.

"Goruyorsun ya," diye devam etti deli buyucu. "Ben buyuk mekanizmanın, Sonsuzluk

Kuyusu dağıldığından beri hareket eden bir parcasından baska bir sey değilim. Gercek Medivh'e

ait kısmın ve benim ustunde fikir birliğine vardığımız tek konu dongunun kırılması

gerektiği. Seni temin ederim, bu konuda ikimiz de aynı fikirdeyiz."

Garona simdi buyucunun bir adım gerisindeydi. Yarı-ork, hanceri havada, son bir adım attı.

"Affedersin," dedi Medivh ve bir yumruk savurdu. Yaslı adamın eklemlerinde buyulu enerjiler

dans etti ve Magus'un hamlesi yarı-orkun tam yuzune isabet etti. Garona aldığı darbeyle geriye

doğru sendeledi.

Khadgar'ın ağzından bir kufur cıkarken elleri buyu yapmak icin havaya kalktı. Buyucunun

dengesini bozacak bir sey yapmayı amaclıyordu. Basit ve hızlı bir sey...

Medivh daha hızlıydı. Tekrar genc buyucuye donmus ve penceye benzer ellerinden birini

kaldırmıstı. Khadgar birden cevresindeki havanın, kendisini sımsıkı saran ve kollarını, bacaklarını

sıkıstırıp hareket etmesini imkansız kılan bir ortuye donustuğunu hissetti. Bağırdı ama sesi

boğulmus, cok uzaklardan geliyormus gibi cıkmıstı.

Medivh diğer elini kaldırdı ve Khadgar'ın vucuduna bir acı

 

yayıldı. Kemiklerinin eklem yerlerine yakıcı iğneler batıyor-mus gibiydi. Sonra bu batma hissi cabucak

donuk, zonklayan bir sızıya donustu. Khadgar’ın goğsu daraldı ve genc buyucu, eti kuruyup derisi

bastan basa karıncalanıyormus gibi hissetti. Sanki vucudundaki sıvılar cekilerek geride kuruyup

buzusmus bir kabuk bırakıyorlardı. Aynı zamanda icindeki buyu gucunun de cekildiğini hissediyordu.

Buyu yapma ve bunun icin gerekli olan enerjileri cağırma yeteneği vucudundan cekip alınıyordu.

Kendini, ici bosaltılan bir kap gibi hissediyordu.

Saldırı ustune usustuğu kadar cabuk bir sekilde gecip gitti ve nefessiz kalan Khadgar yere

kapaklandı. Nefes almak goğsunu yakıyordu.

O sırada Garona toparlanmıs ve hanceri tutan elini havaya kaldırıp silahı Medivh'in sol

goğsune saplamak icin hay-kırarak ileri atılmıstı. Medivh gerileyeceğine, ustune hamle eden

yarı-orka doğru-bir adım attı. Yaslı buyucu bir elini kaldırıp eliyle Garona’nın alnını yakaladı.

Kadın hamlesinin ortasında donup kaldı.

Đğrenc bir sarı tondaki buyulu enerji, buyucunun elinin altında nabız gibi atarken yarı-ork

orada oylece asılı kalmıstı. Medivh onu alnından tutarken Garona’nın vucudu caresizce

seğiriyordu.

"Zavallı Garona," dedi Medivh. "Catısan kalıtımlarınla her halkı temsil eden senin, benim ne

yapmaya calıstığımı anlayacağını sanmıstım. Kendi yolunu cizmenin onemini kavrayacağını

dusunmustum ama sen de diğerlerinden farksızsın, değil mi?"

Gozleri fal tası gibi acılmıs olan yarı-ork ancak tukurukle kaplı bir inilti sesi cıkarabildi.

"Dur da sana kendi dunyamı gostereyim, Garona," dedi Medivh. "Sana kendi catısmalarımı

ve kuskularımı aktarayım. Kime ve nicin hizmet ettiğini asla bilmeyeceksin. Asla huzur

bulmayacaksın."

