MENU
bu çevirim tamamen alıntıdır herhangi bir sorundan ötürü StairwayToHeavenTW.tr.gg sorumlu tutulamaz
devam =>
Son kitaplık duvara carptı ve carpısmanın kuvvetiyle parcalanıp yere devrildi. Garona su anda
sallanmakta olan tuneğinden kayarak asağı indi. Uzun bıcağı elindeydi. Ucusan tozların icinden ileriyi
gormeye calısıyordu.
"Khadgar?" dedi kadın.
"Buradayım," dedi cırak. Balkon kısmındaki kitap yığınlarını destekleyen demir kaidelerin yukarı
doğru yukseldiği yerde duvara yapısmıstı. Yuzu bir insan icin bile solgundu.
"Onu yakaladık mı?" diye sordu Garona. Her an bir saldırı daha olabileceği beklentisiyle yarı eğik
bir halde duruyordu.
Khadgar, birkac saniye oncesine kadar raf sıralarının sonu olan seyin kosesini isaret etti. Simdi
butun alt kat, parcalanmıs raflar ve mahvolmus durumdaki kitaplarla doluydu. Darmadağın
harabeden dısarı donuk alev ve carpılmıs golgeden olusan, kaslı, ezik bir kol uzanıyordu. Demir
penceleri pasla kırmızı bir renk almaya ve sıcak kanı zemine dokulmeye baslamıstı bile. Yaratığın ileri
uzanmıs eli Khadgar’ın kendini uzaklastırdığı yerden sadece otuz santim uzaktaydı.
"Tamamdır," dedi Garona. Bıcağı tekrar bluzunun altındaki kınına yerlestirdi.
"Beni dinlemeliydin," dedi Khadgar, tozdan tıkanarak. "Medivh'i getirmeliydin."
"Ben daha iki kat merdiven cıkamadan seni ikiye yarardı," dedi yarı-ork. "Sonra olanları kim Yaslı
Adam'a anlatacaktı?"
Khadgar basıyla onayladı ve sonra aklına gelen bir dusunceyle kasları catıldı. "Magus... O bunları
duymus mudur?"
Garona basını sallayarak onu onayladı. "Buraya geliyor olması lazım. Burada oluleri bile
uyandıracak kadar gurultu yaptık."
"Hayır," dedi Khadgar, kutuphanenin girisine yonelerek. "Ya birden fazla iblis varsa? Gel hadi!"
Garona hic dusunmeden silahını cekti ve insanın pesinden odadan cıktı.
Medivh'i laboratuvarında, Khadgar'ın onu daha bir saat kadar once bıraktığı calısma masasında
otururken buldular. Simdi, uzerinde calıstığı altın alet sekli bozulmus parcalara ayrılmıstı ve masanın
bir yanında demir bir cekic duruyordu.
Khadgar ve ardından Garona odadan iceri ok gibi dalınca Medivh irkildi. Cırak afalladı. Butun
bunlar olurken Magus uyuyor muydu?
"Usta! Kulede bir iblis var!" diye atıldı Khadgar.
"Yine mi iblis?" dedi Medivh, bezgin bir halde. Bir yandan da elinin ayasıyla bir gozunu ovuyordu.
"Đlk basta bir iblisti. Son seferinde de bir ork."
"Oğrenciniz haklı," dedi Garona. "Yaratık saldırdığında kutuphanede onunla birlikteydim, iri bir
yaratık, hayvani ama kurnaz. Ates ve karanlıktan olusuyor ve yaraları yanarak tutuyor."
"Bu muhtemelen yine bir goruden baska bir sey değildi," dedi Medivh, tekrar isine donerek. Aletin
ezik bir parcasını eline alıp onu sanki ilk defa goruyormus gibi baktı. "Burada bu goruler olur. Moroes
sizi bu konuda uyarmıstı sanırım."
"Bu bir goru değildi, Usta," dedi Khadgar. "Bir iblisti, sizin Stormwind Kalesi'nde dovustuğunuz
cinsten. Bir sey koruma buyulerini asıp bize saldırdı."
Medivh'in gri kasları kuskuyla kıvrıldı. "Bir sey yine benim koruma buyulerimi mi gecti? Gulunc."
Buyu Ustadı gozlerini kapayıp havaya bir sekil cizdi. "Hayır, eksik bir sey yok. Koruma buyulerinin
hicbiri atlatılmamıs. Siz buradasınız, ascı mutfakta ve Moroes de su anda kutuphanenin dısındaki
koridorda."
Khadgar ve Garona bir an birbirlerine baktılar. "O zaman hemen gelmelisiniz, Usta," dedi
Khadgar.
"Bunu yapmam gerekiyor mu?" dedi Medivh. "Emin olduğum bir sey varsa, ilgilenmem gereken
baska seyler olduğudur."
"Gelin ve gorun," dedi Khadgar.
"Canavarın olduğunu sanıyoruz," dedi Garona. "Ama varsayımlarımızla usaklarınızın yasamını
riske atmak istemeyiz."
Medivh dağılmıs alete baktı, basım iki yana salladı ve onu masaya bıraktı. Sinirlenmeye
baslamıs gibi gorunuyordu. "Đstediğiniz gibi olsun. Cırakların bu kadar cok sorun cıkarmaması
gerekir."
Kutuphaneye vardıklarında Moroes elinde faras ve supurgeyle orada duruyor ve zararı
gozden geciriyordu. Đki buyucu ve yarı-ork iceri girdiğinde basını kaldırıp dalgın dalgın onlara
baktı.
"Kutlarım," dedi Medivh. Catık kasları yuzunde derin cizgiler olusturmustu. "Bence bu, ilk
geldiğinde olduğundan daha buyuk bir kesmekes. En azından o zaman raflarım vardı. Nerede
bu soylediğiniz iblis?"
Khadgar iblisin elinin dısarı uzandığı yere gitti ama simdi orada sadece zemine dumduz
yapısmıs olan bir kitaplık vardı. Ortalıkta kan bile yoktu.
"Buradaydı," dedi Garona. O da Khadgar kadar saskın gorunuyordu. "Đceri girdi ve bize
saldırdı." Kitaplığın kenarını kavrayıp havaya kaldırmaya calıstı ama devasa mese onun icin cok
ağırdı. Bir sure cabaladıktan sonra, "Onu ikimiz de gorduk," dedi.
"Bir goru gordunuz," dedi Medivh, sertce. "Moroes sizi bu konuda uyarmadı mı?"
"Haha," diye Buyu Ustadını onayladı Moroes. "Bunu yaptım." Sozlerinin etkisini artırmak icin
atgozluğunun iki yanma hafifce vurdu.
Usta, o bize saldırdı, dedi Khadgar. Ona buyulerimizle zarar verdik. Elci onu iki kere yaraladı."
"Hıhhh," diye homurdandı Magus. "Bence daha cok onu gorunce asırı tepki verdiniz ve zararın
coğunu kendiniz verdiniz. Bu masadaki cizikler yeni. Bunu iblis mi yaptı?"
"Demir penceleri vardı," dedi Khadgar.
"Belki de senin, Stormwind'teki sokak pazarlarında dağıtılan boncuklar gibi etrafa sactığın buyu
saldırılarındandır, ne dersin?" Medivh basını iki yana salladı.
"Bıcağım sert ve etli bir seye saplandı," dedi Garona.
"Kuskusuz kitaplardan bazılarıdır," dedi Magus. "Hayır, eğer bir iblis olsaydı cesedi hala burada
olurdu. Tabii birisi onu ortadan kaldırmadığı surece. Moroes, acaba farasında bir iblis olabilir mi?"
"Sanmıyorum," dedi hizmetli. "Kontrol edebilirim."
"Zahmet etme, yalnız aletlerini bu ikisine bırak." Genc buyucuye ve yarı-orka dondu: "Sizden iyi
gecinmenizi bekliyorum. Bu goz onune alındığında, ikiniz kutuphaneyi duzeltmeye giriseceksiniz.
Genc Guven, sen adına ihanet ettin ve simdi bunu tazmin etmelisin."
Garona’nın vazgecmeye niyeti yoktu: "Ama gorduğum..."
"Bir hayal gordun," diye mudahale etti kasları catılan Medivh, otoriter bir sesle. "Baska bir yerin
bir parcasını gordun. Sana zarar veremezdi. Asla veremez. Buradaki arkadasın..." Khadgar'ı isaret etti,
"...ortalıkta hic iblis yokken iblis gormeye meyilli. Bu beni biraz endiselendiriyor. Belki temizlik yaparken
iblis falan gormemeye calısırsınız. Bu is bitene kadar, kesinlikle rahatsız edilmeyeceğim!"
Bunu soyledikten sonra gitti. Moroes supurgeyi ve farası yere bırakıp onu takip etti.
Khadgar bakıslarını yıkıntı halindeki odada gezdirdi. Burayı halletmek icin supurgeden daha fazlası
gerekecekti. Kitaplıklar devrilmis ve birkac yerde de tamamen parcalanmıs www.
ti. Kitaplar etrafa rasgele sacılmıs, bazılarının sırtları kırılmıs ve kapları yırtılmıstı. Bu zamanını
sasırmıs bir goru olabilir miydi?
"Bize saldıran bir illuzyon değildi," dedi Garona, ters ters.
"Biliyorum," dedi Khadgar.
"O zaman bunu neden fark etmiyor?" diye sordu yarı-ork.
"Bunu bilemiyorum," dedi cırak. "Ve cevabı bulmaktan da korkuyorum."
on İKİ
SAVAS ZAMANINDA YASAM
Kutuphaneyi tekrar gerekli duzene sokmak sadece birkac gun almıstı. Dağılan kitapların coğu en
azından olmaları gereken yerin yakınındaydılar. Daha nadir, daha guclu buyuye sahip ve tuzaklı
kitaplar ust kattaki balkon kısmında olduğu icin gurultu patırtı icinde zarar gormemislerdi. Yine de
kitaplıklardan bazılarını tamir etmek zaman almıstı. Garona ve Khadgar bos ahırları gecici olarak
marangozhaneye donusturmuslerdi ve buralarda, parcalanmıs kitaplıkları duzeltmeye (ve bazen de
yenilemeye) calısmıslardı.
Yol actığı zarar dısında, iblise dair hicbir iz yoktu. Pence izleri masanın ustunde kalmıs ve Azeroth
Krallarının Soyağacı devasa penceler tarafından yapılmıs gibi fena halde ezilip parcalanmıstı. Ama
yine de ortada hic ceset, kan veya Medivh'in ayaklarının dibine atılabilecek herhangi bir sey yoktu.
"Belki kurtulmustur," diye oneride bulundu Garona.
"Onu bıraktığımızda fazlasıyla oluydu," diye karsılık verdi Khadgar. Bir yandan da daha onceden
kahramanlık siirlerini romantik destanların ustune mi, yoksa altına mı koyduğunu hatırlamaya
calısıyordu.
"Bir sey cesedi kacırdı," dedi Garona. "Onu iceri sokan kisi dısarı da cıkarmıs olmalı."
Tabii kanı da, diye hatırlattı Khadgar.
"Tabii kanı da," diye tekrarladı yarı-ork. "Belki de bu belli bir zaman aralığı icin cağrılmıs bir
iblisti."
"Buyu boyle islemez," dedi Khadgar.
"Belki senin buyulerin, oğrendiğin buyuler boyle islemez," dedi Garona. "Baskaları baska buyuler
kullanıyor olabilir. Orklarda yaslı samanların buyuleri farklıdır, buyu yapan savas buyuculerininki
farklıdır. Belki de bu hic duymadığın bir buyudur."
"Hayır," dedi Khadgar, doğruca. "Oyle olsa ardında bir cesit iz bırakırdı. Buyuyu yapandan bir
parca... Tanımlayamasam bile hissedebileceğim artık bir enerji olurdu. Kuledeki tek etkin buyuculer
ben ve Magus'tu. Bunu kendi buyulerimden biliyorum. Koruma buyulerini da kontrol ettim. Medivh
haklıydı: Hepsi calısıyordu. Buyuyle ya da baska bir yontemle, kimse kuleye giremezdi."
Garona omuz silkti. "Ama bu" kule icin gecerli olan tuhaf seyler de var, haksız mıyım? Eski kurallar
buraya tam olarak uygulanabilir mi?"
Bu kez omuz silkme sırası Khadgar'ındı. "Eğer durum buysa hayal ettiğimden de buyuk bir belayla
karsı karsıyayız demektir."
Khadgar’ın yarı-orkla olan iliskisi kutuphanenin tamiri sırasında ilerleme kaydetmis gibi
gorunuyordu. Khadgar’ın arkası ona donukken ya da Garona kitap yığınlarının arasındayken yarıorkun
sesi neredeyse insan sesi gibi cıkıyordu. Yine de temsil ettiği kisiler konusunda temkinli
davranıyordu ve Khadgar da kendi adına tetikte bekliyordu. Yarı-orkun verdiği isimleri ve sorduğu
soruları takip ediyordu.
Ayrıca ona Garona’nın odasından cıktığını ya da dısarı haber yolladığım haber veren kendi
denetleme buyuleri ağıyla, kadının kullandığı her turlu iletisim yolunu konuk odalarına girip cıkan
iletilere kadar takip ediyordu. Eğer yine de bunu
yapıyorduysa kullandığı yontemler Khadgar’ın denetlemelerini bile atlatmıstı ve bu da Khadgar'ı
rahatlatmaktan cok, daha da tedirgin etmisti. Garona eğer edindiği bilgiyle herhangi bir sey
yapıyorduysa bile bunu kendine saklıyordu.
Bu arada Garona sozune sadık kalıp kendisinin orklarla ilgili bildiklerini paylasmaya basladı.
Khadgar kafasında, hem orkların (guc ve savascı yetenekleriyle) nasıl yonetildiğine dair bir tablo
olusturmaya, hem de bu tablonun icindeki farklı kabileleri tanımaya baslamıstı. Elci bir kere
anlatmaya basladıktan sonra cesitli kabileler hakkındaki fikirlerini net bir sekilde ortaya koymustu.
Ona gore bu kabile liderleri sadece bir sonraki savaslarını dusunen yontulmamıs kutuklerden baska
bir sey değildi. O, bircok kabileden olusan ork milleti Guruh'u tanımlarken Khadgar kısa zamanda, ic
olusumların en iyi tanımla, değisken ve akıcı olduğunu anladı.
Guruh'un coğunluğunu tutucu Kanayan Ovuk kabilesi olusturuyordu. Bu guclu grubun fetihlerle
dolu, uzun bir gecmisi vardı. Kabile, yaslı liderleri Kilrogg Olugoz'un savaslarda kaybedilen yasamlar
konusunda daha isteksiz davranması nedeniyle gucsuzlesmisti. Garona, ork siyasetinde yaslı orkların
daha pragmatist davrandığını ve genc nesillerin bunu sık sık korkaklık olarak algıladığını acıkladı.
Kilrogg simdiye kadar, kabileyi daha iyi yonetebileceklerini dusunen uc oğlunu ve iki torununu
oldurtmustu.
Anlasıldığı kadarıyla Karakaya olarak bilinen kabile Guruh icindeki baska bir buyuk gruptu.
Liderleri Karael'in, liderlik vasfının en onemli garantisi olarak, bu unvanı isteyen diğer herkesi
tepeleme ozelliği vardı. Karakaya kabilesinin bir kısmı simdiden onlardan ayrılmıs, bir disini kırıp
kendilerine Sırıtan Kara Dis adım vermislerdi... Buyuleyici isimler...
■ Baska kabileler de vardı: Yıkımdan keyif alan Alacakaranlık Cekici ve lidersizmis gibi gorunen,
Guruh'un kargasası icinde anarsist bir topluluk halinde bulunan Yanan Kılıc... Bir
de bir savas buyucusu tarafından yonetilen Fırtınabicen gibi daha kucuk kabileler vardı. Klıadgar,
Garona’nın Fırtınabicen hakkında diğerlerine gore daha az sikayette bulunmasından onun bu kabile
icinde birine rapor verdiği tahmininde bulundu.
Khadgar alabildiği kadar not aldı ve bunları Lothar'a gondereceği raporlara ekledi. Azeroth'un
her yerinden bircok ileti ulasıyordu ve Guruh, Karanlık Batak'tan dısarı her yonde yayılıyormus
gibi gorunuyordu. Bir yıl once sadece bir soylenti olan orkların varlığından simdi kimse suphe
etmiyordu. Stormwind Kalesi tehlikeye karsı koyabilmek icin seferberlik ilan ediyordu. Khadgar,
her an daha kotuye gitmekte olan haberleri Garona'dan saklıyordu ama kabile
uyusmazlıklarından tercih edilen renklere kadar (mesela Karakaya kabilesi belirsiz bir sebepten
dolayı kırmızıyı tercih ediyordu) toplayabildiği her ayrıntıyı Lothar'a bildiriyordu.
Klıadgar oğrendiklerini Medivh'e de ulastırmaya calıstı ama Magus sasırtıcı bir sekilde
ilgisizdi. Aslına bakılırsa Magus'un Garona'yla yaptığı sohbetler de artık eskisi kadar sık değildi.
Klıadgar birkac kez Medivh'in kuleyi kendisine haber vermeden terk ettiğini fark etmisti. Medivh
orada olduğu zamanlarda da daha mesafeli gibiydi. Khadgar bircok kez ona, gozlemevindeki
sandalyelerden birine oturmus, Azeroth gecesine doğru dalgın dalgın bakarken rastlamıstı. Buyu
Ustadı artık daha aksi, karsı cıkmaya daha meyilli ve dinlemeye daha az hevesli gorunuyordu.
Diğerleri de onun yabancılasmıs ruh halinin gayet farkındaydı. Moroes efendisinin odasından
cıkarken Khadgar'a uzun zamandır uzuntu ceken, acı dolu bir bakıs atıyordu. Garona da, ikisi
bildik dunyanın haritalarım tekrar gozden gecirirken (haritalar Stormwind'de yapıldıkları icin
Lordaeron kısmında bile korkunc eksiklikler vardı) konuyu actı.
"Her zaman boyle midir?" diye sordu yarı-ork.
Khadgar ifadesiz bir tonda cevap verdi: ' Onun bircok ruh hali vardır."
"Elbette ama ona ilk rastladığımda canlı, ilgili ve olumlu bir hali vardı. Simdiyse daha cok..."
"Dalgın mı?" ■
"Kayıtsız," dedi Garona, dudaklarını bir hosnutsuzluk ifadesiyle carpıtarak.
Khadgar buna itiraz edemezdi. O aksam daha gec saatte Khadgar, Magus'a bir dolu yeni mesaj
cevirisi rapor etti. Hepsi mor muhurluydu ve hepsi de orklara karsı yardım icin yalvarıyorlardı.
"Orklar iblis değildir," dedi Medivh. "Onlar etten ve kemikten, bu yuzden de bu, buyuculerin değil
savascıların sorunu."
"Mesajlar epey kotu," dedi Khadgar. "Anlasılan Karanlık Batak yakınlarındaki topraklar terk edilmis
ve Stormwind'e ve Azeroth'un diğer sehirlerine multeci akını yasanıyor. Sıkısıp kalmıs durumdalar."
"Bu yuzden de kurtarılmak icin Bekci'ye muhtaclar. Zaten iblisleri takip etmek icin Carpık Ote
Diyar'daki gozcu kulelerine, bekcilik yapmak ve bu acemilerin hatalarını telafi 'etmek zorunda olmam
yeterince kotu. Simdi bir de onları baska milletlerden kurtarmam mı gerekiyor? Gelecek sefere
benden Azeroth'u Lordaeron'la olan bir ticari anlasmazlıkta desteklememi mi isteyecekler? Bu
meseleler bizim sorunumuz olmamalı."
"Yardımınız olmazsa ortada Azeroth diye bir sey kalmayabilir. Lothar..."
"Lothar aptalın teki," diye mırıldandı Medivh. "O, her tarafın tehlikelerle sarılı olduğunu sanan
ihtiyar bir kocakarı. Llane de hicbir seyin onun surlarını yıkamayacağını dusun-mesiyle Lothar'dan
beter. Birlik'in butun o yuce buyuculeriy-se aralarında tartısıp kapıstılar ve birbirlerinin yuzune tukur www.
e-kitap.us
duler. Simdiyse yeni bir istilacı kuvveti geri puskurtecek gucleri kalmadı. Hayır, Genc Guven, bu en
onemsiz mesele. Orklar Azeroth'ta basarı sağlasa bile bir Bekci'ye ihtiyacları olacak ve ben de onlar
icin burada olacağım."
"Usta, bu..."
"Alcaklık mı? Hainlik mi? Đhanet mi?" Magus ic gecirdi ve parmaklarıyla burnunun kemerli kısmını
sıktı. "Belki ama ben zamanı gelmeden yaslanmıs bir adamım ve istemediğim gucum icin buyuk bir
bedel odedim. Yasamıma hukmeden dislilere serzeniste bulunmama izin ver. Simdi git. Sabah olunca
bu huzunlu hikayelerini dinlemeye devam ederim."
Khadgar kapıyı kaparken Medivh'in konusmaya devam eden sesini duydu: "Her sey icin
kaygılanmaktan cok yoruldum. Ne zaman kendim icin kaygılanabileceğim?"
"Orklar Stormwind'e saldırmıs," dedi Khadgar. Aradan uc hafta gecmisti. Genc buyucu mesajı
kendisiyle Garona’nın arasına koydu.
Yarı-ork kırmızı muhurlu zarfa zehirli bir yılana bakar gibi baktı. "Uzgunum," dedi sonunda. "Esir
alma gibi bir kuralları yoktur."
"Ork kuvvetleri bu sefer geri puskurtuldu," dedi Khadgar. "Kapılara ulasamadan Llane'in birlikleri
tarafından durduruldular. Tanımlardan Alacakaranlık Cekici ve Kilrogg'un Kanayan Ovuk kabileleri
gibi gorunuyor. Buyuk kuvvetler arasında bir koordinasyon sorunu var gibi."