 

Garona cığlık atmaya calıstı ama yuzu, Medivh'in avucun-dan cıkan gunes kadar parlak bir

ısıkla dolunca cığlığı boğazında yok olup gitti.

Medivh kahkahalarla gulerek, hıckırmakta olan yarı-orkun yere devrilmesine izin verdi. Garona

doğrulmaya calıstı ama tekrar yere devrildi. Gozleri vahsi ve kocaman acılmıs, nefesiyse kısa ve

gozyaslarının bolmesiyle kesik kesikti.

Khadgar simdi nefes alabiliyordu ama bunlar zorlukla alınan kısa nefeslerdi. Eklemleri

yanıyor, kasları ağrıyordu. Obsidiyen zeminde kendi goruntusunun yansımasını gordu...

Karsısında gorudeki yaslı adam vardı. Kırısıklarla ve gri saclarla cevrelenmis mahmur ve

yorgun gozleri ona bakıyordu. Sakalı bile beyazlamıstı.

Khadgar’ın butun cesareti kırıldı. Gencliğinden, buyu gucunden sıyrılmıs bu haliyle artık bu

savası kazanabileceğini hissetmiyordu.

"Bundan epey ders cıkardım," dedi Medivh, Khadgar'a geri donerek. "Bu icine tıkıldığım

insan goruntusunun olumsuz yanlarından biri devamlı dısarı cıkmaya cabalayan insan bolumu.

Arkadaslar edinen, baskalarına yardım eden... Daha sonra onları yok etmek cok zor oluyor.

Biliyor musun, Moroes'i ve Ascı'yı oldurduğumde neredeyse ağladım. Bu yuzden buraya inmem

gerekti. Ama bu da diğer her sey gibi. Bir kere alısınca, dostlarını da baskalarını oldurduğun gibi

kolayca oldurebiliyorsun."

Simdi Khadgar’ın birkac adım onunde durmustu. Omuzları duz, gozleri canlı ve parlaktı.

Khadgar onu hic bu kadar Medivh'e benzer bir halde gormemisti. Kendine guvenen,' rahat,

korkutucu derecede, asırı derecede aklı basında bir hali vardı.

"Ve simdi olmen gerekiyor, Genc Guven," dedi Magus. "Gorunduğu kadarıyla guvenin zaten

yanlıs kisilere kaymıs." Medivh buyusel enerjiyle dolu elini kaldırdı.

 

Sağ taraftan gırtlaktan gelen bir haykırıs duyuldu: "Me-divh!" diye boğurdu Azeroth'un

Buyuk Savascısı Lothar.

Medivh bakıslarını yukarı kaldırdı ve yuzundeki ifade bir an icin yumusamıs gorundu ama eli hala

buyulu gucle yanmaktaydı. "Anduin Lothar?" dedi Magus. "Eski dostum, burada ne isin var?"

"Dur artık, Medivh," dedi Lothar ve Khadgar Buyuk Savascı'nın sesindeki acıyı hissetti. "Cok

gec olmadan dur. Seninle dovusmek istemiyorum."

"Ben de seninle dovusmek istemiyorum, eski dostum," dedi Medivh, bir elini kaldırarak.

"Yaptığım seyleri yapmanın nasıl bir sey olduğunu bilemezsin. Zorlu seyler... Gerekli seyler...

Seninle dovusmek istemiyorum. O yuzden silahını bırak da bunu halledelim, dostum."

Medivh avucunu actı ve buyu kırıntıları bir vızıltı sesi cıkararak Buyuk Savascı'ya doğru ucup

onu yıldızlara boğdu.

"Bana yardım etmek istiyorsun, oyle değil mi, eski dostum?" Magus'un yuzunde tekrar o

zalim gulumseme belirmisti. "Benim usağım olmak istiyorsun. Gel de su cocuktan kurtulmama

yardım et. Ondan sonra tekrar dost olabiliriz."

Lothar'ın etrafındaki pul pul parlayan yıldızlar sonduler ve Buyuk Savascı one doğru yavas,

kararlı bir adım attı. Sonra bir adım daha, bir adım daha attı ve Lothar ileri hamle yaptı. Hamle

yapan adam ustune runler islenmis kılıcını yukarı kaldırdı. Khadgar'a değil Medivh'e saldırmıstı.

Ağzından bir lanet kurtuldu. Bu, keder ve gozyaslarıyla dolu bir lanetti.

Medivh sadece bir an icin afallamıstı. Buyucu geriye doğru kactı ve Lothar'ın ilk hamlesi

hicbir zarar vermeden, bir andan daha kısa bir sure once Medivh'in kaplamakta olduğu bosluğu

yardı. Buyuk Savascı hamlesini kontrollu bir sekilde muntazam bir savunma hareketine

donusturdu. Bu hareketiyle buyucunun bir adım daha gerilemesine neden olmustu.

 

Sonra yukarıdan asağıya bir hamleyle rakibini bir adım daha geriletti.

Medivh artık kendini toplamıstı. Lothar'ın bir sonraki darbesi mavi bir enerji kalkanının tam

ortasına indi. Kılıcın sarı alevleri kıvılcım gibi zararsızca etrafa sacıldı. Lothar yukarı doğru bir kesme

yapmayı denedi, sonra ileri atıldı ve bir darbe daha indirdi. Butun saldırıları kalkan tarafından

karsılanıp etkisiz kılmıyordu.

Medivh hırlayarak pence bicimli ellerinden birini kaldırdı. Avucunda buyulu enerjiler dans

ediyorlardı. Birden giysileri alev alan Lothar haykırdı. Medivh cıkardığı ise gulumseyerek baktı ve

sonra elini sallayarak Lothar'ın yanmakta olan vucudunu bir bez bebek gibi kenara fırlattı.

"Her... an... kolaylasıyor..." dedi Medivh, sozcuklerin ustune basa basa. Sonra Khadgar’ın diz

cokmus olduğu tarafa geri dondu.

Ancak Khadgar yerinden kalkmıstı. Medivh donduğunde, artık genc olmayan buyucuyu tam

arkasında buldu. Khadgar, Lothar'ın temin ettiği kılıcı cekmis ve Magus'un sol goğsune

bastırmıstı. Keskin celiğin ustundeki runler minik gunesler gibi parladılar.

"Gozunu bile kırpma," dedi Khadgar.

Bir an gecti ve bir ter damlası Medivh'in yanağından asağı suzuldu.

"Demek sonunda bu da oldu," dedi Magus. "Bunu doğru duzgun kullanabilecek yeteneğin ve

iraden olduğunu dusunmemistim, Genc Guven."

"Sanırım..." dedi Khadgar, sesinin bir hırıltı ve inleme seklinde cıktığını fark etti, "sanırım,

insan yanın kendi planlarına rağmen diğerlerini yakınında tuttu. Bir onlem olarak. Sonunda

delireceğin zaman icin hazırlanmıs bir plan olarak. Boylece dostların yasamını sona

erdirebilecekti. Boylece sen bunu yapamadığında donguyu biz kıracaktık."

 

Medivh zorlukla, hafif bir ic cekti ve. yuzunun hatları yumusadı. "Hicbir zaman kimseye zarar

vermek istemedim," dedi buyucu. "Sadece kendi hayatıma sahip olmak istedim." Konusurken, avucu

buyulu enerjiyle parıldayan elini hızla yukarı kaldırdı. Garona'ya yaptığı gibi Khadgar’ın da zihnini

karıstırmayı amaclıyordu.

Medivh bu sansı hicbir zaman bulamadı. O harekete gecer gezmez Khadgar one doğru

hamle yapıp run kılıcının ince celiğini Medivh'in kaburgalarının arasından kalbine sapladı.

Magus saskın, hatta soke olmus gorunuyordu ama dudakları yine de hareket ediyordu.