Garona buldog kopeği aksırmasına benzer bir sesle homurdandı. "Alacakaranlık Cekici bir kusatma
durumunda asla saldırı gucune katılmamalıdır. Herhalde Kilrogg bir rakibinin gucunu kırmak
niyetindeydi ve Stormwind'i de. bunun icin destek olarak kullandı."
"Demek ki bir saldırının ortasında bile birbirleriyle dalasıp birbirlerine ihanet etmeye devam
ediyorlar," dedi Khadgar. Saldırının onunu kesecek bilgileri onlara Lothar'a gonderdiği raporların mı sağladığını
merak ediyordu.
Garona omuz silkti. "Đnsanlardan pek de farkı yok." Okuma masasının ustune yığılmıs kitap istifini
isaret etti. "Tarihinizde surekli, her turlu cehennemlik cabanın haklı gosterilmesi ornekleri var. Her
soykırımı, suikastı ve katliamı ortmek icin soyluluk, miras ve seref iddiaları var. En azından Guruh
guce susamıslıklarım acıkca belli etmesi bakımından durust." Bir an sessiz kaldı ve sonra ekledi:
"Onlara yardım edebilecek olduğumu sanmıyorum."
"Orklara mı, Stormwind'e mi?" diye sordu Khadgar.
"Đkisine de," dedi Garona. "Eğer ima etmeye calıstığın sey buysa, Stormwind'e yapılacak
herhangi bir saldırıyla ilgili bir bilgim yoktu. Ancak bir gram sezgisi olan herkes Guruh'un en
buyuk hedefe en kısa zamanda saldıracağını bilirdi. Bunu tartısmalarımızdan biliyorsun. Ayrıca
geri cekileceklerini, tekrar gruplasacaklarım ve birkac lideri oldurup daha fazla sayıda gucle geri
doneceklerini de biliyorsun."
"Bunu tahmin edebiliyorum, doğru," dedi Khadgar.
Garona ekledi: "Zaten bu dusunceyle Stormwind'deki Buyuk Savascı'ya bir mektup
gonderdin bile."
Khadgar, yuzunde ifadesiz bir hal olduğunu sanıyordu ama ork elcisinin yuzune genis bir
gulumseme yayıldı. "Evet, yaptın."
Khadgar simdi yuzunun kıpkırmızı olduğunu hissediyordu ama altta kalmaya niyeti yoktu:
"Aslında benim sormak istediğim soru, senin niye efendilerine rapor vermediğin."
Yesil derili kadın koltuğunda geri yaslandı. "Vermediğimi kim soylemis?"
"Ben soyluyorum," dedi Khadgar. "Tabii eğer benden daha iyi bir buyucu değilsen..."
Garona'nın ağzının kenarındaki ufak bir hareket ona ihanet etmisti. "Aslında hic rapor
verdiğin yoktu, değil mi?" diye sordu Khadgar.
Garona bir an sessiz kaldı ve Khadgar da sessizliğin kutuphaneyi doldurmasına izin verdi. Bir sure
sonra yarı-ork sessizliği bozdu: "Bolunmus sadakat hissi sorunu yasıyorum, diyelim."
"Bağlılıkların olmadığını sanıyordum," dedi Khadgar.
Garona onu umursamadı. "Gul'dan adında bir savas buyucusu tarafından buraya gonderildim,
buraya gelme emri aldım. Gul'dan, Fırtınabicen kabilesinin buyucu lideri. Guruh icinde cok etkilidir.
Sizin dunyanızın buyuculeriyle yakından ilgili."
"Orklar da ilk once en buyuk hedefe saldırma eğilimindeler: Medivh'e..." dedi Khadgar.
"Gul'dan, Medivh'in ozel olduğunu soyledi. Bu sonuca hangi gizli kehanetler ya da tutsu kokulu
meditasyonla vardığım bilemiyorum." Garona, Khadgar'in bakısını gormezden geldi. "Medivh'le daha
once kendi bolgemde birkac kez bulustum, sonra bu kuleye bir elci olarak gelmeyi kabul ettim.
Yapmam gereken temel bilgi alısverisi ve Medivh'in gucleri konusunda Gul'dan'a iletebildiğim kadar
cok sey iletmekti. Yani en bastan beri haklıydın: Burada casusluk amacıyla bulunuyordum."
Khadgar onun karsısına oturdu. "Sen ilk değilsin," dedi. "Peki niye raporları iletmedin?"
Garona bir an sessiz kaldı. "Medivh..." diye basladı, sonra sustu. "Yaslı Adam..." Tekrar sustu. "O,
elbette bunu hemen anladı ama yine de bilmek istediklerimi bana soyledi. En azından coğunu."
"Biliyorum," dedi Khadgar. "Benim ustumde de aynı etkiye sahip."
Garona basını salladı. "Đlk basta onun, tanıdığım bazı ork sefleri gibi, gucune guvendiği icin
kibirlilik yaptığını dusundum ama baska bir sey vardı. Sanki bana bilgi vermekle benim de
değiseceğimi ve onun guvenine ihanet etmeyeceğimi biliyor."
Guven," dedi Khadgar. 'Bu Medivh icin onemli bir sey. Sanki bunu etrafına yayıyor. Onun
yanında durduğunda onun ne yaptığını bildiğini hissediyorsun."
"Haklısın," dedi Garona. "Guc de orkları doğaları gereği kendine ceker. Gul'dan'a tutsak edildiğimi,
cevap gondere-mediğimi soyleyebileceğimi dusundum ve bu arada daha fazla sey oğrendim ve
sonunda..."
"Ona zarar gelmesini istemedin," diye onun cumlesini tamamladı Khadgar.
"Moroes'in diyeceği gibi 'haha'," dedi Garona. "O bana fazlasıyla guveniyordu. Ve sana da... Senin
goru gucu olayını seyrettikten sonra bundan ona bahsettim. Đblisi basımıza bunun salmıs
olabileceğini dusunuyordum. Bana bunu bildiğini ve bunun onu rahatsız etmediğini soyledi. Senin
doğustan meraklı olduğunu ve bunun isine yaradığını soyledi. O, yanındakilere guveniyor."
"Sen de boyle birine zarar veremezsin," dedi Khadgar.
"Haha. Kendimi insan gibi hissetmeme neden oldu. Oysa uzun, cok uzun zamandır kendimi insan
gibi hissetmemistim. Yaslı Adam'ın, Magus Medivh'in, birden fazla kuvvetin birbirlerine hukmetmek
icin savasacağına dair bir dusu var gibi gorunuyor. Gucuyle hepimizi yok edebilir ama etmiyor. Bence
o daha iyi bir seye inanıyor. Ben de onun dusune inanmak istiyorum."
Đkili bir sure orada sessizce oturdular. Uzaklarda bir yerde, Moroes ya da Ascı'nın koridordan
gectiği duyuldu.
"Ve son zamanlarda..." dedi Garona. "Daha once hic boyle olmus muydu?"
Lothar gibi konusmustu. Cok ilgili gorunmemeye calısarak soru soruyordu. Khadgar basını iki yana
salladı. "Her zaman değisken olmustur. Tuhaftır. Ama onu hic boyle... sıkıntılı gormedim."
Dusunceli," diye ekledi Garona. 'Tarafsız... Simdiye kadar hep onun Azeroth Krallığı tarafında
olduğunu varsaymıstım ama eğer Stormwind saldırıya uğramıs ve o hala bir sey yapmıyorsa..."
"Bu kendi oğretisinden kaynaklanıyor olabilir," dedi Khadgar, sozcukleri dikkatle secerek. Kadının
su anki hislerine rağmen Khadgar, Garona'ya. Birlik hakkında bilgi vermek istemiyordu. "Olaylara
uzun vadeli bakması gerekiyor. Bu bazen onu diğer seylerden uzaklastırıyor."
"Tahminimce basıbos halinin sebebi de bu," dedi Garona. Bir sessizlik daha oldu ve sonra yarı-ork
ekledi: "Stormwind'in istilacıları geri puskurtmesine uzulmedim. Boyle bir seyi dısarıdan yok
edemezsin. Surları zayıflatmak icin once iceriden bir sey yapmalısın."
"Orada bir general olarak bulunmadığına memnun oldum," dedi Khadgar. *
"Sef," dedi Garona. "Belki buna fırsat bulurum."
"Bir sey var," dedi Khadgar ve sonra sustu. Garona iri ceneli basım ona doğru eğdi.
"Cıkar pesinde olan biri gibi konusuyorsun," dedi kadın.
"Sana ordu birliklerinin guclerini ya da konumlarını hic sormadım..."
"Yani bariz casusluk konularını..."
"Ama savas alanlarındaki muazzam sayıdaki ork savascıları onları afallattı," dedi Khadgar. "Orkları
puskurttuler ama Karanlık Batak bataklıklarının bir bu kadar daha asker barındırabileceğini fark edip
sasırdılar. Simdi bile bataklıklarla kaplı alanlarda saklanıyor olabilecek kuvvetler konusunda endiseliler."
"Kuvvetlerin dağılımı hakkında bir sey bilmiyorum," dedi Garona. "Ben sizi gozetlemek icin
buradayım, unuttun mu?"
"Doğru," dedi Khadgar. "Ama yurdundan bahsettiğini de biliyorum. Oradan buraya nasıl geldiniz?
Bu bir tur buyu muydu?"
Garona bir an, sanki zihninde bir seylere cozum arıyor gibi sessizce oturmayı surdurdu. Khadgar
onun yuvarlak bir cevap vermesini, konuyu değistirmesini, hatta cevaba cevapla karsılık vermesini
bekliyordu ama yarı-ork, "Dunyamıza Dra-enor deriz," dedi. "Corak topraklar, ucurumlar ve solgun
bitkilerle dolu vahsi bir dunyadır. Yasam icin elverissiz ve fırtınalarla doludur..."
"Ve - kırmızı bir gunesi var," diye ekledi Khadgar.
Garona genc buyucuye baktı. "Baska orklarla mı konustun? Tutsaklarla mı? Đnsanların orkları
tutsak aldığından haberim yoktu."
"Hayır, bir goruden," dedi Khadgar. Bu anı ona omrunun yarısı kadar gecmiste kalmıs gibi
geliyordu. "Đlk karsılastığımızda gorduğune benzer bir taneydi. Orkları ilk gorusumdu. Orada
onlardan cok sayıda olduğunu hatırlıyorum."
Garona bir buldog kopeği gibi homurdandı. "Gorulerin muhtemelen soylediklerinden daha
fazlasını iceriyor ama tarifin iyi. Orklar doğurgandır ve bir batında doğan yavru sayısı genelde coktur
cunku bir savascı olacak yasa gelmeden coğu olup gider.
"Bu zorlu bir yasamdır; guclu, dayanıklı ve zeki olanlar hayatta kalır. Ben ucuncu gruba dahildim
ama yine de yarı dıslanmıs sayılırdım. Kabilenin en dısında elimden geldiğince hayatta kalmaya
cabaladım. O zamanlar bu Fırtınabicen ka-bilesiydi, yani en azından buyruk cıktığında oyleydi."
"Buyruk mu?"
"Hepimiz yola cıkarıldık, butun savascılar ve eli silah tutan herkes. Ayak iscileri ve savascıların
hepsi silahlarını, alet-edevatlarım ve esyalarını toplayıp Cehennematesi Yarımadasına doğru yola
koyulma emri aldı. Buraya Gul'dan ve diğer
guclu savas buyuculeri tarafından buyuk bir gecit dikilmisti. Bu gecit dunyalar arasındaki
bosluğu asıyordu."
Garona uzun ve sivri dislerinden biriyle oynarken ayrıntıları hatırlamaya calısıyordu. "Bu, kocaman
dikilitaslardan olusan bir yapıydı. Bosluktaki bir yarığı cevrelemek icin yapılmıstı. Yarığın icinde
karanlığın renkleri vardı. Bu, kirlenmis bir su birikintisi ustunde donen bir yağ katmanı gibiydi. Yarığın
daha buyuk ellerce dovulmus olduğu ve savas buyuculerinin onu sadece zapt ettiği hissine kapıldım.
"En sağlam savascıların coğu sutunların arasındaki bosluktan korktu ama sefler ve
yardımcıları diğer tarafta bulacakları seyler konusunda atesli nutuklar attılar: Servede dolu, bollukla
dolu, kolayca hukmedilecek zayıf yaratıklarla dolu bir dunya... Butun bunları vaat ettiler.
"Bazıları yine de direndi. Bunların bir kısmı katledildi, di-ğerleriyse sırtlarına baltalar
dayanarak zorlandı. Ben buyuk bir isci grubuyla birlikte yakalandım ve sutunların arasındaki
bosluğa itildim."
Garona bir an sessiz kaldı ve sonra devam etti: "Ona Carpık Ote Diyar deniyordu ve hem bir
anlık hem de ebediydi. Sonsuz bir dusus yasadım ve garip ısığa ulastığımda yeni, cılgın bir
dunyadaydım."
Khadgar ekledi: "Cennet vaatlerinden sonra Karanlık Batak buyuk bir hayal kırıklığı olmus
olmalı."
Garona basını iki yana salladı. "Bir soktu. Mavi, dusman gokyuzunu ve gozun gorebildiği
kadar yesillikle kaplı toprağı ilk gorusumde sindiğimi hatırlıyorum. Bazıları bunu kaldıramadı ve
cıldırdı. Coğu Yanan Kılıc'a katıldılar, kaos ork-ları o gun alev turuncusu flamaları altında
toplandı."
Garona koseli cenesini sıvazladı. "Korktum ama hayatta kaldım. Aynı zamanda melez
kanımın bu insanları anlamamı sağladığını kesfettim. Ben pusu kurup Medivh'e saldıran
gruptaydım. O diğer herkesi oldurdu ama beni sağ bıraktı ve
beni bir mesajla Savas Buyucusu Gul dan'a geri gonderdi. Bir sure sonra Gul'dan beni casusu olarak
gonderdi ama Yaslı Adam'ın sırlarına... ihanet etmekte... zorlandığımı fark ettim. "
"Bolunmus sadakat hissi," diye yorumda bulundu Khad-gar.
"Ama senin soruna cevabım..." dedi Garona. "Hayır, Dra-enor'dan Karanlık Gecit aracılığıyla
buraya varan kac tane kabile var bilmiyorum. Onların kendilerine gelmelerinin ne kadar sureceğini de
bilmiyorum. Gecidin nereden geldiğini de bilmiyorum. Ama sen Khadgar, sen bunu bulabilirsin."
Khadgar gozlerini kıstı. "Ben mi?"
"Gorulerin," dedi Garona. "Gecmisin hayaletlerini cok uzaklarda bile olsalar cağırabiliyor gibisin.
Seninle ilk karsılastığımda Medivh'in annesine ait bir goru yaratmanı seyrettim. Orası Stormwind
miydi?"
"Evet," dedi Khadgar. "iste bu yuzden hala kutuphanedeki iblisin gercek olduğunu dusunuyorum:
Goru icin geri planda bir fon yoktu."
Garona onun yorumunu gecistirdi: "Sonucta sen bu goruleri yaratabiliyorsun. Yarığın ilk yaratıldığı
zamana ait bir goru cağırabilirsin. Orkları Azeroth'a kimin getirdiğini bulabilirsin."
"Evet," dedi Khadgar. "Ve iddiaya girerim o, iblisleri serbest bırakan buyucu ya da savas
buyucusuyle aynı kisi. Đkisinin bağlantılı olması mantıklı." Genc buyucu, Garona'ya baktı. "Biliyor
musun, bu soru benim aklımdan gecmezdi."
"Eğer sen cevapları verirsen..." dedi kendinden hayli memnun gorunen Garona, "ben de soruları
sağlarım."
Yine bos yemek odasındaydılar. Durmadan calısan Moro-es daha onceki buyulu cemberi
supurduğu icin Khadgar onu dovulmus kızıl cakmaktası ve ametist dokerek yeniden ciz www.
mek zorunda kaldı, Garona yanan mesaleleri duvarlardaki desteklere yerlestirmis ve sonra genc
buyucunun yanma gelip yerdeki seklin ortasında durmustu.
"Seni uyarmalıyım," dedi yarı-orka Khadgar. "Bu ise yaramayabilir."
"Bunu yapacaksın," diye karsılık verdi Garona. "Daha once yaptığım gordum."
"Muhtemelen bir sey ortaya cıkacak," dedi Khadgar. "Sadece ne olacağını bilmiyorum." Elleriyle
hareketleri yapıp sozcukleri bir ezgiyle soyledi. Garona onu seyrederken, her seyin doğru gitmesini
istiyordu. Sonunda buyulu enerjiyi zihnindeki kafesinden saldı ve haykırdı: "Bana Draenor'la Azeroth
arasındaki yarığın kaynağını goster!"
Basıncta, cevrelerindeki havanın ağırlığında bir değisiklik oldu. Hava sıcak ve geceydi ama
pencerenin dısındaki gokyuzu, eski ve kurumus kan rengi gibi koyu kırmızı bir tondaydı. Bu ortuyu
delip gecen sadece birkac zayıf yıldızdı.
Burası birinin, muhtemelen bir ork liderinin odasıydı. Yerde kurk halılar ve yatak gorevi goren iri
bir platform vardı. Odanın ortasında derin olmayan bir ates cukuru yanmaktaydı. Tas duvarlarda
silahlar asılıydı ve etrafta cok sayıda dolap vardı. Dolaplardan ≫biri acıktı ve icinde bir dizi muhafaz a
edilmis sey vardı. Bu seylerden bazıları bir zamanlar insanlara ya da insan benzeri canlılara ait
olabilirdi.
Yataktaki adam sallandı, dondu ve birden doğrulup oturdu. Sanki kotu bir ruyadan uyanmıstı.
Bakısları karanlığın icinde gezerken, savaslarla yıpranmıs, vahsi yuzu net bir sekilde seciliyordu. Ork
standartlarına gore bile ırkının cirkin bir orneğiydi.
Garona keskin bir inleme sesi cıkarıp: "Gul'dan," dedi.
Khadgar basıyla onayladı. "Seni goremez."
Demek ki Garona'yı casus olarak gonderen savas buyucusu buydu. Ancak bukulmus bir altın para
kadar guvenilir bir goruntusu vardı. Ork o anda kurklerine sarındı ve konusmaya basladı:
"Uyanık olduğumu sansam da seni hala gorebiliyorum," dedi. "Belki de uyanık olduğumu hayal
ediyorum. One cık, ruya yaratığı."
Garona, Khadgar’ın omzunu kavradı ve genc buyucu onun keskin tırnaklarının etine battığını
hissetti. Ancak Gul'dan'ın konustuğu onlar değildi. Yeni bir hayalet suzulerek gorus alanlarına girdi.
Bu, uzun boylu ve genis omuzluydu. Diğer ucunden de uzundu. Sanki buraya da ait değilmis gibi
yarı saydam bir goruntusu vardı. Kukuletalıydı, sesi cızırtılı ve uzaktan geliyordu. Tek ısık kaynağı
ates cukuru olmasına rağmen kukuletalı adamın iki golgesi vardı: Biri doğrudan atesin tersi yone
dusuyor, diğeri sanki baska bir kaynaktan meydana geliyormus gibi bir yana dusuyordu.
"Gul'dan," dedi adam. "Halkını istiyorum. Ordularını istiyorum. Bana yardım etmen icin gucunu
istiyorum."
"Ruhani muhafızlarımı cağırdım, yaratık," dedi Gul'dan ve Khadgar onun sesinde bir titreme
hissetti. "Savas buyuculerimi cağırdım ve onlar onunde korkudan sindiler. Buyu ustamı cağırdım ve o
seni durdurmayı basaramadı. Ruyalarıma dadanıyorsun ve simdi buraya, dunyama geldin, ruya
yaratığı. Sen gercekte kimsin ve nesin?"
"Benden korkuyorsun," dedi uzun boylu varlık ve onun sesiyle Khadgar omurgası boyunca soğuk
bir elin gezindiğini hissetti. "Cunku beni anlamıyorsun. Dunyamı gor ve korkunu anla... Ve artık
korkma."
Bunu soyledikten sonra uzun boylu ve kukuletalı adam bosluktan bir sabun kopuğu kadar hafif ve
berrak bir kure yarattı. Capı yaklasık otuz santimdi ve havada asılı duruyordu. Kurenin icinde mavi
goklu ve yesil alanlarla kaplı bir yer manzarası gorunuyordu.
Pelerinli adam orka Azeroth'u, gosteriyordu.
Bir baloncuk daha ortaya cıktı, sonra bir tane daha ve bir dorduncusu... Yaz gunesinin
ısınlarıyla beneklenmis yesil alanlar, Karanlık Batak'ın bataklıkları, kuzeyin buzulları,
Stormwind Kalesi'nin ısıldayan kuleleri...
Ve bir baloncukta tepelerle kaplı bir kraterin icinde, berrak ay ısığıyla aydınlanan, ıssız bir
kule vardı. Adam, ork buyucusune Karazhan'ı gosteriyordu.
Bir baloncuk daha vardı. Bu seferki hızla hareket ediyor ve dalgaların cok cok altındaki
karanlık bir sahneyi gosteriyordu. Bu sanki hemen yok olan yanlıs bir dusunce gibiydi ama
Klıadgar guc hissini duymustu. Dalgaların altında bir mezar vardı, bir lahit. Kalp atısı gibi bir
gucle kabarıyordu. Bir an icin oradaydı, sonra yok olmustu.
"Kuvvetlerini topla," dedi pelerinli adam. "Ordularını, savascılarını, iscilerini ve muttefiklerini
topla ve onları Carpık Ote Diyar'dan gecirmeye hazırla. Onları iyice hazırla cunku basarılı
olduğunda butun bunlar sizin olacak."
Khadgar basını iki yana salladı. Bu ses onu iğnesini sokan bir arı gibi rahatsız etmisti. Sonra
onun kim olduğunu fark etti ve.yureği urpertiyle doldu.
Gul'dan dizlerinin ustune cokmustu ve elleri onunde birlesmisti. "Oyle yapacağım, gucu en
yuce olan. Peki ama gercekte kimsin ve biz bu dunyaya nasıl ulasacağız?"
Uzun boylu varlık ellerini kukuletasına goturdu ve Khadgar basını iki yana salladı. Bunu
gormek istemiyordu. Biliyordu ama gormek istemiyordu.
Derin cizgilerle dolu bir yuz, kırlasmıs kaslar, gizli bilgi ve tehlikeli bir seyle titresen yesil
gozler... Khadgar’ın yanındaki Garona bir inilti sesi cıkardı.
"Ben Bekci'yim," dedi savas buyucusu orka Medivh. "Yolu sizin ici acacağım. Donguyu
kıracak ve serbest kalacağım."
on uç
İKİNCİ GOLGE
H ayır!" diye bağırdı Khadgar ve goru birden yok oluverdi. Tekrar yemek odasında, dovulmus akik ve
kızıl cakmaktasından suslemeli bir cizimin tam ortasındaydılar.
Khadgar’ın kulakları urperdi ve gorus alanının kenarları ustune geliyor gibi oldu. Genc buyucu bir
dizinin ustune coktu ama hareket ettiğinden ■ bile haberi yoktu. Sağ tarafından Ve yukarıda n
Garona’nın sesi kısık, neredeyse boğuk geliyordu.
"Medivh," dedi sessizce. "Yaslı Adam... Bu mumkun de-ğil."
"Mumkun," dedi Khadgar. Midesinde, birbirlerine duğumlenmis yılanlar etinin icinde kıvranıyormus
gibi bir his vardı. Zihni simdiden hızlı hızlı yol almaya baslamıstı ve bunu inkar edebilmek icin delice
bir heves duysa da zihninin ulasmak uzere olduğu hedefi biliyordu.
"Hayır," dedi Garona, kara kara. "Bu yanlıs bir sonuc, sahte bir goru olmalı. Bir sey bulmak icin
yola cıktık ama baska bir seye ulastık. Bunun daha once olduğunu soylemistin."
"Boyle değildi," dedi Khadgar. "Gormek istediğimiz seyi goremeyiz, tek gorebileceğimiz gercektir."
"Belki de bu sadece bir uyarıydı," dedi yarı-ork.
"Bu mantıklı," dedi Khadgar. Sesinde bir bulanıklık ve pismanlık vardı. "Dusun bir. Biz saldırıya
uğradıktan sonra koruma buyuleri bu yuzden dokunulmamıs halde kaldı. O zaten koruma buyulerinin
icindeydi ve iblisi iceride cağırmıstı."
"Ona benzemiyordu," dedi Garona. "Belki de bir illuzyon, buyusel bir aldatmacaydı. Ona
benzemiyordu."
"Oydu," dedi cırak ayağa kalkarak. "Ustamın sesini tanıyorum. Ustamın yuzunu tanıyorum.
Onun her ruh halini ve davranısını biliyorum."
"Ama sanki o yuzu.kullanan baska biriymis gibiydi," dedi Garona. "Sahte bir seydi. Sanki o
bir tur giysi, elbise ya da zırhmıs da baska biri onu giymis gibi."
Khadgar, yarı-orka baktı. Kadının sesi titriyordu ve genis gozlerinin koselerinde gozyasları
birikmisti. Đnanmak istiyordu. Gercekten inanmak istiyordu.
Khadgar da inanmak istiyordu. Yavasca basıyla onayladı. "Bu bir numara olabilir ve yine de
o, Medivh olabilir. O orku kandırıp buraya gelmesi icin ikna ediyor olabilir. Bu belki de geleceğe
ait bir gorudur."
Bu sefer basını sallayarak karsı cıkma sırası Garona'daydı. "Hayır, bu Gul'dan'dı. O zaten
burada. O bizi gecitten iceri soktu. Bu gecmisteydi, bu onların ilk bulusmasıydı. Peki ama
Medivh. neden orkları Azeroth'a getirmek istesin ki?"
"Bu, onlara karsı koymak icin neden pek bir sey yapmadığını acıklıyor," dedi Khadgar. Basını
iki yana sallayarak zihnine biriken dusunceleri uzaklastırmaya calıstı. Ortadan tuhaf bir bicimde
kaybolmalar, orkların giderek artan sayısına ilgisiz hali, hatta bir yarı-orku kaleye getirmesi...
Bakıslarını Garona'ya dikip onun bu entrikanın icine ne kadar karıstığını merak etti. Bu yeni
bilgi karsısında tam anlamıyla sasırıp kalmıs gibi gorunuyordu ama acaba bir komplocu mu, yoksa Medivh in oynadığı golge oyununda baska bir kukla mıydı?
"Bunu oğrenmeliyiz," dedi Khadgar, doğruca. "Onun neden burada olduğunu oğrenmeliyiz. Ne
yapmakta olduğunu oğrenmeliyiz. O, Bekci... Onu tek bir goruyle mahkum edemeyiz."
Garona yavasca basını salladı. "O zaman ona soracağız. Nasıl?"
Khadgar ağzım actı ama koridorlarda baska bir ses yankılandı:
"Bu samata da neyin nesi?" dedi yemek odasına acılan girisin kosesini donen Medivh.
Khadgar’ın boğazı daraldı ve birden kuruyuverdi.
Magus kapının esiğinde durdu ve Khadgar ona baktı. Yuruyusunden, sesinden bir sey yakalamaya
calısıyordu. Goruntusune ihanet edecek herhangi bir sey... Hicbir sey yoktu. Bu Medivh'di.
"Siz cocuklar ne yapmaya calısıyorsunuz?" eledi Magus, gri kasları catilarak.
Khadgar bir cevap bulmak icin cırpındı ama Garona onun yerine konustu: "Cırak bana ustunde
calıstığı bir buyuyu gosteriyordu." Yarı-orkun sesi telas icindeydi.
Medivh hırıldadı. "Yine senin gorulerinden biri mi, Genc Guven? Sen gecmisi cağırmasan da zaten
yeterince kotuler. Hemen buraya gel, yapılacak islerimiz var. Sen de oyle, Elci."
Sesi olculu, anlayıslıydı ama katıydı. Bilge akıl hocasının sert sesiydi. Khadgar one doğru bir adım
attı ama Garona onu kolundan yakaladı.
"Golgeler," diye tısladı.
Khadgar gozlerini kısıp tekrar Magus'a baktı. Yaslı adamın yuzunde simdi sabırsızlık ve
hosnutsuzluk vardı. Ustundeki baskılara rağmen dimdik ayaktaydı ve omuzları yine genisti.
Ustunde, Khadgar’ın daha once de sık sık gorduğu cuppeler vardı.
Ve ardında iki golge vardı. Biri doğrudan mesalenin aksi yonde, birincisi kadar karanlık olan
diğeriyse tuhaf bir acıda dusmustu.
Khadgar duraksadı ve Medivh'in hosnutsuzluğu derinlesti. Yuzunde fırtına bulutları
birikmekteydi. "Sorun nedir, Genc Guven?"
"Dağınıklığımız toplamalıyız," dedi Khadgar, rahat olmaya calısarak. "Moroes'i cok fazla
calısmak zorunda bırakmak istemiyoruz. Sonra sizi yakalarız."
"Bir cırağın vazifeleri arasında pazarlık yapmak yoktur," dedi Medivh. "Simdi hemen buraya
gel."
Kimse kıpırdamadı. "O nicin odaya gelmiyor?" diye sordu Gar ona.
Nicin gercekten de, diye dusundu Khadgar. "Bir soru sorabilir miyim, Usta?" dedi onun
yerine.
"Yine ne var?" diye homurdandı Buyu Ustadı.
"Neden ork Gul'dan'ın ruyalarına uğradınız?" dedi Khadgar. Soruyu sorarken gırtlağının
daraldığını hissediyordu. "Neden orklara bu dunyaya nasıl geleceklerini gosterdiniz?"
Medivh'in bakısları Garona'ya kaydı. "Gul'dan'ın sana benden bahsettiğini bilmiyordum. Bana
cahil ya da geveze biri gibi gelmemisti."
Garona bir adım geriledi ama bu sefer Khadgar onu engelledi. "Bilmiyordum. Simdiye
kadar," dedi yan-ork.
"Bunun bir onemi yok," diye homurdandı Medivh. "Simdi buraya gelin. Đkiniz de."
"Neden orklara buraya gelis yolunu gosterdiniz?" diye sorusunu tekrarladı Khadgar.
"Oğretmeninle tartısma!" diye cıkıstı buyucu.
"Orkları neden Azeroth'a getirdiniz?" diye sordu Khadgar. Simdi sesi yalvarır gibi cıkıyordu.
"Bu seni hic ilgilendirmez, cocuk. Buraya gel! Hemen!" Magus'un yuzune gozu donmus ve
carpık bir ifade yerlesmisti.
"Affınıza sığınırım, efendim," dedi Khadgar ve sozcukler ağzından keskin bir hancer gibi dokuldu:
"Hayır, gelmeyeceğim."
Merlivh hiddetle kopurdu: "Cocuk, seni..." Konusurken odadan iceri adımım attı.
Birden kıvılcımlar havada ucustular ve yaslı buyucuyu bir ısık sağanağına boğdular. Magus
geriye doğru bir adım sendeledi ve sonra elini kaldırıp bir lanet mırıldandı.
"Ne?" diye konusmaya basladı Garona.
"Koruma Cemberi," dedi Khadgar, aniden. "Cağrılan iblisleri uzak tutmak icin... Magus onu
gecemiyor."
"Peki ama sadece iblisleri etkiliyorsa neden gecenlesin? Eğer..." Garona Khadgar'a baktı.
"Hayır," dedi yarı-ork. "Cember onu tutabilir mi?"
Khadgar, Stormwind'deki kulede ve giristen tasan enerjide bulunan koruma buyulerine
yerlestirilmis olan calı parcalarını dusunup basını iki yana salladı.
Genc buyucu, Magus'a bağırdı: "Huğlar ve Hugarin'e • yaptığınız da bu muydu? Ve de
Guzbah'a? Peki ya diğerlerine? Onlar da bir seyleri fark etmeye mi baslamıstı?"
"Onlar gerceklere senin kadar yaklasamamıstı, cocuk," dedi aydınlanan Magus, sıktığı disleri
arasından. "Ama dikkatli olmalıydım. Senin merakını gencliğine vermistim ve sadakatin..."
Koruma .buyuleri ona engel olurken hırıldadı. "...Sadakatin bu dunyada hala bir anlamı
olduğunu dusundum."
Koruma buyuleri Medivh iclerine doğru hareket ederken parladılar ve Khadgar Magus'un
ileri uzanmıs acık avuclarının cevresindeki alanların bicimlerinin bozulduğunu gordu.
Kıvılcımların titresen ısığı Medivh'in sakalını tutusturmustu, duman alnından yukarı bir cift
boynuz yukseliyormus gibi gorunuyordu.
Khadgar m yureği urpertiyle doldu cunku bu gorduğunun, sevdiği buyucunun goruntusunun
uzerine yerlesmis baska bir goruntu olduğunu fark etmisti. Đkinci golgeye ait bir goruntu...
"Onu asacak," dedi Garona.
Khadgar dislerini birbirine kenetledi. "Eninde sonunda. Cemberi kırmak icin muazzam bir guc sarf
ediyor."
"Bunu yapabilir mi?" diye sordu yarı-ork.
"O, Tirisfal'ın Bekcisi," dedi Khadgar. "O her istediğini yapabilir. Bu sadece zaman alır."
"Peki, buradan cıkabilir miyiz?" Garona’nın sesi simdi panik halindeydi.
"Tek cıkıs yolu onun yanından gecmek," dedi Khadgar.
Garona etrafına bakındı. "O halde duvarlardan birini patlat. Yeni cıkıs yarat."
Khadgar kulenin tas duvarlarına baktı ve basını iki yana salladı.
"Eh, bir seyler dene!"
"Deneyeceğim," dedi Khadgar. Medivh'in simdi daha uzun ve ısıklarla taclanmıs olan goruntusu
dumanların icinde korkutucu bir sekilde karsılarına dikilmisti.
Genc buyucu sakinlesmeye calısarak buyulu enerjileri icine cekti. Sadece birkac dakika once
yaptığı hareketleri tekrarladı ve fani insanların ulasamayacağı sozcukleri soyledi. Enerjileri tek bir ısık
topu halinde sıkıstırdıktan sonra onları serbest bıraktı.
"Bana daha once bu canavarla dovusmus olana ait bir goru goster!" dedi Khadgar.
Kısa bir yer ve zaman kaybı yasandı; Khadgar bir an buyunun yanlıs sonuc verip onları kulenin
tepesindeki gozlemevine tasıdığını sandı. Ama hayır, simdi gece olmustu ve otoriter, kızgın bir kadın
sesi bosluğu yarıyordu:
"Kendi annene saldırmaya nasıl curet edersin?" diye bağırdı Aegwynn. Yuzu ofkeden
mosmor kesilmisti.
Gozlemevi katının bir tarafında Aegwynn, diğer tarafında Medivh duruyordu. Medivh genc
buyucunun bildiği Medivh'di. Uzun boylu, mağrurdu ve endiseli gorunuyordu. Ne Aegwynn, ne de
gecmisteki Medivh, Khadgar'a ya da Garo-na'ya dikkat etmemisti. Khadgar irkilerek Medivh'in su anki
halinin de orada olduğunu ve bir koruma buyusu duvarı boyunca parıldadığını fark etti. Gecmisteki
ikili onu da gormuyordu ama su. andaki Medivh onunde oynanan temsili seyretmekteydi.
"Anne, bir isteri hali yasadığını dusundum," dedi gecmisteki Medivh.
"Yani buyulu bir enerji kumesi duyularımı kendine mi getirecekti?" diye cıkıstı onceki Bekci.
Khadgar simdi onun cok daha yaslı olduğunu fark etti. Sarı sacları artık beyazdı ve gozleriyle
ağzının kenarlarında gergin kırısıklar vardı. Yine de Aegwynn'in goruntusu genc buyucunun
daha once gor-dukleriyle aynıydı. "Simdi soruma cevap ver," dedi kadın.
"Anne, olan biteni doğru değerlendiremiyorsun," dedi gecmisteki Medivh.
"Cevap ver," diye cıkıstı Aegwynn, sert bir sesle. "Neden orkları Azeroth'a getirdin?"
"Bunu ona sorduğunda bu kadar ofkelenmesine sasmamak lazım," dedi Garona. Khadgar
ona sessiz olmasını isaret etti ve bakıslarını su andaki Medivh'e cevirdi. Medivh'in simdiki hali
koruma buyulerinin olusturduğu duvarları zorlamayı kesmisti ve yuzu ofkesinden arınmıs
gibiydi.
"Anne?" dedi su andaki Medivh. Yuzunde saf bir ifade vardı.
"Verecek cevabın yok, değil mi?" dedi Aegwynn. "Sen sadece kucuk bir oyun oynuyorsun.
Bu, Llane ve Lothar'ın eğlenmesi icin bir tur meydan okuma mı? Tirisfalen gucu oyun
değildir, cocuk. Her an daha fazla ork gelmekte ve Karanlık Batak civarında yağmalanan kervanların
haberlerini duyuyorum. Bir acemi izleri senin Gecit'ine kadar takip edebilir ama ancak annen onu
sarmalayan gucu hissedebilirdi. Tekrar soruyorum, cocuk: Kendini nasıl savunacaksın?"
Khadgar yaslı kadının suclayan konusması karsısında kendini gucsuz hissetti ve bir yanı
gecmisteki Medivh'in odadan kacmasını bekledi. Ancak Medivh onu sasırtarak derin bir kahkaha
attı.
"Annenin karsı cıkması seni eğlendiriyor mu, cocuk?" dedi Aegwynn, sert bir tonla.
"Hayır," dedi Medivh, yuzunde yırtıcı bir hayvana ait derin bir sırıtısla. "Ama annemin
salaklığı eğlendiriyor."
Khadgar odanın diğer tarafına goz attı ve su andaki Medivh'in, gecmisteki halinin sesinden
urkerek gerilediğini gordu.
"Buna curet mi ediyorsun?" diye gurledi Aegwynn, elini kaldırarak. Parlak beyaz bir ısık
kuresi kadının avucundan cıkıp hızla gecmisteki Medivh'e doğru uctu. Magus bir elini kaldırdı ve
buyunun istikametini kolayca değistirdi.
"Evet, ediyorum, Anne," dedi gecmisin hayaleti. "Ve bunun icin gucum de var. Bu, daha ben
dollenirken icime yerlestirdiğin guc. Đstemediğim ve talep etmediğim bir guc." Hayalet Medivh
eliyle bir hareket yaptı ve en ust kat ısıltılı bir enerjiyle aydınlandı. Aegwynn enerjiyi yakaladı
ama Khadgar onun iki elini de kaldırmak zorunda kaldığını ve yine de geriye doğru sendelediğini
fark etti.
"Peki ama neden orkların Azeroth'a girmesine izin verdin?" diye tısladı yaslı kadın. "Buna
gerek yoktu. Butun halkları tehlikeye soktun ama amacın ne?"
"Elbette donguyu kırmak icin," dedi gecmisteki Medivh. "Benim icin kurduğun mekanik
evreni parcalamak icin. Cocuğun da dahil olmak uzere her sey yerli yerinde. Sen Bekci
olarak var olmaya devam edemeyeceksen senin secilmis, do-ğurulmus ve ozenle hazırlanmıs halefin
devam etmeli ama o kendisi icin hazırlanan metne diğer butun kuklaların kadar sıkı bir sekilde bağlı
kalmalı."
Su andaki Medivh dizlerinin ustune coktu. Gozleri onundeki manzaraya kilitlenmisti. Dudaklarında,
gecmisteki kendisinin soylediği sozcukler sekilleniyordu.
Garona, Khadgar’ın koluna asıldı ve genc buyucu basını salladı. Đkili koruma buyulerinin
ortasından ayrılıp odanın kenarından ilerlemeye basladı. Dikkatle Magus'un su anki halinin arkasına
gecmeye calısıyorlardı.
"Peki ya tehlike ne olacak, cocuk?..." dedi Aegwynn.
"Tehlike mi?" dedi Medivh. "Kimin icin tehlike? Benim icin değil, Tirisfalen gucu emrimdeyken değil.
Birlik'in geri kalanı icin mi? Onlar iblislerden cok ic siyasetle uğrasıyorlar. Đnsan ulusları icin mi?
Hakkında hicbir fikirleri olmadığı tehditlerden korunan zengin ve mutlu ırk icin mi? Gercekten onemli
biri icin bir tehlike var mı?"
"Kendinden daha buyuk guclerle oyun oynuyorsun, Oğlum," dedi Aegwynn. Khadgar ve Garona
neredeyse kapıya varmıstı ama su andaki Medivh goruye takılıp kalmıstı.
"Ah, elbette," dedi Magus'un gecmisteki hali, hırıldayarak. "Boyle guclere hukmedebileceğimi
dusunmem Kibir gunahını islemek olurdu. Bu, bir iblis lorduyla kurnazlık yarısına girip zaferle
cıkabileceğini dusunmek gibi bir sey."
Simdi Medivh'in ar kasnıdaydılar ve Garona bluzunun icindeki bıcağa uzanmıstı. Khadgar onun
elini durdurup basını iki yana salladı. Medivh'in arkasından suzulerek gectiler. Yaslı adamın gozlerinde
gozyasları birikmeye baslamıstı.
"Eğer bu orklar basarılı olursa ne olacak?" dedi Aegwynn. "Onlar karanlık tanrılara ve golgelere
tapıyorlar. Neden Aze-roth'u onlara vereceksin ki?"
"Onlar basarılı olduklarında beni liderleri yapacaklar," dedi gecmisteki Medivh. "Onlar, guce saygı
duyuyor, Anne. Senin • gibi ya da bu sefil dunyanın geri kalanı gibi değiller. Ve sayende ben bu
dunyadaki en guclu seyim. Ben senin ve diğerlerinin ustume yerlestirdiği zincirleri kıracağım ve
hukum sureceğim."
Gorude bir sessizlik oldu ve Khadgar'la Garona nefeslerini tutarak donup kaldılar. Su andaki
Medivh onları sessizlikte fark edebilir miydi?
Yıllar oncesinden konusan Aegwynn, simdiki Medivh'in dikkatini ustune toplamıstı. "Sen
benim oğlum değilsin," dedi kadın.
Su andaki Medivh elleriyle yuzunu orttu. "Hayır," dedi gecmisteki hali. "Ben. hicbir zaman
senin oğlun olmadım. Hicbir sart altında gercekten senin kanından değildim."
Sonra gecmisteki Medivh bir kahkaha attı. Bu derinden, yeri goğu inleten bir kahkahaydı.
Khadgar bu sesi daha once duymustu. Bu ikisi buzlarla kaplı bozkırlarında en son savastığında...
Aegwynn sok gecirmis gibi gorunuyordu. "Sargeras?" dedi kadın, tukururcesine, sonunda
kabullenir bir halde. "Seni oldurdum."
"Sen bir bedeni oldurdun, cadı. Sen sadece benim maddi seklimi oldurdun!" diye hırladı
gecmisteki Medivh. Khadgar simdiden ikinci varlığın onun ustune dusen goruntusunu, onu
tuketen diğer golgeyi gorebiliyordu. Alevden sakalı ve iri abanoz boynuzları olan, golge ve
atesten olusan bir yaratık... "Onu oldurdun ve denizin altında bir lahde sakladın ama ben daha
buyuk bir odul icin onu kurban etmeye hazırdım."
Aegwynn kendine tutamayarak bir elini karnına goturdu.
"Evet, sevgili anneciğim," dedi gecmisteki Medivh. Alevler sakalını yalıyor, Boynuzları
alnının onunden yukselen dumandan olusuyordu. O hem Medivh'di, hem de Sargeras'tı.