Buyucu bir sey soylemeye calısıyordu.

Khadgar kılıcı kabzasına kadar gomdu. Keskin celiğin ucu buyucunun cuppesinin gerisinden

dısarı cıktı. Magus dizlerinin ustune coktu ve Khadgar da ellerini kılıca sıkı sıkı sarılmıs halde

onunla birlikte yere devrildi. Yaslı buyucu inleyerek bir sey soylemeye calısıyordu.

"Tesekkurler," diyebildi sonunda. "Onunla elimden geldiğince uzun bir sure savastım..."

Sonra Buyu Ustadı nın yuzu değismeye basladı. Sakalı tamamen atese donusup alnından

boynuzlar fıskırdı. Medivh'in olumuyle Sargeras tamamen yuzeye cıkmıstı. Alevler Medivh'in

etinde kıpırdanıp buyucuyu golge ve atesten bir seye donustururken Khadgar run kılıcının

kabzasının ısındığını hissetti.

Khadgar, diz cokmus, yaralı Magus'un ardında Lothar'ın ustunden dumanlar tuten

vucudunun tekrar ayağa kalktığını gordu. Eti ve zırhı hala tuten Buyuk Savascı one doğru sendeledi.

Run kılıcım tekrar havaya kaldırarak sert ve yatay bir hamleyle indirdi.

Medivh'in boynuna isabet eden kılıcın kenarı bir gunes gibi ısıdı ve tek bir muntazam darbe

Buyu Ustadının kellesini boynundan ayırdı.

 

Bu bir sisenin mantarının acılması gibiydi cunku hemen sonra Medivh'in icindeki her sey boynunun

parcalanmıs kalıntılarından dısarı uğradı. Enerji ve ısıktan, golge ve atesten, duman ve hiddetten

olusan buyuk bir sel, bir fıskiye gibi yukarı fıskırıp sonra yeraltı dehlizinin zeminine carpıp yok oldu.

Khadgar'a, kaynayan enerji yığını icinde caresizlik ve hiddetle cığlık atan, boynuzlu bir yuzu ayırt

edebiliyormus gibi geldi.

Her sey sona erdiğinde geriye kalan sadece Magııs'un derisi ve giysileriydi. Medivh'in icinde ne

vardıysa yok olup gitmis ve simdi insan vucudu parcalandığı icin onu muhafaza edecek bir sey

kalmamıstı.

Lothar, kılıcının ucuyla bir zamanlar Medivh olan bez ve et yığınını kenara itti. "Gitmemiz

gerekiyor," dedi Buyuk Savascı.

Khadgar etrafına bakındı. Ortalıkta Garona'ya ait bir isaret yoktu. Magus'un basındaki etin tamamı

eriyip gitmis, geride parıldayan, kırmızı beyaz bir kafatası bırakmıstı.

Eski cırak basını iki yana salladı. "Burada kalmalıyım. Yapmam gereken birkac sey var."

Lothar homurdandı: "En buyuk tehlike atlatılmıs olabilir ama en net gorunen tehdit hala ortada.

Orkları geri puskurtmeli ve gecidi kapamalıyız."

Khadgar goruyu, alevler icindeki Stormwind'i ve Llane'in olumunu dusundu. Kendisine ait olan

goru, orklarla son savasa 'katılan yaslanmıs halini zihninde canlandırdı. Yine de ağzından dokulenler

farklıydı: "Medivh'den geriye kalanları gommem gerekir. Garona'yı bulmalıyım. Fazla uzaklasmıs

olamaz."

Lothar onaylarcasına homurdandı ve ağır adımlarla girise doğru ilerledi. Sonunda dondu.

"Biliyorsun, yapılabilecek bir sey yoktu," dedi. "Bunu değistirmeye calıstık ama hepsi daha buyuk bir

planın parcasıydı."

 

Khadgar yavasca basını salladı. "Biliyorum. Buyuk bir dongunun parcası... Belki artık kırılmıs

olabilecek bir dongunun parcası..."