' Senin rahminde saklandım ve daha sekillenmemis cocuğunun henuz uyumakta olan hucrelerine
gectim. Bir kanser, bir virus, hic fark etmeyeceğin bir doğum kusuruydum. Seni oldurmek imkansızdı,
aklını celmek olasılık dısındaydı. Ben de kendimi senin varisin yaptım."
Aegwynn bir lanet savurdu, ellerini hızla yukarı kaldırdı ve ofkesi, insan sesi icin olmayan
sozcukleri sardı. Titrek bir ısıkla aydınlanan bir enerji kumesi Medivh Sargeras yaratığının tam
goğsune isabet etti.
Gecmisin hayaleti geriye doğru bir adım, sonra bir adım daha sendeledi. Sonra tek elini kaldırdı ve
kendisine gonderilen enerjiyi yakaladı. Odaya yanık et kokusu yayıldı ve Sargeras/Medivh hırıldayıp
tısladı. Bu sefer yaratık bir buyu yaptı ve Aegwynn sert bir sekilde odanın diğer tarafına uctu.
"Seni olduremem, Anne," dedi iblis gorunuslu yaratık, sertce. "Đcimde bir yer bunu yapmamı
engelliyor. Ama seni yıkacağım. Seni yıkacağım ve surgun edeceğim. Đyilesip seni gonderdiğim
yerden donduğunde bu topraklar benim olmus olacak. Bu topraklar ve Tirisfal Birliği'nin gucu!"
Gercek zamanda, Medivh kayıp bir ruhun ulumasıyla haykırdı. Asla kabul gormeyecek bir
bağıslanma isteğiyle gokyuzune sesleniyordu.
"Bu bizim isaretimiz," dedi Garona, Khadgar’ın cuppesini cekistirerek. "Hala gidebiliyorken
gidelim."
Khadgar bir an tereddut ettikten sonra onun pesinden merdivenlere yoneldi.
Tas basamakları ucer ucer asarken az kalsın Moroes'e carpıyorlardı.
"Heyecanlısınız," dedi sakince. "Sorun mu var?"
Garona hizmetlinin yanından gecip asağı inmeye devam etti ama Khadgar yaslı adamı yakalayıp,
"Usta delirdi," dedi.
"Normalden daha mı cok?" diye karsılık verdi Moroes.
"Saka yapmıyorum," dedi Khadgar ve gozlerinde bir ısık belirdi. "Griffonları cağırmaya yarayan
duduk sende mi?"
Usak runlerle islenmis metal parcasını kaldırdı. "Cağırmamı ister..."
"Ben yaparım," dedi Khadgar. Duduğu onun elinden alıp Garona’nın ardından atıldı. "O bizim
pesimizde ama sen de kacsan iyi olur. Ascı'yı al ve kacabildiğin kadar uzağa kac."
Khadgar bunu soyledikten sonra gozden kayboldu.
"Kacayım mı?" dedi Moroes, uzaklasan cırağın ardından. Sonra homurdandı: "Nereye gideceğim
ki?"
on DOR T
KACIS
Birkac kilometre uzaklasmıslardı ki griffon huysuzlan-maya basladı. Khadgar’ın cağrılarına sadece bir
tek hayvan cevap vermisti ve o da Garona yaklasır yaklasmaz sinirli bir sekilde karsı koymustu. Genc
buyucu ancak saf bir irade gucuyle griffonun yarı-orkun varlığını kabul etmesini sağlayabilmisti.
Tepelerden olusan cemberden ayrıldıklarından uzun bir sure sonra Medivh'in cığlıklarını ve savurduğu
lanetleri duyabiliyorlardı. Griffonu Stormwind'e yonlendirmislerdi ve Klıadgar griffonu iyice
mahmuzlamıstı.
Hızları iyiydi ama simdi altlarındaki griffon onları ustunden atmaya, dizginlerini koparmaya ve
dağlara geri donmeye calısıyordu. Khadgar hayvanı zapt etmek ve aynı istikamette tutmak icin
cabaladı ama hayvan gittikce daha cok hareketleniyordu.
"Bunun derdi ne?" diye sordu Garona, Khadgar’ın omzunun ustunden.
"Medivh onu geri cağırıyor," dedi Khadgar. "Karazhan'a geri donmek istiyor."
Khadgar dizginlerle boğustu ve duduğu calmayı denedi ama sonunda yenilgiyi kabul etmek
zorunda kaldı. Griffonu alcak, cıplak, kayalık bir tepeye indirip Garona’nın ardından
hayvanın sırtından asağı kaydı. Yere değer değmez griffon tekrar havalanmıs, heybetli kanatlarını
kararmakta olan gokyuzune doğru cırparak efendisinin cağrısına doğru yukselmisti.
"Pesimizden gelir mi dersin?" diye sordu Garona.
"Bilemiyorum," dedi Khadgar. "Ama eğer gelirse burada olmak istemiyorum. Stormwind'e
ulasmalıyız."
Neredeyse butun aksam ve gece boyunca ilerleyip bir toprak yola ulasıp onu Stormwind
istikametinde takip etmislerdi. Ne hemen peslerinden gelen birisi, ne de gokyuzunu aydınlatan tuhaf
ısıklar vardı. Đkili, safak sokmeden buyukce bir sedir ağacının altında kısa bir sure icin yan yana
dinlenmisti.
Ertesi gun icerisinde hicbir canlıya rastlamamıslardı. Temeline kadar yanıp kul olmus evler ve
gomulmus olan ailelerin yerini belli eden yeni yığılmıs toprak kumeleri. vardı. Ters donmus,
parcalanmıs at arabaları aynı kocaman, yanık, daire seklindeki kul yığınları gibi sık sık karsılarına
cıkıyorlardı. Garona bunun, cesetlerin yağmalanmasından sonra ork-ların olulerden kurtulmak icin
kullandıkları yontem olduğunu acıkladı.
Gordukleri hayvanların hepsi oluydu: Darmadağın haldeki bir ciftlik evinin yanında ic organları
bosaltılmıs domuzlar, yuzunde korkmus ve carpık bir ifade bulunan kafası haric her tarafı tuketilmis
bir at iskeleti gormuslerdi. Đkili talan edilmis ciftlik evlerine birbiri ardına sessizce uğradılar.
"Halkın eksiksiz bir is cıkarmıs," dedi Khadgar, sonunda.
"Boyle seylerden gurur duyarlar," dedi Garona, kara kara.
"Gurur mu?" dedi Khadgar, etrafına bakınarak. "Yıkımla mı gurur duyuyorlar? Talanla mı? Hicbir
insan ordusu, hicbir insan ulusu yolundaki her seyi yakmaz ya da hayvanları amacsızca oldurmez."
Garona basıyla onayladı. "Bu ork yontemidir: Arkalarında dusmanlarının kendilerine karsı
kullanabileceği kadar cok sey
bırakmazlar. Eğer hemen kullanamayacakları bir seyse, mesela hayvan yemi, yatacak yer ya da
ganimet değilse, atese verirler. Ork kabilelerinin sınırları genelde ıssız yerlerdir. Her taraf diğerlerinin
kaynaklarını azaltmaya calısır."
Khadgar basını iki yana salladı. "Bunlar kaynak değil," dedi hararetle. "Bunlar yasam. Bu toprak
bir zamanlar cayırlarla, ağaclarla yesil ve hayat doluydu. Simdiyse corak bir toprak. Suna bak!
İnsanlarla orklar arasında barıs olabilir mi?"
Garona bir sey soylemedi. O gun yollarına sessizce devam ettiler ve harabe halindeki bir handa
kamp kurdular. Ayrı odalarda uyudular. Khadgar salonun enkazı icinde, Garo-na'ysa daha arkadaki
mutfakta kaldı. Ne genc buyucu, ne de yarı-ork birlikte kalmak konusunda bir teklifte bulunmamıstı.
Khadgar midesinden gelen gurultularla uyandı. Kuleden ayrılırken yanlarında sırt cantalarında
olanlar dısında bir sey yoktu. Topladıkları birkac kucuk meyve ve fındık dısında bir gundur bir sey
yemis sayılmazlardı.
Genc buyucu kendisine yatak vazifesi gormus olan yağmurdan ıslanmıs saman yığınından guclukle
kalkarken eklemleri ona karsı cıkıyordu. Karazhan'a varısından beri acık alanda kamp yapmadığından
formdan dusmustu. Onceki gun yasadığı korku tamamen aklından silinmis, simdi bir sonraki
hareketini dusunmeye baslamıstı.
Stormwind onların belirlediği hedefti ama Garona gibi birini sehre nasıl sokacaktı? Belki kılık
değistirmesi icin bir sey bulabilirlerdi. Acaba yarı-ork gelmek istiyor muydu? Belki de artık kuleden
kurtulduğuna gore Gul'dan'a ve Fırtınabicen kabilesine donmesi daha iyi olurdu.
Binanın yıkık tarafında bir kıpırtı oldu. Bu muhtemelen Garona'ydı. O da Khadgar kadar ac
olmalıydı. Kadın bir sikayette bulunmamıstı ama Khadgar, orkların artlarında bıraktıkları enkazlardan
savasa hazır halde kalabilmek icin cok fazla yemeğe ihtiyac duydukları sonucunu cıkarmıstı.
Khadgar ayağa kalktı, zihnini saran dusunceleri dağıttı ve ona mutfakta bir sey kalıp
kalmadığını sormak icin pencereden geriye kalmıs olan yerden dısarı eğildi.
Ve boynu hizasında kaldırılmıs, cift taraflı, muazzam bir baltayla karsı karsıya geldi.
Baltanın diğer ucunda bir orkun yemyesil yuzu vardı. Bu, gercek bir orkun yuzuydu. Khadgar
o ana kadar Garona’nın yuzune ne kadar alısmıs olduğunu fark etmemisti. Karsısındaki koseli
cene ve dusuk alın onu soka uğratmıstı.
"Buddane?" diye homurdandı ork.
Khadgar iki elini de yavasca yukarı kaldırdı ve o sırada bu-yusel enerjiyi zihnine cağırdı. Yaratığı
kenara devirip Garo-na'yı bulmasına ve buradan uzaklasmasına yetecek basit bir -buyu yapacaktı.
Tabii onları buraya getiren Garona değilse, diye birden aklından gecti.
Bir an duraksadı ve bu sure yeterli oldu. Arkasından gelen bir ses duydu ama iri ve ağır bir
sey ensesine inerken arkasına donmeye fırsat bulamadı.
Uzun bir sure baygın kalmıs olmamalıydı ama yarım duzine orkun odanın icine dolusup
baltalarıyla yıkıntıları kurcalamasına yetecek kadar bir zaman gecmisti. Buyuk, yesil kolluklar
takıyorlardı. Hafızası Khadgar'a bunların Kanayan Ovuk kabilesi olduğunu hatırlattı. Genc
buyucu kımıldanır kımıldanmaz cift taraflı baltası olan ilk ork tekrar ona dondu.
"Esyanerdde?" dedi ork "Neryesakhladın?"
"Ne?" diye sordu Khadgar. Konusulanları orkun sesinin mi yoksa kendi kulağının mı
carpıttığını anlamaya calısıyordu.
"Esyaların," dedi ork, daha yavas bir sekilde. "Aletlerin. Hicbir seyin yok. Onları nereye
sakladın?"
Khadgar dusunmeden cevap verdi: "Esyam yok. Kaybetmistim. Esyam yok."
Ork homurdandı. "O zaman oleceksin," diye hırladı ve silahını havaya
kaldırdı.
"Hayır!" diye bağırdı Garona, harap kapı ağzından. Kotu bir gece gecirmis
gibi gorunuyordu ama deri bir kayısla kemerine yabani tavsanlar asılmıstı.
Avlanmaya cıkmıstı. Khadgar onceki dusunceleri icin hafif bir utanc hissi duydu.
"Defol, melez," diye cıkıstı ork. "Seni ilgilendirmez."
"Benim malımı olduruyorsunuz, bu beni ilgilendirir," dedi Garona.
Mal mı, diye dusundu Khadgar ama sesini cıkarmadı.
"Mal mı?" dedi ork, yarım yamalak. "Sen kimsin ki malın olsun?"
"Ben Garona Yarıork," diye hırladı kadın. Yuzune bir hiddet maskesi
yerlestirmisti. "Fırtınabicen kabilesinin savas buyucusu Gul'dan'a hizmet ederim.
Malıma zarar veren onunla uğrasmak zorunda kalır!"
Ork tekrar homurdandı. "Fırtınabicen kabilesi? Peh! Onların savas
buyuculerinin buyruğundaki zayıf bir kabile olduğunu duydum!"
Garona ona buz gibi bir bakıs attı. "Benim duyduğumsa Kanayan Ovuk
kabilesinin Stormwind'e yapılan son saldırıda Alacakaranlık Cekici kabilesini
destekleyemediği ve iki kabilenin de geri puskurtulduğu. Benim duyduğum
kadarıyla insanlar sizi adil bir savasta alt etmis. Bu doğru mu?"
"Bu, konu dısında," dedi Kanayan Ovuk uyesi ork. "Atları vardı."
"Belki ben..." dedi Khadgar, ayağa kalkmaya calısarak.
"Otur, kole!" diye bağıran Garona, Khadgar'a sert bir tokat atıp onu geriye
devirdi. "Sen, seninle konusulduğunda konusacaksın, daha once değil!"
Ork lideri bu fırsatı değerlendirip one doğru bir adım attı ama Garona
konusmasını bitirir bitirmez tekrar donmus ve
uzun govdeli bir hanceri orkun karnına doğrultmustu. Diğer orklar gerileyerek muhtemel bir
kavgadan uzaklastılar.
"Mulkiyetime karsı mı geliyorsun?" diye hırladı Garona. Gozleri alevler alevdi ve kasları, keskin
celiği deri zırhtan iceri sokmak uzere gerilmisti.
Bir an sessizlik oldu. Kanayan Ovuk uyesi ork Garona'ya baktı, yere serilmis haldeki Khadgar'a
baktı ve sonra tekrar Garona'ya baktı. Once homurdandı, sonra, "Once git kavga etmeye değecek bir
sey bul, melez!" dedi.
Bunu soyledikten sonra ork lideri geriledi. Diğerleri rahatladılar ve harabe halindeki odadan sırayla
cıkmaya basladılar.
Binadan ayrılırlarken astlarından biri lidere sordu: "Kadın, bir insan koleyi n'apacak ki?"
Ork lideri Khadgar’ın duyamadığı bir sey soyledi. Dısarıda bağıran astının sesi duyuldu: "Bu
iğrenc!"
Khadgar ayağa kalkmaya calıstı ama Garona elini sallayarak ona yerde kalmasını isaret etti.
Khadgar kendine hakim olamayarak olduğu yerde sindi.
Garona bos pencereye doğru gitti, bir an dısarıyı seyretti, sonra Khadgar’ın kendisini duvara
yasladığı yere geri dondu.
"Sanırım gittiler," dedi yarı-ork, sonunda. "Karara karsı gelebileceklerinden bile korktum. Adamları
muhtemelen bu gece liderlerine meydan okuyacak."
Khadgar yuzunun acıyan tarafına dokundu. "Đyiyim, sorduğun icin sağ ol."
Garona basını iki yana salladı. "Seni soluk yuzlu geri zekalı! Eğer sana vurmasaydım orkların lideri
seni oracıkta ol-duruverirdi ve sonra da seni hizada tutamadığım icin sıra bana gelirdi."
Khadgar derin bir ic gecirdi. "Affedersin. Haklısın."
"Haklı olduğum konusunda haklısın," dedi Garona. "Ben gelene kadar seni oldurmediler cunku
handa bir yerlerde bir
sey sakladığını dusunuyorlardı. Savas bolgesinin tam ortasında silahsız olacak kadar aptal olmadığını
dusunduler."
"O kadar sert vurman gerekiyor muydu?" diye sordu Khadgar.
"Onları ikna etmek icin mi? Evet. Hosuma gitmediğini de soyleyemem." Yabani tavsanlarını
buyucuye fırlattı. "Al bakalım, bunların dersini yuzup suyu kaynat. Mutfakta hala kaplar ve biraz bitki
koku kalmıstı."
"Arkadaslarına ne soylemis olursan ol ben senin kolen değilim," dedi Khadgar.
Garona kıkırdadı. "Elbette. Ama kahvaltıyı ben yakaladım, sen de pisirmek zorundasın!"
Kahvaltı, Khadgar’ın mutfak bahcesinden geriye kalanlar arasında bulduğu otlar ve Garona’nın
kırda topladığı mantarlarla zenginlestirilmis, doyurucu bir tavsan ve patates yahni-siydi. Khadgar
mantarların icinde zehirli olan olup olmadığını kontrol etmisti. Hicbiri zehirli değildi.
"Orklar genc olanları cesnici olarak kullanırlar," dedi Garona. "Eğer hayatta kalırlarsa yiyeceğin
herkes icin iyi olduğunu anlarlar."
Tekrar yola koyulup Stormwind'e doğru yoneldiler. Ağaclıklar yine urkutucu derecede sessizdi ve
tek karsılastıkları savastan geriye kalanlardı.
Gunun ortalarına doğru bir kez daha Kanayan Ovuk uyelerine rastladılar. Hepsi duz bir acıklıkta,
harap bir gozcu kulesinin yakınında, yuzukoyun yatıyorlardı. Siyah zırhları iri, heybetli ve keskin bir
sey tarafından delinmislerdi ve coğunun kellesi yerinde değildi.
Garona cabucak bir cesetten diğerine gidip ustlerindeki kullanılabilir esyaları toplamaya basladı.
Khadgar ufku tarıyordu.
"Yardım edecek misin?" diye ona seslendi Garona.
"Birazdan," dedi Khadgar. "Dostlarımızı oldurenin hala yakınlarda olmadığından emin olmaya
calısıyorum."
Garona gozleriyle acıklığın bittiği bolgeyi taradı ve bakıslarını gokyuzune kaldırdı. Yukarıda alcak,
ustlerine murekkep sıcramıs gibi gorunen bulutlardan baska bir sey yoktu.
"Ee?" dedi yarı-ork. "Ben bir sey duymuyorum."
"Orklar da cok gec olana kadar duymamıstı," dedi Khadgar, ork liderinin cesedinin yanı
basındaki Garona’nın yanına gelerek. "Kosarken arkadan darbe yemisler ve saldırgan onlardan
daha uzunmus." Genc buyucu topraktaki toynak izlerini isaret etti. Bunlar demir nalları olan
heybetli atlardı. "Suvariler... Đnsan suvarileri..."
Garona basıyla onayladı. "Demek ki en azından yaklasıyoruz. Onların ustunden alabildiğin
kadarım al. Onların erzaklarım kullanabiliriz. Đğrenc olabilirler ama aynı zamanda doyurucular.
Bir de silah al, en azından bir bıcak."
Khadgar, Garona'ya baktı. "Dusunuyordum da..."
Garona guldu. "Kac insan faciasının bu cumleyle basladığını merak ediyorum."
"Stormwind devriyelerinin sınırlan icindeyiz," dedi Khadgar. "Medivh'in bizi takip ettiğini
sanmıyorum, en azından doğrudan. Belki de ayrılmalıyız."
"Bunu ben de dusundum," dedi Garona. Orkların heybelerinden birini karıstırıyordu.
Heybeden once bir pelerin, sonra da kumasa sarılmıs kucuk bir paket cıkardı. Paketi actığında
bir cakmaktası, bir celik ve bir tup yağlı sıvı buldu. "Ates yakma seti," diye acıkladı yarı-ork.
"Orklar atesi sever ve bu da cabucak yakmayı sağlar."
"Yani ayrılmamız gerektiğini dusunuyorsun," dedi Khadgar.
"Hayır," dedi Garona. "Bunu benim de dusunduğumu soyledim. Asıl sorun, bu bolgenin
kimsenin kontrolunde olmaması; ne insanların, ne de orkların. Elli metre ilerleyip Ka www.
nayan Ovuk kabilesinden baska bir devriye koluna rastlayabilirsin ve ben de sizin suvari dostlarınız
tarafından pusuya dusurulebilirim. Eğer ikimiz bir arada olursak hayatta kalma sansımız artar. Biri
diğerinin kolesi olur."
"Tutsağı," dedi Khadgar. "Đnsanlar kole almaz."
"Elbette alırsınız," dedi Garona. "Siz sadece onlara baska bir ad veriyorsunuz. Sonucta birlikte
kalmamız gerekiyor."
"Bu kadar mı?" diye sordu Khadgar.
"Hemen hemen," dedi Garona. "Bir de Gul'dan'a bir suredir rapor vermediğim gerceği var. Eğer
onunla karsılasacak olursak Karazhan'da esir olarak tutulduğumu ve bir daha akıllıca davranıp
yandaslarından birini bir tuzağın icine gondermemesi gerektiğim anlatacağım."
"Buna inanacağını mı dusunuyorsun?" diye sordu Khadgar. • "Đnanacağından emin değilim," dedi
Garona. "Bu da seninle kalmam icin baska bir neden."
"Oğrendiklerinle buyuk bir etki sahibi olabilirsin," dedi -Khadgar.
Garona basını salladı. "Elbette. Birine bir sey anlatamadan beynime bir balta saplanmazsa. Hayır,
su an icin sansımı soluk yuzlulerle deneyeceğim. Simdi, bir sey daha yapmam gerekiyor."
"Neymis o?"
"Cesetleri bir araya toplayıp ustlerine biraz calı ve kuru dal yığmalıyım. Đhtiyacımız olmayanları
saklayabiliriz ama cesetleri yakmamız gerekiyor. En azından bu elimizden gelir."
Khadgar’ın kasları catıldı. "Eğer ağır suvariler hala bolge-deyse yukselen duman onları hemen
buraya getirir."
"Biliyorum," dedi Garona. Bakısları devriyeden geriye kalanların ustunde geziyordu. "Ama
yapılması gereken bu. Eğer pusuya dusurulup oldurulmus insan askerleri bulsaydın onları gommek
istemez miydin?"
Khadgar m yuzune kasvetli bir ifade yerlesti ama genc buyucu sesini cıkarmadı. Bunun yerine en
uzaktaki orku yakalayıp surukleyerek harabe halindeki kuleye tasıdı. Bir saat icinde cesetleri soyup
atese vermislerdi.
"Artık gitmeliyiz," dedi Khadgar, done done yukselmekte olan dumanlan seyreden Garona'ya.
"Bu, suvarileri buraya getirmeyecek mi?" dedi Garona.
"Evet," dedi Khadgar. "Ama aynı zamanda bir mesaj verecek: Burada orklar var. Yandaslarının
cesetlerini yakacak kadar kendilerini guvende hisseden orklar... Cok sağ ol ama dortnala ustume
gelen bir savas atıyla karsılasmak yerine yakın mesafede derdimi anlatmayı denemeyi tercih ederim."
Garona basım salladı ve ikili, artlarında calıntı pelerinler dalgalanarak, yanan gozcu kulesinden
ayrıldılar.
Garona orkların savas tayını hakkında icten konusmustu. Bu erzak katılasmıs komposto, fındık ve
Khadgar’ın haslanmıs fare olduğuna yemin edebileceği bir seyin karısımıydı. Yine de yola devam
etmelerini ve zaman gecirmelerini sağlamıstı.
Bir gun ve bir gun daha gecti; kırlık alan, gelismekte olan dalga dalga ekinlerle dolu, goz
alabildiğine uzanan tarlalara ulastı. Yine de bu topraklar ıssız değildi. Ahırlar bos, evler cokmus
durumdaydı. Orkların cenaze torenlerinden kalan birkac yanık noktaya daha rastladılar. Aynı
zamanda gecip giden insan ailelerinin ve devriyelerin arkalarında bıraktığı cok sayıda toprak kumesi
gorduler.
Đlerlerken calı ve citlerden olusan cizgilere yakın kalmayı surduruyorlardı. Daha acık arazi baska
birlikleri gormelerini kolaylastırıyor ama onları da- daha fazla acıkta bırakıyordu. Kucuk bir ork ordusu
ilerideki dağ sırası boyunca ilerlerken, geneli hala sağlam olan bir ciftlik evine saklandılar.
Khadgar sıra sıra ilerleyen birliklere goz attı. Piyadeler, iri kurtların ustundeki suvariler ve ustleri
hayali kafataslarıyla Ejderha motifleriyle suslenmis mancınıklar vardı. Khadgar’ın yanında duran Garona orkların gecisini seyretti. "Geri zekalılar," dedi.
Khadgar ona soru sorar gibi bir bakıs attı.
"Kendilerini daha fazla acığa cıkaramazlardı," diye acıklama yaptı kadın. "Biz onları gorebiliyorsak
soluk yuzluler de gorebiliyordur. Bu surunun bir amacı yok, sadece kırsal bolgede dolanıp kavga
arıyorlar. Savasta serefli bir olum pesindeler." Yarı-ork basım iki yana salladı.
"Halkın icin pek iyi seyler dusunmuyorsun," dedi Khadgar.
"Su anda hicbir halk icin iyi seyler dusunmuyorum," dedi Garona. "Orklar beni reddediyor,
insanlar beni oldurmek istiyor. Gercekten guvendiğim tek insan da bir iblis cıktı."
"Eh, ben de varım," dedi Khadgar. Sesinin kırgın cıkmaması icin cabalamıstı.
Garona irkildi. "Evet, sen de varsın. Sen insansın ve ben sana guveniyorum. Ama Medivh'in
gercekten ama gercekten farklı olduğunu dusunmustum. Guclu, onemli ve konusmaya hevesliydi.
Onyargıları yoktu. Fakat kendimi kandırdım. O sadece baska bir deliydi. Belki de benim varlık
sebebim bu: deliler icin calısmak... Belki de sadece oyunun icindeki baska bir piyonum. Medivh buna
ne ad vermisti? Evrenin affetmeyen dislileri mi?"
"Senin rolun, sen ne olmasını tercih edersen odur," dedi Khadgar. "Medivh bunun boyle olmasını
da her zaman istemisti."
"Sence bunu soylediğinde akıl sağlığı yerinde miydi?" diye sordu yarı-ork.
Khadgar omuz silkti. "Her zamanki kadar aklı basındaydı. Sanırım oyleydi. Sen de buna inanmak
istiyor gibisin."
"Haha," dedi Garona, sozcuğu uzatarak. "Ben Gul'dan icin calısırken her sey cok basitti. Ben onun
kucuk gozleri ve
kulaklarıydım. Simdiyse kimin haklı kimin haksız olduğunu bilemiyorum. Benim halkım hangisi?
Hicbiri mi? En azından senin bolunmus sadakat konusunda kaygılanmana gerek yok."
Khadgar bir sey soylemeden, kararmakta olan gokyuzune baktı. Ufukta bir yerde ork ordusu bir
seyle karsılastı. Dunyanın o yondeki ucu boyunca, alcak bulutlarda aniden olusan ısıkların
yansımalarıyla belirginlesen, sahte bir safağın solgun, ısıltısı gorundu. Savas davullarının ve olumun
yankıları, uzaklardan gelen bir gok gurultusu gibi duyuldu.
Đki gun daha gecti. Artık terk edilmis kasabaların ve pazaryerlerinin icinden geciyorlardı. Binalar
daha butun haldeydiler ama yine de terk edilmislerdi. Yakın donemde burada kalmıs olan insan ve
ork ordularına dair isaretler vardı ama simdi burada kalanlar sadece hayaletler ve hatıralardı.
Khadgar uygun gorduğu bir dukkana girdi. Dukkanın rafları dımdızlak kalmıssa da depoda hala
ocak icin odun ve bodrumdaki kucuk bir kutuda patates ve soğan vardı. Orkların doymak bilmez
istahları dusunulunce bu bile bir gelisme sayılırdı.
Khadgar atesi hazırladı ve Garona yakındaki kuyuda doldurmak icin bir kap aldı. Khadgar bir
sonraki hamlelerini dusunuyordu. Medivh bir tehditti, hatta belki de orklardan bile daha buyuk bir
tehditti. Artık onunla konusup anlasmak mumkun muydu? Buyucu gecidi kapatmaya ikna edilebilir
miydi? Yoksa artık cok mu gecti?
Bir gecidin varlığı bile iyi bir haberdi. Đnsanlar onun yerini bulabilir, hatta kapatabilirlerse, orkları
bu dunyada hapsetmis olacaklardı. Draenor'dan destek kuvvetleri gelmesini engellemis olacaklardı.
Cırak dısarıdaki kargasayla dusuncelerinden uzaklastı. Metalin metale carpma sesi, bağıran
insanların sesleri duyuldu.
"Garona," diye mırıldandı Khadgar ve kapıya atıldı.
Onları kuyunun yanında buldu. Azeroth'un mavi uniformasını giymis ondan fazla piyadeden olusan
bir devriye birliği vardı. Hepsi kılıclarını cekmisti. Đclerinden biri kanayan kolunu tutuyor, baska bir
ikiliyse Garona'yı iki kolundan yakalamıs sıkı sıkı tutuyorlardı. Yarı-orkun uzun hanceri yerdeydi.
Khadgar koseyi donduğunde cavus zırhlı eldivenin tersini Garona’nın yuzune indirmisti.
"Diğerleri nerede?" diye hırladı adam. Yarı-orkun ağzından siyahımsı mor kan sızmaktaydı.
"Onu rahat bırak!" diye bağırdı Khadgar. Hic dusunmeden zihnini enerjiyle doldurup hızlı bir buyu
yaptı.
Garona’nın basının etrafında parlak bir ısık belirdi. Bu, insanları afallatan minyatur bir gunesti.
Garona'yı tutan iki piyade onu bıraktı ve yarı-ork kayarak yere dustu. Cavus gozlerini korumak icin bir
elini kaldırdı. Birliğin geri kalanı da o kadar saskındı ki Khadgar az sonra onların arasında ve
Garona’nın yanında belirmisti.
"Gafil avlandım," diye mırıldandı Garona, yarılmıs dudaklarının arasından. "Dur da nefes alayım."
"Yerde kal," dedi Khadgar, yavasca. Gozlerin kısmıs olan cavusa donup haykırdı: "Bu
ayaktakımının basında siz mi varsınız?"
O sırada askerlerin coğu kendini toplamıs, kılıclarını hazır hale getirmisti. Garona’nın yanındaki
ikisi bir adım gerilemislerdi ama gozleri Khadgar'da değil yarı-orktaydı.
Cavus tukururcesine konustu: "Sen kim oluyorsun da askerlere karısıyorsun? Onu yolumuzdan
cekin, cocuklar!"
"Durun!" dedi Khadgar. Onun yaptığı buyuyu gormus olan askerler one doğru sadece bir tek adım
attı. "Ben Magus Medivh'in cırağı Khadgar'ım. Kralınız Llane'in dostu ve muttefikiyim. Onunla bir isim
var. Bizi hemen Stormwind'e goturun. "
Cavus sadece kıkırdadı. "Tabii, kesin oylesindir. Ben de
Lord Lothar'ım. Medivh cırak kabul etmez. Bunu ben bile biliyorum. Bir de su yanındaki tatlı kız kim o
halde?"
"O..." Khadgar bir an tereddut gecirdi. "O benim tutsağım. Onu sorgulama icin Stormwind'e
goturuyorum."
"Hah," diye homurdandı cavus. "Eh, genc, tutsağını burada silahlı ve serbest halde, sen de ortada
yokken bulduk. Tutsağının kacmıs olduğunu soylemem gerek. Orkun teslim olmaktansa olmeyi tercih
etmesi ne yazık."
"Ona dokunma!" dedi Khadgar ve elini kaldırdı. Kıvrılmıs parmaklarında alevler dalgalandı.
"Olumunle dans ediyorsun," diye hırladı cavus. Khadgar uzaklardan atların tok nal seslerini
duyuyordu. Takviye kuvvetleri geliyordu. Acaba onlar bir yarı-orkla bir buyucuyu dinlemek
konusunda bu suruden daha hevesli olacaklar mıydı?
"Korkunc bir hata yapıyorsunuz, efendim," dedi Khadgar, sesini yukseltmeden.
"Sen bu ise karısma, genc," diye emretti cavus. "Orku yakalayın. Direnirse oldurun!"
Askerler bir adım daha attı ve Garona’nın en yakınında olanlar onu yakalamak icin eğildi. Yarı-ork
kıvranarak uzaklasmaya calıstı ama askerlerden biri onu heybetli cizmesiyle tekmeledi.
Khadgar gozyaslarına hakim olmaya calısarak, yaptığı buyuyu cavusa yolladı. Alev topu adamın
dizlerine carptı. Cavus uluyarak yere devrildi.
"Artık kesin sunu," diye tısladı Khadgar.
"Oldurun onları!" diye bağırdı cavus. Gozleri acıyla fal tası gibi acılmıstı. "Đkisini de oldurun!"
"Durun!" dedi iri bir miğferin ardından boğuk gelen, daha karanlık ve pes bir ses. Atlılar kasaba
meydanına varmıstı. Khadgar yirminin ustunde suvariyi gorunce butun cesareti kırıldı. Burada
Garona’nın bile bas edemeyeceği kadar cok
adam vardı. Liderleri tepeden tırnağa zırhlıydı ve basında siperlikti bir miğfer vardı. Khadgar
onun yuzunu goremiyordu.
Genc cırak one atıldı. "Efendim," dedi. "Bu adamları geri cekin. Ben Magus Medivh'in
cırağıyım."
"Kim olduğunu biliyorum," dedi komutan. "Geri cekilin!" diye emretti. "Orku serbest bırakın
ama gozunuz ustunde olsun!"
Khadgar yutkunarak devam etti: "Kral Llane icin bir tutsağım ve onemli bir bilgim var.
Hemen Lord Lothar'ı gormeliyim!""
Komutan miğferinin siperliğini kaldırdı. "Goreceksin, evlat," dedi Lothar. "Goreceksin."
on BES
KARAZHAN’IN ALTINDA
Stormwind Kalesi'ndeki tartısma iyi gitmemisti ve simdi Medivh'in kulesinin ustunde griffonlarla
cember ciziyorlardı. Bitmekte olan gunun karanlığında altlarındaki Karazhan kocaman ve bombos
yukseliyordu. Pencerelerinde hic ısık yanmıyordu ve binanın en ustundeki gozlemevi karanlıktı. Su an
icin aysız olan gokyuzunun altında, kulenin solgun tasları bile karanlık ve kasvetli gorunuyorlardı.
Onceki aksam Kralın Gizli Gorusme Odası'nda hararetli bir tartısma yasanmıstı. Khadgar ve
Garona oradaydı. Yarı-orktan Majesteleri'nin huzurunda bıcağını Lothar'a teslim etmesi istenmisti.
Kralın Buyuk Savascısı da oradaydı. Bir danısman ve usak surusu Kral Llane'in etrafında toplanmıstı.
Khadgar grubun icinde bir tek buyucu kokusu almamıstı. Anlasılan Medivh'in avlanması sırasında
hayatta kalan olmussa bile su anda ya savas meydanındaydılar ya da koruma amacıyla baska bir
yerde tutuluyorlardı.
Khadgar, Kral'a baktığında onceki gorudeki genc adamın buyumus olduğunu gordu. Gencliğindeki
genis omuzları ve keskin yuz hatları hala aynıysa da artık orta yaslarına teslim olmustu. Oradaki
herkesin icinde en goz kamastırıcı olan oydu ve mavi cuppeleri diğerlerininkilerin yanında parıl parıl www.
di. Sanki her an savas meydanına cağrılmayı bekliyormus gibi Llane'in koltuğunun yanında beyaz
kanatları olan, yuz kısmı acık, iri bir miğfer duruyordu.
Khadgar trollu gorudeki dikbaslı genci hatırlayınca Llane'in asıl beklentisinin boyle bir cağrı olup
olmadığını merak etti. Kuvvetlerinin zafer kazanacağından hic kusku duymadan duz, acık bir arazide
birebir savasa girmek... Khadgar bu kendine guvenin ne kadarının Medivh'in eninde sonunda
vereceği destekten kaynaklandığını merak etti. Aslında biri diğerine neden oluyor gibiydi: Magus her
zaman Stormwind'i destekleyecek ve Stormwind de Magus'un desteğiyle her zaman ayakta kalacaktı.
Sifacılar Garona’nın yarılmıs olan dudağına bakmıslar ama ofkesine bir sey yapamamıslardı. Yarıork,
orkların Buyu Us-tadı'nın akıl sağlığı hakkındaki goruslerinden, soluk yuzlulerin genelinden ve
ozellikle Llane'in askerlerinden dobra dobra bahsederken Khadgar birkac kez irkilmekten kendini alamamıstı.
"Orklar amansızdır," dedi kadın. "Vazgecmeyeceklerdir. Onlar geri gelecekler."
"Surlarımıza bir ok atımı mesafe kadar yaklasamadılar," diye karsılık verdi Llane. Khadgar,
Garona’nın acık tavrı ve dobra uyarıları karsısında Majesteleri'nin dikkat kesilmekten cok eğlendiğim
dusunuyordu.
"Surlarınıza ok atımı mesafesi kadar yaklasmadılar," diye tekrarladı Garona. "Bu seferlik. Gelecek
sefer bunu yapacaklar. Ondan sonraki seferse surları asacaklar. Orkları yeterince ciddiye aldığınızı
sanmıyorum, efendimiz."
"Sizi temin ederim bunu oldukca ciddiye alıyorum," dedi Llane. "Ancak Stormwind'in gucunden de
eminim. Onun surlarından, ordularından, muttefiklerinden ve yureğinden eminim. Eğer onları gormus
olsaydınız siz de orkların gucu konusunda daha az emin olurdunuz."
Llane, Magus konusunda da aynı sekilde dikbaslıydı. Khadgar her seyi gizli meclisin onune
koymus ve Garona da. onu onaylayıp eklemelerde bulunmustu. Gecmise ait goruler; kararsız
davranıslar; gercekte goru değil, Sargeras'ın Karazhan icindeki gercek goruntuleri olan goruler...
Azeroth'a yapılan son saldırıda Medivh'ın kusuru...
"Eğer bana Medivh'in deli olduğunu soyleyen her adam icin bir gumus para verilseydi su
anda olduğumdan daha zengin olurdum," dedi Llane. "Medivh'in bir planı var, genc adam. Đste
bu kadar basit. Onun deliliği, sayamadığım kadar cok sefer cığrından cıkmıs ve Lothar da onun
icin endiselen-mekten sakalını yolmustur. Her seferinde de Medivh haklı cıkmıstır. Buraya
geldiği son seferde bir iblisi avlamak icin pesinden kosup sonra birkac saat icinde onu geri
getirmedi mi? Kendi kanından birinin kellesini koparmak, pek de ruhuna iblis girmis birinin
yapacağı bir hareket değil."
"Ama kendi masumiyetini gostermek isteyen birinin yapabileceği bir hareket," diye araya
girdi Garona. "Sehrinizin merkezinde onun bu iblisi oldurduğunu goren olmadı. Onu cağırmıs ve
sonra oldurup cinayetin sorumlusu olarak ortaya atmıs olamaz mı?"
"Varsayım," diye soylendi kral. "Hayır. Đkinize de butun saygımla belirtmek isterim ki
gorduklerinizi gorduğunuzu. kabul etmiyor değilim. Su gecmise ait goruler de buna dahil. Ancak
Magus'un bir tilki kadar cılgın olduğunu ve butun bunların onun uzun vadeli bir planının
parcaları olduğunu dusunuyorum. O her zaman uzun vadeli planlardan ve buyuk dongulerden
bahseder."
"Affınıza sığmıyorum, efendim," dedi Khadgar. "Magus'un uzun vadeli bir planı olabilir ama
asıl sorun, Stormwind ve Azeroth'un bu planın icinde yer alıp almadığı."
Neredeyse butun aksam boyle surup gitmisti. Kral Llane her konuda inat ediyordu: Azeroth
ve muttefikleri ork guruhunu yok edebilir ya da kendi dunyalarına surebilirdi, Me-divh kimsenin anlayamayacağı bir planıuyguluyordu ve Stormwind her turlu saldırıya dayanabilirdi, "yeter ki yurekli adamlar surlara ve tahta destek olsun".
Lothar kendi adına coğunlukla sessiz kalıyordu. Sadece konuyla ilgili bir soru sormak icin araya
giriyor, sonra Khadgar ya da Garona icten bir cevap verince basını iki yana sallıyordu. Kralın Buyuk
Savascısı sonunda soze girdi:
"Llane, guvenliğinin seni korlestirmesine izin verme!" dedi. "Eğer Magus Medivh'in muttefikliğine
guvenemezsek zayıf duseriz. Eğer orkların yapabileceklerini gormezden gelirsek yeniliriz. Onların
sozlerine kulak ver!"
"Kulak veriyorum," dedi Kral. "Ama dinlediklerimi sadece kafamla değil yureğimle de duyuyorum.
Onun uzun suren uykusundan hem once, hem de sonra genc Medivh'le uzun yıllar gecirdik. O,
arkadaslarını hatırlar. Bir kere ne dusunduğunu acıkladıktan sonra eminim sen bile Magus'un nasıl bir
dost olduğunu .takdir edeceksin."
Sonunda Kral ayağa kalktı ve meseleleri uygun bir yaklasımla goz onune alacağına soz verip
herkesi gonderdi. Garona ağzının icinde bir seyler geveliyordu. Lothar emin olmak icin onlara
penceresiz ve kapılarında muhafızların beklediği odalar verdi.
Khadgar uyumaya calıstı ama icine attığı siniri neredeyse butun gece odada volta atmasına neden
oldu. Sonunda yorgunluk onu ele gecirdiğinde kapının vurulma sesi duyuldu.
Gelen Lothar'dı. Tepeden tırnağa zırhlar icindeydi ve koluna bir uniforma asılmıstı. "Oluler kadar
derin uyuyacaksın, değil mi?" dedi yuzunde bir gulumsemeyle uniformayı uzatarak. "Bunları giy ve
bizimle on bes dakika icinde kulenin catısında bulus. Ve acele et, evlat."
Khadgar giysilerin icine girmek icin cabaladı. Bunlar pantolon, heybetli cizmeler, ustunde
Azeroth'un aslan sembolu
olan uniforma ve govde kısmı ağır olan bir kılıctan olusuyordu. Kılıcı yanma alıp almama konusunda
tereddut etti ama sonra silahı sırtına yerlestirdi. ise yarayabilirdi.
Kulelerin tepelerinde altıdan fazla griffon toplanmıstı. Hayvanlar iri kanatlarını heyecanla
sallıyorlardı. Lothar da, Garona da oradaydı. Yarı-ork Khadgar'Ia aynı turden seyler giymisti.
Ustunde, Azeroth'un aslan sembolunu tasıyan mavi uniforma ve ağır bir kılıc vardı.
"Sakın ağzını acma," diye Khadgar'a homurdandı Garona.
"Cok yakısmıs," dedi genc buyucu. "Gozlerinin rengine uymus."
Garona homurdandı. "Lothar da aynı seyi soyledi. Beni, aynı giysiyi senin de giydiğini soyleyerek
ikna etmeye calıstı. Bir de diğerlerinin beni baska biri sanıp vurmasını engellemek icin olduğunu
soyledi."
"Diğerleri mi?" dedi Khadgar ve etrafına bakındı. Sabah ısığında diğer kulelerin ustlerinde diğer
griffon birliklerinin olduğu acıkca goruluyordu. Kendileriyle birlikte altı taneydiler. Griffonların
kanatları henuz doğmamıs gunesin aydınlığında pembe gorunuyorlardı. Khadgar’ın değil Stormwind'de,
dunya ustunde bile bu kadar cok sayıda eğitimli griffon olduğundan haberi yoktu. Lothar
cucelerle konusmus olmalıydı. Hava bir hancerin celiği kadar soğuk ve keskindi. Lothar onlara doğru
seğirtti ve Khadgar’ın kılıcını, "onunla griffon sırtında yol alabileceği sekilde ayarladı.