Lothar eski cırağı kulenin altında bırakıp gitti. Khadgar, Medivh'in fiziksel varlığından geriye

kalanları topladı. Ahırda bir kurek ve tahta bir kutu buldu. Kafatasını ve deri parcalarını 'Aegwynn'in

Sarkısı'nın lime lime artıklarıyla birlikte, kutuya koyup hepsini avlunun kuleyi goren bir kısmında,

derince bir cukura gomdur Belki ileride bir anıt dikerdi ama simdilik en iyisi kimsenin Buyu

Ustadı'ndan geriye kalanların nerede olduğunu bilmemesiydi. Magus'u gomme isi sona erdiğinde

insan buyukluğunde iki mezar daha kazıp Moroes ve Ascı'yı Medivh'in bir yanma yerlestirdi.

Khadgar derin bir ic gecirdi ve basını kaldırıp kuleye baktı. Beyaz taslı Karazhan; Azeroth'un en

hasmetli buyucusu, Tirisfal Birliği'nin Son Bekcisi'nin evi, karsısında yukseliyordu. Khadgar’ın

gerisinde gokyuzu aydınlanmakta ve gunesin, kulenin en ust katma ulasacağının belirtileri

gorunmekteydi.

Khadgar’ın bakısları baska bir seye takıldı. Giristeki bos salonun yukarısında, ana girise tepeden

bakan balkonda bir kıpırtı, bir dus parcası belirdi. Khadgar daha derin bir ic gecirdi ve kendisinin her

hareketini seyreden hayalet yolcuya basını salladı.

"Đste, artık seni gorebiliyorum," dedi yuksek sesle.

 

Sonuc

TAMAMLANAN DonGu

Gelecekteki izinsiz yolcu balkondan asağıya, gecmisteki artık genc olmayan adama baktı. "Ne

kadardır beni gorebiliyorsun?" diye sordu izinsiz yolcu.

"Burada olduğum sure boyunca sana ait bir seyleri hissettim," dedi Khadgar. "Đlk gunumden beri.

Sen ne kadardır buradaydın?"

"Neredeyse butun aksam," dedi yırtık pırtık, kırmızı cuppelerinin icindeki izinsiz yolcu. "Burada

safak sokmek uzere."

"Burada da oyle," dedi eski cırak. "Belki de bu yuzden konusabiliyoruz. Sen bir gorusun ama daha

once gorduklerimin hepsinden farklısın. Birbirimizi gorebiliyor ve birbirimizle konusabiliyoruz.

Gelecekten misin, yoksa gecmisten mi?"

"Gelecekten," dedi yolcu. "Kim olduğumu biliyor musun?"

"Goruntun seni en son gorduğum halinden farklı. Daha genc ve daha huzurlusun ama, evet,

biliyorum," dedi Khadgar. Yerdeki iki buyuk ve bir kucuk toprak yığınını isaret etti. "Seni daha yeni

gomduğumu sanıyordum."

 

"Evet, bunu yaptın," dedi izinsiz yolcu. "En azından benim en kotu yanlarımın coğunu gomdun."

"Ve simdi geri dondun. Ya da doneceksin," dedi Khadgar. "Farklı ama aynı zamanda da aynı."

Đzinsiz yolcu basım salladı. "Bircok bakımdan, ilk bastan beri burada değildim."

"Bu daha da.yazık," dedi Khadgar. "Peki gelecekte nesin? Magus mu? Bekci mi? Đblis mi?"

"Seni temin ederim daha once olduğumdan daha iyi bir varlığım," dedi yolcu. "Senin bugun

yaptıkların sayesinde Sargeras'ın lekesinden kurtuldum. Artık doğrudan Ates Lejyonu'nun Lordu'yla

mucadele edebilirim. Sağ ol. Fedakarlık olmadan basarıya ulasılamaz."