"Majesteleri Azeroth halkının gucune ve Stormwind'in surlarının kalınlığına ebedi bir inanc
besliyor," diye homurdandı Lothar. "O hata yaptığında isleri yoluna koyacak adamlarının olması her
zaman iyidir."
"Bizim gibi," dedi Khadgar, kasvetli bir sekilde.
"Bizim gibi," diye tekrarladı Lothar. Khadgar'a sert bir bakıs attı ve ekledi: "Biliyorsun, sana onun
nasıl olduğunu sormustum. "
"Evet," dedi Khadgar. "Ben de size doğruyu soyledim ya da o an icin anladığım kadarıyla doğru
olanı. Ve ona sadık kalmam gerektiğini hissettim."
"Anlıyorum," dedi Lothar. "Ben de ona sadık kalmam gerektiğini hissediyorum. Soylediklerinin
doğru olduğundan emin olmak istiyorum ama aynı zamanda eğer buna zorunlu olursak yapılması
gerekeni yapabilmeni istiyorum."
Khadgar basım salladı. "Bana inanıyorsunuz, değil mi?"
Lothar kasvetli bir ifadeyle basını salladı. "Cok uzun zaman once, ben senin yaslarındayken,
Medivh'le ilgileniyordum. O, o zaman komadaydı; onun gencliğinin coğunu elinden alan uzun
uykusundaydı. Bunun bir ruya olduğunu dusundum ama karsımda Magus'u seyreden baska birinin
olduğuna yemin edebilirdim. Cilalanmıs pirincten yapılmıs gibi duruyordu. Alnında heybetli boynuzları
ve alevlerden olusan bir sakalı vardı."
"Sargeras," dedi Khadgar.
Lothar derin bir nefes verdi. "Uyuyakalmıs olduğumu ve bunun bir ruya olduğunu dusundum.
Bunun, sandığım sey olamayacağını dusundum. Goruyorsun ya, ben de ona sadık kalmam gerektiğini
hissetmistim ama gorduğum seyi asla unutmadım. Yıllar gectikce, gerceğin bir parcasını gormus
olduğumu ve bunun bu raddeye gelebileceğini fark etmeye basladım. Yine de Medivh'i kurtarabilir
ama karanlığın onun icinde cok derinlere islediğini oğrenebiliriz. O zaman ani, korkunc ve kesinlikle
gerekli bir sey yapmamız gerekecek. Asıl sorun su: Sen buna hazır mısın?"
Khadgar bir an dusunup basını salladı. Midesinde bir buz parcası var gibiydi. Lothar bir elini
kaldırdı. Onun emriyle diğer griffon birlikleri gokyuzune doğru gerildiler. Safağın ilk ısıkları
yeryuzunun bittiği noktanın ustunde toplanırken harekete gectiler ve yeni gunun ısıkları kanatlarına
değip onları altından kanatlara donusturdu.
Karazhan a doğru yapılan uzun ucus sırasında, Khadgar m karnındaki cukurda yerlesmis olan
soğukluk hissi azalmamıstı. Gar ona genc buyucunun arkasında oturuyordu ama toprak, kanatlarının
altından uzaklasırken ikisi de konusmuyordu.
Kanatlarının altındaki toprak değismisti. Buyuk tarlalar, yıkık binaların kalıntılarıyla beneklenmis,
kararmıs yıkıntılardan baska bir sey değildi. Ormanlar savas makinelerini beslemek icin koklerinden
sokulmus ve arazide devasa yaralar meydana getirmislerdi. Acık cukurlar esner gibi acılmıs, toprağın
kendisi bile asağılardaki metale ulasmak icin desilmis ve soyulmustu. Ufukta duman kumeleri
yukseliyordu ama Khadgar bunların savas meydanlarından mı, yoksa demirhanelerden mi geldiğini
bilemiyordu. Gun boyunca ucmaya devam etmislerdi ve gunes simdi ufuk boyunca alcalmaktaydı.
Karazhan kraterin ortasında, gunun solmakta olan son ısıklarını emip geriye hicbir sey vermeyen
kara bir golge gibi duruyordu. Ne kuleden, ne de bos pencerelerden bir ısık suzuluyordu. Kaynaklarını
tuketmeden yanan mesaleler sonmuslerdi. Khadgar, Medivh'in kacıp kacmadığını merak etti.
Lothar dizleriyle griffonuna asağı inmesi komutunu verdi. Khadgar da onu takip edip cabucak inis
yaptı ve kanatlı hayvanın sırtından asağı kaydı. Genc buyucu yere değer değmez griffon tekrar yukarı
fırladı ve bir cığlık atarak kuzeye yoneldi.
Azeroth'un Buyuk Savascısı coktan merdivenlere varmıstı bile. Devasa omuzları gerilmisti ve
heybetli govdesi bir kedinin sessiz, cevik zarafetiyle hareket ediyordu. Lothar kılıcını cekmisti. Garona
da sessizce ilerledi ve eli uniformasının altına uzanıp uzun govdeli hancerini cıkardı. Stormwind'de aldığı
ağır kılıc Khadgar’ın kalcalarına carpıp tıngır diyordu. Genc buyucu diğer ikisine kıyasla kendini
tastan yapılmıs, hantal bir yaratık gibi hissetti. Arkasında diğer griffonlar inis yapıp ustlerindeki
savascıları indirdiler.
Gozlemevi katı bostu ve Buyu Ustadı nın calısma odasının ust katı terk edilmis olsa da bos değildi.
Etrafta hala ortalığa sacılmıs aletler vardı ve altın usturlabın parcalanmıs kalıntıları somine rafının
ustunde duruyordu. Eğer kule gercekten terk edilmistiyse bu cabucak yapılmıstı.
Ya da kule aslında hic terk edilmemisti.
Mesaleler yakıldı ve grup sayısız basamakları inmeye basladı. Lothar, Garona ve Khadgar bası
cekiyorlardı. Bir zamanlar bu duvarlar daha tanıdıktı, yuvaydı; cok sayıdaki merdivenler gunluk bir
uğrasıydı. Simdiyse soğuk ve donuk alevleri olan duvara monte edilmis mesaleler sonmustu. Baskıncıların
hareket edip duran mesaleleri duvarlara sayısız silahlı golge dusuruyor; koridorlara tuhaf,
neredeyse kabuslardan cıkma bir goruntu veriyordu. Duvarların kendileri bir tehdit gibi gorunuyordu
ve Khadgar her karanlık kapı ağzının olumcul bir pusuya acılmasını bekliyordu.
Hicbir sey yoktu. Koridorlar bos, solen salonları ıssız, toplantı odaları her zamanki kadar
yasamdan ve esyalardan yoksundular. Konuk odaları hala esyalarla doluydu ama iclerinde kimse
yoktu. Khadgar kendi odasını kontrol etti: Burada hicbir sey değismemisti.
Mesalenin ısığı simdi kutuphanenin duvarlarına tuhaf golgeler dusuruyordu. Demir rafları
carpıtıyor, kitaplıkları mazgallı siperlere donusturuyordu. Kitaplara dokunulmamıstı. Khadgar’ın en
yeni notları bile hala masanın ustundeydi. Me-divh kutuphanedeki ciltlerinden herhangi birini almayı
bile dusunmemis miydi?
Medivh'in gozleri lime lime edilmis kağıt parcalarına takıldı ve genc buyucu kahramanlık siirinin
olduğu rafa yoneldi. Bu yeni olmustu. Parsomen tomarından geriye kalanlar yırtık ve paramparcaydı.
Khadgar buyukce bir parcayı eline aldı, birkac sozcuk okudu ve basını salladı.
Nedir o? diye sordu Lothar. Sanki kitapların her an canlanıp ustlerine saldırmalarını bekliyordu.
'"Aegwynn'in Sarkısı'," dedi Khadgar. "Annesiyle ilgili bir kahramanlık siiri."
Lothar anladığını belli edercesine homurdandı ama Khadgar bundan kuskuluydu. Medivh, onlar
onu bıraktıktan sonra buraya gelmisti ama sadece parsomeni yok etmek icin mi? Sebep Magus ve
annesi arasındaki sert tartısmanın hatırasının etkisi miydi? Sargeras'ın Aegwynn'e kesin olarak
yenilmesinin intikamını almak mıydı? Yoksa parsomen tomarının, Tirisfal Bekcileri tarafından
kullanılan sifrenin yok edilmesi, Medivh'in gruptan ayrılısının ve son ihanetinin bir sembolu muydu?
Khadgar basit bir buyu (buyusel varlıkları sezmeye yarayan bir tanesini) yapma riskini goze aldı
ama etrafı buyulu ciltlerle cevriliyken alacağı normal karsılıktan fazlasını almadı. Eğer Medivh burada
bir buyu yapmıstıysa bile onun varlığını Khadgar’ın elinden gelen hicbir seyin cozemeyeceği bir
sekilde maskelemisti.
Lothar, boslukta sekiller cizen genc buyucuye baktı ve o isini bitirince: "Gucunu onu bulacağımız
zamana saklasan iyi olur," dedi.
Khadgar basını iki yana salladı. Magus'u bulabileceklerinden kuskuluydu.
Medivh'in yerine en alt katta, mutfak ve kilerin girisinin yakınında Moroes'i buldular. Kıvrılıp
bukulmus vucudu koridorun ortasına yayılmıstı. Zemin boyunca kavis cizen kanlı bir gokkusağı
cesedinin yanında uzanıyordu. Kahyanın gozleri fal tası gibi acılmıstı ama yuzunde_ sasırtıcı derecede
sakin bir ifade vardı. Olum bile hizmetliyi sasırtamamıs gibi gorunuyordu.
Garona mutfağa doğru atıldı ve hemen sonra geri dondu. Yuzunun rengi yesilin cok solgun bir
tonundaydı ve elinde .Khadgar'a gostermek icin bir sey tutuyordu.
Kırılmıs, kızıl renkli bir cift gozluk camı... Ascı... Khadgar basını salladı.
Cesetler askerleri daha tetikte olmaya itmis gibiydi. Grup kubbe bicimli girise doğru ilerleyip
avluya cıktı. Burada Me-divh'e ait hicbir iz yoktu ve onun buradan gectiğine dair sadece birkac yarım
yamalak ipucu vardı.
"Baska bir mahzeni olabilir mi?" diye sordu Lothar. "Saklanabileceği baska bir yer?"
"Coğunlukla bir yerlere giderdi," dedi Khadgar. "Bazen gunlerce ortadan kaybolur ve sonra
birden geri gelirdi." Ana girise tepeden bakan balkonda bir sey kıpırdadı. Bu sadece bosluktaki
kucuk bir hareketlenmeydi. Khadgar irkilerek bakıslarını oraya cevirdi ama balkon normal
gorunuyordu.
"Belki orkları yonetmek icin onların yanına gitmistir," diye oneride bulundu Buyuk Savascı.
Garona basını iki yana salladı. "Asla bir insanı lider olarak kabul etmezler."
"Havaya karısıp yok olmadı ya!" diye gurledi Lothar. Askerlere donup bağırdı: "Hizaya girin!
Geri donuyoruz!"
Garona, Buyuk Savascı'yı gormezden gelerek: "Yok olmadı," dedi. "Kuleye geri donun."
Askerlerin arasından dalgalı bir denizi yarayan bir tekne gibi gecti.
Kulenin acık ağzından iceri girip bir kez daha gozden kayboldu. Lothar, Khadgar'a baktı.
Genc buyucu omuz silkip ya-rı-orkun pesinden gitti.
Moroes yerinden kıpırdamamıstı. Kanı hala zeminde, duvardan oteye doğru ceyrek bir
cember halinde duruyordu. Garona oradaki duvara sanki ustundeki bir sey hissetmeye calısıyormus
gibi dokundu. Yarı-ork kaslarını cattı, bir kufur savurdu ve duvara bir tokat attı.
Duvardan tok bir karsılık geldi.
"Burada olabilir," dedi kadın.
"Ne olabilir?" diye sordu Khadgar.
"Bir kapı," dedi yarı-ork.
"Burada hicbir zaman bir kapı olmadı," dedi Khadgar.
"Muhtemelen burada hep bir kapı vardı," dedi Garona. "Sadece sen onu hic gormedin. Bak.
Moroes burada oldu." Yarı-ork ayağını duvarın yanma sertce bastı. "Sonra cesedi bizim onu
bulduğumuz yere suruklendi ve kanının ceyrek bir cember seklinde leke bırakmasına neden oldu."
Lothar bunu makul bulduğunu belli eden bir homurtu cıkardı. Sonra o da ellerini duvarda
gezdirmeye basladı.
Khadgar bombos gorunen duvara baktı. Bu duvarın onunden gunde bes-altı kez gecerdi. Ote
tarafında tas ve topraktan baska bir sey olmamalıydı. Yine de...
"Geri cekilin," dedi genc buyucu. "Bırakın da bir sey deneyeyim."
Buyuk Savascı ve yarı-ork geri cekildiler. Khadgar buyu yapmak icin enerjileri bir araya
getirdi. Bu buyuyu daha once gercek kapılarda ve kilitli kitaplarda kullanmıstı ama goremediği
bir kapıda ilk kez deniyordu. Kapıyı gozunde canlandırmaya; Moroes'in cesedini ceyrek cember
boyunca hareket ettirmesi icin ne buyuklukte olması gerektiğini, menteselerin, cercevenin ve
(eğer guvenli olması isteniyorduysa) kilitlerin nereye yerlestirilmis olması gerektiğini tahmin
etmeye calıstı.
Kapıyı gozunde canlandırıp gizli kilitleri gevsetmek icin kapının gorunmeyen cercevesine bir
miktar buyusel enerji gonderdi. Onu biraz sasırtan bir sey oldu ve duvar hareket ederek bir
tarafında bir bağlantı yerini acığa cıkardı. Cok fazla gorunmuyordu ama az once orada olmayan
bir kapının kenarları simdi net bir bicimde seciliyorlardı.
"Kılıclarınızı kullanıp acmayı deneyin," diye hırladı Lothar ve ekip one atıldı. Tas kapı onların
cabalarına bir an direndi ama sonra icindeki bir mekanizma gurultulu bir sekilde kopup kapının
dısa doğru donmesini sağladı. Kapı Moroes'in cesedini bir kez daha surukledi ve derinliklere inen
bir merdiveni ortaya cıkardı.
"Havaya karısıp yok olmadı," dedi Garona, kara kara. "Burada kaldı ama baska kimsenin
bilmediği bir yere gitti."
Khadgar, Moroes'in kıvrılıp bukulmus vucuduna baktı. "Hemen hemen hic kimsenin bilmediği. Asıl
merak ettiğim onun baska ne sakladığı."
Merdivenleri inmeye basladılar ve Khadgar’ın icinde bir his belirdi. Ust katlar urkutucu bir bicimde
terk edilmislik hissi veriyorken kulenin altındaki derinlikler elle dokunulabilecek kadar somut bir tehdit
ve kotuluk alanına sahipti. Kaba saba yontulmus duvarlar ve zemin rutubetliydi, mesalelerin ısığında
yasayan bir seymis gibi dalgalanıyorlardı.
Khadgar’ın, merdivenler asağı doğru done done indikce onların tersine donduğunu ve yukarıdaki
kulenin aksi yonde ilerlediklerini fark etmesi bir an surdu. Sanki bu inis yukarıdakinin aynadaki
yansımasıydı.
Gercekten de kulede bos bir toplantı odasının olduğu yer, burada bos zincirlerle donanmıs bir
zindana denk geliyordu. Yuzeyin ustunde kullanılmadan duran bir solen salonunun olduğu yerde toz
toprak parcalarının etrafa sacıldığı, buyulu cemberlerle dolu bir oda vardı. Burada hava,
Stormwind'de Huğlar ve Hugarin'in katledildiği kuledeki gibi ağır ve bunaltıcıydı. Onlara saldıran
iblisin cağrıldığı yer burasıydı.
Kutuphanenin yansıması olan kata vardıklarında bir cift demir kaplama kapıya rastladılar.
Merdivenler yerin altına doğru done done inmeye devam ediyorlardı ama grup ahsaba derince
oyulmus ve kahverengimsi bir kanla kaplanmıs gizemli sembolleri gorunce orada durup kaldı. Sanki
ahsabın kendisi kanıyordu. Yarıklarla kaplı kapıların ustlerinde iki devasa demir halka asılıydı.
"Bu kutuphane olmalı," dedi Khadgar.
Lothar basıyla onayladı. O da kuleyle bu cukur arasındaki benzerlikleri fark etmisti. "Butun kitaplar
yukarıdaysa onun burada tutanın ne. olduğunu merak ediyorum."
"Calısma odası ve gozlemevi kulenin en tepesinde," dedi Garona. "Eğer o buradaysa en
dipte olmalı. Devam etmeliyiz."
Ama yarı-ork gec kalmıstı. Khadgar demir kaplı kapılara dokunduğu anda avucundan kapıya bir
kıvılcım sıcradı. Bu bir isaret, buyulu bir tuzaktı. Kapılar acılarak iki yana savrulurken Khadgar bir
lanet savurmaya fırsat buldu. Karsılarında tekrar kutuphanenin karanlığı vardı.
Bu bir indi. Sargeras'ın bilgiye ihtiyacı yoktu, bu yuzden de odayı evcil hayvanları icin
ayırmıstı. Yaratıklar kendi olusturdukları bir karanlığın icinde yasıyorlardı. Kesif bir duman
koridora yayıldı.
Đceride gozler vardı. Gozler, alevlerle kaplı ceneler, atesten ve golgeden olusan bedenler
vardı. Hırıldayarak ve tehditkar bir sekilde ileri doğru geliyorlardı.
Khadgar kapıları tekrar kapalı hale getirmek icin havaya runler cizdi ve zihnini enerjilerle
doldurdu. Askerler de muazzam halkaları kapamak icin cabalıyorlardı. Ne buyu, ne de kas gucu
halkaları yerinden oynatabiliyordu.
Canavarlar sert, alcalıp yukselen bir kahkaha attılar ve sıcramaya hazır bir sekilde eğildiler.
Khadgar baska bir buyu yapmak icin ellerini kaldırdı ama Lothar onun ellerini asağı itti.
"Bu senin zamanını ve enerjini bosa harcatır," dedi Buyuk Savascı. "Bu da bizi geciktirir.
Asağı in ve Medivh'i bul."
"Ama onlar..." diye konusmaya basladı Khadgar ve ondeki iri iblis-canavar onların ustune
atladı.
Lothar one doğru iki adım atıp kılıcım havadaki canavarı karsılamak uzere kaldırdı. O kılıcını
kaldırdığında, metale derince oyulmus runler acık sarı bir ısıkla ısıldadı. Bir andan bile kısa bir
sure icin Khadgar iblis-canavarın gozlerinde korku gordu.
Sonra Lothar'ın kılıcının cizdiği yay havadaki iblis-cana-varla bulustu ve keskin celik yaratığın
etine gomuldu.
har'ın kılıcı yaratığın sırtından cıktı ve Buyuk Savascı kılıcının bir hareketiyle iblisin
goğsunun on kısmını iki esit parcaya boldu. Canavarın acı icinde cığlık atmak icin
sadece bir anlık vakti oldu. Sonra kılıc one doğru gelip onun kafatasını bicti ve yayı
tamamladı.
Đblis-canavarın, atesten gozyasları ve golgeden kanlarla, ustunden dumanlar
tuten kalıntısı Lothar'ın ayaklarının dibine dustu.
"Yuru!" diye gurledi Buyuk Savascı. "Biz bunu halledip size yetisiriz."
Garona, Khadgar'ı yakalayıp merdivenlerden asağı cekti. Arkalarında,
askerler de kılıclarını cekmislerdi ve golgelere doyan runler ısıltılı alevlerle
hareketlendi. Genc buyucu ve yarı-ork merdivenlerin donemecim gectiğinde
arkalarından olenlerin cığlıkları duyuldu. Bu cığlıklar hem insan, hem de insan
olmayan gırtlaklardan yukselmisti.
Karanlığa doğru done done indiler. Garona bir elinde bir mesale,
diğerindeyse hancerini tutuyordu. Khadgar simdi duvarların kendi soluk
ısıklarıyla parladıklarını fark etmisti. Parıltı, ormanın derinliklerindeki bir tur gece
mantarı gibi kızıl renkliydi. Sıcaklık da artıyordu ve Khadgar’ın alnında boncuk
boncuk ter birikmeye baslamıstı.
Yemek salonlarından birine vardıklarında Khadgar’ın midesi birden buzuldu
ve ikili kendilerini baska bir yerde buldu. Bu yer, birden ortaya cıkan bir yaz
fırtınası gibi etraflarını kaplayıvermisti.
Stormwind'deki en yuksek kulelerden birindeydiler ve etraflarındaki sehir
alevler icindeydi. Her taraftan duman kumeleri yukseliyor, karanlık bir ortu gibi
yayılıp gunesin onunu kaplıyorlardı. Benzer siyah bir ortu de sehrin surlarını
cevrelemisti ama bu, ork ordularıydı. Khadgar ve Garona bulundukları noktadan
orduların, taze bir cesedin ustune yayılan bocekler gibi bir zamanlar
Stormwind'in ekili alanları
no w kt w ad w a . n e -kitap.us
olan topraklara yayıldıklarını gorebiliyorlardı. Artık etrafta sadece kusatma kuleleri ve silahlı piyadeler
vardı. Bayrakları iğrenc bir gokkusağının renklerindeydi.
Ormanlar da yerlerini simdi sehre ates yağdıran mancınıklara bırakmıslardı. Sehrin asağı kesiminin
coğu alevlere teslim olmustu. Khadgar seyrederken dıs surların bir bolumu coktu, yesil ve mavi giysili
minik oyuncaklar yıkıntıların cevresinde dovusmeye basladılar.
"Nasıl buraya..." diye soze basladı Garona.
"Goru," dedi Khadgar, doğruca ama bir yandan da bunun kulenin tesadufi olaylarından biri mi,
yoksa Magus'un engelleyici bir hareketi mi olduğunu merak ediyordu.
"Kral'a soyledim. Ona soyledim ama beni dinlemeyecek," diye mırıldandı yarı-ork. Khadgar'a
dondu. "O halde bu geleceğe ait bir goru mu?" diye sordu. "Gorunun dısına nasıl cıkacağız?"
Genc buyucu basını iki yana salladı. "Cıkamayız, en azından su an icin. Daha onceki seferlerde
baslayıp bitmislerdi. Bazen sağlam bir sok onu sona erdirir."
Alevler icindeki bir yıkıntı parcası, mancınıkla atılmıs bir ates kutlesi kulenin bir ok mesafesi kadar
yakınından gecti. Khadgar yere dusen parcanın sıcaklığını hissedebiliyordu.
Garona etrafına bakındı. "En azından bunlar sadece ork orduları," dedi kara kara.
"Bu iyi haber mi?" dedi Khadgar. Bir duman kumesi kulenin ustunde yukselirken gozleri
sızlıyordu.
"Ork ordularının icinde iblisler yok," diye acıkladı yarı-ork. "Eğer Medivh onların yanında olsaydı
cok daha beterim gorebilirdik. Belki onu yardım etmesi icin ikna etmisizdir."
"Medivh'i bizim ordularımızın icinde de gormuyorum," dedi Khadgar, bir an icin kiminle
konustuğunu unutarak. "Oldu mu? Yoksa kactı mı?"
"Zamanın ne kadar ilerisindeyiz?" diye sordu Garona.
Arkalarında tartısan birilerinin yukselen sesleri duyuldu. Đkili burca arkalarını donduler ve
saraydaki kabul salonlarından birinin dısında olduklarını gorduler. Salon simdi saldırılara karsı bir
koordinasyon merkezi haline getirilmisti. Masanın ustune sehrin kucuk bir maketi yerlestirilmisti.
Đnsan ve ork seklindeki oyuncak askerler etrafa serpistirilmisti. Kral Llane ve danısmanları masanın
ustune eğilmis halde dururken durmadan yeni raporlar gelmekteydi.
"Tuccar Bolgesi Surları'nda gedik var!"
"Sehrin asağı kesiminde yangınlar arttı!"
"Ana kapılara yeniden buyuk kuvvetler toplanıyorlar. Buyuculere benziyorlar!"
Khadgar daha onceki hizmetlilerin hicbirinin orada olmadığını fark-etti. Onların yerlerini,
kendi ustlerindekilere benzer uniformalar giymis asık suratlı adamlar almıslardı. Masada
Lothar'a dair bir iz yoktu. Khadgar onun on saflarda, dusmanın ustune akın etmekte olduğunu
umdu.
Llane sanki sehri belli aralıklarla saldırıya uğruyormus gibi beceriklilikle karar alıyordu:
"Dorduncu ve Besinci bolukleri gediği onarmaya gonderin. Milislerin kova tasımaları icin organize
edin, suyu hamamlardan temin edin. Ana kapılara da iki manga mızraklı asker gonderin. Orklar
saldırmak uzereyken ustlerine hucum edilsin. Bu, saldırıyı keser. Kuyumcular Caddesi'nden iki
buyucu getirin. Oradaki isleri bitti mi?"
"O saldırı puskurtuldu," diye rapor geldi. "Buyuculer bitkin durumda." ■ Llane basını salladı.
"O halde bırakın dinlensinler, bir saat icin geri cekilelim. Onların yerine akademiden genc buyuculeri
getirin. Sayıları iki katı fazla olsun ama onlara dikkatli olmalarını soyleyin. Komutan
Borton, kuvvetlerinizi Doğu Surları'na cekmenizi istiyorum. Onların yerinde olsaydım ben bir
dahaki sefere oraya saldırırdım."
Llane her komutana sırayla bir vazife verdi. Fikir alısverisi, tartısma, oneri yoktu. Savascıların her
biri sırayla basını sallayıp oradan ayrıldı. Sonunda orada sadece Kral Llane ve simdi pencerenin
otesinde alevlerle kaplı olan sehrin kucuk maketi kalmıstı.
Kral one eğilip parmaklarını masaya dayadı. Yuzu yıpranmıs ve yaslı gorunuyordu. Bakıslarını
yukarı kaldırdı ve bosluğa doğru konustu: "Artık rapor verebilirsin."
Karsıdaki perdeler zeminde kayarak tiz bir ses cıkardılar ve Garona one cıktı. Khadgar’ın yanındaki
yarı-ork saskınlıkla inledi.
Gelecekteki Garona nın ustunde her zamanki siyah pantolonu ve siyah ipek bluzu vardı ama simdi
sırtında, ustunde Azeroth'un sembolu olan aslan desenli bir pelerin de goruluyordu. Yarı-orkun
gozlerinde vahsi bir bakıs vardı. Su andaki Garona Khadgar’ın koluna sıkı sıkı yapıstı. Genc buyucu
kadının tırnaklarının koluna battığını hissedebiliyordu.
"Kotu haberler var, efendimiz," dedi Garona, masanın kralın durduğu tarafına yaklasarak. "Bu
saldırıda Yok Edici Karael'in onderliğinde birlesen bircok kabile birlikte hareket ediyor. Stormwind
dusene kadar hicbiri diğerlerine ihanet etmez. Gul'dan gece cokunce savas buyuculerini yollayacak.
O zamana kadar Karakaya kabilesi Doğu Surları'nı almaya calısacak." Khadgar yarı-orkun sesinde bir
titreme hissetti.
Llane derin bir ic gecirdi. "Bu bekleniyordu ve onlem alındı. Bu saldırıyı da diğerleri gibi geri
puskurteceğiz ve destek kuvvetleri gelene kadar dayanacağız. Stormwind dayanacaktır, yeter ki
yurekli adamlar surlara ve tahta destek olsun."
Gelecekteki Garona basıyla onayladı. Khadgar simdi onun gozlerinin kenarlarında buyuk
gozyaslarının birikmekte olduğunu gorebiliyordu. "Ork liderleri sizinle aynı goruste," dedi kadın ve eli
siyah bluzunun derinliklerine gitti.
Gelecekteki Garona uzun hancerini cıkarıp Kral*m sol
goğsune diklemesine soktuğunda hem Khadgar, hem de gercek Garona bir cığlık attı.
Yarı-ork cabucak ve cevik bir sekilde hareket edip Kral Llane'in yuzunde hicbir sey
anlamamıs olduğunu belli eden bir ifadeyle kalakalmasına neden oldu. Kralın gozleri
fal tası gibi acılmıstı ve adam bir an icin yarı-orkun bıcağına takılıp kalmıs gibi orada
oylece asılı kaldı.
"Ork liderleri sizinle aynı goruste," dedi gelecekteki Garona, tekrar ve
gozyasları genis yuzunun iki yanından dokulmeye basladılar. "Bu yuzden de
tahttaki bu cesur yureği ortadan kaldırmak icin bir suikastcı gorevlendirdiler.
Yakınınıza gelmesine izin vereceğiniz birini. Tek basınıza bulusacağınız birini."
Azeroth Kralı, Stormwind'in Efendisi, buyuculerin ve savascıların muttefiki
Llane, kayarak yere dustu.
"Ozur dilerim," dedi Garona.
"Hayır!" diye bağırdı su andaki Garona, kendisi de kayıp yere duserken.
Birdenbire tekrar yemek salonuna denk gelen odadaydılar. Stormwind'in harap
hali yok olmus ve Kral'ın cesedi de onunla birlikte gitmisti. Yarı-orkun gozyasları
hala duruyorlardı ama simdi gercek Garona’nın gozlerindeydiler.
"Onu oldureceğim," dedi kadın, alcak bir sesle. "Onu oldureceğim. O bana iyi
davrandı, ben konustuğumda dinledi ve ben onu oldureceğim. Hayır."
Khadgar onun yanında diz coktu. "Bir sorun yok. Gercek olmayabilir. Bu
gerceklesmeyebilir. Bu bir goru."
"Bu doğru," dedi Garona. "Bunu gordum ve gercek olduğunu anladım."
Khadgar bir an sessiz kaldı. Gorduğu gelecek gorusunu tekrar yasıyordu: Kızıl
bir gunesin altında Garona’nın halkına karsı savasıyordu. O da bunu gormustu
ve o da gercek olduğunu anlamıstı. "Gitmeliyiz," dedi Khadgar ama Garona
sadece basını iki yana salladı. "Butun bu olanlardan sonra
www.e-kitap.us
orkların yanından daha iyi bir yer bulduğumu dusunmustum ama simdi butun bunları yok
edeceğimi biliyorum."
Khadgar merdivenlerden yukarı ve asağı baktı. Lothar'ın adamlarının iblislerle ne kadar bas
edebildiği konusunda da, yeraltı kulesinin en dibinde onları neyin beklediği konusunda da bir fikri
yoktu. Yuzune kasvetli bir ifade yerlesen genc buyucu derin bir nefes aldı...
Ve Garona’nın yuzune sert bir tokat indirdi.
Yarı-orkun uzun ve sivri dislerinden birine carpan eli kanamıstı ama Garona’nın tepkisi
hemen geldi. Yaslı gozleri kocaman acıldı ve bir hiddet maskesi yuzundeki ifadeyi sertlestirdi.
"Seni geri zekalı!" diye bağırdı kadın ve Khadgar'ın ustune atlayıp onu gerisin geri yere
devirdi. "Bunu sakın yapma! Beni duyuyor musun! Bunu bir daha yaparsan seni oldururum! "
Khadgar yere sırtustu serilmisti ve yarı-ork genc adamın ustundeydi. Hancerini cektiğini
gormemisti bile ama keskin celik simdi buyucunun boğazının yanma dayanmıstı.
"Yapamazsın," diyebildi-, yuzune hasin bir gulumseme yerleserek. "Kendi geleceğimle ilgili
bir goru gordum. Ben de onun doğru olduğunu dusunuyorum. Eğer gercekten oyleyse su anda
beni olduremezsin. Aynı sey senin icin de gecerli."
Garona gozlerini kısıp kalcasının ustunde geriye kaydı. Birden tekrar kendine gelmisti. "Yani
eğer Kral'ı oldurecek-sem..."
"Buradan sağ cıkacaksın demektir," dedi Khadgar. "Ben de oyle."
"Peki ya yanılmıssak," dedi Garona. "Ya goru gercek değilse?"
Khadgar ayağa kalktı. "O zaman Azeroth Kralı'nı asla oldurmeyeceğini bilerek olursun."
Garona bir an oturup olasılıkları zihninde tarttı. "Bana elini ver," dedi
sonunda. "Yolumuza devam etmemiz gerek."
Done done asağı inmeye devam ettiler. Kulenin yukarıdaki katlarının sahte
benzerlerinde ilerliyorlardı. Sonunda en ust kat, Medivh'in gozlemevi ve odası
olması gereken yere ulastılar. Ancak merdivenler kırmızı renkli, duz bir zemine
varıyordu. Bu zemin soğumakta olan lavdan meydana gelmis gibiydi. Sanki
ayaklarının altındaki ateste, goruntulerini yansıtan, karanlık, yuzeyde dolasan yapboz
parcaları vardı. Khad-gar icgudusel olarak geriye sıcradı ama zemin katı
gorunuyordu ve sıcaklık da bunaltıcı olsa da yakıcı değildi.
Buyuk mağaranın ortasında sıradan, demir mobilyalar vardı: Bir calısma
masası ve tabure, birkac sandalye, birkac dolap... Bir an icin bu Khadgar'a
tuhaf bir tanıdıklık hissi verdi, sonra genc buyucu buranın Medivh'in kuledeki
odasıyla tıpatıp aynı sekilde tasarlandığını fark etti.
Demir mobilyaların ortasında Magus'un genis omuzlu goruntusu vardı.
Klıadgar onun halinde, durusunda ona ihanet eden bir sey bulmak icin
kendini zorladı. Bu adamın kendisinin tanıdığı ve guvendiği, ona olan inancım
gosteren ve calısmalarına cesaret veren yaslı adam olmadığına gosterecek
bir iz aradı. Bu adamın bir sahtekar olduğunu belli edecek bir sey aradı.
Oyle bir sey yoktu. Bu, her zaman tanıdığı Medivh'di.
"Merhaba, Genc Guven," dedi Magus ve gulumserken alevler sakalının
ustunde titresti. "Merhaba, Elci. Đkinizi de bekliyordum."
on AL TI
BİR BUYUCUNUN YIKILISI
Bunu kabul etmek zorundayım ki yaratıcı bir fikirdi," dedi hem Medivh olan, hem. de olmayan
Medivh. "Gecmisteki golgemi cağırıp sizi takip etmemi engellemek yaratıcı bir fikirdi. Elbette siz
gucunuzu toplamakla mesgulken ben de kendi gucumu topluyordum."
Khadgar, Garona'ya bakıp basıyla onayladı. Yarı-ork sağa doğru birkac adım attı. Eğer buna
mecbur kalırlarsa yaslı adamı iki taraftan saracaklardı.
"Usta, sana ne oldu boyle?" dedi Khadgar, one doğru bir adım atarak. Magus'un dikkatini kendi
ustunde toplamaya calısıyordu.
Yaslı buyucu guldu. "Bana ne mi oldu? Bana hicbir sey olmadı. Bu benim. Ben doğustan
lekeliydim, daha dollenmeden once kirlendim. Acı bir meyve verecek bozuk bir tohumdum. Sen
gercek Medivh'i asla gormedin."
"Magus, her ne olduysa, eminim duzeltilebilir," dedi Khadgar, yavasca ona doğru yuruyerek.
Garona bir kavis cizerek sağa doğru dondu. Uzun govdeli hanceri yine ortadan kaybolmustu, elleri
bombos gorunuyordu.
"Neden duzeltecekmisim?" dedi Medivh, seytani bir gulumsemeyle. "Her sey planlandığı gibi
gelisiyor. Orklar in www.
sanları katledecek ve ben de onlara Gul'dan gibi savas buyucusu sefleri aracılığıyla
hukmedeceğim. Bu bicimsiz varlıkları Sargeras'ın bedeninin bulunduğu, iblislere ve
insanlara karsı korunan ama orklara karsı korunmayan kayıp lahde gotureceğim ve
vucudum serbest kalacak. Ondan sonra bu hantal vucudu ve zayıf ruhu parcalara
ayırıp bu dunyayı gercekten hak ettiği gibi yakacağım."
Khadgar konusurken bir yandan da sola doğru bir adım attı. "Sen
Sargeras'sın."
"Evet ve hayır," dedi Magus. "Oyum cunku Aegwynn fiziksel bedenimi
oldurduğunde onun rahmine saklanıp onun hucrelerini karanlık ozumle
doldurdum. Sonunda bir insan buyucusuyle birlesmeye karar verdiğinde ben
zaten oradaydım. Medivh'in, tamamen bu goruntunun icinde barınmıs olan
karanlık ikiziyim."
"Adice," dedi Khadgar.
Medivh sırıttı. "Aegwynn'in tasarladığından pek de farklı sayılmaz cunku o da
Tirisfalen gucunu cocuğun icine yerlestirdi. Đblis ve ısık, ruhu ustunde mucadele
ederken genc Me-divh'e pek yer kalmaması sasırtıcı değil. Boylece gucu gercekten
ortaya cıktığında onu, kendi planlarımı uygulamaya koyabileceğim
zamana kadar, bir sure icin iptal ettim."
Khadgar sola doğru hareket etmeyi surdururken yaslı buyucunun arkasına
dolanmakta olan Garona'ya bakmamaya calısıyordu. "Đcinde gercek Medivh'e
ait bir sey yok mu?" diye sordu.
"Biraz," dedi Medivh. "Sizin gibi asağı yaratıklarla islerimi halledebileceğim
kadar. Kralları ve buyuculeri niyetlerim konusunda kandırabileceğim kadar.
Medivh bir maske. Onun baskalarına gosterebileceğim kadarını yuzeyde
bıraktım. Calısmalarım tuhaf ya da delice gorunduğundeyse bunu mevkime ve
sorumluluklarıma ve de sevgili annem tarafımdan icime yerlestirilmis olan guce
verdiler."
Medivh yırtıcı bir hayvan gibi sırıttı. "Once kendi oyuncağı olmam icin Magna Aegwynn'in
politikalarıyla yoğruldum, sonra iblis elleri tarafından kendilerinin oyuncağı olmam icin
sekillendirildim. Birlik bile beni iblislere karsı bir silahtan baska bir sey olarak gormedi. Benim,
parcalarımın bir toplamı olmam da hic de sasırtıcı değil."
Garona simdi buyucunun arkasındaydı. Hancerini cekmis, obsidiyen zeminde mumkun olan
en yumusak adımlarla ilerliyordu. Gozlerinde gozyası değil keskin bir kararlılık vardı. Tek bir
bakısla onun varlığını acık etmek istemeyen Khadgar dikkatini Medivh'in ustunde tuttu.
"Goruyorsun ya," diye devam etti deli buyucu. "Ben buyuk mekanizmanın, Sonsuzluk
Kuyusu dağıldığından beri hareket eden bir parcasından baska bir sey değilim. Gercek Medivh'e
ait kısmın ve benim ustunde fikir birliğine vardığımız tek konu dongunun kırılması
gerektiği. Seni temin ederim, bu konuda ikimiz de aynı fikirdeyiz."
Garona simdi buyucunun bir adım gerisindeydi. Yarı-ork, hanceri havada, son bir adım attı.
"Affedersin," dedi Medivh ve bir yumruk savurdu. Yaslı adamın eklemlerinde buyulu enerjiler
dans etti ve Magus'un hamlesi yarı-orkun tam yuzune isabet etti. Garona aldığı darbeyle geriye
doğru sendeledi.
Khadgar'ın ağzından bir kufur cıkarken elleri buyu yapmak icin havaya kalktı. Buyucunun
dengesini bozacak bir sey yapmayı amaclıyordu. Basit ve hızlı bir sey...
Medivh daha hızlıydı. Tekrar genc buyucuye donmus ve penceye benzer ellerinden birini
kaldırmıstı. Khadgar birden cevresindeki havanın, kendisini sımsıkı saran ve kollarını, bacaklarını
sıkıstırıp hareket etmesini imkansız kılan bir ortuye donustuğunu hissetti. Bağırdı ama sesi
boğulmus, cok uzaklardan geliyormus gibi cıkmıstı.
Medivh diğer elini kaldırdı ve Khadgar'ın vucuduna bir acı
yayıldı. Kemiklerinin eklem yerlerine yakıcı iğneler batıyor-mus gibiydi. Sonra bu batma hissi cabucak
donuk, zonklayan bir sızıya donustu. Khadgar’ın goğsu daraldı ve genc buyucu, eti kuruyup derisi
bastan basa karıncalanıyormus gibi hissetti. Sanki vucudundaki sıvılar cekilerek geride kuruyup
buzusmus bir kabuk bırakıyorlardı. Aynı zamanda icindeki buyu gucunun de cekildiğini hissediyordu.
Buyu yapma ve bunun icin gerekli olan enerjileri cağırma yeteneği vucudundan cekip alınıyordu.
Kendini, ici bosaltılan bir kap gibi hissediyordu.
Saldırı ustune usustuğu kadar cabuk bir sekilde gecip gitti ve nefessiz kalan Khadgar yere
kapaklandı. Nefes almak goğsunu yakıyordu.
O sırada Garona toparlanmıs ve hanceri tutan elini havaya kaldırıp silahı Medivh'in sol
goğsune saplamak icin hay-kırarak ileri atılmıstı. Medivh gerileyeceğine, ustune hamle eden
yarı-orka doğru-bir adım attı. Yaslı buyucu bir elini kaldırıp eliyle Garona’nın alnını yakaladı.
Kadın hamlesinin ortasında donup kaldı.
Đğrenc bir sarı tondaki buyulu enerji, buyucunun elinin altında nabız gibi atarken yarı-ork
orada oylece asılı kalmıstı. Medivh onu alnından tutarken Garona’nın vucudu caresizce
seğiriyordu.
"Zavallı Garona," dedi Medivh. "Catısan kalıtımlarınla her halkı temsil eden senin, benim ne
yapmaya calıstığımı anlayacağını sanmıstım. Kendi yolunu cizmenin onemini kavrayacağını
dusunmustum ama sen de diğerlerinden farksızsın, değil mi?"
Gozleri fal tası gibi acılmıs olan yarı-ork ancak tukurukle kaplı bir inilti sesi cıkarabildi.
"Dur da sana kendi dunyamı gostereyim, Garona," dedi Medivh. "Sana kendi catısmalarımı
ve kuskularımı aktarayım. Kime ve nicin hizmet ettiğini asla bilmeyeceksin. Asla huzur
bulmayacaksın."
Garona cığlık atmaya calıstı ama yuzu, Medivh'in avucun-dan cıkan gunes kadar parlak bir
ısıkla dolunca cığlığı boğazında yok olup gitti.
Medivh kahkahalarla gulerek, hıckırmakta olan yarı-orkun yere devrilmesine izin verdi. Garona
doğrulmaya calıstı ama tekrar yere devrildi. Gozleri vahsi ve kocaman acılmıs, nefesiyse kısa ve
gozyaslarının bolmesiyle kesik kesikti.
Khadgar simdi nefes alabiliyordu ama bunlar zorlukla alınan kısa nefeslerdi. Eklemleri
yanıyor, kasları ağrıyordu. Obsidiyen zeminde kendi goruntusunun yansımasını gordu...
Karsısında gorudeki yaslı adam vardı. Kırısıklarla ve gri saclarla cevrelenmis mahmur ve
yorgun gozleri ona bakıyordu. Sakalı bile beyazlamıstı.