"Fedakarlık," dedi Khadgar. Sozcuk ağzında acı bir tat bırakmısı. "O zaman soyle bana, geleceğin

hayaleti. Gorduğumuz her sey doğru muydu? Stormwind gercekten dusecek mi? Garona Kral Llane'i

oldurecek mi? Bu yaslı vucudumla, ote dunyanın tohumlarıyla dolu bir yerde mi olmem gerekiyor?"

Balkondaki varlık uzun bir sure sessiz kaldı ve Khadgar onun yok olup gideceğinden korktu ama

yolcu orada kaldı. "Bekciler olduğu surece Birlik de vardır. Ve Birlik olduğu surece oynanacak

bolumler vardır. Binlerce yıl once verilmis kararlar senin de benim de yollarımızı belirledi. Bu, hepimize

hukmeden buyuk bir dongunun parcası."

Khadgar basım yukarı kaldırdı. Gunes simdi kulenin en ust yarısına ulasmıstı. "Eğer odenecek

bedel buysa belki de Bekciler olmamalı."

"Katılıyorum," dedi izinsiz yolcu ve gunesin guclu ısınları arttıkca goruntusu solmaya basladı.

"Ama su an icin, senin yasadığın an icin, hepimiz kendi bolumlerimizi oynamalıyız. Hepimiz bu bedeli

odemeliyiz. Ve sonra, bir fırsatımız olduğunda, yeni bir baslangıc yapmalıyız."

www.e-kitap.us

Đzinsiz yolcu bunu soyledikten sonra yok oldu. Varlığının son parcaları kararsız bir buyu

ruzgarıyla geleceğe geri dondu.

Khadgar yaslı basını iki yana salladı ve yeni kazılmıs uc mezara baktı. Lothar'ın hayatta kalan

adamları olulerini yanlarına alıp hızla Stormwind'e geri donmuslerdi. Etrafta Garo-na'ya ait bir iz

yoktu ve Khadgar, kuleyi bir kez daha arasa bile onu orada bulabileceğinden kuskuluydu. Değerli

gorduğu kitapları, elinden geldiği kadar erzağı alacak ve geri kalanların ustune koruma buyuleri

yerlestirecekti. Sonra o da buradan ayrılıp Lothar'ın pesinden savasa gidecekti.

Kureğini omzuna atıp terk edilmis Karazhan Kulesi ne doğru yurumeye basladı. Bir gun

buraya geri donup donmeyeceğini merak ediyordu.

Đzinsiz yolcu konusurken sadece yaprakları dalgalandıran hafif bir esinti olustu ama bu

goruyu dağıtmaya yetmisti. Artık genc olmayan adamın goruntusu dağılıp sona ermekte olan bir

sis gibi yok oldu ve artık yaslı olmayan adam onun gidisim seyretti.

Bir tek gozyası damlası Medivh'in yanağından suzuldu. Bunca fedakarlık, bunca acı hep

Bekcileri ayakta tutmak icindi ve sonra bu planı yıkmak, dunyayı suregelen halinden kurtarmak

icin bunca fedakarlık yapılmıstı. Hepsi mutlak barısı sağlamak icindi.

Simdiyse bu bile tehdit altındaydı. Artık son bir fedakarlık yapılması gerekiyordu. Yolcunun,

onunde uzanan yolda basarıya ulasması icin bu yerin gucunu cekmesi gerekiyordu. Ates

Lejyonu'yla yapılacak son savas icin...

Gunes simdi daha da yukselmis, ısınları neredeyse bulunduğu balkona varmıstı. Artık cabuk

hareket etmesi gerekiyordu.

Bir elini kaldırdı ve bulutlar kulenin tepesinin uzerinde donmeye basladılar. Once yavas

yavas, sonra hızlanarak ve en

 

sonunda kulenin en ust kısmını kasırganın icine sararak donduler.