Khadgar’ın butun cesareti kırıldı. Gencliğinden, buyu gucunden sıyrılmıs bu haliyle artık bu
savası kazanabileceğini hissetmiyordu.
"Bundan epey ders cıkardım," dedi Medivh, Khadgar'a geri donerek. "Bu icine tıkıldığım
insan goruntusunun olumsuz yanlarından biri devamlı dısarı cıkmaya cabalayan insan bolumu.
Arkadaslar edinen, baskalarına yardım eden... Daha sonra onları yok etmek cok zor oluyor.
Biliyor musun, Moroes'i ve Ascı'yı oldurduğumde neredeyse ağladım. Bu yuzden buraya inmem
gerekti. Ama bu da diğer her sey gibi. Bir kere alısınca, dostlarını da baskalarını oldurduğun gibi
kolayca oldurebiliyorsun."
Simdi Khadgar’ın birkac adım onunde durmustu. Omuzları duz, gozleri canlı ve parlaktı.
Khadgar onu hic bu kadar Medivh'e benzer bir halde gormemisti. Kendine guvenen,' rahat,
korkutucu derecede, asırı derecede aklı basında bir hali vardı.
"Ve simdi olmen gerekiyor, Genc Guven," dedi Magus. "Gorunduğu kadarıyla guvenin zaten
yanlıs kisilere kaymıs." Medivh buyusel enerjiyle dolu elini kaldırdı.
Sağ taraftan gırtlaktan gelen bir haykırıs duyuldu: "Me-divh!" diye boğurdu Azeroth'un
Buyuk Savascısı Lothar.
Medivh bakıslarını yukarı kaldırdı ve yuzundeki ifade bir an icin yumusamıs gorundu ama eli hala
buyulu gucle yanmaktaydı. "Anduin Lothar?" dedi Magus. "Eski dostum, burada ne isin var?"
"Dur artık, Medivh," dedi Lothar ve Khadgar Buyuk Savascı'nın sesindeki acıyı hissetti. "Cok
gec olmadan dur. Seninle dovusmek istemiyorum."
"Ben de seninle dovusmek istemiyorum, eski dostum," dedi Medivh, bir elini kaldırarak.
"Yaptığım seyleri yapmanın nasıl bir sey olduğunu bilemezsin. Zorlu seyler... Gerekli seyler...
Seninle dovusmek istemiyorum. O yuzden silahını bırak da bunu halledelim, dostum."
Medivh avucunu actı ve buyu kırıntıları bir vızıltı sesi cıkararak Buyuk Savascı'ya doğru ucup
onu yıldızlara boğdu.
"Bana yardım etmek istiyorsun, oyle değil mi, eski dostum?" Magus'un yuzunde tekrar o
zalim gulumseme belirmisti. "Benim usağım olmak istiyorsun. Gel de su cocuktan kurtulmama
yardım et. Ondan sonra tekrar dost olabiliriz."
Lothar'ın etrafındaki pul pul parlayan yıldızlar sonduler ve Buyuk Savascı one doğru yavas,
kararlı bir adım attı. Sonra bir adım daha, bir adım daha attı ve Lothar ileri hamle yaptı. Hamle
yapan adam ustune runler islenmis kılıcını yukarı kaldırdı. Khadgar'a değil Medivh'e saldırmıstı.
Ağzından bir lanet kurtuldu. Bu, keder ve gozyaslarıyla dolu bir lanetti.
Medivh sadece bir an icin afallamıstı. Buyucu geriye doğru kactı ve Lothar'ın ilk hamlesi
hicbir zarar vermeden, bir andan daha kısa bir sure once Medivh'in kaplamakta olduğu bosluğu
yardı. Buyuk Savascı hamlesini kontrollu bir sekilde muntazam bir savunma hareketine
donusturdu. Bu hareketiyle buyucunun bir adım daha gerilemesine neden olmustu.
Sonra yukarıdan asağıya bir hamleyle rakibini bir adım daha geriletti.
Medivh artık kendini toplamıstı. Lothar'ın bir sonraki darbesi mavi bir enerji kalkanının tam
ortasına indi. Kılıcın sarı alevleri kıvılcım gibi zararsızca etrafa sacıldı. Lothar yukarı doğru bir kesme
yapmayı denedi, sonra ileri atıldı ve bir darbe daha indirdi. Butun saldırıları kalkan tarafından
karsılanıp etkisiz kılmıyordu.
Medivh hırlayarak pence bicimli ellerinden birini kaldırdı. Avucunda buyulu enerjiler dans
ediyorlardı. Birden giysileri alev alan Lothar haykırdı. Medivh cıkardığı ise gulumseyerek baktı ve
sonra elini sallayarak Lothar'ın yanmakta olan vucudunu bir bez bebek gibi kenara fırlattı.
"Her... an... kolaylasıyor..." dedi Medivh, sozcuklerin ustune basa basa. Sonra Khadgar’ın diz
cokmus olduğu tarafa geri dondu.
Ancak Khadgar yerinden kalkmıstı. Medivh donduğunde, artık genc olmayan buyucuyu tam
arkasında buldu. Khadgar, Lothar'ın temin ettiği kılıcı cekmis ve Magus'un sol goğsune
bastırmıstı. Keskin celiğin ustundeki runler minik gunesler gibi parladılar.
"Gozunu bile kırpma," dedi Khadgar.
Bir an gecti ve bir ter damlası Medivh'in yanağından asağı suzuldu.
"Demek sonunda bu da oldu," dedi Magus. "Bunu doğru duzgun kullanabilecek yeteneğin ve
iraden olduğunu dusunmemistim, Genc Guven."
"Sanırım..." dedi Khadgar, sesinin bir hırıltı ve inleme seklinde cıktığını fark etti, "sanırım,
insan yanın kendi planlarına rağmen diğerlerini yakınında tuttu. Bir onlem olarak. Sonunda
delireceğin zaman icin hazırlanmıs bir plan olarak. Boylece dostların yasamını sona
erdirebilecekti. Boylece sen bunu yapamadığında donguyu biz kıracaktık."
Medivh zorlukla, hafif bir ic cekti ve. yuzunun hatları yumusadı. "Hicbir zaman kimseye zarar
vermek istemedim," dedi buyucu. "Sadece kendi hayatıma sahip olmak istedim." Konusurken, avucu
buyulu enerjiyle parıldayan elini hızla yukarı kaldırdı. Garona'ya yaptığı gibi Khadgar’ın da zihnini
karıstırmayı amaclıyordu.
Medivh bu sansı hicbir zaman bulamadı. O harekete gecer gezmez Khadgar one doğru
hamle yapıp run kılıcının ince celiğini Medivh'in kaburgalarının arasından kalbine sapladı.
Magus saskın, hatta soke olmus gorunuyordu ama dudakları yine de hareket ediyordu.
Buyucu bir sey soylemeye calısıyordu.
Khadgar kılıcı kabzasına kadar gomdu. Keskin celiğin ucu buyucunun cuppesinin gerisinden
dısarı cıktı. Magus dizlerinin ustune coktu ve Khadgar da ellerini kılıca sıkı sıkı sarılmıs halde
onunla birlikte yere devrildi. Yaslı buyucu inleyerek bir sey soylemeye calısıyordu.
"Tesekkurler," diyebildi sonunda. "Onunla elimden geldiğince uzun bir sure savastım..."
Sonra Buyu Ustadı nın yuzu değismeye basladı. Sakalı tamamen atese donusup alnından
boynuzlar fıskırdı. Medivh'in olumuyle Sargeras tamamen yuzeye cıkmıstı. Alevler Medivh'in
etinde kıpırdanıp buyucuyu golge ve atesten bir seye donustururken Khadgar run kılıcının
kabzasının ısındığını hissetti.
Khadgar, diz cokmus, yaralı Magus'un ardında Lothar'ın ustunden dumanlar tuten
vucudunun tekrar ayağa kalktığını gordu. Eti ve zırhı hala tuten Buyuk Savascı one doğru sendeledi.
Run kılıcım tekrar havaya kaldırarak sert ve yatay bir hamleyle indirdi.
Medivh'in boynuna isabet eden kılıcın kenarı bir gunes gibi ısıdı ve tek bir muntazam darbe
Buyu Ustadının kellesini boynundan ayırdı.
Bu bir sisenin mantarının acılması gibiydi cunku hemen sonra Medivh'in icindeki her sey boynunun
parcalanmıs kalıntılarından dısarı uğradı. Enerji ve ısıktan, golge ve atesten, duman ve hiddetten
olusan buyuk bir sel, bir fıskiye gibi yukarı fıskırıp sonra yeraltı dehlizinin zeminine carpıp yok oldu.
Khadgar'a, kaynayan enerji yığını icinde caresizlik ve hiddetle cığlık atan, boynuzlu bir yuzu ayırt
edebiliyormus gibi geldi.
Her sey sona erdiğinde geriye kalan sadece Magııs'un derisi ve giysileriydi. Medivh'in icinde ne
vardıysa yok olup gitmis ve simdi insan vucudu parcalandığı icin onu muhafaza edecek bir sey
kalmamıstı.
Lothar, kılıcının ucuyla bir zamanlar Medivh olan bez ve et yığınını kenara itti. "Gitmemiz
gerekiyor," dedi Buyuk Savascı.
Khadgar etrafına bakındı. Ortalıkta Garona'ya ait bir isaret yoktu. Magus'un basındaki etin tamamı
eriyip gitmis, geride parıldayan, kırmızı beyaz bir kafatası bırakmıstı.
Eski cırak basını iki yana salladı. "Burada kalmalıyım. Yapmam gereken birkac sey var."
Lothar homurdandı: "En buyuk tehlike atlatılmıs olabilir ama en net gorunen tehdit hala ortada.
Orkları geri puskurtmeli ve gecidi kapamalıyız."
Khadgar goruyu, alevler icindeki Stormwind'i ve Llane'in olumunu dusundu. Kendisine ait olan
goru, orklarla son savasa 'katılan yaslanmıs halini zihninde canlandırdı. Yine de ağzından dokulenler
farklıydı: "Medivh'den geriye kalanları gommem gerekir. Garona'yı bulmalıyım. Fazla uzaklasmıs
olamaz."
Lothar onaylarcasına homurdandı ve ağır adımlarla girise doğru ilerledi. Sonunda dondu.
"Biliyorsun, yapılabilecek bir sey yoktu," dedi. "Bunu değistirmeye calıstık ama hepsi daha buyuk bir
planın parcasıydı."
Khadgar yavasca basını salladı. "Biliyorum. Buyuk bir dongunun parcası... Belki artık kırılmıs
olabilecek bir dongunun parcası..."
Lothar eski cırağı kulenin altında bırakıp gitti. Khadgar, Medivh'in fiziksel varlığından geriye
kalanları topladı. Ahırda bir kurek ve tahta bir kutu buldu. Kafatasını ve deri parcalarını 'Aegwynn'in
Sarkısı'nın lime lime artıklarıyla birlikte, kutuya koyup hepsini avlunun kuleyi goren bir kısmında,
derince bir cukura gomdur Belki ileride bir anıt dikerdi ama simdilik en iyisi kimsenin Buyu
Ustadı'ndan geriye kalanların nerede olduğunu bilmemesiydi. Magus'u gomme isi sona erdiğinde
insan buyukluğunde iki mezar daha kazıp Moroes ve Ascı'yı Medivh'in bir yanma yerlestirdi.
Khadgar derin bir ic gecirdi ve basını kaldırıp kuleye baktı. Beyaz taslı Karazhan; Azeroth'un en
hasmetli buyucusu, Tirisfal Birliği'nin Son Bekcisi'nin evi, karsısında yukseliyordu. Khadgar’ın
gerisinde gokyuzu aydınlanmakta ve gunesin, kulenin en ust katma ulasacağının belirtileri
gorunmekteydi.
Khadgar’ın bakısları baska bir seye takıldı. Giristeki bos salonun yukarısında, ana girise tepeden
bakan balkonda bir kıpırtı, bir dus parcası belirdi. Khadgar daha derin bir ic gecirdi ve kendisinin her
hareketini seyreden hayalet yolcuya basını salladı.
"Đste, artık seni gorebiliyorum," dedi yuksek sesle.
Sonuc
TAMAMLANAN DonGu
Gelecekteki izinsiz yolcu balkondan asağıya, gecmisteki artık genc olmayan adama baktı. "Ne
kadardır beni gorebiliyorsun?" diye sordu izinsiz yolcu.
"Burada olduğum sure boyunca sana ait bir seyleri hissettim," dedi Khadgar. "Đlk gunumden beri.
Sen ne kadardır buradaydın?"
"Neredeyse butun aksam," dedi yırtık pırtık, kırmızı cuppelerinin icindeki izinsiz yolcu. "Burada
safak sokmek uzere."
"Burada da oyle," dedi eski cırak. "Belki de bu yuzden konusabiliyoruz. Sen bir gorusun ama daha
once gorduklerimin hepsinden farklısın. Birbirimizi gorebiliyor ve birbirimizle konusabiliyoruz.
Gelecekten misin, yoksa gecmisten mi?"
"Gelecekten," dedi yolcu. "Kim olduğumu biliyor musun?"
"Goruntun seni en son gorduğum halinden farklı. Daha genc ve daha huzurlusun ama, evet,
biliyorum," dedi Khadgar. Yerdeki iki buyuk ve bir kucuk toprak yığınını isaret etti. "Seni daha yeni
gomduğumu sanıyordum."
"Evet, bunu yaptın," dedi izinsiz yolcu. "En azından benim en kotu yanlarımın coğunu gomdun."
"Ve simdi geri dondun. Ya da doneceksin," dedi Khadgar. "Farklı ama aynı zamanda da aynı."
Đzinsiz yolcu basım salladı. "Bircok bakımdan, ilk bastan beri burada değildim."
"Bu daha da.yazık," dedi Khadgar. "Peki gelecekte nesin? Magus mu? Bekci mi? Đblis mi?"
"Seni temin ederim daha once olduğumdan daha iyi bir varlığım," dedi yolcu. "Senin bugun
yaptıkların sayesinde Sargeras'ın lekesinden kurtuldum. Artık doğrudan Ates Lejyonu'nun Lordu'yla
mucadele edebilirim. Sağ ol. Fedakarlık olmadan basarıya ulasılamaz."
"Fedakarlık," dedi Khadgar. Sozcuk ağzında acı bir tat bırakmısı. "O zaman soyle bana, geleceğin
hayaleti. Gorduğumuz her sey doğru muydu? Stormwind gercekten dusecek mi? Garona Kral Llane'i
oldurecek mi? Bu yaslı vucudumla, ote dunyanın tohumlarıyla dolu bir yerde mi olmem gerekiyor?"
Balkondaki varlık uzun bir sure sessiz kaldı ve Khadgar onun yok olup gideceğinden korktu ama
yolcu orada kaldı. "Bekciler olduğu surece Birlik de vardır. Ve Birlik olduğu surece oynanacak
bolumler vardır. Binlerce yıl once verilmis kararlar senin de benim de yollarımızı belirledi. Bu, hepimize
hukmeden buyuk bir dongunun parcası."
Khadgar basım yukarı kaldırdı. Gunes simdi kulenin en ust yarısına ulasmıstı. "Eğer odenecek
bedel buysa belki de Bekciler olmamalı."
"Katılıyorum," dedi izinsiz yolcu ve gunesin guclu ısınları arttıkca goruntusu solmaya basladı.
"Ama su an icin, senin yasadığın an icin, hepimiz kendi bolumlerimizi oynamalıyız. Hepimiz bu bedeli
odemeliyiz. Ve sonra, bir fırsatımız olduğunda, yeni bir baslangıc yapmalıyız."
www.e-kitap.us
Đzinsiz yolcu bunu soyledikten sonra yok oldu. Varlığının son parcaları kararsız bir buyu
ruzgarıyla geleceğe geri dondu.
Khadgar yaslı basını iki yana salladı ve yeni kazılmıs uc mezara baktı. Lothar'ın hayatta kalan
adamları olulerini yanlarına alıp hızla Stormwind'e geri donmuslerdi. Etrafta Garo-na'ya ait bir iz
yoktu ve Khadgar, kuleyi bir kez daha arasa bile onu orada bulabileceğinden kuskuluydu. Değerli
gorduğu kitapları, elinden geldiği kadar erzağı alacak ve geri kalanların ustune koruma buyuleri
yerlestirecekti. Sonra o da buradan ayrılıp Lothar'ın pesinden savasa gidecekti.
Kureğini omzuna atıp terk edilmis Karazhan Kulesi ne doğru yurumeye basladı. Bir gun
buraya geri donup donmeyeceğini merak ediyordu.
Đzinsiz yolcu konusurken sadece yaprakları dalgalandıran hafif bir esinti olustu ama bu
goruyu dağıtmaya yetmisti. Artık genc olmayan adamın goruntusu dağılıp sona ermekte olan bir
sis gibi yok oldu ve artık yaslı olmayan adam onun gidisim seyretti.
Bir tek gozyası damlası Medivh'in yanağından suzuldu. Bunca fedakarlık, bunca acı hep
Bekcileri ayakta tutmak icindi ve sonra bu planı yıkmak, dunyayı suregelen halinden kurtarmak
icin bunca fedakarlık yapılmıstı. Hepsi mutlak barısı sağlamak icindi.
Simdiyse bu bile tehdit altındaydı. Artık son bir fedakarlık yapılması gerekiyordu. Yolcunun,
onunde uzanan yolda basarıya ulasması icin bu yerin gucunu cekmesi gerekiyordu. Ates
Lejyonu'yla yapılacak son savas icin...
Gunes simdi daha da yukselmis, ısınları neredeyse bulunduğu balkona varmıstı. Artık cabuk
hareket etmesi gerekiyordu.
Bir elini kaldırdı ve bulutlar kulenin tepesinin uzerinde donmeye basladılar. Once yavas
yavas, sonra hızlanarak ve en
sonunda kulenin en ust kısmını kasırganın icine sararak donduler.
Đzinsiz yolcu simdi kendi icinin derinliklerine ulasmıs ve yarı pismanlık yarı ofkeden olusan,
yasamının ilk defa sona erdiği gunden beri icinde hapsolmus olan sozcukleri serbest bırakmıstı. Bu
sozcukler onceki yasamının tamamını, iyisiyle kotusuyle sahiplenmeyi istiyordu. Onun gucunu kabul
ediyor, bunu yapmakla da yolcunun ete ve kemiğe sahip olduğu son seferde yaptıkları icin
sorumluluğu kabulleniyordu.
Kulenin cevresindeki kasırga uludu ve kule bu talebi reddetti. Yolcu talebini bir kez daha ve
sonra bir ucuncu kez tekrarladı. Kendi cağırdığı ruzgarların sesini asıp duyulabilmek icin
haykırdı. Kule yavasca, neredeyse gonulsuzce, sırlarını teslim etti.
Guc, tasların ve sıvaların icinde yanıp temele doğru, Me-divh'e doğru esen ruzgarların
kudretiyle yon bularak dısarı cıktı. Butun gorulerin dokuları eriyip dokulerek asağı doğru
akmaya basladılar. Sargeras'ın cığlıklar atan yuzlerce iblisiyle olusu, Aegwynn'le son savası ve
Khadgar’ın donuk kırmızı renkli gunes altında yaptığı savas yolcunun icine doldu. Me-divh'in
Gul'dan'ın karsısında belirmesi, uc asilzadenin cocukca savasları ve Moroes'in Ascı'nın en
sevdiği kristali kırması hep onun icine cekildi. Ve bu gorulerle hatıralar, bu hatıralarla da
sorumluluklar geldi. Bu onlenmeliydi. Bu bir daha asla olmamalıydı. Bu duzeltilmeliydi.
Goruntuler ve guc de aynı sekilde gizli kuleden, kulenin icindeki dehlizlerden yukarı cıktı.
Stormwind'in dususu, Hane'in olumu ve gece yarıları cağrılarak Birlik icinde gerceğe yaklasmıs
olanların ustune gonderilen bitmek tukenmeyen iblisler izinsiz yolcunun karsısında alev alev
yukseldiler. Hepsi yukarı doğru fıskırıyor ve balkonda durmakta olan buyucunun bedeninde
tukeniyorlardı.
Bilinen ve gizli tarihin butun parcaları, butun bolumleri
done done kuleden asağı indiler ya da zindanlarından yukseldiler ve Tirisfal'ın Son Bekcisi olan
adamın icine aktılar. Acı buyuktu ama Medivh onu yuzunu burusturarak kabul etti. Enerjiyi ve icerdiği
acı tatlı hatıraları aynı olcude icine aldı.
Solup giden son goruntu balkonun altındaki genc bir adama aitti. Ayaklarının dibinde bir sırt
cantası, elinde Kirin Tor'un kırmızı muhruyle isaretlenmis bir mektup, yureğinde umut ve midesinde
bir sancıyla duruyordu. Girise doğru yavas yavas ilerleyen, goruyu, gecmise ait parcası buyuyle sarılı
genc en son yok olacak olandı. Genc adam done done yukarı cıkıp kendini bırakarak enerjisinin eski
Magus'un icine gecmesine izin verdi. Khadgar’ın son parcası icine dolduğunda Medivh'in gozunun
kenarında bir gozyası belirdi.
Medivh iki elini de goğsune sıkıca yasladı ve tekrar elde ettiklerini muhafaza etti. Karazhan Kulesi
simdi sadece bir kuleydi. Ziyaret edilen yolların cok otesinde, uzak diyarlarda duran bir tas yığınıydı.
Simdi kulenin gucu onun icindeydi. Ve bu sefer onunla daha iyi seyler yapma sorumluluğu da icine
dolmustu.
"Simdi yeni bir baslangıc yapalım," dedi Medivh.
Ve bunu soyledikten sonra bir kuzguna donusup ucup gitti.
SON
Hazırlayan: Lunitari Düzeltme v e Döküman hazırlama: Rothen / Torik
Bugün 16865 ziyaretçikişi burdaydı!