Đzinsiz yolcu simdi kendi icinin derinliklerine ulasmıs ve yarı pismanlık yarı ofkeden olusan,

yasamının ilk defa sona erdiği gunden beri icinde hapsolmus olan sozcukleri serbest bırakmıstı. Bu

sozcukler onceki yasamının tamamını, iyisiyle kotusuyle sahiplenmeyi istiyordu. Onun gucunu kabul

ediyor, bunu yapmakla da yolcunun ete ve kemiğe sahip olduğu son seferde yaptıkları icin

sorumluluğu kabulleniyordu.

Kulenin cevresindeki kasırga uludu ve kule bu talebi reddetti. Yolcu talebini bir kez daha ve

sonra bir ucuncu kez tekrarladı. Kendi cağırdığı ruzgarların sesini asıp duyulabilmek icin

haykırdı. Kule yavasca, neredeyse gonulsuzce, sırlarını teslim etti.

Guc, tasların ve sıvaların icinde yanıp temele doğru, Me-divh'e doğru esen ruzgarların

kudretiyle yon bularak dısarı cıktı. Butun gorulerin dokuları eriyip dokulerek asağı doğru

akmaya basladılar. Sargeras'ın cığlıklar atan yuzlerce iblisiyle olusu, Aegwynn'le son savası ve

Khadgar’ın donuk kırmızı renkli gunes altında yaptığı savas yolcunun icine doldu. Me-divh'in

Gul'dan'ın karsısında belirmesi, uc asilzadenin cocukca savasları ve Moroes'in Ascı'nın en

sevdiği kristali kırması hep onun icine cekildi. Ve bu gorulerle hatıralar, bu hatıralarla da

sorumluluklar geldi. Bu onlenmeliydi. Bu bir daha asla olmamalıydı. Bu duzeltilmeliydi.

Goruntuler ve guc de aynı sekilde gizli kuleden, kulenin icindeki dehlizlerden yukarı cıktı.

Stormwind'in dususu, Hane'in olumu ve gece yarıları cağrılarak Birlik icinde gerceğe yaklasmıs

olanların ustune gonderilen bitmek tukenmeyen iblisler izinsiz yolcunun karsısında alev alev

yukseldiler. Hepsi yukarı doğru fıskırıyor ve balkonda durmakta olan buyucunun bedeninde

tukeniyorlardı.

Bilinen ve gizli tarihin butun parcaları, butun bolumleri

 

done done kuleden asağı indiler ya da zindanlarından yukseldiler ve Tirisfal'ın Son Bekcisi olan

adamın icine aktılar. Acı buyuktu ama Medivh onu yuzunu burusturarak kabul etti. Enerjiyi ve icerdiği

acı tatlı hatıraları aynı olcude icine aldı.

Solup giden son goruntu balkonun altındaki genc bir adama aitti. Ayaklarının dibinde bir sırt

cantası, elinde Kirin Tor'un kırmızı muhruyle isaretlenmis bir mektup, yureğinde umut ve midesinde

bir sancıyla duruyordu. Girise doğru yavas yavas ilerleyen, goruyu, gecmise ait parcası buyuyle sarılı

genc en son yok olacak olandı. Genc adam done done yukarı cıkıp kendini bırakarak enerjisinin eski

Magus'un icine gecmesine izin verdi. Khadgar’ın son parcası icine dolduğunda Medivh'in gozunun

kenarında bir gozyası belirdi.

Medivh iki elini de goğsune sıkıca yasladı ve tekrar elde ettiklerini muhafaza etti. Karazhan Kulesi

simdi sadece bir kuleydi. Ziyaret edilen yolların cok otesinde, uzak diyarlarda duran bir tas yığınıydı.

Simdi kulenin gucu onun icindeydi. Ve bu sefer onunla daha iyi seyler yapma sorumluluğu da icine

dolmustu.

"Simdi yeni bir baslangıc yapalım," dedi Medivh.

Ve bunu soyledikten sonra bir kuzguna donusup ucup gitti.

                                          

                                                      SON

 

 

Hazırlayan: Lunitari  Düzeltme ve Döküman hazırlama:  Rothen / Torik


 
 
  Bugün 16865 ziyaretçikişi burdaydı!